Görüş Bildir
Haberler
Muallak Yolculuk... Ben Limbodayım. Ya Sen?

etiket Muallak Yolculuk... Ben Limbodayım. Ya Sen?

Mirador
28.11.2022 - 09:10 Son Güncelleme: 28.11.2022 - 22:10

Otomatik fotograf çeken kabinlerden birine girdiniz. Saçınızı başınızı düzelttiniz. Parayı atıp düğmeye bastınız, flaş çaktı. Tuhaf  bir ses, arkasından kısa bir sessizlik, sonra delikten resimler çıktı. Alıp baktınız; tanımadığınız bir insan... Ne hissedersiniz?

Önce şaşkınlık ve tabii ki inkar. “Nasıl yani bu da kim? Benden önceki müşterinin resmini bir daha basmış belli ki aptal makine!” derken; “paramı da yedi kahrolası” yani bir doz da kızgınlık. Ardından bir deneme daha yaptınız çünkü lazım şu resimler. Yine façayı düzelttiniz, yine parayı deliğe... Flaş patladı, zırıltılar ve takırtılardan sonra delikten hafif nemli resimler düştü. Aldınız ve kan beyninize sıçradı, yine o tanımadığınız surat.

Bu sefer biraz farklı gerçi, biraz kızgın ve sıkkın görünüyor ama surat aynı surat. Bu kadarı fazla ama bu alet sapıtmış. Yandaki kabine geçtiniz, aynı hareketler ve evet, aynı sonuç. Durun ve kendinize bir daha sorun: ne hissederdiniz?

İçeriğin Devamı Aşağıda

Önce inkar soslu şaşkınlık patlaması, sonra akıl yürütmeye çalışırken akıl tutulması ve bu sefer daha fazla kızgınlık.

Önce inkar soslu şaşkınlık patlaması, sonra akıl yürütmeye çalışırken akıl tutulması ve bu sefer daha fazla kızgınlık.

Ama neye kızdığınızı bilmediğiniz bir kızgınlık. Bir suçlu olmalı ama kim? Makineler? Makinelerin sahibi? Fotoğraftaki kişi? Evet yaa, o tabii ki… Peki o kim? İşte bu soru sizi bir sonraki adıma, rengarenk limbo tüneline ve tabii bir iç hesaplaşmaya taşıyan soru.

Acaba resimdeki ben olabilir miyim? Ya ben benim bildiğim “ben” değilsem; bu mümkün mü?  O zaman hayatımın tamamı bir yanılsama mı? İnsanı delirtebilecek, döndürerek, içine çekip yok edecek bir mutsuzluk anaforu bu soru, bir kaos girdabı. Ben kimim sahiden?

Buraya kadar neredeyse hepimiz benzer bir yolu izliyoruz. Şaşkınlık, inkar, kızgınlık, iç hesaplaşma ve yoğun mutsuzluktan geçen bir patika bu yol, bildiğiniz araf yani ya da meşrebinize göre limbo da diyebilirsiniz. Fakat adına ne derseniz deyin o yolun ancak yarısına kadar taşıyor bizi o kızgınlıklar, efendim, şaşkınlıklar ve saz arkadaşları. Bu “muallakta yolculuk” serüveninin geri kalanını ise hepimiz katedemiyoruz. Halbuki en keyifli tarafı orası, kaosun güler yüzünün güneş gibi açtığı yer: Resimde gördüğümüz yüzün bize ait olabileceğini kabullenme, bu “yeni” benle tanışma ve onunla barışık yaşama haliyle orada tanışıyoruz. O ana kadarki kabulumüzden vazgeçmenin tedirginliğiyle yeniye erişmenin hazzı bir arada ve üstüne kendimizle barışmanın huzuru. Mutluluk be Abidin!

Peki “aklımız neredeydi o zaman” diye soralım bir de. Çocukken istediklerimizi her zaman elde edemesek dahi ne istediğimizi biliyoruz. “Doğru” olanı değil canımızın çektiğini istiyoruz. Hareketlerimiz başkaları tarafından kontrol edilse de arzularımız bizim çocukken. Onlar gerçekleşmezse ağlıyoruz içimizden geldiği gibi. Fakat yetişkin hayatın içine doğru daldıkça seçimlerimiz kendi arzularımızdan çok içinde bulunduğumuz toplumun doğruları tarafından yönlendirilir.

Büyüdükçe arzularımızı gerçekleştirme gücünün arttığını sanırız ama artık o arzular bizimkiler değildir.

Hedeflerimize ulaşamazsak yine ağlarız belki ama arkasından ağladığımız kaçırılmış hedefler bizimkiler değildir artık. Olsun farkına varmayız, ağlarız becerebilirsek, bu sefer hırsla ve kızgınlıkla. Çocukluğumuzdakine benzer samimi gözyaşları ise çoğunlukla o hedeflere ulaşınca boşalır gözlerimizden. Hayır, sevinç gözyaşlarından bahsetmiyorum. Arzularımızı gerçekleştirince bizim asıl istediğimizin o an elde ettiklerimiz olmadığını anlarız bazen. İçimizdeki çocuğun sahici arzularının yerine tanımadığımız bir insan kendi hırslarını ve hedeflerini koymuştur, daha doğrusu hayatımıza el koymuş, yüzümüzü çalmıştır.

Flaş çakınca...

Hayatımızın en parlak anında yakalar bizi bazen bu “gerçeklik anı”. Flaş çakmıştır. Kendi görüntümüze bakarken gözlerimiz kamaşmış ve bir an kapanmıştır. Sonra açarız onları ve aslında her sabah aynada gördüğümüz yüzün bizim olmadığını idrak ederiz. O andan itibaren hiçbirşey eskisi gibi olmaz. İnkar, kızgınlık, aklımızı kullanma çabaları boştur. Şanslıysak düşeriz kendimize giden girdabın içine, akarız çocukluğumuza ve oradaki samimi arzularımıza kadar. Kendimizi yenecek kadar “güçlü ve şanssızsak” o zaman devam ederiz yokuş yukarı, yüzümüzü çalan meçhul sahibin hedeflerine doğru. Limbodaysanız bir durup etrafınıza bakın, yolculuk ne tarafa?

Dr. Ecmel Ayral

Facebook  

Twitter

Instagram

Linkedln

YouTube

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
11
2
2
0
0
0
0
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın
Furkan Aras

kruvaze konyağımı yudumlarken rast geldim bu elit yoruma ne kadar seviyeli ve kaliteli kaleminiz var mirim