Nureddin Nebati'nin Mağaza Çalışanları: 'Aile Hayatına Bu Kadar Saygısızca Bir Çalışma Ortamı Hiç Görmedim'
Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Terkoğlu, bugünkü yazısında Hazine ve Maliye Bakanı olarak atanan Nureddin Nebati'nin çalışanlarının “İnsanlık dışı koşullar” sebebiyle yaptıkları şikâyetleri aktardı.
Geçen yazıda, ekonomideki Nebati modelini anlatmıştım' diyen Terkoğlu, 'Türk lirasının ucuzlaması emeğin de ucuzlaması demekti. 2001 krizini fırsata çeviren Fabrikatör Nurettin Nebati, o yıllarda hem batan mağazaları alıyor hem de Türk işçisinin Çin’den daha ucuza gelmesini istiyordu. Böylece Batılı ülkelerin çocuklarına Türk emekçisinin ucuza ürettiği malları giydirirken, Türkiye’deki mağazalarında da parası olan ailelerin çocuklarına Batılı kıyafetleri pahalıya satıyordu' ifadelerini kullandı.
Zincir marketlere kesilen cezaları hatırlatan Terkoğlu, 'Sahiden Nurettin Nebati’nin çocuk mağazasını açıp, o gül rengi Amerikan malı montun fiyatına bakıyorum. 1259 lira yazıyor. Aynı montun e-ticaret sitelerinden birindeki fiyatını okuyorum. 799 lira diyor. Kısacası fahiş fiyatın kralını bizzat bakanın kendisi yapıyor. Merak ediyorum, zabıtalar Nebati’nin mağazasına da “nedir bu” diye gidecek mi?' dedi.
"Regl olduğunuzu açıklamak zorunda kalıyorsunuz"
Yazıdan sonra Nebati’nin çalışanlarından çok sayıda mesaj aldığını belirten Terkoğlu, 'İnsanlık dışı koşullardan şikâyet ediyorlardı. Ancak gördüm ki pek de bilinmeyen bir mevzu değilmiş.Türkiye’nin iş sitelerinden birini açtım. Nebati’nin emekçileri deneyimlerini anlatıyordu' dedi. Terkoğlu Bakan Nebati'nin mağazalarında çalışan personellerin şikayetlerini şöyle aktardı:
“Eşek gibi çalışıp karşılığını alamazsınız. (…) Ertesi gün resmi tatildir, bayramdır vs… Akşam çıkışta bir mail gelir ve yarın giriş-çıkış saatleri değişmiştir. Çoğu evli ve çocuklu bayanın çalıştığı bir ortamda, aile hayatına bu kadar saygısızca bir çalışma ortamı hiç görmedim.”
2019 yılında Nebati’nin yanında başlayan bir başka emekçi o günleri unutmaya çalışıyor:
“Yaklaşık iki yıl çalıştım. Allah benden çaldıkları 2 yılı onlardan alsın diyorum sadece. Yıllık izin istiyoruz, patron beyler kimsenin izin kullanmasını istemiyormuş. Yazın denize giden personel olmazmış, işten uzaklaşırmış. Yıllık iznin bir hak olduğundan habersizler.”
Hani türban sömürüsü yapıyorlar, hani akıllarına gelince kadınlara verilen haklardan bahsediyorlar ya… Bir de kadın emekçinin ağzından dinleyin:
“Dakika dakika kameradan izleniyorsunuz. Çoğunluğunu kadınların oluşturduğu firmada, ‘regl olduğum için lavabo ihtiyacım normale göre daha fazla’ açıklaması yapmak zorunda kalıyorsunuz. Yoksa yazılı uyarıyı yersiniz.”
Bir kadın “müdür yardımcısı”, çocuğu hastayken yaşadıklarını şöyle hatırlıyor:
“Çocuğum var ateşler içinde yandı. Ama bana eleman fazlası olmasına rağmen izin vermediler. İşe ihtiyacım var diye işimin başına gittim.”
"Mesai ücreti diye bir şey yok"
“Ucuz işçilik” dedik de ya maaşlar:
“Maaşlar asla gününde ve tam yatmaz. Prim almamanız için ayın ortasında satış hedeflerini artırırlar. Maaşım eksik diye minimum 2 hafta İnsan Kaynakları peşinden koşarsınız. (…) Mesai ücreti diye bir şey yok, aklınız varsa mesaiye kalmayın.”
Mağazada temizliği çalışanlar yapıyor. Yazıcı bozuluyor, çalışanlar tamir ediyor. Kameralardan fotoğrafı çekilen emekçilerin görüntüsü, “mağazada eğilme” notuyla WhatsApp grubunda paylaşılıyor:
“Şirket sahibi Seyit (Nebati) Bey sahaya çıktığı an tuvaleti bile unutun. Eğer onun gelme ihtimali varsa yemek, su, tuvalet yasak. Sizi tuvalette yakalarsa uyarı yersiniz. Mobbingin dibine vururlar. 9 saat yemeksiz, susuz ve tuvalet molasız beklemiştim kapının önünde.”
Şimdinin kapitalistleri her çalışana bir sıfat veriyor. Ya mağaza danışmanı, ya yönetici asistanı oluyorsunuz. Sömürü o ismin altında gizleniyor. Nebati’nin mağazasında 2 ay çalışmış “müdür yardımcısı” anlatıyor:
“Müdür yardımcısı görevim ama cifle dolap-reyon sil… (…) 15 gün mağaza müdürü izinli diye full çalıştım, yemek paramı tek mesai olarak yatırdılar. Parayı nereden keselim derdindeler. Aylarca kırık merdivenle koca reyonları tırmandık, (merdiven) göndermediler. Utanmadan bölge müdürü ‘mağaza tavanındaki yüksek spot ışıklarını niye silmiyorsunuz’ diye fırça atıyor, ‘duvarlar niye silinmemiş’ diyor... (…) Sabah uyandığımda yorgunluktan ayaklarımı hissetmiyordum. Allah aynı hissi sahibine (Nebati) de yaşatsın. Yaşadığım en kötü 2 aydı.”
Bir başka “müdür yardımcısı”, işini şöyle tanımlıyor:
“Müdür yardımcısı diye bir şey yok arkadaşlar asgari ücretten 100 lira fazla alıp herkes tarafından aşağılanma hakkına sahip oluyorsunuz.”
Yorum Yazın
şunları yapanda Allah korkusu olur mu olmaz.ama ağızlarından din hiç düşmez
Siyasal İslam nedir derlerse bu yazıyı okutun.
Din'in işlerine gelen taraflarını işlerine geldiği gibi kullanan insanlardan bahsediyoruz. Sizi şaşırtan nedir? AAA yeni ekonomi bakanı nasıl böyle bir şey y... Devamını Gör