Rekabetçi İnsanların Öne Çıkan 17 Özelliği
Rekabet denince yarış gelir akla, bir rakiple bir şey için yarışmak. Bu bazen herkesin kolayca görebileceği maddi bir şey iken bazen de psikolojik kazançlardır. Toplumumuzda “rekabet” genel olarak olumsuz duygu ve düşünceleri çağrıştırır. Rekabetin yerine otoriteye karşı boyun eğici bir uyum ya da birlik ve beraberlik konmaya çalışılır. Rekabete toplumun bakış açısının izlerini toplumun her kesiminde çeşitli ilişkilerde görmek mümkündür. Kardeşinden daha önde, daha başarılı, daha güzel olmak isteyen bir çocuk ayıplanır. Aynı işyerinde çalışan ve ister istemez birbirinin rakibi olan pek çok kişi diğerinden öne geçmek istediğini açıkça ifade etmekten kaçınır. Geleneksel kültürümüzde rekabet ehlileştirileceğine yok sayılmaya çalışılmaktadır.
Bu yaklaşım kendi istek ve gereksinimlerini önemsemeyen ve kendi haklarını savunmaktan aciz insanların yetişmesine yol açmaktadır. Fakat bir yandan kötü anlamlarla yüklüyken, bir yandan da içten içe hissedilen ve adlandırılmadan ya da başka şekillerde adlandırılarak yapılan bir şeydir rekabet. İnsanlar arası ilişkilerde rekabet çok çeşitli biçimlerde ortaya çıkar. Bir çoğunun ayırdına bile varmayız. Hele ülkemiz gibi rekabetin hoş görülmediği toplumlarda rekabet içinde olunduğu kabul bile edilmez. Oysa insanın doğasında, yaşamın içinde vardır rekabet.
Giderek karmaşıklaşan ve yarış üzerine kurulan ve önde olmayı kışkırtan günümüz kültürü rekabeti yatıştırmak bir yana daha da körüklemektedir. “Arkadaşlığı, dostluğu kaybettirmeyen”, “ne olursa olsun kazanacağım hırsından uzak” “kazandığında karşıdakini küçümsemeyi ve büyüklük sarhoşluğuna kapılmayı içermeyen”, “kaybedenin dünyaya küsmediği”, “kazananın her şey benden sorulur edasına kapılmadığı”, “yardımlaşmanın eşsiz insancıl güzelliğini alıp götürmeyen” ve “hayatın yalnız yarışılandan ibaret olmadığını gösteren” bir rekabet anlayışının egemen olması en büyük dileğimdir.
Prof. Dr. Erol Özmen
Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi
Psikiyatri Anabilim Dalı