TEKNOLOJİ

Bildiğiniz üzere geçtiğimiz günlerde dünyanın en ince 5.3 inçlik cihazı olan Sony Xperia T3 hakkında herhangi bir net fotoğraf yoktu.Dün bir anda Sony tarafından tanıtılan telefonun bugün yeni görüntüleri yayınlandı, dilerseniz fotoğrafları yayınlamadan önce cihazın kısaca bir özelliklerine göz atalım,  5.3 inç 720 piksel çözünürlüğünde 277ppi ekran, paslanmaz çelik kasa, Cortex-A7 4 çekirdekli  işlemci,  1GB RAM, Adreno 305, 8MP kamera, 1080 piksel video kaydı, 1.1 ön kamera, 2.500 mAh batarya, Bluetooth 4.0, NFC, Wi-Fi ve A-GPS gibi özelliklere sahip cihaz yakın zamanda piyasaya çıkması bekleniyor.veteknoloji

Apple'ın eğitim pazarına yönelik büyük ekranlı iPad geliştirdiği iddiaları çıkmıştı. iPad Pro isimli bu cihazın daha sonra ekosisteme uymamasından dolayı rafa kaldırıldığı ileri sürüldü. Sonradan tekrardan el altından geliştirildiği haberleri çıktı. iPad Pro'nun akıbeti belli değil yılan hikayesine döndü. iPad Pro'yu takip etmesi zorlaşıyor. Eskileri ufaktan bir kenara itip yeni gelişmelere bakalım. Çin medyasında isimsiz kaynaklara dayalı yeni bir rapor yayınlandı. Buna göre iPad Pro'nun, iPad Air 2 ve iPad mini 3'le birlikte ekimde duyurulacağı ileri sürülüyor. 4.7 inç'lik iPhone, iPhablet ve iWatch ise eylül ayında tüketiciye tanıtılacak. Aslında bu iddia çok önceden de mobilite gündemine gelmişti, bu son haberlerle birlikte tekrardan teyit edilmiş oldu. Apple'ın WWDC'de de cihazlarından birisini duyuracağı dedikoduları çıkmıştı, ama hepsi balon gibi söndü. Bu yüzden eylülde ne olacağı belli değil. Belki baştan beridir söylenen iPad Pro yalan olabilir. 2015'te açıklanabilir. Birçok ihtimal var. En güzeli biraz daha sabredip Apple etkinliklerini beklemek. Arada gelişmeler, sızıntılar, dedikodular oldukça da sizlere bildireceğim. Teknokulis

Robotlar her geçen gün gelişen teknolojiyle hayatlarımıza biraz daha sokuluyorlar. Kadınlarımız çok şükür kendi söküklerini kendileri dikecek kabiliyetteler ancak erkeklerimizin medeni yaşam içinde bir çok konuda ihtiyaçları var. Gelecekte belki tüm bu ihtiyaçları robotlar karşılıyor olacak. Peki standart bir Türk erkeğinin hangi ihtiyaçlarını robotlar karşılayabilir ki? İşte size her türlü ihtiyaca cevap verecek 20 robot:

Avcılar Belediye Başkanı Dr. Handan TOPRAK BENLİ, Yönetmen Nuri Bilge CEYLAN’ı halk galasını yapmak için Avcılar’a davet etti.Yönetmen Nuri Bilge Ceylan’ın Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye Ödülü kazanması tüm Türkiye’de olduğu gibi, kültür ve sanatın merkezi  olmayı hedefleyen Avcılar’da da büyük heyecan yarattı. Bunun üzerine Avcılar Belediye Başkanı Dr. Handan TOPRAK BENLİ filmin Türkiye galasını Avcılar’da halkla birlikte yapmayı önerdi. TOPRAK BENLİ, Yönetmen Nuri Bilge Ceylan’a gönderdiği mektupta; “Belediyemiz yurttaşlarımızın istek ve talepleri doğrultusunda filminizin Türkiye galasını halkımızla birlikte Avcılar da yapmayı öneriyor… Bu belki de halkla birlikte yapılan ilk film galası olacak” ifadeleri yer aldı.Davet mektubunda Ceylan’ın başarısını bir kere daha tüm Avcılar halkı ile birlikte kutladıklarını da  belirten TOPRAK BENLİ, ” bize, ‘yalnız ve güzel ülkemize’  yaşattığınız bu büyük heyecan ve sevinç için teşekkürlerimizi sunarız” sözleriyle mektubu noktaladı.   Avcıları Belediye Başkanı Dr. Handan TOPRAK BENLİ’ye  ilk yanıt,  Nuri Bilge Ceylan’ın basın halkla ilişkilerini yürüten (BKZİLETİŞİM )Banu K. Zeytinoğlu İletişim’den geldi. Halk galasına yönelik aldıkları davetten memnuniyetlerini dile getiren BKZ iletişim, talebin filmin dağıtımını üstlenen Mars Entertainment  Group’a yapılmasını istedi.  Bunun üzerine davet mektubu Mars Entertainment Group’a  gönderildi. Gala davetini değerlendiren Mars Entertainment Group’un olumlu yanıt vermesi durumunda ‘Kış Uykusu’  filminin galası Avcılar halkı ile birlikte yapılacak. Milliyet

Nuri Bilge Ceylan’ın Altın Palmiye ödüllü filmi Kış Uykusu, küresel pazarda yoğun ilgiyle karşılaştı. Cannes Film Festivali başlamadan önce filmin uluslararası gösterim haklarını alan Fransa merkezli Memento Films, Kış Uykusu için 30’u aşkın ülkeyle anlaşma imzaladı. MACARİSTAN’DAN ÇİN’E Nuri Bilge Ceylan’ın altıncı filmi Kış Uykusu, sinema dünyasının en prestijli ödüllerinden Altın Palmiye’yi kazanmasının da ivmesiyle yatırımcılardan epey rağbet görüyor. Memento Films, filmin gösterim haklarını Macaristan, Çek Cumhuriyeti, İspanya, İtalya, Danimarka, İsveç, Baltık Devletleri, Bulgaristan ve Polanya’ya sattı. Rusya haklarını Cinema Prestige’in, Orta Doğu haklarını ise Moving Turtles’ın aldığı film, Uzak Asya’da Japonya, Çin, Güney Kore ve Hong Kong’da gösterime girecek. Latin Amerika’dan ise Kolombiya ile Brezilya filmin haklarını aldı. Filmin ABD hakları içinse görüşmeler hâlen sürüyor. Memento Films, Cannes Film Festivali sonuçlanmadan önce filmin haklarını Britanya, Benelüks ülkeleri, Meksika, İsrail, Fransa, Almanya, Yunanistan, Romanya, Tayvan, İsviçre, Avusturya ve Portekiz’e sattığını açıklamıştı. Taraf

Çikolata Tepeleri Bohol, Filipinler de bulunan sıradışı bir coğrafik oluşumdur. Yaklaşık 1268 koni şekilli aynı boyutlarda tepeler 50 kilometrekare dan fazla yer kaplar. Tepeler yeşil otlarla kaplıdır ve kuru mevsimde kahverengi renk alırlar, bu renkten dolayı çikolata tepeleri olarak adlandırılmışlardır.Çikolata Tepeleri Bohol'un en çok turist çeken mekanlarındandır.Bölgenin doğal zenginliklerinin en önemli sembollerindendir. Filipinler Turizm Bakanlığı'nın turizm listesinde yer alır ve ülkenin 3. Ulusal Coğrafik Anıtı olarak UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne dahil edilmiştir.

Stark Hanesi 9 büyük haneden biridir.Kuzey denilen geniş bölgeyi yönetmektedirler.Çok köklü bir tarihi vardır.Stark Hanesi'nin sembolü buz beyazı zemini üzerine ulukurttur.Hanenin sloganı ''Winter is Coming''(Kış yaklaşıyor)dur.

Bildiğiniz gibi korku filmlerinin neredeyse hepsinde bölüm sonu canavarı ( boss ) olarak karşımıza bir karakter çıkar. Kahramanlarımız onu yok etmek ve kötülüğe son vermek zorundadır. Tahmin edeceğiniz gibi de bu karakterler özenle hazırlanmış, oldukça korkutucu görünen tiplerdir. Şimdi gelin listemizde bu boss adını verdiğimiz karakterlerin hem kadın hem de korkunç olanlarınına göz atalım.

Masters of Horror, korku dizileri arasında içeriğini geniş ve özgün bir kitleye yaymış, kendine has stili ile en iyi dizi listelerinde yer almayı başarmıştır. Her bölümünü farklı yönetmenlerin yönettiği, her bölümde farklı oyuncuların oynadığı eşsiz bir dizi diyebiliriz. Amerikan korku filmleri seyrinde, çeşnisi bol olan bölümler izleyiciye her korkuyu tattırarak tatminkarlık sağlıyor. Zamanın tabu konuları arasına giren ölülerle seksten tutun insan etiyle beslenmeye kadar tüm pislikleri görebileceğinizden dolayı sizleri, otobüslerde kapı üstlerinde “basamakta durmayın, otomatik kapı çarpar” yazan küçük stickerın yansıttığı önemli bilgi seviyesinde uyarmak isteriz. Ayrıca her yemek yapana “usta” denmeyeceği gibi, diziyi çeken her yönetmene de “master” dememiz imkansız tabii. Malesef dondurmalı patates kızartması kadar hoş ve boş bölümleri de yok değil.

Özellikle tarihi dizi seven arkadaşlar bilir bunun nasıl bir duygu olduğunu. The Tudors, Merlin, Camelot, Game of Thrones derken birbirinden farklı Kraliçeler görürüz. Hepsi de ayrı güzeldir. Fakat ya bunları bir sıraya koymak gerekirse...

-Spoiler içerir-

Geçtiğimiz yıl Türkiye pazarına girdiğini paylaştığımız Line, halka açılmaya hazırlanıyor. Bloomberg’in paylaştığı bilgiye göre 10 milyar dolara yakın bir değerleme beklenen Line’ın halka arz tarihi Kasım olarak belirtiliyor. WhatsApp’ın 19 milyar dolara Facebook tarafından satın alınmasının ardından hem üye başına hem de gelirine göre Line’ın değerlemesi oldukça düşük görünüyor. Hatırlayacağınız üzere geçtiğimiz Kasım ayında gelirlerini sizinle paylaşmıştığımız Line 280 milyon kullanıcıyla 100 milyon dolar net gelir elde etmişti. Mesajlaşma servisinin son paylaştığı rapora göre 450 milyon kullanıcıya ulaştığını düşündüğümüzde Line’ın üye başı değerlemesi 22 doların biraz üstünde. Oysa WhatsApp 28 dolar değerlemeyle Facebook’a satılmıştı. WhatsApp’ın gelirlerinin Line ile karşılaştırlamayacak derecede az olması Asya merkezli girişim ABD ekosisteminde olsaydı ulaşabileceği noktalar neler olurdu sorusunu da akıllara getiriyor.Asya’dan bir mesajlaşma servisinin 11 basamaklı değerlemeyle halka açılıyor olması tüm bu soruların ardında önemli bir başarı. Tsunami’nin ardından Japonya’ya servis vermesi için ülkenin en büyük internet şirketlerinden biri olan Naver’in bünyesinde hızlandırılan girişim birkaç kez kitaplara konu olacaktır diye tahmin ediyorum.

NSA skandalının patlak verdiği günlerde bir anda popüler hale gelen arama motoru DuckDuckGo, şimdi Apple ile ittifak kuruyor. Yapılan aramaları kaydetmeyen arama motoru, iOS 8 ve OS X'te kullanılabilecek. Apple yeni işletim sistemleri iOS 8 ve OS X Yosemite'de kullanıcılarına Google'a alternatif bir arama motoru seçeneği sunacak. Yeni işletim sistemlerinde yenilenecek Safari tarayıcısına DuckDuckGo arama motorunu ekleyecek olan Apple, mahremiyet konusunda hassas kullanıcılarına önemli bir yenilik sunmuş olacak. Apple, iOS 8 kullanıcıları için Safari'de DuckDuckGo'nun standart arama motoru olarak belirlenebileceğini belirtti. OS X 10.10 (Yosemite) güncellemesiyle, aynı seçenek Mac kullanıcıları için de geçerli olacak. DuckDuckGo, birçok arama motorundan farklı olarak kullanıcı bilgilerini kaydetmiyor. Böylece bir arama yaptığınız zaman sonuçlar sizin beğeni ve alışkanlıklarınıza göre filtreden geçmiyor ve arama yapan herkese aynı sonuçlar sunuluyor. NSA skandalının gündeme oturduğu 2013 yazında kullanıcı sayısında patlama yaşayan DuckDuckGo, kullanım oranının en az yüzde 33 arttığını açıklamıştı. DuckDuckGo CEO'su Gabriel Weinberg, şirketin hiçbir zaman düzenleyici kurumlar tarafından soruşturmaya da tabi tutulmadığına dikkat çekmişti. Apple, mobil ve internet üzerindeki casusluk iddialarının sona ermediği günümüzde, gizlilik ve mahremiyet konusunda hassas olan kullanıcıları DuckDuckGo ile memnun edebilir. The Verge | Al Jazeera

Radikal yazarı Özgür Mumcu , sanatçı Fazıl Say ’ın Alman orkestrasıyla Viyana’da verdiği konserde Gezi Parkı direnişi için bestelediği konçertosunu Türkiye’de çalamadığını söyledi. Mumcu, “Türkiye’de bu konserde çalacak bir orkestra yok. Orkestra devletinse zaten izin yok. Özelse de cesaret yok. Bu sebeple Gezi Parkı konseri şimdilik bir siyasi mülteci” dedi. Özgür Mumcu’nun Radikal’de “Umutlar hep yüreğimizdedir” başlığıyla yayımlanan (4 Haziran 2014) yazısı şöyle: Salı günleri uzun bir süredir bu ülkede Başbakan'ın özel azar seansıyla geçiyor. Çıkıyor kürsüye, bin kanal emrine amade, bağırdıkça bağırıyor. Her geçen gün de söyledikleri iyiden iyiye izan sınırlarını aşıyor. Dün tekrarladığı Dolmabahçe yalanından bahsetmeyeceğim bile. O gün caminin önündeydim. Neyin doğru neyin yalan olduğunun bizzat şahidiyim. Artık bütün sınırları aştığını gösteren sürekli tekrar ettiği yalanlar değil. Daha korkuncu var. 1960 Nisanı’ndaki gösterilerden bahsediyor ve diyor ki: “Merhum Necip Fazıl, Adnan Menderes’i ziyaret ediyor. Necip Fazıl, Menderes’e gerekli tedbirleri almasını tavsiye ediyor. Merhum Menderes ise mevcut tavrını sürdürmeyi tercih ediyor.” Kendilerinin Menderes gibi davranmadığını ve Necip Fazıl’ın önerisine uygun davrandıklarını da ekliyor: “Biz geçen yıl Gezi olaylarıyla bir darbe senaryosu devreye alındığında Menderes gibi üzerimize gelen bu tehdide sessiz kalmadık.” Peki neydi Necip Fazıl’ın Menderes’e önerisi? 28 Nisan 1960’ta Turan Emeksiz adında bir öğrenci öldürüldü. Lise öğrencisi Nedim Özpulat ise yaralandı ve hastanede hayatını kaybetti. Bu manzara karşısında Necip Fazıl, “şayet 1,5 ölü değil 150 ölü olsaydı bir hükümet olacağı anlaşılacaktı” dedi. Bütün sınırlar işte dün böyle aşıldı. Başbakan açıkça 1,5 yerine 150 ölü isteyen Necip Fazıl’ı örnek aldığını söyledi. Sonumuz hayrola. Bu sınırsız acımasızlığın karşısında insanın nutku tutuluyor. Oysa bugün Fazıl Say’ın Gezi konserinden bahsedecektim. Geçen cuma günü Viyana’da Say’ın bestelediği Gezi Parkı Konçertosu'nu Ferhan ve Ferzan Önder ile Württembergische Filarmoni Orkestrası'ndan dinledik. Ardından Fazıl Say geçti piyanonun başına ve Gezi Parkı için bestelediği sonatı çaldı. Sonra Senem Demircioğlu seyircileri avucuna alarak Can Yücel, Metin Altıok, Nâzım Hikmet ve Orhan Veli’nin dizelerini Say’ın notalarıyla söyledi. Fazıl Say’ın Gezi Parkı eserini dinlerken insan Önder kardeşlerin ve Say’ın yetenekli ellerinden sokaktaki direnişi de polis müdahalesini de gaz bombalarının dehşetini de tekrar yaşıyor. Peki neden Viyana? Neden bir Alman orkestrası? Almanlar üçüncü havalimanına karşı olduğu için mi mesela? Maalesef hayat çoğu zaman o komplo teorileriyle açıklanmayacak kadar basit. Türkiye’de bu konserde çalacak bir orkestra yok. Orkestra devletinse zaten izin yok. Özelse de cesaret yok. Bu sebeple Gezi Parkı konseri şimdilik bir siyasi mülteci. Piyano sonatı dört bölümden oluşuyor. Bir bölümün adı Berkin Elvan. Başbakan Necip Fazıl’ı dinledi diye öldürülen Berkin Elvan. Erdoğan’ın müsvette dediği sanatçıların eserleri insanlığın hafızasına kazınıyor. Hepimiz öldükten sonra bile bir yerlerde birileri içinden Berkin Elvan geçen bir besteyi çalacak konser salonlarında. Kim bilir belki de Gezi konserinin siyasi mülteciliği bitecek ve Gezi Parkı’nda Ferhan ve Ferzan Önder ile Fazıl Say artık korkmasına gerek kalmayan bir orkestrayla Berkin Elvan’ı anacak. Piyano sonatının son bölümünün ismi gibi “Umutlar hep yüreğimizdedir”. 1.5 ölü yerine 150 ölü peşinde koşan iktidarlara rağmen. Başbakanlar, bakanlar, cümle devletlü ve onların kurşun askerleri silinecek. Besteler, belgeseller, filmler kalacak. Neden gözünü döndürerek sanatçılara müsvette diyor zannediyorsunuz? Geleceğe insanın müsvettesinin kim olduğunu sanatçıların aktaracağından korktuğu için olmasın. T24

“Harry Potter” serisinin yazarı J.K. Rowling’in yeni kitabı “The Silkworm”daki karakterlerden biri, itibarını kaybetmiş bir gazeteci olacak J.K. Rowling, “Robert Galbraith” takma adıyla yazdığı ikinci romanında, özel dedektif Cormoran Strike’ın maceralarını anlatmaya devam ediyor. Kitap, Strike'ın bir Lordlar Kamarası üyesi ile sekreteri arasındaki ilişkiyi ispatlayan belgeleri bir gazeteciye göndermesiyle başlıyor. Yazar yeni romanında ayrıca yasadışı telefon dinlemelerine de gönderme yapıyor. Rowling, üç sene önce, News of the World gazetesinin aralarında sanatçıların da bulunduğu birçok ismin telefonlarını gizlice dinlediğinin ortaya çıkmasından sonra başlatılan Leveson soruşturmasında tanık olarak yer almıştı. Basının kendisiyle iletişim kurabilmek için kızının okul çantasına not bırakacak kadar ileri gittiğini belirten yazar, özel hayatının içine bu kadar girilmesinden rahatsız olduğunu söylemişti. Yazarın son romanını “Robert Galbraith” takma adıyla yazmasının bir sebebinin de bu olduğu tahmin ediliyor. Geçtiğimiz yıl, “Guguk Kuşu’nun Çağrısı”nı J.K. Rowling’in yazdığı ortaya çıkmış ve kitabın satışları bir anda yükselmişti. Rowling, gerçek kimliği ortaya çıkmasına rağmen suç-gerilim türündeki “The Silkworm”u da “Robert Galbraith” adıyla yayımlayacak. Kitabın 19 Haziran’da piyasaya çıkması bekleniyor.Milliyet Sanat