onedio

Bedri Baykam Haberleri

Bedri Baykam ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Bedri Baykam ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

Ucube Davasında TDK'dan Yanıt Geldi: 'Hakaret Anlamı Taşımamaktadır'
Heykeltıraş Mehmet Aksoy'un Kars'ta yıktırılan 'İnsanlık Anıtı' heykeli için 'Ucube' dediği gerekçesiyle Başbakan Recep Tayip Erdoğan hakkında açtığı 100 bin TL'lik tazminat davasının 4. duruşması görüldü. Mahkemenin Türk Dil Kurumu Başkanlığı (TDK)'na 'ucube'nin anlamını sorduğu yazıya 90 gün sonra yanıt geldi. Türk Dil Kurumu Başkanlığı mahkemeye yolladığı bir sayfalık yazıda, 'ucube'nin olumsuz anlamda olduğunu ancak hakaret anlamı taşımadığını belirtti ve ekledi: 'Bu söz kişinin bazı kişi ve varlıklara ilişkin kanaatini anlatan kelimedir' İstanbul Adalet Sarayı'nda bulunan İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülen duruşmaya davacı Heykeltıraş Mehmet Aksoy'un avukatı Turgun Kazan ve Davalı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı Ferah Yıldız katıldı. Turgut Kazan, Türk Dil Kurumu'nun yazısına karşı yazılı beyanda bulunduğunu belirterek, tanık dinletmek istediğini söyledi. 'Davanın reddini istiyorum' Başbakan Erdoğan'ın avukatı Yıldız ise tanık dinletme taleplerini kabul etmediğini belirterek, 'Bu dava manevi tazminat davasıdır. Tanıkla ispat edilecek bir neden yoktur. Davanın reddini istiyorum' dedi. Müvekkilinin söz konusu heykelin, oradaki tarihi bir özelliği olan cami ve yanındaki yapıların özelliğini bozması bakımından 'ucube' kelimesini kullandığını belirterek, 'Daha önce de bu kelimeyi eser hakkında kullanmadığını, davacının şahsı hakkında da böyle bir saldırıda bulunmadığı konusunda yazılı beyanlarda bulunduk' ifadelerini kullandı. Tanıklar dinlenecek Avukat Turgut Kazan'ın tanıklarını hangi konuda bilgi sahibi oldukları detaylı bir şekilde mahkemeye yazılı olarak bildirmesine karar veren hakim, bir sonraki duruşmada tanıkların hazır edildiklerinde dinlenmesine karar verdi. Söz konusu heykelin yapımı ve yıkımı nedeniyle Kars Belediyesi'nin zarara uğratılıp uğratılmadığının Kars Belediyesi ve İçişleri Bakanlığı'ndan sorulmasına karar veren hakim duruşmayı erteledi. 'Ucube' hakaret anlamı taşımamaktadır Türk Dil Kurumu Başkanlığı'ndan 12 Şubat 2014 tarihinde gelen bir sayfalık yazıda, 'Dilimize Arapça'dan girmiş olan 'ucube' kelimesinin kurumumuzca yayımlanmış olan Türkçe Sözlük'te 'Sıfat, çok acayip, şaşılacak kadar çirkin olan. 'Bakımsızlıktan, pislikten ,yaralı bereli karınları şiş, yüzleri sarı, sıska iki ucube halinde süründükten sonra ölmüşler.' H.E.Adıvar' şeklinde tanımlanmıştır. Ferit Develioğlu tarafından hazırlanan Osmanlıca -Türkçe Ansiklopedik Lügat adlı eserde de söz konusu kelime 'Pek acayip şey, garip şaşılacak şey' şeklinde anlamlandırılmıştır. Bu tanımlamadan da anlaşılacağı üzere 'Ucube' sözü olumsuz anlamda olmakla, birlikte hakaret anlamı taşımamaktadır. Bu söz, bazı kişi ve varlıklara ilişkin kanaatini anlatan bir kelimedir' ifadeleri kullanıldı. Avukat TDK eleştirdi: Ucube sözcüğünün çok çirkin anlamına geldiği açıktır Avukat Turgut Kazan da TDK'nın yazısına ilişkin 24 Mart 2014 tarihinde dilekçe ile cevap verdi. Avukat Kazan mahkemeye sunduğu dilekçesinde şu ifadelere yer verdi:'Türk Dil Kurumu cevabındaki Türkçe Sözlük ve Osmanlıca- Türkçe Ansiklopedik lügattan aktarılan tanımlar doğrudur. Kabul ediyoruz. Gerçekten de 'ucube' sözcüğünün çok çirkin anlamına geldiği açıktır. Ama bu tanımlar aktarıldıktan sonra konuşmanın yapıldığı yer ve konuşmanın üslubunu ele alınmadan '...Tanımlardan anlaşılacağı üzere ucube sözü hakaret anlamı taşımamaktadır''...Kişinin (yani başbakanın) kanaatini anlatan bir kelimedir' sonucuna varılması tam bir teslimiyet ve Başbakan'a biat ifadesidir. Kabul edilemez. Gerçek ortadır. Aşağılama kastıyla hareket edildiği açıktır. Ucube sözcüğü TDK'nın belirttiği gibi Başbakan'ın 'Kanaatini anlatan bir kelime' sayılamaz. Başbakan bu sıfatıyla ve miting meydanında devletin sanat ve kültür politikasını belirlermiş gibi hareket edemez. Milyonların önünde sanatçının yarattığı heykeli ve onu yaratan sanatçıyı küçük düşüremez. Böyle bir yaklaşım temsil ettiği makamın emri sayılır. TDK da bu emre uymuştur' denildi. Avukat Kazan dilekçesinin sonunda aralarında Ressam Bedri Baykam, Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma ve Tanıtma Vakfı (ÇEKÜL) Başkanı Metin Sözen ve Resam Mehmet Güleryüz'ün tanık olarak dinlenmesini istedi.CNN TÜRK
Cumhuriyet'ten Bedri Baykam'a Sansür
Cumhuriyet gazetesi yazarı Bedri Baykam’ın bugünkü yazısı yayınlanmadı. Baykam’ın “Başkanlığı bırakmanız için 11 gerekçe Sn. Kılıçdaroğlu” başlıklı yazısının yayınlanmama gerekçesi, Cumhuriyet gazetesi tarafından “Şu an CHP’deki kurultay konusunda adaylar arasında tarafsızlık politikası yürütüyoruz” olarak söylendi. Ancak yine bugün Cumhuriyet’te yayınlanan; Hikmet Çetinkaya’nın “CHP’de Sonbahar Temizliği Şart... ” başlıklı yazısı, iddia edilen gerekçeyle çelişiyor. İŞTE BEDRİ BAYKAM’IN CUMHURİYET’TE YAYINLANMAYAN O YAZISI “Sayın Kılıçdaroğlu, CHP'nin yaşadığı son çalkantılara karşı, kurultayı toplamanız sevindirici. Ancak bu seçimli Kurultay’ın birkaç bin kişilik dar bir salona hapsedilmesi çok üzücü. Bunu yol yakınken değiştirmenizi diliyorum. Genel Başkanlık’tan artık istifa etmeniz ve bu Kurultay’da tekrar aday olmamanız için 11 gerekçeyi size iletiyorum: 1- Parti’nin kuruluş felsefesine tamamen ters düşen bir adayı, Parti’nin hiçbir yetkili organına danışmadan kamuoyuna sundunuz. Bu zat'ın idollerini 'Menderes, Erbakan ve Özal' olarak açıklamasını, tek parti sürecini ise 'Menderes'in son verdiği baskıcı dönem' olarak tanımlamasını seyretmekle yetindiniz. 2- Seçimlerde yaşanan hezimetin ardından özeleştiri yapacağınıza, tutarsız kararınız yüzünden 'tıpış tıpış' (!) oy kullanmayan milyonları suçladınız. Bir de üstüne ' Yarın olsa yine İhsanoğlu'nu seçerdim ' deme cüretini gösterdiniz. Ne yazık ki tavrınız, otobana ters yönden dalıp ardından 'Hay Allah tüm sürücüler ters yönde' diyen fıkrayı hatırlatıyor. 3- Gezi eylemlerinde hayatını, gözünü kaybeden, canını ortaya koyan her yaştan genci hiçe sayarak, Çankaya seçiminizde onlarla alay edercesine AKP profiline çok yakın bir adayı öne sürerek, 'Gezi ruhu' ile CHP arasında varolabilecek sinerjiyi baştan yok ettiniz. Yarattığınız akıl almaz boşluğu Selahattin Demirtaş doldurdu. Sayenizde etnik kökenli bir parti, sosyal demokrat değerlere çengel attı. 4- Parti’den ve kamuoyundan yükselen tepkileri hiçe sayarak bir B planı oluşturulmasına imkan tanımadınız, tehditlerle 20 milletvekilinin Emine Ülker Tarhan'a imza vermesini engellediniz. Sayenizde RTE ilk turda kazandı. 5- Sn. Kılıçdaroğlu, 2009 yılında siz henüz CHP Grup Başkanvekili iken, sizinle randevulaşarak Parti'nin demokratik bir tüzüğe kavuşması için bir çabaya öncülük ettiğimizi iletmiştim. Siz de bu çabaya hak verip tüzüğü beklediğinizi söylemiştiniz. 2010’un başında farklı kuşaklardan partilimizin katkısıyla hazırlanan bu taslağı size getirmiş ve destek sözü almıştım. Ardından Mayıs 2010'da Genel Başkan olmanızdan sonraki dönemde, bir Tüzük Kurultayı topladınız. Ancak bizim 'Demokratik Devrim Tüzüğü” ndeki parti içi demokrasi önerilerimizi pas geçerek sadece kadınlar ve gençlere kota uygulamasını aldınız; o da ancak onları seçilemeyecek sıralara yerleştirerek! Şimdi de duyuyoruz ki, Parti’de ön seçim uygulamasının önünü daha da keserek kendi tek adam tavrınızı pekiştirecekmişsiniz! Niye örgüte güvenmiyorsunuz? Bırakın Zonguldak'ı Zonguldaklılar, Muş'u Muşlular seçsin! Sizin Atatürk dönemini sorgularcasına adlandırdığınız 'Yeni CHP' (!) döneminde, parti ne halka açılabildi, ne de örgüte! 6- Düzenlediğiniz baskın seçimden önce milletvekillerinin medyaya konuşmasını yasaklamışsınız! Tüm atama ve azletme yetkilerinizle, örgüt üzerinde tahakküm kurmanız yetmiyormuş gibi, şimdi de rakibiniz olacak CHP'lilerin ağızlarını açmalarını mı engelliyorsunuz? Emin olun bu kadarını RTE bile düşünememişti! Bizi yanılttınız ... 7- Geçen hafta sizi eleştirenler hakında 'Onları milletvekili yaptığıma pişmanım' diyerek, kendinizi Sadrazam, Vezir atayan Sultan konumuna taşıdınız. Parti imajına ve demokrasiye verdiğiniz zararı hesaplayamadan. 8- ' Kurultay’dan sonra artık Parti içinde kimsenin böyle konuşmasına izin vermeyeceğim ' diyerek sanki kazanacağınızdan eminmişsiniz gibi Kurultay'ın iradesine ipotek koydunuz. 9- Genel Başkanlığınızda Parti’nin temel değerlerini altüst eden demeçlerinizle Atatürk-İnönü dönemi ve 27 Mayıs hakkında en karanlık yorumları yaptınız. Ne o dönem şartlarını, ne bastırılan isyanları, ne demokrasiyi düşmanı Menderes ve Bayar’ın emellerini algılayamadan... 10- Yabancı yayın organlarına verdiğiniz mülakatlarda 'Türkiye'de laikliği tehlikede görmüyoruz' diyerek, ülke gerçeklerine ne kadar uzak olduğunuzu tekrar açığa vurdunuz. 11- Çocukların, gençlerin akıllarını alt-üst ederek, altı ok ve sosyal demokrasiyi egemen sağ partilere benzemeye çalışan, solun önerdiği yaşam tarzından utanan bir konuma düşürdünüz. Yani gelecek kuşakları sağ veya marjinal partilere doğru savurdunuz, halkın umutlarını kırdınız. Sn. Kılıçdaroğlu, Parti’yi demokratikleştirmek üzere hepimizin desteği ile geldiğiniz Parti başkanlığında CHP büyüyemediği gibi, rotası da Cumhuriyetçi-Atatürkçü çizgilerden uzaklaştı. Lütfen CHP'ye daha fazla zarar vermeyin. Çünkü sizden önceki Genel Başkanların çok farkında oldukları, maalesef unuttuğunuz bir konu var: O koltuğa kim oturursa otursun, CHP'nin ebedi şefi, Atatürk'tür.” İŞTE HİKMET ÇETİNKAYA’NIN CUMHURİYET’TE YAYINLANAN O YAZISI “ Türkiye 2014 yılında demokrasiyi, özgürlükleri, yurtseverliği tartışıyor... Aslında bu tartışma kendimi bildim bileli sürer! Ümmet olmaktan sıyrılan her toplumda ulusal kimlik arayışı doğaldır. Bu arayış gelişmekte olan toplumlarda değişik anlamlar taşır... Halkın yararına olan tartışmalar yapılırken, doğal arayışı şoven ve ırkçı sapmadan koruyarak barış ortamının yol ve yordamını bulmak gerekir. Atatürk yurtseverliğinin temelinde, Türklerin üstünlüğü değil halkların kardeşliğini ve eşitliğini savunan yapıtaşı vardır. Zaman zaman bunu unutanlar, bu yoldan sapanlar kendilerini “derin milliyetçiliğin”içinde bulurlar... Kendileri gibi düşünmeyen herkesi “faşist” olarak görüp, halkların eşitliğini, kardeşliğini, emeğin örgütlü gücünü, sermaye-emek ilişkisini unuturlar... Unutmayın, 1923 Devrimi’nin “Aydınlanma” sürecinde, laiklikle yurtseverliğin,demokrasi ve özgürlüğün eşzamanlı olması bir rastlantı değildir... İnsan, insanlaşma yolunda “kul”luktan arınıp “birey”e dönüşürken “ümmet”indeğil, ulusun üyesi olduğunu anlamıştır. İşte o zaman yurtseverlik kavramı doğmuştur! Zaten Aydınlanma’nın felsefesi budur! Yurtseverlik, halkların eşitliği, kardeşliği böylece ivme kazanıp yaşam biçimi olmuştur... Bugün CHP’de Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibini devirmek isteyenler, bunu daha önceBülent Ecevit’e, Erdal İnönü’ye karşı yapmışlar, ancak başarılı olamamışlardır... CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “Aydınlanma”nın felsefesini bilen bir insan... 18- yüzyılda “demokrasi” ve “Aydınlanma”yla birlikte anılan yurtseverlik, sanayitoplumlarının ürünüdür. O sanayi toplumları ki, kapitalist gelişme aşamasında, salt kendi emekçilerini değil,dünya halklarını da sömürmek yolunda emperyalizmin bayrağını ellerine almadılar mı? Aldılar! O zaman yurtseverlik şovenleşti ve derin milliyetçiliğe dönüştü! Yoksul ülkelere yapılan seferler ırkçı bir içerik kazandı... Batı, dünyayı sömürmek için mazlum halklara tepeden baktı, sömürgeciliği başlattı! Atatürk yurtseverliği bu sürecin ürünüdür! Çünkü Mustafa Kemal, sömürülen mazlum halkların yanında yer aldı... Sırası gelmişken bir kez daha yineleyeyim: 1923 Devrimi’nin “Aydınlanma” sürecinde laiklikle yurtseverliğin eşzamanlı gelişmesi bir rastlantı değil, gerçeğin kendisidir. CHP’yi ırkçı sapmalara götürmek isteyen kadroların Mustafa Kemal’in partisinde işleri olamaz... Yurtseverliğin çıkış noktasında “ilerici” bir akım vardır... Acı ama gerçek, sayıları çok az olan CHP’liler bunu bilmiyor... Parti küçük olsun benim olsun hesabı yapıyor! Koskoca bir partinin 1999’da yüzde 10 barajını aşamayıp, Meclis’e giremediğini unutuyor! Yurtseverlik, kapitalist bir toplumun yükseliş sürecinde demokratik düşünce veamaçlara bağlıdır; feodalizme karşıdır, ümmetçiliği arındıran bir içeriğe sahiptir... Bu kavramlar durdukları yerde durmuyor zaten... Zaman ve uzam içinde değişiyor! 2014 yılını yarılayıp geçtik bile... Türkiye’de sosyalist ve komünist partiler var ama oy oranları bindelerde... 1965’te Mehmet Ali Aybar’lı, Behice Boran’lı TİP (Türkiye İşçi Partisi) Meclis’e girince İsmet İnönü panikledi ve şöyle dedi: “CHP ortanın solunda bir parti.” Bülent Ecevit, altı yıl sonra CHP’yi “demokratik sol hareket” olarak adlandırdı. CHP 73 seçimlerinde oy patlaması yaptı, 77’de zirveye ulaştı... CHP sosyalist bir parti değildi... Sosyal demokrat adını kullanmadı... Peki nedeni? Şimdilik birini söyleyeyim: “Avrupa’da sosyal demokrasi Marksist kökenlidir, CHP değildir... Batı’da sosyaldemokrat hareket sömürgecilik sürerken işçi hareketi olarak ortaya çıkmıştı... Bizde ise tersi var! Biz emperyalizme karşı savaşarak laik demokratik Cumhuriyetin temellerini attık!” Aradan yıllar geçti! Aydınlanmaya sahip çıkarak, sosyal demokrasinin kapısını aralamak zamanıdır! Kılıçdaroğlu’nun önce bir temizlik yapması, sosyalist ve komünist partilerin birbirleriyle kavga etmemesi birincil koşul...” Odatv.com
Dünya Tiyatrolar Günü’nde AKM İçin Suç Duyurusu
AKM'deyiz İnisiyatifi' adı altında bir araya gelen tiyatrocu, yazar, sinemacı ve mimarlar, AKM'nin çürümeye terk edildiğini dile getirerek, sorumlular hakkında suç duyurusunda bulundu. Meltem Cumbul, Bedri Baykam, Orhan Aydın, Mücella Yapıcı gibi isimlerin de aralarında bulunduğu 'AKM'deyiz İnisiyatifi' adlı grup, saat 10:00 Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı önünde biraraya geldi. Grup, 'AKM'deyiz İnisiyatifi' burada; 'Kapattınız, işgal ettiniz ve şimdi talan ettiniz, AKM'yi istiyoruz', 'AKM onarılsın perdeler açılsın' yazılı pankartlar açtı.
Vefasız Dünya Tarafından İsimleri Unutulmuş 10 Büyük Şahsiyet
1899 yılında İkinci Boer Savaşı patlak verdiğinde, gazeteciler de Britanya Ordusu ile birlikte Güney Afrika'ya gittiler. İçlerinden biri, Joseph Rosenthal, yeni nesil bir gazeteciliğin öncülüğünü yapacaktı. Elindeki kamerasıyla savaşın en ateşli noktalarına giden ve görüntüler çeken Joseph Rosenthal, savaş gazeteciliğinde bir çığır açtı. Çektiği görüntüler, o zamanlar plazma televizyonlar olmadığı için, sinema salonlarında yayınlandı. Binlerce insan onun sayesinde savaşın gerçekten ne olduğunu birinci elden görme fırsatı buldu. Zamanında çok övülen, yere göğe konulamayan Rosenthal'in ise ismi ne yazık ki unutuldu, muhtemelen çoğu savaş muhabiri bile kendisini bilmiyordur. Çünkü, vefasız dünya.
Sanatçı ve Yazarlardan 3 Partiye 'Koalisyon' Çağrısı
Sosyal Demokrasi Vakfı (SODEV)'nın öncülüğünde toplanan bazı sanatçı, yazar ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, 3 partiye koalisyon çağrısı yaptı.Aralarında yazar Ahmet Ümit, ressam Bedri Baykam, sinema eleştirmeni Atilla Dorsay, YARSAV eski başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu gibi isimlerin bulunduğu yazar, akademisyen ve bazı Sivil Toplu Kuruluşu temsilcileri, CHP, MHP ve HDP'ye koalisyon yapmaları yönünde çağrıda bulundu. Taksim'deki bir otelde düzenlenen basın açıklamasında SODEV Başkanı Erdal Kızılelma, destekçilerin imzalarının bulunduğu çağrı metnini okudu. 'CHP, MHP VE HDP'YE SESLENİYORUZ...'Çağrıda şu ifadelere yer verildi:'Seçmen baskıcı, hak hukuk tanımaz ve yolsuzluklara bulaşmış olanları gönderme görevini 3 partiye verdi. Eğer bu sorumluluğun gereği yerine getirilmezse, yıkılmak bir yana AKP iktidarının zulmü artarak devam edecektir. Seçim sonrası AKP ve Tayyip Erdoğan, kendilerini kurtarma yolunun 3 partinin birlikte hareketini önlemekten geçtiğini görmüştür. Şimdi 3 partinin görevi, bu tuzaklara düşmeden AKP'yi iktidardan uzaklaştırmayı becermektir. Kısır parti çıkarları hesabıyla sorumluluklarını yerine getirmekten kaçan her siyasi parti, AKP iktidarına yardımcı olmuş durumuna düşecektir. CHP, MHP ve HDP'ye sesleniyoruz. Bütün Türkiye'nin kurtuluşu için size, AKP'yi suçlarıyla yalnız bırakma ve AKP'nin 13 yılda yarattığı tahribatı giderici bir onarım sürecinde birlikte hareket etme sorumluluğunuzu hatırlatmak istiyoruz' 'BU SEÇİM BİZİ TOPTAN TATMİN ETMEDİ AMA BİR UMUT IŞIĞI YAKTI'Ressam Bedri Baykam da yaptığı konuşmada, 'Bugün mesela biliyoruz ki yeni bir baskı yasası ya da yeni bir yobaz uygulama, atama bugün yapamayacaklar. Bunun değerini herkesin idrak etmesi lazım. Bu seçim bizi toptan tatmin etmedi ama bir umut ışığı yaktı. Şimdi bu 3 parti sözünü hatırlasın. CHP, MHP, HDP seçimden önce söylediği şekilde AKP'yle hiçbir işbirliği yapmasın. Her türlü yolsuzluğun üstüne gitsin. Yüce divan için de ne gerekiyorsa yapılsın. Bunu istiyoruz' dedi. MHP'nin seçimin ardından bir çözümsüzlüğün partisi olarak kendini gösterdiğini dile getiren Baykam, bu durumun üzüntü verici olduğunu belirtti. 'ÖNCELİKLE AKP'NİN HUKUKUNU VE DEMOKRASİSİNİ DEĞİŞTİRMEK...' Eski YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu da, bu süreçten tek çıkış yolununu hukuk ve demokrasi olduğunu ifade ederek, 'Ama baktığımızda 13 yılda hukuk ne hale gelmiştir, demokrasi ne hale gelmiştir. Sadece ve sadece çıkışın huku ve demokrasiyle olacağına göre, AKP'yle el ele, kol kola demek, AKP'nin hukukuyla yürümek, AKP'nin biçimlendirdiği demokrasi ortamının içinde devam etmek demektir. Öncelikle AKP'nin hukukunu ve yaratmış olduğu demokrasiyi değiştirmek için AKP'yi sistemin dışarısına atmak ve buradaki bütün siyasi partilerin birlikteliğiyle iktidar ortaklığı içerisinde yeni bir sürece adım atmak gerektiği düşüncesi içerisindeyim ' dedi. DHA
'CHP'yi Uçururum, CHP'yi İktidar Yaparım, Bunu Çok Net Görüyorum'
Ressam Bedri Baykam , “CHP genel başkan adayı iken kendimi çok desteklemiştim. CHP Genel Başkanlığını benden daha iyi yapacak hiç kimse yok. Benim de –sanatı rafa kaldıralım- daha iyi yapacağım bir iş yok. Ben CHP’yi uçururum. Ben CHP’yi iktidar yaparım, bunu çok net görüyorum” dedi.Hürriyet gazetesinden Zeynep Miraç ’ın sorularını yanıtlayan Bedri Baykam sanat hayatından, siyasete kadar birçok alanda konuştu. Miraç’ın “Bedri Baykam'ın en beğendiği lider kendisi” başlığıyla yayımlanan (8 Kasım 2014) söyleşisi şöyle:Tuğla gibi bir kitap duruyor önümde. Kapağında üç portre var: Çocuk, genç ve bugünkü Bedri Baykam. ‘Bedri Baykam’ın Basın Arşivinden’, 50 yıl boyunca onunla ilgili yazılanları bir araya getiriyor. Böylece bundan 50, 100, 150 yıl sonra bile kendisinden nasıl söz edileceğini kurgulamış oluyor. Peki, kurguladığı yalnızca ‘sonrası’ mı, yoksa bugünkü Bedri Baykam’ı da biz onun göstermek istediği şekilde mi görüyoruz?Kitaba göz atarken şunu düşündüm: Cemal Süreya bir portrenizi yazsa “En büyük eseri kendisi” der sanki.Kendime geriye dönük bir bakış atabiliyorum ama o kadar da dışıma henüz çıkamıyorum. Kendime Voltaire ya da Sartre’a bakar gibi dışarıdan bakamıyorum. İnsanların bu tiyatro sahnesinde ne kadar kalacağını bilmiyoruz. Bu, Bedri Baykam’ın 6 ila 57 yaşının Türk ve dünya basınındaki yansımalarını bir araya getiren bir kitap. Benden sonrasını belki bilinçaltında da olsa kurguluyorum. Bu bıraktığım izlerle elimden geldiğince yanlış anlaşılmaları engellemeye çalışıyorum. Yanlış yorumlara karşı benden sonraki dönemlere dair gardımı aldığımı söyleyebilirim.Bugün resminizi bilmeyenler de Bedri Baykam’ı tanıyor. Da Vinci deyince gözümüzün önüne Mona Lisa geliyorsa Bedri Baykam kendi suretiyle canlanıyor. En bildik eseriniz kendiniz misiniz?Türkiye’nin herhangi bir ilçesini tombaladan çekin, halk beni tanır, sarılır, lokantaların yarısında para almazlar, enteresan bir sevgi seli vardır. Yalnız görüntümü tanıdıklarından değil, samimiyetimi bildiklerinden. Kimisi Fenerbahçelilikten yakalıyor, kimi siyasi fikirlerimden, kimisi sanattan. En tanınan görüntümün ben olduğu doğrudur, buna itiraz etmeyeceğim. Ama tarihe kalacak, bir gün Mona Lisa’yla ya da Picasso’nun, Magritte’in kimi yapıtlarıyla güzel bir rekabete girecek işler bıraktığımı da biliyorum. Onu hiç ihmal etmiyorum. Ama şu anda odak noktasında kabarık kıvırcık saçlı adamın olmasını doğal buluyorum. Bu beni rahatsız etmiyor. Çünkü ben aynı zamanda 24 kitap yazmış, 60 sergi kataloğu çıkmış, binlerce resim yapmış bir insanım.Bu derece üretkenlik sanat alfabesi içinde makbul sayılır mı?O resimlerin ne olduğuna bakarım. Binlerce resim tek başına bir şey ifade etmez. Bunlar birbirine organik olarak bağlı mı? Her biri kendi kökünü kabul edip buna rağmen yeni kapılar araştırabiliyor mu? Kendimi tekrar etmiyorum. Çünkü sıkılmak istemiyorum.Çok çabuk mu sıkılırsınız?Sıkılmadıklarım da var. Fenerbahçe her gün galip gelirse sıkılmam. Mesela siyasete keyiften girmedim. Siyasete boğazıma kadar girmemin nedeni demokrasiyi, özgürlüğü, Atatürkçü Türkiye’yi, koruma güdüsü ve sorumluluğu.Koruyabildiğinizi düşünüyor musunuz?Sahte tevazu göstermeyeyim, çok katkı sağladığımı düşünüyorum. 1987’den beri maalesef her dediğim çıktı Türkiye’de. Bununla övünmüyorum çünkü haklı çıkmamak için uğraştım. Yıllardır bütün Anadolu’da siyasi konuşmalar yaparak, sürekli yazarak, CHP’nin içinde yörünge saptamaları yaparak çalıştım. Mesela Ertuğrul Günay, CHP Genel Başkanlığı’na aday olduğunda, o dönem Baykal’a muhalif olmama rağmen, “Bunu yaparsanız CHP’nin rotası çöker çünkü Günay ılımlı İslamcı, İkinci Cumhuriyetçi bir kişidir” dediğimde yakın arkadaşlarımın hiçbiri bunun farkında değildi.“Baykal’a muhalif olmama rağmen” dediniz. Kılıçdaroğlu için de bir istifa çağrısı kaleme almıştınız. Siz temel olarak muhalif misiniz?Yok, ben temel olarak tehlikeleri basit bir öngörüyle gören ve “Bu kamyon çocuk parkına çarpacak” diyen kişiyim. Bunu söylemekten de çekinmiyorum. “Kamyoncular Birliği beni dava eder mi”, “Kamyon durup çocuklara çikolata dağıtırsa rezil olur muyum” diye düşünmem. Biz şeytan taşlamaktan ibadete vakit bulamayan insanlar olarak geçirdik ömrümüzü. Ben muhalifliği aramıyorum, muhaliflik beni buluyor.Hiç desteklediğiniz bir lider oldu mu?Oldu. CHP genel başkan adayı iken kendimi çok desteklemiştim. CHP Genel Başkanlığını benden daha iyi yapacak hiç kimse yok. Benim de –sanatı rafa kaldıralım- daha iyi yapacağım bir iş yok. Ben CHP’yi uçururum. Ben CHP’yi iktidar yaparım, bunu çok net görüyorum. CHP liderlerine de karşılıksız danışmanlık yaparım. Kılıçdaroğlu’nun samimiyetle başarılı olmasını isterim. Çünkü benim işim gücüm var. Atölyede, kafamda bekleyen binlerce resim, kafamda hazır bir roman var. Üç dört ömürlük doluyum ben. Liderlik hırsı bende kişisel değil. Dediklerimi uygulasınlar ve onlar CHP’yi iktidar yapsın diye saman altından yönlendirmeler yapıyorum.Üç dört ömre yetecek kadar işi olan bir ressam “Genel Başkanlığı benden iyi yapacak kimse yok” diyor. Siz olsanız ne düşünürsünüz? Deli mi, çok mu vatansever?Ben 2003 yılında Genel Başkanlığı kazanmak üzere olduğum için Baykal, tüzüğü değiştirip önümü kesti, gerekli imza rakamını yüzde 5’ten 20’ye çıkardı. Sorunuzun yanıtı şu: CHP delegeleri ve örgütü bana deli demedi, güvendi. Siz siyasetle uğraşmazsanız siyaset sizinle uğraşır.T 24
Hafızalardan Silinmesi İmkansız 30 Tarihi An
Türkiye'nin siyasi, spor, tv gibi bir çok alanında meydana gelmiş ilginç olayların hafızalara kazınmış fotoğrafları paylaşıldı. Ben de içlerinden ' Aaa, ne günlerdi' diyebileceğiniz ve tebessüm edebileceğiniz olanları topladım ve keyifli bir çalışma oldu, umarım beğenirsiniz...