onedio
Görüş Bildir
article/comments
article/share
Haberler
Çaresizliği Öğrenmek

Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!

category/test-white Test
category/gundem-white Gündem
category/magazin-white Magazin
category/video-white Video

etiket Çaresizliği Öğrenmek

Cem Keçe
09.06.2023 - 20:47 Son Güncelleme: 22.10.2024 - 20:34

Ben bir işte nasıl başarılı olacağımı düşünmem. O işe neler mâni olur diye düşünürüm. Engelleri ortadan kaldırdım mı iş kendi kendine yürür.

- Mustafa Kemal Atatürk

“Öğrenilmiş çaresizlik” kişinin göstermiş olduğu tepkilerin sonuca ulaşmaması durumunda, sonucu değiştiremeyeceğine inanarak olumsuz sonucu ortadan kaldırabileceği durumlarda bile gereken çabayı göstermemesidir. Öğrenilmiş çaresizlik, yaşamdaki gerçek çaresizlik durumlarından farklıdır. Gerçekten çaresiz olmadığınız ve çaresiz olduğunuzu düşündüğünüz bir durumu çözebileceğiniz halde, sonucun değişmeyeceğine inandığınız için hiçbir şey yapmazsınız. Bu yüzden de öğrenilmiş çaresizlik, kişisel gelişimin önündeki en büyük engellerden ve depresyonun nedenlerinden biridir. Depresyondaysanız sizin için geçmiş de şimdiki zaman da kötüdür ve gelecek de kötü olacaktır, ne yaparsanız yapın her şeyin boşuna olduğu inancından kurtulamazsınız. 

Kişinin yaşadığı hayattaki zorlanmaları ya da yenilgileri onu en ufak bir şeyi bile değiştiremeyeceği konusunda sonuçlara ulaştırırken, ironik bir şekilde mevcut ve şikâyetçi olduğu şartların ya kendiliğinden değişmesini bekler ya da başkalarının düzeltmesi için dua eder. Düzeltmeye kalkanlar da bilgisizlikten, acelecilikten, donanımsızlıktan ve sabırsızlıktan dolayı ilk başlarda hayal kırıklığına uğrayabilirler ama bu kişiler ilk başlarda kendilerine ya da başkalarına yaptıkları açıklamalarda yenilginin bilgisizlikten dolayı olduğunu söylemek, yani sorumluluk almak yerine içlerindeki öğrenilmiş çaresizlikle kaderlerini suçlarlar.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

1965’in başlarında, Martin E. P. Seligman meslektaşları ile birlikte, öğrenme ile korku arasındaki ilişkiyi incelemek üzere köpekler üzerinde Pavlov’un klasik koşullanma deneyini yaparken tesadüfen beklenmedik bir fenomen keşfetti.

1965’in başlarında, Martin E. P. Seligman meslektaşları ile birlikte, öğrenme ile korku arasındaki ilişkiyi incelemek üzere köpekler üzerinde Pavlov’un klasik koşullanma deneyini yaparken tesadüfen beklenmedik bir fenomen keşfetti.

Pavlov, yiyeceğin gösterilmesiyle zil çalınması işleminin defalarca tekrarlanarak eşlenmesi sonucunda köpeklerin salya akıttıklarını keşfetti. Bundan sonrası zili çalıp köpeğin salya akıtmasını izlemekten ibaretti. Seligman da deneyinde herhangi bir deneye tabii tutulmamış 24 köpek aldı ve onları üç gruba ayırdı. Birinci gruptaki köpeklere “kaçış grubu” adını verdi. Bu köpekler beyaz bir kabinin içerisine yerleştirilmiş bir hamağa sarmalanmış bir halde yatarlarken, onlara arka ayaklarından 500 voltluk zararsız bir elektrik şoku uyguladı. Bu gruptaki köpekler kabinde kafalarının bir yanındaki paneldeki bir düğmeye basarak şoku kesme imkânına sahiptiler. Eğer 30 saniye içinde düğmeye basılamazsa şok kendiliğinden kesiliyordu. Bu köpekler düğmeye basmayı hızla öğrendiler ve gittikçe daha kısa sürede düğmeye basmayı başardılar. 

Seligman, ikinci gruba “boyunduruk grubu” adını verdi. Bu gruptaki köpekler de kaçış grubu ile aynı şartlar altında şoka maruz bırakılıyorlardı. Ancak bu köpekler düğmeye bassalar bile şok kesilmiyordu. Bu köpeklere uygulanan şok süresi kaçış grubundakilere uygulanan kadardı. Böylece kaçış ve boyunduruk grubu aynı sürelerde şoka maruz kalıyorlardı. Ancak boyunduruk grubundakiler düğmeye bassa bile şok kesilmediği için 30 denemeden sonra paneldeki düğmeye basmaktan vazgeçiyorlardı. 

Seligman, üçüncü gruptaki köpeklere de “kontrol grubu” adını verdi. Bu gruptaki köpekler herhangi bir şoka maruz kalmıyorlardı. 24 saat sonra her üç gruptaki tüm köpekleri kısa bir çitle iki bölmeye ayrılmış kapalı bir alana götürdü. Köpeklere 10 kez şok verdi. Köpeklerin bu 10 denemenin birinde duvarın üstünden karşı tarafa atlayarak şoktan kurtulacakları umuluyordu. Kaçış grubu ve kontrol grubu kurtulmada hemen hemen aynı başarıyı gösterirken, boyunduruk grubu diğer gruplardan önemli ölçüde farklılık gösterdi. Bu gruptaki 8 köpeğin 6’sı 10 denemeden sonra bile duvarın üzerinden atlayıp şoktan kurtulamadı. Bir hafta sonra ise bu 8 köpeğin 5’i hâlâ 10 denemenin herhangi birinde karşıya atlamayı beceremiyordu. Bu gruptaki köpeklerin %75’i neredeyse karşıya hiç atlayamıyor, %62,5’i ise 7 gün geçmesine rağmen başarısızlıklarını sürdürüyorlardı. Deneyin sonuçları tuhaf biçimde ikinci gruptaki köpeklerin çaresiz olmayı öğrendiklerine işaret ediyordu.

Öğrenilmiş çaresizlik en çok his ve duygu yokluğu olarak tanımlanan depresyonu açıklamak için kullanılmıştır.

Öğrenilmiş çaresizlik en çok his ve duygu yokluğu olarak tanımlanan depresyonu açıklamak için kullanılmıştır.

Depresyondaki bir kişi için geçmiş kötüdür, şimdiki zaman da kötüdür ve gelecek de kötü olacaktır. Yani umut yoktur, hep kış vardır. Depresyondaki insanlar çaresizliği öğrendikleri için o hale gelirler ve ne yaparlarsa yapsınlar, yaptıkları her şeyin boşuna olacağını öğrenmişlerdir. 

Seligman depresyondaki insanların kötü olaylar hakkında depresyonda olmayanlardan daha kötümser olduklarını keşfetmişti. Örneğin, çok kötü geçen bir sınavdan geçer not alamayan biri bunun nedenini nasıl açıklar? “Ben aptalım!”, “Çok şanssızdım, ayın 13’ü cumaya gelmişti!”, “Hoca önyargılıydı!”, “Hocanın notu kıt!”, “O gün kendimi iyi hissetmiyordum!”, “Çalışmaya vaktim yoktu!” vb. Bu açıklamalar kişinin daha çok cesaretinin kırılmasına, ümitsizliğe ve çaresizlik duygusunun artmasına yol açar. Çünkü kişi sorumluluk almak yerine suçlamayı seçmiştir ve öğrenilmiş çaresizlik zincirine yeni bir halka eklemiştir. 

Sorumluluk alarak ve yeni açıklama tarzları öğrenerek depresyonun üstesinden gelebilir, kendinize olan güveninizi arttırabilirsiniz. Güvensizlik, kişinin çalışma gücünü, cesaretini ve öğrenme kapasitesini azaltabilir. Güvensizliğin çeşitli tipleri vardır. Bunlar eşe güvensizlik, topluma güvensizlik, aileye güvensizlik, geleceğe güvensizlik ama en önemlisi kişinin kendisine güvensiz olması şeklinde sıralanabilir. Güvensizlikler, tekrarlayan başarısızlıklar, tükenmişlik duygusu ve sürekli başarısız olma beklentisi kişide bir süre sonra öğrenilmiş çaresizlik duygusu oluşturabilir. 

Bazı insanlar olumsuzlukları hiç üstüne almazken, bazıları da her başarısızlıkta kendini suçlama yoluna gider. Genelde depresif eğilimli kişiler, çevrenin “Yapamadın, yapamazsın zaten!” baskısına maruz kalanlar, ebeveynleri tarafından koşullu sevilenler ve onaylanmayanlar öğrenilmiş çaresizliğin daha sık görüldüğü kişilerdir. Bazı ailelerde yaşları birbirine yakın iki kardeşten biri “çok akıllı, çok zeki, becerikli, ekmeğini taştan çıkarır”, diğeri de genelde “çok aptal, beceriksiz, çok saf” şeklinde tanımlandığında bu çocukların kendilerine yüklenen sıfatlara uygun bir yaşama yöneldikleri görülür. Yani ebeveynler ne ekerlerse ileride de onu biçerler. Ancak biçilenler kader değildir. 

Her insan kendi kaderini yeniden yazma gücüne ve kudretine sahiptir. Çünkü kader yapılan seçimlerin bir sonucudur ve bir soluktan ibarettir hayat. Seçimlerinizi düşünerek ve bilerek yaparsanız daha az hata yapar ve kaderinizi yeniden yazabilirsiniz. Çevrenizdeki insanların davranışlarını incelemeniz kendinizi tanımanıza katkıda bulunurken, kendinizi tanımanız da başkalarını daha iyi anlamanıza yardımcı olacaktır. Olumsuz yüklemelere isyan etmeyen, “Nasıl olsa değişmez” inancı ile hayata devam eden ve olumsuz rolleri değiştirecek davranışlarının sürekli çevre tarafından bastırılmasına izin veren kişiler kendi kaderlerini yazmak yerine kendilerine biçilen kaderi yaşamaya mahkûm olurlar ve öğrenilmiş çaresizlik ile mutsuz bir hayat yaşarlar. Seçim sizin…

Claus Moller’e göre her insanın içinde keşfedilmemiş bir yetenekler hazinesi vardır. Bundan bütünüyle yararlanabilen insanların sayısı ne yazık ki çok azdır. Bunun sebebi kişinin ya bu hazinenin farkına varamamış olması ya da onu geliştirmek için gerekli bilgiye sahip olmamasıdır. Kişinin büyümesi ve gelişimi tıpkı bir ağaç gibidir. Bu ağacın pek çok dal ve yaprakları olan sağlıklı bir ağaç ya da bodur bir bitki mi olacağına karar vermek kişinin kendi elindedir. Eğer hayatınızda fark edilir değişmeler yapmak istiyorsanız hayat ağacını bodur bir bitkiye çevirmemeli, başarı gemisinin dümenini elinize almalı ve başta suçlama, çaresizlik, öfke, korku, umutsuzluk olmak üzere tüm olumsuz duyguları bir kenara bırakarak hayat yolculuğuna devam etmelisiniz. Aksi takdirde seçtiğiniz hayattan mutlu olamazsınız. Başkalarının hayatını yaşamaktan veya başkalarının isteklerini karşılamaya çalışmaktan yorgun düşersiniz. Kendinizi hayat ormanın içinde kaybolmuş ve çaresiz hissedersiniz. Oysa çaresiz değilsiniz, çare SİZsiniz.

Instagram

Facebook

Twitter

YouTube

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
Reklam
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
10
3
1
0
0
0
0
Yorumlar Aşağıda
Reklam
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın
Hermione Granger

Öğrenilmiş çaresizlik, psikolojinin bence en çaresiz konusu olabilir. uzun psikiyatri seansları ile bile her zaman sonuç alınamıyor. gerçekten çok zor bi kon... Devamını Gör

Hermione Granger

ben yaklaşık 1 senedir Major Depresyonla uğraşıyorum. hala daha süreç tam geçmiş değil. walla yoruldum bıktım bende. ama sebebi " Öğrenilmiş Çaresizlik" maal... Devamını Gör

Bozkurt

İçine düştüğünüz buhrandan kurtulma ihtimaliniz, bulunduğunuz coğrafi konuma ve sosyal çevreye göre azalmaktadır. Ailenizi seçemiyorsunuz, fiziksel özellikle... Devamını Gör