onedio
Görüş Bildir
article/comments
article/share
Haberler
Kılıçdaroğlu: 'Bundan Sonra Yumruğumu Masaya Vuracağım'

Kılıçdaroğlu: 'Bundan Sonra Yumruğumu Masaya Vuracağım'

Caner
04.09.2014 - 08:59
İçeriğin Devamı Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

Bundan Sonra Yumruğumu Masaya Vuracağım

Bölgede oyumuzu ilk aşamada yüzde 8-10 oranına taşıyabilirsek, bence çok önemli bir hamleyi gerçekleştirmiş olacağız. Bir-iki milletvekili çıkarmayı amaçlıyoruz

CHP’nin ulusalcı olarak nitelendirilen seçmen tabanının partide farklı sesler çıkmasının partiye zarar vermeye başladığını gördüğünü söyleyen Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ,” En çok da o seçmen kitlesi ‘Yeter artık kardeşim yumruğu masaya vur’ diyor” dedi.

5-6 Eylül’de yapılacak kurultayın yumruğun masaya vurulacağı kurultay olacağını söyleyen Kılıçdaroğlu, “Toplum da taban da bunu istiyor. ‘Yeter’ diyor artık. Mikrofonu bulan çıkıp konuşmasın. Partinin bir disiplini var. Özgürlük ‘sorumsuzluk’ değil ki. Bir partinin kimliğini kabul ettikten sonra o partinin kurallarına uyacaksınız. Partinin kuralları ilkeleri belli” diye konuştu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Hürriyet’in Ankara Temsilcisi Deniz Zeyrek ve CHP Muhabiri Okan Konuralp ’in sorularını yanıtladı.

Deniz Zeyrek ve Onur Konuralp’in Kemal Kılıçdaroğlu ile yaptığı söyleşi şöyle:

“Ben artık Erdoğan’ı muhatap almak istemiyorum. O başbakanlıktan ayrıldı. Anayasa da kendisinin görev alanlarını, sınırlarını belirlemiş durumda. O ölçüler içinde kalması gerekiyor. Cumhurbaşkanı olarak yerinde oturmalı, hukuka saygı göstermeli, beklentim bu. Çankaya’dan yeni binaya geçme kararı... Ne zaman toplumlar, yarattıkları geleneklerden kopar, bir kaosun içine sürüklenirler. Geleneğe saygıyı da muhafazakârlık olarak görmemek gerekiyor. Gelenekler, toplumun uzun yıllar oluşturduğu, kabul ettiği değerlerdir. Bu geleneklere bağlılık, sağlıklı bir toplumun olmazsa olmazıdır. İngiltere’de Maliye Bakanı bütçeyi 100 yıllık bir çantayla parlamentoya götürüyorsa, hangi parti iktidarda olursa olsun bu gelenek bozulmadıysa, bu o devletin aynı zamanda gücünü, özgüvenini gösterir.

Peki, olası bir CHP iktidarında, 2015’te örneğin, iktidar olursanız Erdoğan’a ‘Çankaya’ya dön’ der misiniz?

Orası Başbakanlık olarak inşa edildi ve elbette herkesin yeri, konumu neresiyse oraya gidecektir. Cumhurbaşkanı olarak gidip Çankaya’da oturacaktır. Ancak, ‘Çankaya’da gerçekten oturabilecek mi?’ Soru budur...

Biraz açar mısınız?

Yolsuzluk dosyalarını açacağız, o dosyalar görüşülecek, dokunulmazlıklar görüşülecek. Kul hakkı yiyenin dokunulmazlığı yoktur bana göre. Hesabını vermek zorundadır. Nerede oturur, onu bilmem ama hesabını verecektir. Yolsuzluk dosyalarını kapatmak kimsenin haddi değildir. Kenan Evren de pek çok dosyayı kapattı, aradan yıllar geçti yargılandı. Yani “Zamanaşımı olacak, ben kurtulacağım” beklentisi içinde olmasın hiç kimse. Herkes hesabını verecek, Erdoğan da hesabını verecek.

Başbakan olarak Ahmet Davutoğlu muhatabınız. Onun bu mekânsal değişimi kabul etmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Davutoğlu henüz başbakan olarak kişiliğini kanıtlayamadı. İlk zaafı, adli yılın açılışına gelmemekle oldu. Oysa başbakan olarak, yasama, yürütme ve yargı ilişkisine saygı duymak zorundaydı. Kendinden önceki ismin tavrını sürdürdü. Erdoğan’ın her dediği olacaktır, başbakan olarak kendisinin değil. Davutoğlu sadece usulen başbakan. Bizim açımızdan Erdoğan eski Erdoğan’dır, AKP Genel Başkanı. Biz ise Davutoğlu’nun daha kişilikli bir başbakan olmasını istiyoruz. Nihayetinde, Meclis’e hesap verecek olan Erdoğan değil, Davutoğlu’dur. Pek çok önemli konuda bakanların gidip Erdoğan’a bilgi verdiğini görüyoruz. Bir bilgi verilecekse Başbakan gider, haftalık görüşmesi sırasında verir. Umarım bu böyle devam etmez. Bir süre sonra Davutoğlu’nun rahatsızlığını dile getirmesi lazım.

Getirir mi?

Örneğin, Davutoğlu kurultaydaki konuşmasında ‘Yolsuzluk yapanların, gerekirse ellerini kıracağım’ dedi. Ellerini kırması gerektiği kişilerden biri Köşk’te oturuyor. Elini öpecek mi, kıracak mı, bunu göreceğiz. 25 Aralık yolsuzluk dosyasının üstü kapatıldı, en büyük tepkiyi Davutoğlu’nun göstermesi gerekirdi, göstermedi.”

Muharrem İnce; ‘Kılıçdaroğlu sağcıları daha çok seviyor’ diyor. Sağcıları daha çok mu seviyorsunuz?

Ben sosyal demokrat gelenekten gelen birisiyim. Bütün söylemlerim sosyal demokrattır. Aile sigortası, sosyal demokrat bir proje değil mi? ‘Hiçbir çocuk bu coğrafyada yatağa aç girmeyecek’ demek sosyal demokrat bir söylem değil mi? Hukukun üstünlüğünü, demokrasiyi savunmak; ‘Herkese iş, aş’ demek ne zamandan beri sağ söylem olmaya başladı? Solun bir eksikliği vardı, zenginleşmekten söz etmezdik. Sadece paylaşmaktan söz ederdik. Ama şimdi ‘Önce üreteceğiz sonra hakça bölüşeceğiz’ diyoruz. Yoksulluk edebiyatı üzerinden sol siyaset olmaz. Herkesin zenginleşmesi lazım. Herkesin hayat standardının yükselmesi lazım. Şimdi bu söylemi, sağ söylem olarak algılıyorlar ki yanlış.

Kasıtlı bir propaganda olarak mı görüyorsunuz ‘sağcılık’ yakıştırmasını?

Şöyle ki, ‘Ben varsam sol var, ben yoksam CHP’de sol bitti’ anlayışıdır bu. Birileri ‘Benmerkezci sosyal demokrat anlayış’ sahibi, ben ise ‘Halk merkezci sosyal demokrat anlayış’ sahibiyim. Birileri listelerde yoksa ‘Ben listede yokum, öyleyse sol elden gitti’ diyor. Önce söylemlere baksınlar, hangi söylemlerimizde sağcılık var. Gelir dağılımda eşitsizliği mi savunuyor, bunu normal mi görüyoruz ki sağcıyız. Solu sevmediğimi söyleyenler, bunun altını doldursun da öğrenelim hangi solu sevip sevmediğimizi.

Muharrem İnce belki kurultay konuşmasında değinir bu konuya.

Muharrem İnce de kurultay konuşmasında söylerse sevinirim tabii... Ki ‘Sağcıları sevmem, solcuları severim’ diye bir ayrımı doğru bulmuyorum. Sol kültürden gelen biri bütün insanları sever. Hani biz ötekileştirmeye karşıydık? Ben bütün insanları seviyorum. İster sağcı, ister solcu olsun. Hepsinin karnını doyurmaya, hepsine iş bulmaya hazırım. Aşı, işi olmayan adam sağcı olmuş, solcu olmuş, neye yarar. Ekonomik özgürlüğü olmayanın da zaten siyasal özgürlüğü olmaz. Bu gerçeği herkesin görmesi lazım. Siz işsizlik ve Kürt sorunu gibi ülkenin iki temel sorununa çözüm üretemeyip ne yapacaksınız. Kuru sol söylemlerle bir yere varılmaz ki.

CHP’yi hangi siyasi zemine oturtacaksınız.

CHP sosyal demokrat kimlik üzerine oturmak zorundadır. Evrensel kurallarını kabul etmek zorundadır sosyal demokrat kimliğin. Bu yolda kim partiyi geri çevirmeye kalkarsa önüne ben çıkacağım. İnsan odaklı bir politika üretiyoruz. Onun mutluluğu hedef alan bir politika izliyoruz. Toplumun hiçbir kesimini ayrıştırmayacağız. Etnik ve inanç üzerinden siyaset yapmayacağız.

Aksini dile getirenlerle de yolunuzu mu ayıracaksınız?

Her yeni söylem, bir karşıt yaratabilir. Sonuç olarak partinin politikalarını beğenirsen, bizimle yola devam edersin. Etmezsen de partiden ayrılırsın. Parti sosyal demokrat ilkeler üzerine oturmak ve yoluna devam etmek zorundadır. Dolayısıyla bu ilkeleri benimsemeyen isimlerle yolumuzu ayıracağız.

Nasıl ayıracaksınız?

Ben her zaman farklı söylemlere de saygı duydum ama partinin kamuoyunda güvenilirliğini sarsacak söylemlerde bulunanlara da bu kurultaydan sonra izin vermeyeceğim. Gerekirse yollarımızı ayıracağız. Her önüne gelen çıkıp konuşmayacak. Partinin kuralları var, kurallara uyarsın ya da partiden ayrılırsın. Senin fikirlerini savunan parti varsa oraya gidersin.

Örneğin “ulusalcı” olarak nitelendirilen isimler giderse, onlarla birlikte seçmeninizin bir kısmı da gitmez mi?

Bugün geldiğimiz süreçte kendini ulusalcı olarak nitelendiren seçmen tabanımız da partide farklı sesler çıkmasının, partiye zarar verdiğini görmeye başladı. Ve en çok da o seçmen kitlesi ‘Yeter artık kardeşim yumruğu masaya vur’ diyor.

Metafor olarak “Yumruğun masaya vurulacağı kurultay” mı olacak?

Evet öyle olacak, toplum da taban da bunu istiyor. ‘Yeter’ diyor artık. Mikrofonu bulan çıkıp konuşmasın. Partinin bir disiplini var. Özgürlük ‘sorumsuzluk’ değil ki. Bir partinin kimliğini kabul ettikten sonra o partinin kurallarına uyacaksınız. Partinin kuralları ilkeleri belli. Ki partinin kurallarına uyma şartıyla her şeyi de söylersin. Kim kendini nasıl tanımlıyorsa, ulusalcı ya da solcu, kurallara uyması şartıyla istediği şeyi de söyleyebilir. Ancak önce kurallara uymak şartıyla.

Milletvekillerini ve diğer parti yöneticilerini performansları üzerinden değerlendirdiğinizde kimler gider?

Parti içinde çok çalışanlar ama öne çıkmamış isimler bunlar. Çok önemli şeyler yapıyorlar ama kamuoyu çok bilmiyor. Bir de hiçbir şey yapmayıp, çok gürültü çıkartanlar var, gürültücüler... Sesleri çok çıkıyor ama çalışmıyorlar. Bu kurultay gürültücülerle, çalışanların ayrıştığı bir kurultay olacak. Kurultayın ismini ‘Birlik ve Kardeşlik Kurultayı’ olarak belirledik. Bir hesaplaşma kurultayı olarak görmüyoruz. Ancak sıklıkla vurguladığım gibi bundan sonra bir yol haritamız olacak. O yol haritasında devam etmek isteyenlere kucağımız açık. ‘Devam etmek istemiyorum’ diyenlerin de partiden ayrılması gerekiyor. Artık benim de bahanem kalmayacak. Yol haritasına uymayan partiden ayrılacak.

Sadece dinlemiyor musunuz?

Her düşünceyi dinlerim, gerekirse oturur tartışırım. Bu çok olmuştur. Sonuçta ise bir karar vereceksiniz, dinlemek yetmiyor. Biz de o kararı veriyoruz.

2010’daki “Devrimci Kemal” misiniz?

2010’daki kadar devrimciyim. O gün neysem bugün de oyum.

Partiniz uzun bir süre sonra ilk defa 2015 milletvekili seçimleri için ön seçim yapacak. Ön seçimi partide kökleştirmek adına siz de önseçime girer misiniz?

Gerekirse ben de girerim önseçime. Neden girmeyeyim, bir genel başkan olarak girerim seçime, bunda sorun görmem.

Genel Başkan olarak genel başkana kontenjan tanımazsınız...

Yok tanımam, girerim gerekirse. Zaten son derece sınırlı bir alan bırakıldı merkezden aday belirlenmesine tüzükte, ağırlık zaten önseçim.

Kürt sorunu çerçevesinde CHP’nin bölgeye yönelik hedefi nedir?

Şimdi biz bölgede her yere gidiyoruz. Ben de dahil sıklıkla bölgeye gidiyoruz. Tabii bunları yaptık diye oy patlaması yaşamayacağız. Ancak oyumuzu arttırmayı başarırsak, ilk aşamada yüzde 8-10 oranına taşıyabilirsek, bence çok önemli bir hamleyi gerçekleştirmiş olacağız. Bir-iki milletvekili çıkarmayı amaçlıyoruz.

Genel Başkan olarak MYK’da 50’den fazla isimle çalıştınız? Bazen ‘Doğru isimleri seçemiyor muyum’ diyor musunuz?

O da hayatın bir başka gerçeği. Özeleştirilerimden biri de bu olabilir, bazen doğru insanları seçemediğimi görüyorum.

Bu özeleştiri kurultayda oluşacak PM’ye nasıl yansır?

Mevcut PM’deki arkadaşlarımızın hepsini PM dışında bırakmayacağız tabii. Ancak dışarıdan da çok fazla isim gelmeyecek. Gazetelerde yazılıyor ama bunların hiçbiri doğru değil. Ben de okuyorum ve şaşırıyorum. Mustafa Sarıgül ve Mansur Yavaş da PM dışından destek vermek istediklerini belirttiler. PM’yi milletvekili olmak için bir basamak olarak görmek isteyenler de var, onlara da prim vermeyeceğim.

Eski Genel Sekreter Önder Sav’a yakın bir isimle bir süre sonra yolunuz yönetim kademesinde kesişti, Tekin Bingöl. Sav’a yakın bir başka isim Hakkı Süha Okay ile de yolunuz yeniden kesişir mi bu kurultayda?

Ben Hakkı Bey’i seviyorum. İyi bir politikacı, yolumuz da hiç ayrılmadı aslında.

Eşiniz sizi kurultaya nasıl hazırlıyor?

Eşim şu anda sessizliğini koruyor. Sonuçta aynı evde yaşıyoruz. Yeri geliyor kıyafette, yemekte ve siyasette de eleştirileri oluyor. Sonuçta evde ipler onun elinde...

T24

Kaynak: http://t24.com.tr/haber/kemal-kilicda...
Yorumlar ve Emojiler Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!

category/test-white Test
category/gundem-white Gündem
category/magazin-white Magazin
category/video-white Video
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
0
0
0
0
0
0
0
Yorumlar Aşağıda chevron-right-grey
Reklam