Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Econs Kurucu Ortağı ve ekonomist Ferhat Yükseltürk, bankaların en büyük işlevinin fazla fonların fon ihtiyacı olanlara dağıtımı olduğunu söyledi. Bunun için de bankaların belli bir öz kaynağa sahip olması gerektiğini belirten Yükseltürk, 'Bu öz kaynağı artırmanın birinci yolu kârlılıktır. Kârlılık artmadığı sürece bankalar da fon fazlası olandan fon açığı olanlara kredi akışını sağlayamaz. Bunu 2001 krizinde yaşadık. ABD ve Avrupa bunu 2008 küresel finans krizinde yaşadı. Bankaların kâr etmesi ve öz kaynaklarını kuvvetlendirmesi, ekonomik büyümenin sağlanabilmesi ve kredi hacminin artırılması açısından oldukça önemlidir. Her ne kadar 'bankalar yüksek kâr etti' denilse de bankalar kâr etmezse tüketiciler ve reel sektör istedikleri kredilere ulaşamazlar.' diye konuştu.
Yükseltürk, yapılan analizlerde ve değerlendirmelerde bankaların öz kaynak kârlılığına bakmanın daha sağlıklı olacağına dikkati çekti.
Bankacılık sektörünün risksiz getiri olarak görülen mevduat faizinin altında öz kaynak kârlılığı elde ettiğini söyleyen Yükseltürk, şunları kaydetti:
'Uluslararası literatürde öz kaynak kârlılığı, dönem net kârının ortalama öz kaynaklara bölünmesiyle elde ediliyor. Sektörün yüzde 15'in üzerindeki öz kaynak kârlılığı hem mevduat getirisinin hem de yıllık enflasyonun altında. Son dönemde sanayi şirketlerinin öz kaynak kârlılığı daha yüksek. Borsa İstanbul'da bankacılık endeksinde de bu durum görülüyor. 2013 yılı başından bu yana sınai endeksi neredeyse 5 kat artarken, aynı dönemde bankacılık endeksinin getirisi ise TL bazında yüzde 10'un bile altında.
Türkiye'de krediler ortalama 12 ila 36 ay vadeli verilirken, mevduatın vadesi ortalama 40-50 gündür. Burada bir vade uyumsuzluğu söz konusudur. Aslında her faiz indirimi bankaların kârlılığını olumlu etkiler. Çünkü her faiz indirimi fonlama tarafında hızlıca hissedilir, mevduat faizleri düşer ancak getiri tarafında daha geç fiyatlanır. Böylece bankacılık sektörü faizlerin düştüğü ortamda daha fazla kâr yazar.'
Yorum Yazın