Görüş Bildir
Haberler
Tüm Gerçekliğiyle Ünlü Edebiyatçımız Ömer Seyfettin'in Ölümü ve Sonrasında Yaşanan Olaylar

etiket Tüm Gerçekliğiyle Ünlü Edebiyatçımız Ömer Seyfettin'in Ölümü ve Sonrasında Yaşanan Olaylar

Anıl Göç
08.10.2016 - 14:41

Ömer Seyfettin, Türk edebiyatının mühim sanatçılarından birisiydi. Kısa ömrüne birçok eser sığdırdı, yeni akımların doğmasına öncülük etti ve hazin bir hastalık sonucu göçüp gitti bu dünyadan.

İçeriğin Devamı Aşağıda

Genç Kalemler ve Yeni Lisan Hareketi

Genç Kalemler ve Yeni Lisan Hareketi

Ömer Seyfettin askerlik görevinden ayrıldıktan sonra, 1911 yılında Selanik'te çıkarılan Genç Kalemler dergisinin ilk baş yazısını yazmıştı. Yeni Lisan adlı bu yazısı edebiyatımıza bambaşka bir nokta-i nazariye getiriyordu. Ömer Seyfettin'in Fransızca bilgisi iyi düzeydeydi. Türkçe'de sadeleşmeyi savunuyordu. Aynı zamanda Türkçü bir düşünceye sahipti. Bu minvalde ilerleyen yıllarda da birçok eser verdi.

Tartışma Konusu Olan Eserleri

Tartışma Konusu Olan Eserleri

Ömer Seyfettin'in çocuklar için yazdığı birçok hikaye kitabında, şiddet ve korku ögelerine değinmesi, günümüzde bir tartışma konusunu ortaya getirmiştir. Gerçekten de yazarın bazı eserlerinde tartışma konusu olabilecek biçimde, küçük yaştaki çocuklara ağır gelebilecek ögeler mevcuttur. Ve bu konular halen günümüzde ayrı bir tartışma konusudur.

Amansız Bir Hastalık

Amansız Bir Hastalık

Ömrünü öğretmenliğe ve yazılarına ayıran Ömer Seyfettin, 1917 yılına gelindiğinde amansız bir rahatsızlığa tutuldu. Doktorlar bu hastalığı bir türlü teşhis edemiyorlardı ve elden hiçbir şey gelmiyordu. Genç yazar hızla ölümün soğuk kollarına doğru kayıyordu. Fakat bu rahatsızlık sırasında bile Ömer Seyfettin yazılarını ihmal etmedi, birçok hikaye yazdı, aynı zamanda öğretmenliği de sürdürüyordu. Doktorlar bol bol meyve yemesini, üzüm hoşafı içmesini tavsiye ediyorlardı. Oysa Ömer Seyfettin şeker hastasıydı, fakat o günün tıbbî şartları bunu anlamaya yetmemişti.

Gençliğin Baharında Hayata Veda Etmek

Gençliğin Baharında Hayata Veda Etmek

Ömer Seyfettin'in rahatsızlığı 1917-1920 tarihleri arasındaki 3 yıl boyunca gittikçe ilerlemişti. Nitekim 1920 senesinin 25 Şubat'ında, yazarın hastalığı hat safhaya ulaşmıştı. 4 Mart günü Ömer Seyfettin, Haydarpaşa Hastanesine kaldırıldı.  Buradaki 2 günlük yaşam mücadelesi sonucunda 6 Mart 1920 günü, Ömer Seyfettin daha 35 yaşında iken hayata gözlerini yumdu. Ölümünden yıllar sonra ise Ömer Seyfettin'in naaşının sahipsiz kalındığı ve tıbbiye öğrencilerinin derslerinde kullanılmak üzere bir kadavra haline getirildiği söylendi. Peki gerçekten de büyük yazar, öldükten sonra bile huzura kavuşamamış mıydı?

Otopsi mi, Kadavra mı?

Otopsi mi, Kadavra mı?

Ömer Seyfettin'in cenazesini kimsenin sahiplenmediği ve bu yüzden cesedinin bir kadavra olarak istimal edildiği söylemi, bu meşhur fotoğrafla meydana getirilmiştir. Hatta bu söylemin savunuculara abartılardan hiç geri durmayarak, Ömer Seyfettin'in kafasının kesildiğini, bütün vücudunun delik- deşik edildiğini bile iddia etmişlerdir. Bu iddiaların tek kaynağı ise bu fotoğraftı.

Esasında olan şey ise, Ömer Seyfettin'in vefatından sonra bedenine otopsi yapılmasıydı. Bu fotoğraf da adı geçen bu otopsi esnasında çekilmiş bir kareden ibaretti. Otopsi sonucunda ise Ömer Seyfettin'in şeker hastası olduğu ve hastaneye yatmadan evvel beyin kanaması geçirdiği anlaşılmıştı. Netice itibarıyla devrin tıbbî yetersizlikleri ve imkansızlıkları dolayısıyla bu mühim edebiyatçı genç yaşında hayata veda etmişti.

İçeriğin Devamı Aşağıda

Ali Canip Yöntem

Ömer Seyfettin'in ilk defa Osmanlı Türkçesi ile yazdığı kısa hikayeler, Cumhuriyet devrinde Latin harflerinin kabulü sonrasında, en yakın arkadaşı Ali Canip Yöntem tarafından titizlikle Latin alfabesine çevrilerek yayınlanmıştır.

Aynı zamanda Mustafa Kemal Atatürk de Ömer Seyfettin'in yazmış olduğu bu hikaye kitaplarını büyük bir ilgi ile okumuş ve masasından ayırmamıştır.

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
339
285
85
37
33
28
23
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?