Taksim Meydanı’nda buluşsanız mesela biriyle. Öyle biriyle değil; ama O’nunla…
İstiklal’den aşağı salsanız kendinizi, dükkanlardan sızan inceden bir müzik sesi takip etse silüetlerinizi…
İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam
Tünel’e varınca sorgusuz sualsiz sapsanız Galata’ya. İçinizde hep aynı muzip pişmanlık olsa: ‘’Şu kuleye de hiç çıkmadım ya neyse…’’
Ordan sallansanız aşağı Karaköy’e, geçerken Tophane’ye uğrayıp bir selam söylese gölgeleriniz…
Deniz kenarında soğuktan burnunuz hafif kızarsa da manzaraya baksanız uzun uzun. Hani sizin orada deniz varsa da yoksa da İstanbul’daki gibi değil ya, işte ondan…
Kaşığını bardağın kenarlarına çarpa çarpa karıştırdığınız sıcacık bir çay içseniz manzaraya karşı. Sahi O’nunla da burada çay içmiştiniz değil mi?
Trafik var ya, kalabalık ya işte, onları bahane etseniz de, atkınızı boynunuza iyice dolayıp, şöyle sahilden sahilden yürüseniz biraz…
Aklınıza bir şarkı takılsa nedensiz, otursanız bir banka, sanki birini beklermiş gibi mesela…
İyi mi geldi ne? İstanbul işte… Durduk yere insanı şair edecek ilhamla doldurası geliyor…
Şair edecek ilham demişken, Yalın’ın MARKA Konferansı’nın 20. yılı için, İstanbul’un birleştirici gücünden ilham alarak bestelediği yeni şarkısı "İstanbul"u dinlediniz mi?