Mahkûmun Verdiği Rüşvet, Seçkinlere Torpil: İdam Cezasının Akılalmaz Tarihine Bir Yolculuk Yapalım mı?
Biliyorsunuz, Türkiye'de idam cezası uzun zamandır uygulanmıyor. Bunun yanında güncel tartışmalar cezanın yeniden gündeme gelmesini sağladı, belki de birkaç yıl içerisinde idam cezasıyla yeniden tanışacağız. Madem gündemimizde böylesine yer alıyor, tarihten idam cezalarına dair ilginç kesitleri merak etmek gerek.
Halil Babilli'nin idam cezasının tarihine dair kaleme aldığı Twitter'daki zincirine göz atalım.
İdam cezasının etkinliğine dair tartışmaları şöyle işlemiştik 👇
İdam cezası uygulama açısından kuralları belli bir yöntem olarak görülse de tarih boyunca çok farklı uygulamalar oldu.
Bunların yanında cezaların uygulanışında, uygulanan kişiler için özel 'güncellemeler' bile vardı.
Cezaların sonucu aynı olsa da uygulamada ilginç bir iltimas geçildiğinden söz edilir.
Eskiden kafa kesilerek idam edilme sadece seçkinlere uygulanırdı.
Fransız Devrimi sonrası her türlü idam kafa kesilerek yapılmaya başlandı. Bu devrimin getirdiği ve eşitlikçiliğe yönelik bir hareketti aslında.
"Makhumun cellata işini çabuk bitirsin diye para vermesi adetti."
Bazen kendisi para vermediğinden yahut da düşmanları daha çok para verdiğinden, mahkûmun ölümü acılı olurdu.
Sadece bununla sınırlı değil...
Tek darbe yerine beş altı darbe ile öldürülen insanların kayıtları vardır.
Giyotinle kırk bine yakın insanın cezalandırıldığı kayıtlara geçmişti, bunların yarıya yakını Fransız Devrimi'ni takip eden yıllardaydı.
Peki ya bu uygulama ne zaman son buldu?
Fransa'da giyotinle yapılan son idam 1977 senesinde olmuştur. Apple'ın kurulduğu yıl. O kadar da eski değil yani.
İdam yöntemleri arasında giyotin yahut dekapitasyon daha yoğun kullanılır zannederiz, doğru ama bazı diğer yöntemler de sıkça kullanılıyordu.
En fantastik idam şekillerinden biri ise topa koymayıdı. Topun ağzında olmak deyimi buradan gelir. Mahkûm bir topun ağzına bağlanıyordu ve top patlatılıyordu.
"Böyle bir idama tanık olan George Stent gördüklerini şöyle anlatır:"
'Mahkûm, sırtı topun ağzına gelecek bir şekilde bağlandı. Silah ateşlendiğinde kafası koptu, gökyüzüne fırladı ve on beş metre kadar yükseldi. Kolları yüz metre kadar sağa ve sola saçıldı. Bacakları topun önünde yere düştü.'
'Gövdesi yok olmuştu.'
"Bu, Osmanlı'da verilen havan cezasından farklıdır."
Osmanlı'daki cezada insanlar koca bir havanın içinde dövülür, kolları ve bacakları demir sopalarla kırılır. Sonra yağlı paçavralara sarılırlar.
Bedenleri topun içine koyularak patlatılır, topun önüne dizilmezler.
Sonrasında da...
Yırtıcı kuşların topa koyularak yapılan idamları takip ettikleri ve patlamanın ardından etrafa saçılan et parçalarını havada kaptıklarını yazıyor belgeler. Aynı şekilde köpekler de idam yerine koşup yere düşen parçaları kaçırırlarmış.
"Bir de kaynatarak öldürme vardı."
Görselde, Hollanda'nın Deventer şehrindeki Waag'ın (eşyaların tartılıp satıldığı yer) duvarına asılı kazan. Kalpazanları bu kazanda kaynatırlarmış.
Babilli'nin araştırma notlarına ek olarak İkinci Dünya Savaşı sonrasında uygulandığı iddia edilen bir idam ve işkence yönteminden bahsedelim.
Rivayete göre ve yapılan denemelerle mümkünlüğü neredeyse kanıtlandığı haliyle Japonların, savaş tutsaklarına uyguladıkları bu yöntem şöyle işliyor.
Kişi taze bir bambu filizi üzerine oturtulur ve sağlamca bağlanır. Bambu çabuk büyür ve bunun yanında hayli kuvvetlidir. Sivri ucu insanın etine batar ve etin diğer tarafından çıkana kadar büyümeye devam eder.
İç karartıcı olduğunu biliyoruz ve umuyoruz ki bu yöntem bir rivayet olarak kalır.
Yorum Yazın
Bunlar bişey mi bu ülkede 1604 tl maaşla 1 ay sikilerek en büyük işkenceyi görüyor millet
Kazıklı voyvoda ya ayıp etmişsiniz.
Olm ruh hastası mısınız ?