Biraz Önce Döktüğünüz Gözyaşının Hangi Türden Olduğunu Biliyor musunuz?
Aslında çeşitli sebeplerden sürekli gözyaşı döküyoruz. Soğan doğrarken döktüğünüz gözyaşıyla film izlerken dökülen gözyaşı aynı değil elbette. Ne farkı varmış ki diyenleri böyle alalım!
Öncelikle ağlamanın nasıl gerçekleştiğinden başlayalım.
Gözyaşı bezleriniz fazla fazla gözyaşı üretebilir.
Gözyaşları yağlar, antikolar, enzimler ve diğer organik maddeleri de içeren tuzlu su molekülleridir.
Tam olarak 3 farklı gözyaşı tipi bulunuyor.
Gözyaşları temel olarak; bazal, refleks ve duygusal olarak üçe ayrılıyor. Bazal ve refleks gözyaşları, gözlerin etrafındaki atıkları uzaklaştırmak, gözleri korumak ve zararlı mikroorganizmaları uzaklaştırmak amacıyla üretiliyor. Duygusal gözyaşları ise hala tartışma konusu.
Bazal gözyaşı gözleri yağlama görevi görerek korumayı sağlıyor.
Siz farketmeseniz de her zaman oluşturulabiliyor.
Bazal gözyaşlarınız mikroskopta aynen böyle görünüyor!
Refleks gözyaşı ise rüzgar, duman, soğan gibi tahriş edici durumlarda salgılanıyor.
Bu gözyaşının yapısında mikroorganizmalara karşı daha fazla antikor bulunuyor.
Soğan etkisindeki gözyaşlarımız ise böyle gözüküyor.
Duygusal gözyaşları yüksek stres seviyelerinde ortaya çıkıyor.
Duygusal olarak akıttığımız gözyaşları aslında, bir endorfin gibi görev yapan doğal ağrı kesiciler. Doğal bir ağrı kesici olan lösin, enkefalin gibi hormonlar bunu sağlıyor.
Evrimsel olarak ise duygusal ağlama, sıkıntı sinyali olarak düşünülüyor.
Seçilim baskısı altında, belki de predatörler (avcılar) tarafından tehdit altında ve savunmasız olduğunun bir göstergesi olarak diğer canlılara sinyal olarak ortaya çıktığı düşünülüyor.
İnsan davranışları evrimsel süreçte geliştikçe, farklı amaçlar için de ağlamalar başlıyor.
Çevremizde bir sorun ya da konforsuzluk olduğunda bunu belirtmek için bir sinyal olarak kullanabiliyor. Ya da sıkıntı zamanlarında destek aramanın bir yöntemi olarak da kullanılıyor. Aynı zamanda ağlamak, karşı tarafta sevgi ve merhameti ortaya çıkardığı için ilişkileri kurtarmak adına bir mekanizma olarak da geliştirilmiş olabileceği düşünülüyor.
Gülmekle ağlamak arasındaki ince çizgideki gözyaşlarımız ise böyle...
Üzülmekten helak olduysak da böyle...
Peki duygusal olarak akıttığımız gözyaşı hormonal bir durum mu yoksa sosyal bir sinyal mi?
Bilim de hala bu ikilemi çözebilmiş değil.
Yorum Yazın
Yalnız iyi ağlattılar.
evet az önce gözyaşı döktüm ama rimel gözüme kaçtığı için :)
Soğan doğrarken ki acıyı anlatamam ağlamak istemiyorsun elinde değil gözlerin yanıyor, gözler şiş kıpkırmızı olması da cabası. Bazı soğanlar var ki hiç sorma... Devamını Gör