Görüş Bildir

Altin Haberleri

Altin ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Altin ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

Popüler İçerikler

Assassin's Creed 4 Black Flag Çıktı...
Yil 1715. Karayipler’i korsanlar yönetmekte ve yozlasmisligin, açgözlülügün ve zulmün günlük hayatin bir parçasi oldugu kanunsuz bir Cumhuriyet kurmus durumdalar. Bu kanunsuzlugun içinde Edward Kenway adinda küstah, genç bir kaptan bulunmakta. Zafer adina verdigi savaslar Karasakal gibi efsanelerin saygisini kazanmasina; ayni zamanda Assassin’ler ve Templar’lar arasindaki çok eskiden beri süregelen ve korsanlarin insa ettigi her seyi yikma tehlikesi bulunan savasin içine çekilmesine neden oluyor. Korsanligin altin çagina hos geldiniz. Öne çikan özellikler Küstah, asi bir suikastçi: Assassin’ler tarafindan egitilmis, karizmatik ama acimasiz bir korsan olan Edward Kenway’in rolüne bürünün. Edward, Assassin’s Order’in gizli biçaklari ile dört çakmakli silahi ve çift kisa kilici arasinda kolayca geçis yapabilmekte. Firsatlarla dolu açik dünyayi kesfedin: Yaratilmis en büyük ve en dolu Assassin’s Creed dünyasini kesfedin. Kingston’dan Nassau’ya 75 ayri bölgede dolasin ve bir korsanin hayatini yasayin. **Su alti enkazlarini yagmalayin **Büyük sehirlerdeki Templar’lara suikast düzenleyin **Balta girmemis ormanlardaki nadir hayvanlari avlayin **Kayip kalintilarda hazine pesinde kosun Gizli koylara siginin Karayipler’deki en korkulan korsan haline gelin: Geminiz Jackdaw’u komuta edin ve onu gören herkesin korkudan donakalmasini saglayin. Talan ve yagmalardan ede ettikleriniz ile Jackdaw’un silahlarini ve ekipmanlarini güçlendirerek düsman gemiler ile savasin. Korsanlik rüyasinin ardinda yatan gerçekleri görün: Karasakal, Calico Jack ve Benjamin Hrnigold gibi efsanelerin arasinda durun, Bahamalar’da kanunsuz bir Cumhuriyet kurun ve korsanligin altin çagini tanimlayan ünlü olaylari kendiniz tecrübe edin. Hemen Satin almak ve Detayli incelemek için TIKLAYIN
Fenerbahçe, Trabzonspor ve Bursaspor'a PFDK'dan Kötü Haber
Fenerbahçe, Trabzonspor, Bursaspor ve Balıkesirspor Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu'na sevk edildi.Disiplin sevklerinin tamamı şu şekilde;1- FENERBAHÇE A.Ş. Kulübü'nün, 19.12.2014 tarihinde oynanan SUAT ALTIN İNŞAAT KAYSERİ ERCİYESSPOR - FENERBAHÇE A.Ş. Spor Toto Süper Lig Süleyman Seba Sezonu müsabakasındaki 'çirkin ve kötü tezahüratı' nedeniyle Futbol Disiplin Talimatının 53. maddesi uyarınca PFDK'ya sevkine karar verilmiştir.2- BALIKESİRSPOR Kulübü'nün, 21.12.2014 tarihinde oynanan BALIKESİRSPOR -KASIMPAŞA A.Ş. Spor Toto Süper Lig Süleyman Seba Sezonu müsabakasındaki 'saha olayları' nedeniyle Futbol Disiplin Talimatının 52. maddesi uyarınca PFDK'ya sevkine karar verilmiştir.3- BURSASPOR Kulübü'nün, 21.12.2014 tarihinde oynanan BURSASPOR - TRABZONSPOR A.Ş. Spor Toto Süper Lig Süleyman Seba Sezonu müsabakasındaki 'saha olayları' nedeniyle Futbol Disiplin Talimatının 52. maddesi uyarınca PFDK'ya sevkine karar verilmiştir.4- TRABZONSPOR A.Ş. Kulübü'nün, 21.12.2014 tarihinde oynanan BURSASPOR -TRABZONSPOR A.Ş. Spor Toto Süper Lig Süleyman Seba Sezonu müsabakasındaki 'saha olayları' nedeniyle Futbol Disiplin Talimatının 52. maddesi uyarınca PFDK'ya sevkine karar verilmiştir.5- AKHİSAR BELEDİYE GENÇLİK VE SPOR Kulübü antrenörü TURGUT KURAL'ın, 21.12.2014 tarihinde oynanan BEŞİKTAŞ A.Ş. - AKHİSAR BELEDİYE GENÇLİK VE SPOR Spor Toto Süper Lig Süleyman Seba Sezonu müsabakasındaki 'hakareti' nedeniyle Futbol Disiplin Talimatının 41. maddesi uyarınca 22.12.2014 tarihinden itibaren tedbirli olarak PFDK'ya sevkine karar verilmiştir.6- ŞANLIURFASPOR Kulübü'nün, 20.12.2014 tarihinde oynanan ŞANLIURFASPOR-GİRESUNSPOR PTT 1. Lig müsabakasındaki 'saha olayları' nedeniyle Futbol Disiplin Talimatının 52. maddesi uyarınca ve 'çirkin ve kötü tezahüratı' nedeniyle Futbol Disiplin Talimatının 53. maddesi uyarınca PFDK'ya sevkine karar verilmiştir.7- MANİSASPOR Kulübü'nün, 21.12.2014 tarihinde oynanan MANİSASPOR - BUCASPOR PTT 1. Lig müsabakasındaki 'saha olayları' nedeniyle Futbol Disiplin Talimatının 52. maddesi uyarınca PFDK'ya sevkine karar verilmiştir.8- BUCASPOR Kulübü'nün, 21.12.2014 tarihinde oynanan MANİSASPOR-BUCASPOR PTT 1. Lig müsabakasındaki 'çirkin ve kötü tezahüratı' nedeniyle Futbol Disiplin Talimatının 53. maddesi uyarınca PFDK'ya sevkine karar verilmiştir.9- ORDUSPOR Kulübü'nün, 21.12.2014 tarihinde oynanan ORDUSPOR - DENİZLİSPOR PTT 1. Lig müsabakasındaki 'çirkin ve kötü tezahüratı' nedeniyle Futbol Disiplin Talimatının 53. maddesi uyarınca PFDK'ya sevkine karar verilmiştir.10- DENİZLİSPOR Kulübü futbolcusu MEHMET CANSIN ÇİÇEK'in, 21.12.2014 tarihinde oynanan ORDUSPOR-DENİZLİSPOR PTT 1. Lig müsabakasındaki 'kural dışı hareketi' nedeniyle Futbol Disiplin Talimatının 43. maddesi uyarınca 22.12.2014 tarihinden itibaren tedbirli olarak PFDK'ya sevkine karar verilmiştir.11- PENDİKSPOR Kulübü'nün, 21.12.2014 tarihinde oynanan PENDİKSPOR-CENTONE KARAGÜMRÜK Spor Toto 2.Lig Beyaz Grup müsabakasındaki 'çirkin ve kötü tezahüratı' nedeniyle Futbol Disiplin Talimatının 53. maddesi uyarınca PFDK'ya sevkine karar verilmiştir.12- KÖRFEZ İSKENDERUN SPOR Kulübü'nün, 21.12.2014 tarihinde oynanan KÖRFEZ İSKENDERUN SPOR - AYDINSPOR 1923 Spor Toto 2.Lig Beyaz Grup müsabakasındaki '5 futbolcusunun sarı kart ve 1 kırmızı kart görmesi suretiyle takım halinde sportmenliğe aykırı hareketi' nedeniyle Futbol Disiplin Talimatının 40. maddesi uyarınca PFDK'ya sevkine karar verilmiştir.13- AYDINSPOR 1923 Kulübü'nün, 21.12.2014 tarihinde oynanan KÖRFEZ İSKENDERUNSPOR - AYDINSPOR 1923 Spor Toto 2.Lig Beyaz Grup müsabakasındaki '4 futbolcusunun sarı kart ve 2 kırmızı kart görmesi suretiyle takım halinde sportmenliğe aykırı hareketi' nedeniyle Futbol Disiplin Talimatının 40. maddesi uyarınca PFDK'ya sevkine,AYDINSPOR 1923 Kulübü futbolcusu ŞAMİL ÜNAL'ın, aynı müsabakadaki 'hakareti' nedeniyle Futbol Disiplin Talimatının 41. maddesi uyarınca 22.12.2014 tarihinden itibaren tedbirli olarak PFDK'ya sevkine karar verilmiştir.14- HACETTEPE SPOR Kulübü'nün, 21.12.2014 tarihinde oynanan MENEMEN BELEDİYESPOR - HACETTEPE SPOR Spor Toto 2.Lig Beyaz Grup müsabakasındaki '7 futbolcusunun sarı kart görmesi suretiyle takım halinde sportmenliğe aykırı hareketi' nedeniyle Futbol Disiplin Talimatının 40. maddesi uyarınca PFDK'ya sevkine karar verilmiştir.15- KEÇİÖRENGÜCÜ SPOR Kulübü'nün, 21.12.2014 tarihinde oynanan KEÇİÖRENGÜCÜ - YENİ MALATYASPOR Spor Toto 2.Lig Beyaz Grup müsabakasındaki '6 futbolcusunun sarı kart görmesi suretiyle takım halinde sportmenliğe aykırı hareketi' nedeniyle Futbol Disiplin Talimatının 40. maddesi uyarınca PFDK'ya sevkine karar verilmiştir.16- YENİ MALATYASPOR Kulübü'nün, 21.12.2014 tarihinde oynanan KEÇİÖRENGÜCÜ - YENİ MALATYASPOR Spor Toto 2.Lig Beyaz Grup müsabakasındaki 'çirkin ve kötü tezahüratı' nedeniyle Futbol Disiplin Talimatının 53. maddesi uyarınca ve 'saha olayları' nedeniyle Futbol Disiplin Talimatının 52. maddesi uyarınca PFDK'ya sevkine karar verilmiştir.17- TKİ TAVŞANLI LİNYİTSPOR Kulübü'nün, 21.12.2014 tarihinde oynanan TKİ TAVŞANLI LİNYİTSPOR - ÜMRANİYESPOR Spor Toto 2.Lig Beyaz Grup müsabakasındaki 'saha olayları' nedeniyle Futbol Disiplin Talimatının 52. maddesi uyarınca ve 'çirkin ve kötü tezahüratı' nedeniyle Futbol Disiplin Talimatının 53. maddesi uyarınca PFDK'ya sevkine karar verilmiştir.18- TUZLASPOR Kulübü'nün, 21.12.2014 tarihinde oynanan TUZLASPOR - KIRIKHANSPOR Spor Toto 3.Lig 1.Grup müsabakasındaki 'saha olayları' nedeniyle Futbol Disiplin Talimatının 52. maddesi uyarınca ve 'çirkin ve kötü tezahüratı' nedeniyle Futbol Disiplin Talimatının 53. maddesi uyarınca PFDK'ya sevkine karar verilmiştir.19- KIRIKHANSPOR Kulübü futbolcusu VOLKAN SERİM'in, 21.12.2014 tarihinde oynanan TUZLASPOR - KIRIKHANSPOR Spor Toto 3.Lig 1. Grup müsabakasındaki 'tükürmesi ve hakareti' nedeniyle Futbol Disiplin Talimatının 41. maddesi uyarınca 22.12.2014 tarihinden itibaren tedbirli olarak PFDK'ya sevkine karar verilmiştir.20- ÇORUM BELEDİYESPOR Kulübü'nün, 21.12.2014 tarihinde oynanan ÇORUM BELEDİYESPOR - BURSA NİLÜFERSPOR A.Ş. Spor Toto 3.Lig 1. Grup müsabakasındaki 'çirkin ve kötü tezahüratı' nedeniyle Futbol Disiplin Talimatının 53. maddesi uyarınca PFDK'ya sevkine,ÇORUM BELEDİYESPOR Kulübü masörü ALİ KÖSEER'in, aynı müsabakadaki 'saldırısı' nedeniyle Futbol Disiplin Talimatının 44. maddesi uyarınca 22.12.2014 tarihinden itibaren tedbirli olarak PFDK'ya sevkine karar verilmiştir.21- TUTAP ŞEKERSPOR Kulübü futbolcusu YAHYA ALPASLAN'ın, 21.12.2014 tarihinde oynanan TUTAP ŞEKERSPOR - TİRE 1922 SPOR Spor Toto 3.Lig 1. Grup müsabakasındaki 'kural dışı hareketi' nedeniyle Futbol Disiplin Talimatının 43. maddesi uyarınca 22.12.2014 tarihinden itibaren tedbirli olarak PFDK'ya sevkine,TUTAP ŞEKERSPOR Kulübü antrenörü AYDIN BAŞER'in, aynı müsabakadaki 'hakareti' nedeniyle Futbol Disiplin Talimatının 41. maddesi uyarınca 22.12.2014 tarihinden itibaren tedbirli olarak PFDK'ya sevkine karar verilmiştir.22- NİĞDE BELEDİYESPOR Kulübü'nün, 21.12.2014 tarihinde oynanan NİĞDE BELEDİYESPOR - İSTANBULSPOR A.Ş. Spor Toto 3.Lig 1.Grup müsabakasındaki 'usulsüz seyirci alınması' nedeniyle Futbol Disiplin Talimatının 49. maddesi uyarınca PFDK'ya sevkine,NİĞDE BELEDİYESPOR Kulübü antrenörü HAYRETTİN TEKELİOĞLU'nun, aynı müsabakadaki 'sportmenliğe aykırı hareketi' nedeniyle Futbol Disiplin Talimatının 36. maddesi uyarınca 22.12.2014 tarihinden itibaren tedbirli olarak PFDK'ya sevkine karar verilmiştir.23- GAZİOSMANPAŞA SPOR Kulübü'nün, 21.12.2014 tarihinde oynanan GAZİOSMANPAŞA - KIZILCABÖLÜKSPOR Spor Toto 3.Lig 1.Grup müsabakasındaki 'saha olayları' nedeniyle Futbol Disiplin Talimatının 52. maddesi uyarınca ve 'çirkin ve kötü tezahüratı' nedeniyle Futbol Disiplin Talimatının 53. maddesi uyarınca PFDK'ya sevkine karar verilmiştir.24- DENİZLİ BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESPOR Kulübü'nün, 21.12.2014 tarihinde oynanan DENİZLİ BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESPOR - GÖLCÜKSPOR Spor Toto 3.Lig 2.Grup müsabakasındaki 'talimatlara aykırı hareketi' nedeniyle Futbol Disiplin Talimatının 46. maddesi ile Yayın Talimatının 13/5. maddesi uyarınca PFDK'ya sevkine karar verilmiştir.25- EYÜPSPOR Kulübü'nün, 21.12.2014 tarihinde oynanan EYÜPSPOR - SANCAKTEPE BELEDİYESPOR Spor Toto 3.Lig 2.Grup müsabakasındaki 'çirkin ve kötü tezahüratı' nedeniyle Futbol Disiplin Talimatının 53. maddesi uyarınca PFDK'ya sevkine karar verilmiştir.26- SAKARYASPOR A.Ş. Kulübü'nün, 21.12.2014 tarihinde oynanan SAKARYASPOR A.Ş. -ORHANGAZİSPOR Spor Toto 3.Lig 3.Grup müsabakasındaki 'saha olayları' nedeniyle Futbol Disiplin Talimatının 52. maddesi uyarınca PFDK'ya sevkine karar verilmiştir.27- ORHANGAZİSPOR Kulübü masörü YÜCEL YILMAZ'ın, 21.12.2014 tarihinde oynanan SAKARYASPOR A.Ş. - ORHANGAZİSPOR Spor Toto 3.Lig 3.Grup müsabakasındaki 'hakareti' nedeniyle 23.12.2014 tarihinden itibaren tedbirli olarak Futbol Disiplin Talimatının 52. maddesi uyarınca PFDK'ya sevkine karar verilmiştir.skorer
Danıştay'dan Bir İlk: Altın Madeni ÇED'siz Olmaz
İzmir Karşıyaka’da kent merkezine 5-6 km uzaklıkta bulunan Yamanlar Arapdağı’nda işletilmek istenen altın madenine Danıştay’dan ‘dur’ kararı çıktı. Evrensel gazetesinden Özer Akdemir'in haberine göre, Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporu olmadan madenin aldığı izinlerin geçerli olamayacağına karar verdi. Böylece İzmir 2. İdare Mahkemesinin aynı yöndeki kararını onayladı. Karar, ÇED düzenlemelerinin madencilik mevzuatından üstün tutulması anlamında bir ilk. KENTİN GÖBEĞİNE ALTIN MADENİ Doğançay Mahallesine 2 kilometre, Sancaklı köyüne 1 kilometre uzaklıkta olan, Karşıyaka’nın en önemli toplu konut alanlarının ise tam karşısındaki tepede bulunan altın madeni, neredeyse kentin göbeğinde yer alıyordu. Metro A.Ş şirketi tarafından işletilmek istenen altın madenine işletme ruhsatı ve izni veren Enerji Bakanlığı'na karşı Ege Çevre ve Kültür Platformu (EGEÇEP) dava açmıştı. İzmir 2. İdare Mahkemesi işletme ruhsatı ve izninin iptaline karar vermiş; kararda ÇED raporu düzenlenmeden verilen işletme ruhsatı ve işletme izninin hukuka aykırı olduğu tespit edilmişti. Enerji Bakanlığı’nın bu kararı temyiz etmesinin ardından dosyayı inceleyen Danıştay 8. Dairesi; İzmir 2. İdare Mahkemesi'nin kararının usul ve kanunu uygun olduğunu belirterek, Bakanlığın temyiz talebini reddetti. Danıştay, izinlerin iptalinin yanı sıra, altın madenleri ve ÇED süreçleriyle ilgili önemli bir karara imza atmış oldu. BU KARAR BİR İLK EGEÇEP adına davayı yürüten hukukçulardan Av. Arif Ali Cangı, mahkemenin kararında; ÇED düzenlemelerini madencilik mevzuatından üstün tuttuğunu belirterek, “Karar bu yönüyle ilktir. Kazdağları, Kozak Yaylası ve diğer yörelerdeki ‘altın’ için yapılan saldırılar bu kararla baştan engellenebilir” dedi. Bakanlığın sadece karar düzeltme talep edeceğini, oradan da sonuç alamayacağını düşünen Cangı, bu süreçten sonra kararın kesinleşmesi halinde maden işletme ruhsatından önce ÇED zorunluluğu yönünde mevzuat değişikliğine gidilebileceğini belirtti. KARŞIYAKALI SAHİP ÇIKARSA Cangı, “Termik Santrallere ilişkin lisans yönetmeliğini de böyle değiştirtmiştik” diye konuştu. Maden yönetmeliğine göre ÇED süreci ve ruhsat sürecinin ayrı yürüdüğünü aktaran Cangı, “Bakanlığın vermiş olduğu ruhsat ve işletme iznini ÇED'e bağlayan bir karar bu. Hiçbir mahkemeden almamıştık böyle bir kararı. O yüzden önemli bir karar bu. Karşıyakalılar sahip çıkarsa Arapdağı’nda altın madeni işi bitmiş demektir” diye konuştu. ÇEVRE BİR İNSAN HAKKIDIR METRO Turizm'in de sahibi olan Metro A.Ş'nin Karşıyaka'da işletmek istediği altın madeni ruhsat süreci ile ilgili gelişmeler olayın ilginç bağlantılara uzandığını ortaya koymuştu. Şirketin sahibi Galip Öztürk hakkında açılan davada ortaya çıkan ses kayıtları İzmir’deki altın madeni konusunda, İçişleri eski Bakanı Mehmet Ağar'ın devreye girdiğine işaret etmişti. Maden ruhsatı için Ağar'a ricada bulunan Galip Öztürk'e Ağar'ın “İzmir Valisi ile konuşurum” demesinden 1 ay sonra 3 Aralık 2010’da madene ruhsat verilmişti. EGEÇEP, İzmir 2. İdare Mahkemesinin kararından sonra yaptığı açıklamada, madenlerin kazanılmış hakkının, halkın katılımı ve bilgi edinme hakkı ile vücut bulan çevre hakkı karşısında hükümsüz kaldığını belirterek, 'Böylece sermayenin tüm seferberliğine rağmen çevre hakkının bir insan hakkı olarak her şeyden üstün tutulması gerekliliği mahkeme kararıyla bir kez daha tescillenmiştir. Karşıyaka’nın yanı başındaki Arapdağı altın madeni sahası, kent ormanı yapılsın!” demişti.Özer AKDEMİR | Evrensel
Otoriterleşen Erdoğan'ın Ekonomi Yönetimindeki Çatlak İlk Değil
ÇIKILAMAYAN ORTA GELİR TUZAĞI VE OTORİTERLEŞEN ERDOĞAN, FAİZ TARTIŞMASIYLA ÇATLAĞI DAHA DA BÜYÜTTÜ, SÜRDÜRÜLEMEZ KILDI CHP Parti Meclisi Üyesi ve İstanbul Milletvekili Umut Oran, ekonomi yönetiminde faizler dolayısıyla baş gösteren çatlağın yeni olmadığı, AKP hükümetleri döneminde sıkça yaşandığı, ancak orta gelir tuzağından çıkılamaması ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın giderek otoriterleşmesi nedeniyle artık konunun içinden çıkılamaz noktaya doğru gitmekte olduğu uyarısını yaptı. Umut Oran'ın konuyla ilgili olarak bugün yaptığı yazılı açıklama şöyle: Erdoğan’ın Merkez Bankası’na “faizi indir” baskısının ardında, 11.5 yıldır şişirdikleri inşaat-konut balonun patlama noktasına gelişi yatıyor. Ekonomiyi tamamen sıcak paraya bağımlı hale getirip; ağır borç yükü altına soktular, inşaata dopingle ekonomiyi canlı tuttular. Fed kararları ile sıcak para musluklarının kısılması ve 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonları sonrasında artan siyasi risk – azalan güvenin etkisiyle dövizde yaşanan sıçramaya şok faiz artışı ile cevap verilmişti. Yükselen finansal maliyetler kredi fiyatlarına yansıdı, bu durum piyasada durgunluğa yol açtı. İnşaattaki saadet zinciri bozuldu. Daireler satılmıyor, konut stoku elde kaldı. Şimdi Erdoğan telaşla “faizleri indirin!” diye feryat ediyor. Faizde sert bir indirim, dış muslukların iyice kısılması, zaten yüksek olan dövizin fırlaması demektir. Bu durumda cari açık finanse edilemez, borçlar döndürülemez, aşırı dış borçlu reel sektör ve bankaların mali yapısı bozulur, şirket iflasları çoğalır, bunun siyasal ve sosyal sonuçları ağır olur. - Ekonomi yönetiminde ortaya çıkan çatlak, buzdağının görünen ucudur. Ekonomi tıkanmıştır, sürdürülemez nitelikteki yanlış ekonomi yönetimi ömrünü bitirmiştir. Bu vahim tablo karşısında bazı bakanlar otokrat Erdoğan’a karşı artık sesini yükseltme noktasına gelebilmiştir. Dinamiklerini anlamadığı ekonomiyi keyfi biçimde emirle yönetmeye devam edeceğini sanan Erdoğan her alanda giderek daha da otoriterleşirken, ekonomi hızla kötüleşirken, ekonomi yönetimindeki çatlak daha da büyüyecektir. Recep Tayyip Erdoğan’ın Merkez Bankası’na (MB) “faizi indir” baskısı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ile Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in bu konuda MB’ye verdiği destekle ekonomi yönetimindeki çatlak kamuoyunun gündemine geldi ve piyasalar bundan etkilendi. Ancak 12 yıla yaklaşan AKP iktidarında aşırı dış kaynağa bağımlı hale getirilen, sıcak para ile döndürülen, inşaat sektörüne yapılan dopingle canlı tutulan, aynı zamanda iktidar üyelerinin rant ve yağma iştahına kurban edilip eşi görülmemiş yolsuzluklara sahne olan ekonominin yönetimi konusunda AKP içinde yaşanan ilk çatlak değil bu.İLK BÜYÜK ÇATLAK ŞENER’LE YAŞANDI AKP içinde ilk büyük çatlak, partiyi kuran çekirdek kadroda yer alan Abdüllatif Şener ile yaşandı. AKP’nin dört kurucusundan biri olan Şener, iktidarın daha ikinci yılından itibaren bakanı olduğu hükümetle ters düştü, farklı bir ses oldu. Şener, Galataport ihalesi başta AKP’nin peşkeşe dayalı özelleştirme uygulamalarına karşı çıktı. Erdoğan ve AKP ile yolsuzluk konusunda ters düşen Şener, sonunda kurucusu olduğu partiyle yollarını ayırdı.17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasıyla AKP’nin “bütün pisliklerinin ortaya saçıldığını” vurgulayan Şener, bu yolsuzlukların Erdoğan’ın haberi ve onayı olmadan yapılamayacağını söylüyor. Şener’in şu sözleri Erdoğan ve çevresinin zihniyetini oldukça net biçimde tanımlıyor: “Bu kabine ve kabinenin başındaki başbakan parasal konulara meraklıdır. Nerede para varsa üzerini kapatmaya eğilimlidir. Şu ana kadarki hükümet etme biçiminde de paraya sahip olmak en temel refleksidir. Hissiyatımı pekiştiren yüzlerce olay, gözlem yaşadım. Objektif koşullarda bunlar yargı sürecine girecek nitelikte olmayabilir. Ama sübjektif olarak baktığımda yolsuzluklarla yoğurulmuş bir iktidar anlayışı işbaşındadır.”  “GAZ-FREN” ÇATLAĞI… AKP’nin yanlış politikaları sonucu ekonominin tökezlediği 2012 yılında, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ile dönemin Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan arasında ekonominin direksiyonu için kavga yaşandı. Gelir dağılımı adaletsizliği sürerken, reel geliri yerinde sayan vatandaş borçlanmada da sınıra dayanınca tüketimde frene bastı. Tüketim yavaşlayınca ekonomi çakıldı, devlet vergi toplayamaz oldu, hedefler şaştı, zaten ağırlıkla, vatandaşın tükettiği mal ve hizmetler üzerindeki dolaylı vergilerden gelen gelirle finanse bütçede rekor açık ortaya çıktı. Küresel ekonomide hava sisliydi. Türkiye ekonomisinde kötüye gidiş artık gizlenemez hale geldi, hükümetin tüm hedefleri şaştı, ileriye yönelik belirsizlik arttı, güven kalmadı. Bu koşullarda vatandaşlar gibi, bir ay sonrasını dahi göremeyen sanayici de istese de gaza basamazdı! Uyguladıkları yanlış ekonomi politikalarının ve önlem almadaki ihmallerinin Türkiye’yi getirdiği noktada Babacan, ekonomideki daralma sürecini “yumuşak iniş” adı altında, kendi tercihleri ve kontrollü bir süreç gibi göstermeyi tercih etti.  Ekonomi bozulurken, ilgili bakanlar arasında “gaz-fren” tartışması başladı. Babacan, “Sisli yoldaki şoför ‘Yavaşlama, bas gaza’ seslerini dinlemez” derken Çağlayan ise “Otomobilin şoförü önemli… Eğer sürücü ileri teknik sürüş eğitimi almışsa sorun olmaz” diyerek “Türkiye gaza basması gerektiği yerde gaza basacak” şeklinde hamaset yaptı. “Gaz-fren” aslında bir yöntem tartışması değil, ekonominin direksiyonuna kimin oturacağı, yani koltuk kavgası idi. AKP, çözümü yine vergileri artırarak faturayı vatandaşa kesmekte buldu. Hükümet, otomotivden, tapuya, akaryakıttan içkiye, çeşitli mallardan alınan ÖTV, harç vb. dolaylı vergilerin artırılması yoluyla 10 milyar liralık (yaklaşık 5.5 milyar dolar) ek gelir yarattı. Bu para, zaten geçim derdindeki vatandaşın cebinden çekilerek, bununla bütçe açığı kapatıldı.   SÖZDE “ALTIN İHRACATI” ÇATLAĞI… Gaz-fren tartışmalarından sonra İran’dan alınan doğal gaz karşılığında altın ile yapılan ödeme konusunda da bakanlar arasında çatlak ortaya çıktı. ABD ambargosunu arkadan dolaşma gayretiyle İran’dan alınan doğalgazın ödemesini ithal külçe altınla yapıp, bunun adını da ihracat koydular. Dönemin ihracattan sorumlu Ekonomi Bakanı, aylardır İran’a yapılan altın ihracatının diğer 20 bin üründen farklı bir ihracat olmadığını, bunun bir para transferi olarak değerlendirilemeyeceğini söyledi. Başbakan Yardımcısı Babacan ise İran’a yapılan altın ihracatının aslında bizim İran’dan doğal gazı almak için ödediğimiz bir karşılık gibi olduğunu açıkladı ki doğrusu da buydu. CUMHURİYETİN 100. YILINDA İLK ONA GİRME ÇATLAĞI… Zaten ta 1970’li yıllarda ilk 20 ekonomi arasında yer alan Türkiye’yi kendilerinin ilk 20’ye soktuğuyla övünen Erdoğan, bir de Cumhuriyet’in 100. Yıl dönümü olan 2023’de ilk 10 ekonomi arasına sokma hedefi ortaya koydu ve hiçbir ciddi plan ve programı olmaksızın bu iddiasını tekrarlayarak halkı kandırıyor. 2012 yılında bu konuda da AKP yönetiminde bir çatlak yaşanmıştı. Dönemin Ekonomi Bakanı, mevcut üretim ve ihracat yapısıyla Türkiye’nin ilk 10’a asla giremeyeceğini ifade etmişti. Yıllardır aynı ekonomi politikalarını uygulayan AKP’nin içinden birinin bunu fark etmesi olumlu bir gelişmeydi. Ancak “tek adam” mantığı nedeniyle bunun direkt Erdoğan’a söylenmesi imkânsızdı, diğerlerinde olduğu gibi bu konudaki görüş ayrılığı ve çatlak da basın üzerinden dile getirilebildi. 2023 hedefi kulağa hoş gelmekle birlikte ekonominin gerçek dinamikleriyle uyuşmuyor. Bunun için diğer ülkeler sıfır büyüme yaşarken, yılda ortalama yüzde 10 büyümemiz gerekiyor. IMF projeksiyonları 2014’te Türkiye’nin büyük ekonomi sıralamasında 2 basamak düşerek 19’unculuğa ineceğini gösteriyor. Erdoğan ise aklına geldikçe bu iddiasını “büyüklere masallar” kabilinden dillendirmeye devam ediyor. ŞİMDİ DE FAİZ ÇATLAĞI Erdoğan’ın Almanya gezisi dönüşü yaptığı “Merkez Bankası’nın faiz politikalarını kesinlikle beğenmiyorum. Yüksek faizi ülkemdeki yatırımların önündeki en önemli bariyer olarak görüyorum. Yüksek faizi, yüksek enflasyonun sebebi olarak görüyorum” sözleri AKP’nin ekonomi yönetimi anlayışındaki derin çatlağı ve Erdoğan’ın ekonomiyi adeta bakkal dükkânı mantığıyla yönetmeye kalkıştığını ortaya çıkardı. Erdoğan “Faizi yükseltirken 5 puan birden yükseltiyorsun, şimdi geliyorsun yarım puan indiriyorsun. Sen dalga mı geçiyorsun?” şeklinde Merkez Bankası’nı azarladı. Erdoğan’ın sözleri üzerine Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ise “Kurumlarımızın kendi görev alanlarında tanımlanan şekilde asla taviz vermeden, ana ilkelerinden ana prensiplerinden vazgeçmeden uygulamalarına devam etmeleri gerekiyor. Bunlar yapıldığı sürece önümüz açık” sözleriyle Erdoğan’a, MB’nin bağımsızlığı konusunda uyarı yaptı. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de “Babacan’ın açıklaması ile aynı görüşte” olduğunu bildirerek Erdoğan’la ters düştü. Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi ise “Başbakanın isyanını haklı buluyorum” diyerek Erdoğan’a arka çıktı. AKP’nin vizyonsuz, plansız programsız ekonomi yönetimindeki derin çatlak daha net ortadadır. Erdoğan (özerk) MB’ye “faizi 5 puan artırdın, şimdi yarım puan indiriyorsun. Dalga mı geçiyorsun!” diye fırça atıyor. Enflasyonun suçunu Merkez Bankası’na yıkarak kendi sorumluluğundan kaçtığı gibi, sadece faizi indirmekle sorunu çözeceğini sanıyor. 11.5 yılda ekonomiyi dış kaynağa aşırı bağımlı hale getirdiler; ağır borç yükü altına soktukları Türkiye’nin geleceğini tükettiler. Fed kararlarının etkisiyle geçen yıl Mayıstan bu yana dış sermaye (sıcak para) muslukları kısılmıştı. Sıcak para ile hovardalığı artık sürdüremiyorlar. Zaten Ocak ayındaki 5 puanlık “şok” faiz artırımı da sıcak para gelmeye devam etsin diye rüşvet kabilinden yapılmıştı. Türkiye’nin önümüzdeki bir yıl içinde dış borç geri ödemeleri ve cari açık finansmanı için 221 milyar dolarlık dış kaynak girişine ihtiyacı var. Şimdi 5 puanlık indirime gidilirse, dış musluklar iyice kapatılır, içeride zaten yüksek olan döviz kurları fırlar, cari açık finanse edilemez, borçlar döndürülemez, aşırı dış borçlu reel sektör ve bankaların mali yapısı bozulur, şirket iflasları çoğalır, bunun siyasal ve sosyal sonuçları ağır olur.Erdoğan’ın faiz takıntısının ardındaki gerçek Başbakan’ın, “düşük faiz” talebinin ardında, başka bir gerçek var: İnşaat sektöründe şişirdikleri balonun patlama noktasına gelmesi…Ekonomide gerçek bir vizyonu olmayan AKP, asıl hedefi olan kendi siyasi rejimini kurma yolunda ekonomiyi daha çok bir araç olarak kullandı. Bunda da “konut-inşaat” sektörünü lokomotif olarak gördü. Bu yolla aynı zamanda kendi yandaş sermaye kesimini de palazlandırdı. Konut ağırlıklı inşaat sektörünü görülmemiş devlet imkânlarıyla destekledi; AKP’li belediyeler, başta İstanbul’da olmak üzere imar yetkisini alabildiğine kullanarak rant yarattı. Dışarıdan sağlanan kaynaklar,  müteahhitlere ve konut kredisi biçiminde tüketicilere pompalandı, konuta dayalı bir rant çarkı döndürüldü. Buna ek olarak kentsel altyapı, duble yol, AVM, hava meydanı, köprü gibi yatırımlarla seçmenler adeta hipnotize edildi. Fed kararları ile sıcak para musluklarının kısılması ve 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonları sonrasında siyasi riskin artması-güvenin azalmasının etkisiyle dövizde yaşanan sıçrama bu saadet zincirini bozdu. Son bir yılda yeni daire satışlarında belirgin bir düşüş var. Artan kura şok faiz artışı ile cevap verilmişti. Artan finansal maliyetler kredi fiyatlarına yansıdı, bu gelişmeler piyasada durgunluğa yol açtı. Şimdi Erdoğan’ın “faizleri indirin!” diye bağırmasının ardında, müteahhitlerin yaşadığı bu sıkışıklık yatıyor. Erdoğan telaşta… Dünyada ucuz ve bol döviz döneminin bittiğini Erdoğan da görüyor. Bu durum, özel sektörün kredi olanaklarının daralması, inşaat-konut sektörünün tıkanması anlamına geliyor. Erdoğan bu yüzden düşük faiz için MB’ye baskı yapıyor. Dış sermaye girişlerinin durma noktasına geldiği bir dönemde, Merkez Bankası’nın faizi indirmesi ise büyük risk. Banka’nın baskıya dayanamayıp yaptığı yarım puanlık indirim Erdoğan’ı tatmin etmiyor, daha da kızdırıyor. Yeni ekonomik koşullarda inşaatta işler iyi gitmiyor, daireler kolay satılmıyor, sektör tıkanma noktasına doğru gidiyor, AKP ekonomisinin lokomotifi tekliyor, konut balonu patlamak üzere. Müteahhitler daireleri satamaz, zarar eder, bankalara ve piyasaya borçlarını ödeyemezse, sıkıntı zincirleme biçimde tüm kesimlere ve dalga dalga ekonomiye yayılacaktır. ÇÜNKÜ ucuz ve bol döviz dönemi bitti, ÇÜNKÜ sıcak para gelmeyecek, ÇÜNKÜ otoriterleşen Erdoğan’a güven erozyonu var ve siyasi istikrar tartışılıyor, ÇÜNKÜ yabancı sermaye çekindiği için gelmeyecek, ÇÜNKÜ Türkiye en kırılgan ekonomilerin arasında anılıyor. AKP EKONOMİDE AĞIR ENKAZ BIRAKIYOR AKP Türkiye ekonomisini, sıcak para ve borçlanma şeklinde dış kaynağa aşırı bağımlı hale getirdi. Tek parti iktidarı olmasına rağmen AKP döneminde ortalama büyüme yüzde 4.9’da kaldı. Sıcak paraya dayalı olarak kâğıt üzerinde sağlanan bu büyüme de istihdam yaratmadı. Umudunu yitirip iş aramayı bırakanlarla birlikte gerçek işsiz sayısı Mart 2014 itibariyle 5.4 milyona, işsizlik oranı da yüzde 18’e ulaşıyor. Halk sürekli borçla tüketmeye teşvik edildi; bankaların yurt dışından sağladığı kaynaklar tüketime ve inşaat başta belli sektörlere pompalandı. Tüketici kredisi ve kredi kartlarıyla henüz kazanılmamış gelirler üzerinden vatandaşa, bir sanal refah dönemi ve zenginleşme algısı yaşatıldı, bu da oya tahvil edildi. Bankacılık sektörünün adeta kaynak bombardımanına tuttuğu iç tüketim canlandıkça, ithalat, dış ticaret açığı ve buna bağlı olarak cari açık hızla büyüdü. AKP işbaşına geldiğinde 6.3 milyar lira olan tüketici kredisi ve bireysel kredi kartı şeklindeki toplam hane halkı borç yükü, 51.4 kat büyüyerek 331 milyara ulaştı. Tüketimle büyüme modeli, kaçınılmaz olarak Cumhuriyet tarihinin cari açık rekorunu kırdırdı ve tüm kesimleriyle ülkeyi ağır bir borç yükünün altına soktu. Sonuçta vatandaş bankalara; bankalar ve şirketler ise yurt dışı kreditörlere gırtlağına kadar borçlu hale geldi. Türkiye’nin toplam dış borcu AKP döneminde 3’e katlanarak 400 milyar dolara yaklaştı. Kamunun iç ve dış toplam borç stoku AKP iktidarı döneminde 257 milyar liradan 624 milyar liraya yükseldi. Ekonomi tıkanmıştır, sürdürülemez nitelikteki yönetim anlayışı ömrünü tamamlamış, artık duvara dayanmıştır. Ekonomideki açmaz büyüdükçe, vizyonsuzluk ve keyfilik daha net biçimde ortaya çıkmıştır. AKP’nin ekonomi yönetim anlayışı tıkanma noktasına gelirken, orkestradan farklı sesler yükselmeye başlamıştır.   Orkestranın şefi olması gereken Erdoğan ise dünyanın 17. büyüğü olmasıyla övündüğü Türkiye ekonomisini adeta bakkal dükkânı mantığıyla idare etmeye çalışıyor, tamamen kafasına göre sopa sallıyor. Ekonomi yönetiminde ortaya çıkan çatlak, aslında yıllardır var olan buzdağının ucudur. Bu vahim tablo karşısında bazı bakanlar otokrat Erdoğan’a karşı artık yanlışları ifade etme noktasına gelebilmiştir. Dinamiklerini anlamadığı ekonomiyi keyfi biçimde emirle yönetmeye devam edeceğini sanan Erdoğan her alanda otoriterleşirken, ekonomi giderek kötüleşecek, ekonomi yönetimindeki çatlak daha da büyüyecektir. Yani ekonomide kötüleşme arttıkça çatlak da giderek derinleşecektir.Ekonomi yönetimindeki vizyonsuzluk ve keyfilik Türkiye’yi büyük yapısal sorunlarla karşı karşıya bırakacaktır. Bunun faturasını tüm halkımız ödeyecektir. Türkiye ekonomisinin yeni bir liderliğe, yeni bir vizyona, henüz düşünülmemiş daha fazla katmadeğer yaratan yeni şeylerin üretiminin planlandığı yeni bir kalkınma hikâyesine ihtiyacı vardır. Bunu da otoriterlikten demokrasiye geçerek ve orta gelir tuzağından kurtulmayı hedefleyerek ancak gerçekleştirebilirsiniz.
3. Havalimanına Durdurma Kararı
Bakanlar Kurulu, 18 Ağustos 2012 tarihinde üçüncü havalimanı inşaatı, üçüncü Boğaz Köprüsü inşaatı ve Kanal İstanbul projeleri kapsamında Avrupa yakası Karadeniz kıyılarında 42.300 hektarlık bir alanı “Rezerv yapı alanı' olarak belirledi. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 8 Nisan 2013 tarihli kararı ile bu rezerv alan ile ilgili kamulaştırma iş ve işlemlerinin yürütülmesi için Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı'nı (TOKİ) görevlendirdi. Kamulaştırma yetkisi alan TOKİ, bu üç projenin yapılacağı alanlarda kamulaştırma çalışmalarına başladı. Mayıs 2013 tarihinden itibaren de arsa sahiplerine belirli bir bedel karşılığı anlaşma teklifinde bulunmaya başladı. TOKİ METREKARE BAŞINA 22 LİRA ÖNERDİ ARSA SAHİPLERİ KABUL ETMEDİ TOKİ, bu çerçevede üçüncü havaalanının yapılacağı alanda 10 ayrı parsel halinde toplam 54.507 metrekare arsası bulunan Akçelik Madencilik, 2 ayrı parsel halinde toplam 9.840 metrekare arsası bulunan İsmail Tükenmez, 4.520 metrekare arsası bulunan Ozan Madencilik, 1.998 metrekare arsası bulunan Topkara Mermer'e kamulaştırma teklifinde bulundu. Arsa sahipleri metrekare başına TOKİ'nin önerdiği parayı yeterli bulmayınca taraflar arasında anlaşma sağlanamadı. 14 DAVA AÇTI Bunun üzerine geçen yıl mahkemeye başvuran TOKİ, Akçelik Madencilik aleyhine 10, İsmail Tükenmez aleyhine 2, Ozan Madencilik ve Topkara Mermer aleyhine birer dava açtı. Dilekçesinde davalılara ait taşınmazların, Bakanlar Kurulu tarafından 18 Ağustos 2012 tarihli karar ile “Rezevr yapı alanı' olarak tespit edilen alanın içinde kaldığını hatırlattı. Bu arsalara ait kamulaştırma yetkisinin de kendisine verildiğini savunan TOKİ, arsa sahiplerinin kamulaştırma bedelini kabul etmediği için anlaşamadıklarını hatırlattı. TOKİ, mahkemeden, atanacak bilirkişilerce belirlenecek tutar karşılığında davalılara ait toplam 14 parseldeki bu arsaların tapu kaydının iptal edilerek kendi adına tesçil edilmesini istedi. TOKİ'nin arsa sahiplerine açtığı 14 dava da İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'ne düştü. Davalılar, davaya konu arsaların yapılacak olan üçüncü havaalanı inşaatının sahasında kaldığını hatırlatarak, TOKİ tarafından verilen tutarın emsallerine göre çok düşük kaldığını savundular. TOKİ'nin kendilerine metrekare başına 22 lira ile 35 lira arasında teklif yaptığını savunan davalılar, aynı bölgede bulunan emsal arsaların yerine göre metrekaresinin 300 liradan 500 liraya kadar alıcı bulduğunu savundular. BİLİRKİŞİLER METREKARE FİYATINI 10'A KATLADI Mahkeme, dosyaları inşaat mühendisi, harita ve kadastro mühendisi, mimar ve ziraat mühendisinden oluşan 6 kişilik bilirkişi heyetlerine yolladı. Bilirkişiler, arsaların bulunduğu alanın üçüncü havaalanı inşaatının da yapılacağı “Rezerv yapı alanı' içerisinde kaldığını hatırlattı. Bilirkişiler, davalıların arsasının yerine göre metrekare fiyatının 200 lira ile 500 lira arasında değişkenlik gösterdiğini belirttiler. ARSALARIN DEĞERİ 16.2 MİLYON TL Bilirkişiler, TOKİ'nin 54.507 metrekare arsası kamulaştırılan Akçelik Madencilik şirketine 10 milyon 901 bin, 9.840 metrekare arsası kamulaştırılan İsmail Tükenmez'e 2 milyon 785 bin, 4.520 metrekare arsası kamulaştırılan Ozan Madencilik'e 1 milyon 602 bin, 1.998 metrekare arsası kamulaştırılan Topkara Mermer şirketine de 999 bin 840 TL kamulaştırma bedeli ödemesi gerektiği yönünde rapor tuttu. TOKİ: DAVALILAR ÜÇÜNCÜ HAVALİMANININ ARTI DEĞERİNDEN FAYDALANAMAZ TOKİ, “3. Havaalanı projesinin bölgeye kattığı artı değer, bir değerlendirme ölçütü olarak dikkate alınmıştır. Bilirkişi heyetinin bu tutumu kamulaştırma Kanunu'nun 11. Maddesine aykırılık teşkil etmektedir' gerekçesi ile bilirkişilerce belirlenen kamulaştırma bedellerine itiraz etti. MAHKEME BİLİRKİŞİLERE UYDU Mahkeme, nisan ayında yapılan duruşmada, bilirkişilerce belirlenen tutarın davacı TOKİ tarafından davalı arsa sahiplerinin banka hesaplarına depo edilmesini istedi. TOKİ, bu tutarı yatırmadı. Mahkeme, 4 Haziran 2014 tarihinde yapılan duruşmalarda ikinci kez depo kararı aldı. TOKİ mahkemenin ikinci kez aldığı depo kararına da uymadı. Mahkeme, bugün yaptığı duruşmalarda 14 davayı da karara bağladı. TOKİ'nin Avukatı Hüseyin Balaban, bilirkişilerce belirlenen kamulaştırma bedelinin çok fahiş olduğunu belirterek, “Bu nedenle depo şartını yerine getirmedik' dedi. TOKİ'NİN KAMULAŞTIRMA TALEBİ REDDEDİLDİ İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesi hakimi Mehmet Coşkun Gündüz, Avukat Balaban'ın yeniden depo kararı verilmesi yönündeki isteğini reddederek davaları TOKİ aleyhine sonuçlandırdı. Bir önceki duruşmada ikinci kez depo kararı verdiği halde TOKİ'nin bu tutarı davalıların hesaplarına yatırmadığını hatırlatan hakim Gündüz, kararın kesinleşmesi ile birlikte tapulara konulan kamulaştırma şerhinin de kaldırılmasına hükmetti. AVUKAT ALTIN: TOKİ YENİDEN KAMULAŞTIRMA YAPARSA HAVALİMANI İNŞAATI DURMAZ Davalılardan Akçelik Madencilik şirketinin avukatı Kemal Altın, karar ile ilgili olarak dha'nın sorularını telefonda yanıtladı. 'TOKİ, bilirkişilerce belirlenen tutarları yüksek bulduğu için ödeme yapmadı. Bilirkişi hesaplarına göre benim müvekkilime 11 milyon TL ödeme yapması gerekiyordu, ancak bunu yapmadı. Bize metrekare başı 22 TL teklif etti. Bu tutar çok düşük, bunu kabul etmediğimiz için bize dava açtı. Ancak kaybetti. Bugün kaybedilen 14 davaya konu arsalarda üçüncü köprü inşaatı ile ilgili hiçbir işlem yapılamaz. Ya projeyi değiştirerek bizim arsalarımızı havaalanı inşaatının dışında bırakacak ya da yeniden kamulaştırma kararı alıp yeni bir mahkeme süreci başlatacak. Bir seçenek de arsa sahipleri ile mahkemeye gitmeden yeni bir anlaşma yapması. Bizim 10 parsel ile ilgili 10 davamız vardı. Bazı parseller pistlerin yapılacağı yerde bazıları da inşaat alanına denk geliyor.' diye konuştu. 22.1 MİLYAR EURO'LUK PROJE Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından yap-işlet-devret modeli ile yapılması planlanan üçüncü havaalanın 3 Mayıs 2013 tarihinde yapılan ihalesini, 22 milyar 152 milyon Euro tutarındaki teklifi ile Cengiz-Kolin-Limak-MAPA-Kalyon ortak girişimi kazandı. 10 milyar 247 milyon Euro'ya mal edilmesi planlanan havaalanının temel atma töreni 7 Haziran 2014 tarihinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından yapıldı. Yüksel KOÇ/İSTANBUL, (DHA)
Umut Oran: Temiz Siyaset İçin ‘Hayati’ İstifa
Wright Kardeşler mezarlarından Hayati Yazıcı’ya katıla katıla gülüyorlardır Hayati Beyin mantığı Gana-İstanbul-Dubai üçgeninde, Bermuda Üçgeninde kayboldu! Bu kadar tesadüf ancak planlayarak olur! Maşallah Bakanlar Kurulu’nun dörtte biri Zarrab’ın altınlarının önünü açmak için seferber olmuş. Türk halkı “beşi bir yerde”yi sever Soruşturma komisyonunu beşlemek lazım. ANKARA Merkezinde Rıza Zarrab’ın olduğu, uçakla 1,5 tonluk altın kaçakçılığı yapılmasıyla ilgili yolsuzluğun üzerinin kapatılmaması için Varan 1, 2, 3 dosyalarını açıklayan CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran, dosyanın finalini Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’yı istifaya davet ederek yaptı.  Oran, “Hayati Yazıcı, uçağın ikmal için indiğini söylüyor, Gana-İstanbul-Dubai arasındaki üçgende uçak niye fazladan 4 bin km uçsun? Wright Kardeşler mezarlarından Hayati Yazıcı’ya katıla katıla gülüyorlardır. Hayati Beyin mantığı Gana-İstanbul-Dubai üçgeninde, Bermuda Üçgeninde kayboldu! Bu kadar tesadüf ancak planlayarak olur! Maşallah Bakanlar Kurulu’nun dörtte biri Zarrab’ın altınlarının önünü açmak için seferber olmuş. Soruşturma komisyonu 4 eski bakan için 64 günde zor kuruldu ama eksik oldu. Türk halkı “beşi bir yerde”yi sever komisyonu beşlemek lazım. Temiz siyaset için ‘Hayati’ istifa” diye konuştu. TBMM’de basın toplantısı düzenleyen CHP’li Umut Oran, 62. kuruluş yıldönümünden dolayı Türkiye Gazeteciler Sendikası’nı kutlayarak sözlerine başladı. Bugünün Dünya Hukuk Günü olduğunu da anımsatan Umut Oran, şöyle konuştu: GİZEMLİ VE PAHALI UÇAK! Gelin şimdi de onlarca hukuksuzluğu bünyesinde barındıran gizemli ve pahalı bir uçaktan bahsedelim. Hani geçen hafta İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının takipsizlik verdiği uçak. Önce hukukun görevini yapmasını bekledim fakat yargının kapattığı dosyayı açma görevi de bize düştü. Geçen haftadan bu yana dikkat çekmeye çalıştığım konuyu biliyorsunuz. Gana’nın Başkenti Akra’dan havalanan ULS Havayollarına ait TC-ABK KZU755 sefer sayılı kargo uçağı 1 Ocak 2013’te İstanbul Atatürk Havalimanı’na indi ve bugüne dek süren bir zincirleme yolsuzluk silsilesi başladı. Herkesin tatil rehavetinde olduğu bir günde üstelik Sabiha Gökçen’e inmesi gerekirken yoğun sis nedeniyle Atatürk Havalimanına inmişti bu uçak. DOĞAL TAŞ DEDİLER! İran’da tutuklanan ve tüm malvarlığına el konulan Babek Zencani’nin kiraladığı bu uçağın yükünün “doğal taş” olarak bildirilmesinden şüphelenen gümrükçüler yaptıkları arama sonucunda 1,5 ton altın taşındığını görünce uçağı mühürlediler. Uçak personeli yükle ilgili ne bir fatura ne konşimento hiçbir belge sunamadılar. MÜTHİŞ TELEFON TRAFİĞİ BAŞLIYOR Bu mühürlemeden sonra Ankara’ya kadar uzanan müthiş bir telefon ve kurye trafiği başladı. 17 Aralık sonrasında ortalığa saçılan tapelerde de gördük ki insanın küçük dilini yutacağı o kadar çok telefon görüşmesi yapılmış ki. Reza Zarrab mesela hemen kankası olan Ekonomi Bakanı olan Zafer Çağlayan’ı arıyor, Zafer Beyin özel Kalem Müdürü Onur Kaya, Gümrük Bakanlığı Müsteşarı Ziya Altunyıldız’ı arıyor. O kadar rahatlar ki Zarrab adamına, “Bakan Beyi aradım daha ötesi var mı ki” diyebiliyor, pes! Yine bu diyaloglardan dürüstlük abidesi memur Teoman’ı da öğreniyoruz UÇAK GİTTİKTEN BİR AY SONRA BAKAN TALİMAT VERİYOR Zarrab’ın sözlerinden anlıyoruz ki ‘daha ötesi’ de varmış ve o da devreye girince sonuçta uçak 17 Ocak’ta Türkiye’den Dubai’ye gitti. Ama Sayın Bakan Hayati Yazıcı ancak bir ay sonra aklı başına geldi ve 15 Şubat’ta altın kaçakçılığıyla ilgili soruşturma talimatı verebildi. Olay basına yansımasa bu talimatı da mı vermeyecekti acaba! Neden bir ay bekledi? MÜFETTİŞİ SINIRLAYAN İFADELER Üstelik Hayati Bey, soruşturma talimat yazısında, “uçağın taşıdığı eşyanın transit eşyası olduğunu, Dubai’ye gittiğini, akaryakıt ikmali için Türkiye’ye iniş yaptığını” savunarak araştıracak müfettişe yol ve yordam göstermeyi de ihmal etmiyor. Sayın Bakan nereden biliyorsun 1,5 ton altının Dubai’ye gittiğini ve ikmal için İstanbul’a inildiğini? Uçağın rotasını sen mi çizdin? Üstelik o kadar kör gözüne parmak iş yapıyor ki müfettişe bir ayda soruşturmanı bitir diyor. Buradan mektup yazsan Gana’dan bir ayda anca yanıtı gelir! MÜFETTİŞ: KAÇAKÇILIK VAR AMA… Gümrük Başmüfettişi de 18.3.2013 tarihli raporunda, “Külçe altınların Gana’dan, Gana mevzuatına uygun olmayan bir şekilde kaçak olarak yurt dışına çıkarıldığını” belirtiyor ama her ne hikmetse sonuç bölümünde Kaçakçılık Yasasına muhalefetten işlem yapmaya gerek görmüyor ve konunun idari para cezalarıyla kapatılmasını sağlıyor. İnsanüstü bir çalışmayla uluslar arası boyutu da olan bir olayı bir ayda inceleyip çözerek raporunu yazan başmüfettişin acaba Gana ile hiç yazışma yapmadan internet sitelerine girip hiçbir resmi niteliği olmayan bazı sayfalardan kes, kopyala, yapıştır yaparak dosya hazırlaması ne kadar hukukidir? Kaçakçılık Mücadele Yasası’na göre kiralanmış olan bu uçağa bile devletin el koyması mümkünken konuyu geçiştiriyor. WRİGHT KARDEŞLER HAYATİ YAZICI’YA GÜLÜYOR Altıncı hissi güçlü olan Hayati Bey, uçağın akaryakıt ikmali için İstanbul’a indiğini aslında Dubai’ye gittiğini söylerken eminim Wright Kardeşler mezarlarından kendisine Hayati Yazıcı’ya katıla katıla gülüyorlardır. Çünkü Gana ile İstanbul arası havadan 7 bin 354 kilometre, İstanbul’la Dubai arası da 2 bin 992 kilometre. Yani Gana’dan İstanbul aktarmalı Dubai uçuşu toplam 10 bin 346 kilometre. Oysa Gana ile Dubai arası ise 6 bin 293 km. Madem bu uçak Dubai’ye gidecekti neden fazladan 4 bin 53 kilometre uçuyor! Burada mantık aramayın çünkü Hayati Beyin mantığı Gana-İstanbul-Dubai üçgeninde, Bermuda Üçgeninde kayboldu! ‘DERİNLİKLİ’ DIŞİŞLERİ DE DEVREDE Zarrab ‘daha ötesini’ hep aramış dosya da onu da görüyoruz çünkü hiç ilgisi yokken bu olaya Dışişleri Bakanlığı da karışmış. Dışişleri, 8 Ocak 2013’te Gümrük Bakanlığına resmi olarak başvurarak “yapılacak bir görüşmede ele alınmak üzere konuyla ilgili tüm bilgi ve belgelerin gönderilmesini” istiyor. ‘Derinlikli’ Dışişleri’miz Ortadoğu batağıyla ilgileneceğine Zarrab’ın uçağının akıbetinin peşine düşüyor. 292 KG ALTIN KAYBOLUYOR KİMSENİN UMURUNDA DEĞİL! Olaydaki soru işaretleri o kadar fazla ki hangi birisini anlatayım bir de uçaktaki 1,5 tonluk altının durduğu yerde çekmesi, ağırlığını yitirmesi var. Uçak mühürlendiğinde 1 Ocak’ta 1500 kg olan altın her ne hikmetse 16 Ocak’taki incelemede 1208 kilograma düşüvermiş. 292 kg altın durduğu yerde 15 günde buharlaşır mı arkadaşlar üstelik Ocak ayında? Kimsenin umurunda da değil ‘arkadaş nereye gitti bu 292 kg altın’ diye soran da yok, Tam 16,4 milyon dolarlık altın kayboluyor beyefendiler için rutin bir işlem umursamıyorlar bile, insaf! TAPELERDEN SONRA YAZICI’DAN YENİ TALİMAT Bir yıl sonra tapelerin ortalığa dökülmesiyle Gümrük Bakanlığında yeni bir telaş başlıyor ve Hayati Bey uçağın gitmesinden 371 gün sonra 24 Ocak’ta yeniden soruşturma talimatı vermek zorunda kalıyor. Üstelik bu talimatın içine dürüst memur Teoman da katılıyor ve 17 gümrükçü hakkında güya inceleme yapılıyor. O zaman biz de sayın bakana soralım 18 Mart 2013 tarihli ilk müfettiş raporu yanlış mıydı ki ikinci inceleme talimatını veriyorsun? İlkinde usulsüzlük varsa o raporu düzenleyen müfettiş hakkında neden inceleme yaptırmadın? BAKANLARIN ¼’Ü ZARRAB’IN ALTINLARI İÇİN SEFERBER OLMUŞ Arkadaşlar bu kadar tesadüf ancak planlayarak olur! Maşallah Bakanlar Kurulu’nun dörtte biri Zarrab’ın altınlarının önünü açmak için seferber olmuş. Tüm bu karanlık çarpık ilişkileri alt alta koyduğumuzda ortaya çıkan sonuç şudur ki Gümrük bürokratlarının Hayati Beyin onayı olmadan tek bir adım atması dahi mümkün olamazdı. Altın dolu uçak take-off yapabildiyse bu Hayati Yazıcı ve uçağın pilotu sayesindedir. YOLSUZLUKLA İLGİLİ 2 HADİSİ HATIRLATTI Muhalefet ağzıyla kuş tutsa dahi itibar etmeyen AKP hükümetine Hadis-i Şerifle sesleneyim belki etkilenirler bu mübarek ramazan ayında. Peygamber efendimizin 'Hırsızlık yapan kızım Fatıma da olsa mutlaka cezalandırırdım', 'Rüşveti alan da veren de cehennemdedir'hadislerini unutmuşa benziyorlar. SORUŞTURMA KOMİSYONU 5’LEMEK LAZIM Soruşturma Komisyonu AKP’nin engellemesi yüzünden 64 gün sonra kuruldu. Ama eksik oldu, çünkü sadece 4 bakan için kuruldu.Biliyorsunuz Türk halkı “beşi bir yerde”yi sever bunu beşe tamamlamak lazım ve bunun için gerekeni yapacağız. Ama öncesinde geçmişte hakimlik de yapmış olan Hayati Yazıcı’yı, “peygamber postu” da denilen bu yüce mesleğin onurundan dolayı istifaya davet ediyorum. TEMİZ SİYASET İÇİN HAYATİ İSTİFA DİYORUM.
Oscar'da Nuri Bilge Ceylan'a Karşı Fatih Akın mı Yarışacak?
Nuri Bilge Ceylan'ın Kış Uykusu'nun Türkiye'nin Oscar adayı gösterilmesinin ardından ilginç bir gelişme oldu. Fatih Akın'ın The Cut filminin de Almanya adına yarışması gündeme geldi. Bu arada 2013'ün Altın Palmiyeli filmi de bu yarışa katılabilir.Oscar yarışını bu yıl Türkiye başlattı. Oscar aday adayı olarak Ceylan’ın Altın Palmiye Ödüllü Kış Uykusu filminin seçilmesi, sinema çevrelerinden olumlu tepkiler alıyor. Her yıl 70’i aşkın ülkenin katıldığı yarışta diğer ülkeler henüz rengini belli etmedi. Peki, Ceylan’ı yarışta neler bekliyor, rakipleri kimler olabilir? Gelin, yakından bakalım... ALTIN PALMİYELER YARIŞIRSA Abdellatif Kechiche’in Altın Palmiye Ödüllü filmi La vie d’Adèle/ Mavi En Sıcak Renktir, bu yıl Nuri Bilge Ceylan’ın rakiplerinden biri olabilir. Adèle Exarchopoulos ile Léa Seydoux’nun başrolleri paylaştığı Mavi En Sıcak Renktir, geçen yıl Oscar yarışına katılamamıştı. Zira aday adayı filmlerin en geç Eylül sonuna kadar kendi ülkelerinde gösterime girmesi gerekiyor. Yapımcı firma, filmin Fransa gösterim tarihi olarak 9 Ekim’de direttiğinden, Kechiche’in fırtınalar estiren eseri Oscar yarışına katılamamıştı. Kimi eleştirmenlere göre, Fransa’nın bu yıl şansını Kechiche’le denemesi ihtimal dâhilinde görünüyor. Fransa’nın Mavi En Sıcak Renktir’i aday adayı olarak Akademi’ye sunması durumunda, Oscar için bu yıl Altın Palmiyeli iki film yarışabilir. AKIN, EKİM’E KALDI Fatih Akın da Ceylan’ın olası rakiplerinden biri olarak öne çıkıyor. Akın’ın uzun süredir merakla beklenen filmi The Cut, Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan için yarışacak. Ermeni Soykırımı’ndan sağ kurtulan ve iki kızını aramak üzere yollara düşen bir adamın öyküsünü anlatan filmin, Venedik serüveni Oscar yarışının da başlangıcı olabilir. Filmin sinema çevrelerinden olumlu eleştiriler alması durumunda, Almanya’nın The Cut’ı Oscar aday adayı olarak sunması bekleniyor. Ne ki, filmin Almanya gösterim tarihi şimdilik 16 Ekim olarak belirlendiğinden, Akın’ın yarışma koşullarını sağlayamaması sözkonusu olabilir. Nuri Bilge Ceylan’ın Cannes’da birlikte yarıştığı pek çok isimle Oscar serüveninde de karşılaşmasına kesin gözüyle bakılıyor. Cannes’da Büyük Jüri Ödülü’nü kazanan Xavier Dolan, son dönemde eleştirmenlerin favori yönetmenlerinden biri oldu. “Genç usta” Dolan’ın Mommy filmi, Fransızca olduğundan Kanada Oscar şansını Dolan ile deneyebilir. Keza, Rus yönetmen Andrey Zvyagintsev Leviathan filmiyle Cannes’da pek çok eleştirmenin favorileri arasında gösteriliyordu. Rusya’nın Cannes’da En İyi Senaryo Ödülü’nü alan Leviathan’ı Oscar yarışına sunması sinema çevreleri için şaşırtıcı olmayacaktır. DARDENNE FAKTÖRÜ Oscar Ödüllü Fransız aktris Marion Cotillard da bu yıl bir kez daha kırmızı halıda yürüyecek gibi görünüyor. Cotillard, Cannes’da büyük ödülü Ceylan’a kaptıran Dardenne Kardeşler imzalı Deus jours, une nuit/ İki Gün, Bir Gece adlı filmde başrolde yer alıyor. Ödül avcısı Dardenne Kardeşler, daha önce Oscar’a aday gösterilmedi. Belçika’nın İki Gün, Bir Gece’yi yarışa sunması hâlinde, Belçika da yarışın güçlü adaylarından biri olabilir. VE DİĞER ÜLKELER Oscar kazanan tek Latin Amerika ülkesi olan Arjantin’in Relatos salvajes/ Vahşi Öyküler, Bulgaristan’ın Stephan Komandarev imzalı The Judgement/ Hüküm, geçen yıl Oscar yarışına yeninden katılan Ekvator’un Feriado/ Tatil, Yunanistan’ın Little England/ Küçük İngiltere ve Hong Kong’un The Golden Era/ Altın Çağ filmlerini seçmesi hâlinde ödül şansının yüksek olduğu öngörülebilir. Taraf
Dolar 2,18'i Aştı
ABD'den gelen operasyon sinyalinin ardından, piyasalarda jeopolitik risk algısı arttı, dolar uluslararası piyasalarda TL karşısında 2,18'i aştı. ABD Başkanı Barack Obama’nın ordusuna Irak’a müdahale izni vermesinin ardından piyasalarda jeopolitik risk algısı arttı. Rusya ve Ukrayna arasında artan gerilimin ve Ortadoğu'daki çatışmaların küresel olarak risk iştahını azaltmasıyla gelişmekte olan piyasalardan çıkışlara paralel dolar/TL sert yükseldi. Dün saat 1740'ta 2.1590/2.1596 seviyesinde olan dolar/TL, bu sabah saat 09.39 itibariyle 2,1845 seviyesine gelerek 31 Mart'tan bu yanaki en yüksek seviyeyi gördü. Yatırımcılar Ukrayna ve Ortadoğu'da devam eden çatışmaların küresel ekonomik büyümeye zarar verebileceği kaygısı ile güvenli liman olarak görülen varlıklara yönelirken Asya borsaları geriledi ve ABD Başkanı Barack Obama'nın Irak'ta hava saldırılarına izin vermesinin ardından kaydettiği kayıpları artırdı. Çin'de beklentilerden güçlü açıklanan ihracat büyümesi piyasaların günün dip seviyesinden toparlanmasını sağlasa da endişeleri gidermeye yetmedi. Obama Irak hükümetinin yardım talebinin ardından militanlar tarafından kuşatılan Yezidi azınlık ve Irak'taki ABD vatandaşlarının korunması için hedefli hava saldırılarına izin verdiğini açıkladı. Nikkei borsası mevcut endişelerle yüzde 3 düştü. ALTIN YÜKSELİYOR Güvenli liman arayışındaki yatırımcılar, altına da yöneldi. Altının onsunda 6 dolarlık bir yükseliş görüldü ve 1318 dolardan işlem görmeye başladı. Dün kapanışta, çeyrek altın 153 lira, gram altın 90 liranın üzerinden işlem gördü. PETROL DE YÜKSELİYOR ABD’den gelen operasyon sinyaliyle Brent petrol yüzde 1,11 yükselişle 107 doların üzerine çıktı. ABD ham petrolüyse 98 dolardan işlem görüyor. Eko Ayrıntı