'Varsa, Yoksa AB Dememeli, Şanghay 5'lisi İçinde Niye Olmayalım?'
Pakistan ve Özbekistan gezisi dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, AB ile son dönemde neredeyse durma noktasına gelen müzakere süreci için 'Türkiye bir defa kendini rahat hissetmeli. 'Benim için varsa, yoksa Avrupa Birliği' dememeli' yorumunu yaptı. Erdoğan AB'ye alternatif olarak daha önce de işaret ettiği Şangay 5'lisini gösterdi: 'Mesela, 'Şanghay 5’lisi içerisinde Türkiye niye olmasın?' diyorum. Bunu sayın Putin’e olsun, Nazarbayev’e olsun, şu anda Şanghay 5’lisinin içerisinde olanlara da söyledim.'
Milliyet'ten Nihat Ali Özcan'ın haberine göre, Pakistan ve Özbekistan ziyaretinden dönüşte uçakta beraberindeki gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından öne çıkan başlıklar şu şekilde:
"Aralık ayında sayın Trump'la bir görüşme olabilir"
ABD’deki yeni yönetimin işbaşına gelmesiyle birlikte burada olumlu bir gelişme olacağı kanaatindeyim. Çünkü, yeni yönetim faiz politikalarında bizimle aynı istikamette düşünüyor. Aralık ayı içerisinde belki ABD’ye gitmemiz söz konusu olabilir. Chicago’da Amerikalı Müslümanların yıllık buluşmasına katılma ihtimalim var. ABD’ye gidecek olursam, eğer ayarlanabilirse, Sayın Trump’la da bir görüşme yapabiliriz. Bu yeni süreçte döviz kurunun o baskıcı durumundan sıyrılmak mümkün olabilir; faizin bu acımasızlığı karşısında gelişmekte olan ülkelerin, az gelişmiş ülkelerin dolar kurundaki yüksek rakamlardan kurtulmuş olur diye düşünüyorum.
"Türkiye Şangay 5'lisinde neden olmasın?"
Brexit bana göre güzel bir tevafuk oldu. Yani, Avrupa’da diğer ülkelerde bu tür şeyler olabilir... Fransa’da da sesler geliyor, İtalya’dan geliyor. Geçenlerde bizimle ilgili Dışişleri Bakanları bir araya geldi. Önce hırsla bir araya geldiler. Daha sonra Avusturya’nın dışında hiçbirisi Türkiye ile müzakerenin dondurulması, şu olması, bu olması noktasında fikir beyan etmedi. Bu tabi önemli bir şey. Mesele şu: Türkiye bir defa kendini rahat hissetmeli. ‘Benim için varsa, yoksa Avrupa Birliği’ dememeli... Benim kanaatim bu. Yani, bazıları eleştiriyor olabilir ama kendi kanaatimi söylüyorum. Mesela, ‘Şangay 5’lisi içerisinde Türkiye niye olmasın?’ diyorum. Bunu sayın Putin’e olsun, Nazarbayev’e olsun, şu anda Şangay 5’lisinin içinde olanlara da söyledim. Başlangıçta 5 ülkenin kurduğu İşbirliği Örgütü’ne daha sonra Özbekistan, Pakistan, Hindistan gibi ülkeler de dahil oldu. İran da girmek istiyor. Sayın Putin, ‘Bunu değerlendiriyoruz’ gibi bir ifade de kullandı. Temenni ederim ki orada olumlu bir gelişme olması halinde, yani Türkiye’nin Şanghay 5’lisi içerisinde yer alması, bu konuda çok daha rahat hareket etmesini sağlayacaktır.
"Teröristler Avrupa'da kol geziyor"
Bunları anlamak mümkün değil. Öyle şeyler yapıyorlar, öyle şeyler söylüyorlar ki, anlamak mümkün değil. Bir bakıyorsunuz kuyruğu dik tutma derdindeler, bir bakıyorsun yelkenleri indirivermişler. Türkiye için hiçbir zaman hayırlı rüya görmediler. Pek görmeye de niyetleri yok. Zaman zaman şahsıma hakaretler, zaman zaman ülkemizde fikir özgürlüğü olmadığı, hak ihlalleri iddiaları... Almanya’da, Fransa’da, Belçika’da teröristler kol geziyor ama bu tür şeyleri umursamıyorlar. Ya da Belçika’nın, Ermenilerin soykırım iddiasını kabul etmedi diye bir milletvekiline partisinden atılmanın yolunu açacak kadar özgürlüklerden uzak olduğu unutuluyor. Mahinur Hanım’la ilgili yaptıkları işin izah edilir bir yanı var mı? Bunların özgürlük anlayışı bu kadar işte.
"AB bizi 53 yıldır oyalıyor"
AB, bizi tam 53 yıldır oyalıyor. Böyle bir şey olabilir mi? İlklerdeniz, ama 53 yıldır oyalanıyoruz. Mesela Başbakanlığımın ilk yıllarında liderler zirvesine çağrılırdık. Daha sonra çağırmamaya başladılar. Niye? Orada her şeyi açık, net söylüyorduk da ondan. O günden bugüne, bakın 28 üye var, Sarkozy’nin ilk göreve geldiğinden itibaren, mesela fasıllarda açma-kapama olayında, sadece açmak var, kapama yok. Kapama olmayacaksa, açmayı yapsan ne olur, yapmasan ne olur? Kapama olmadıktan sonra açmanın bizim için hiçbir faydası yok ki. Bize bunu da yaptılar. Hakeza vize noktasında da, Latin Amerika ülkelerine vize serbestisi var, ama Türkiye’yi hâlâ oyalayıp duruyorlar. Geçen gün arkadaşlarla da konuştuk. Yıl sonuna kadar sabredelim, yıl sonuna kadar oldu, oldu. Yoksa biz bu geri kabulü falan, bu dosyayı kapatalım. Şurada mülteciler konusunda 3 milyar euro bu yıl için haziran itibariyle vereceklerdi. Vermediler. Bunu da bize vermiyor zaten. Mülteciye veriyor. Dolaylı yoldan. Konuştuk konuştuk, en sonunda ‘Kızılay’a bu işi aktaralım, onun üzerinden mültecilere gelsin’ dedik. Güya bir protokol. Ama uygulama yok. Artık 11’inci aydayız. Yıl sonu geliyor. Güya ikinci bir 3 milyar euro da söz konusuydu. Şimdi onu da ne yaptıklarını göreceğiz. Gördükten sonra bu konuda da kararlı bir şekilde adımımızı atmış olacağız.
"FETÖ'yle mücadelede beni anlamadılar"
17-25 Aralık ile 15 Temmuz iki farklı süreç. Zaten 17-25 Aralık sürecinde tüm arkadaşlarımız bizi tam anlamış olsaydılar 15 Temmuz belki olmayabilirdi. Fakat anlayamadılar. Anlayamadıkları gibi bu alçaklara o dönemde toz kondurmayan; onların böyle kötü niyetlerinin olmadığından bahseden arkadaşlarımız da vardı. Halbuki ben Başbakanlığımın ilk dönemlerinden itibaren bu dershaneler meselesine olumsuz yaklaşan birisiyim. O zamandan itibaren gelen bakan arkadaşlarıma hep bunu söylemişimdir. ‘Gelin bu dershaneleri kapatalım’ diyordum. Yani, ya okul, ya dershane. Yani, millet niçin iki yükü birden çeksin. Böyle bir şey olamaz. Yani, biz devlet olarak kendimizi inkar ediyoruz. Demek ki sen kaliteli, başarılı öğrenci yetiştiremiyorsun, dershanelerin önünü açıyorsun. İlla takviye verilecekse, takviyeyi de sen yap devlet olarak. Nitekim şimdi yapıyoruz. Maalesef Nabi Avcı’nın Milli Eğitim Bakanlığı dönemine kadar bunu gerçekleştiremedik. Nabi Bey’le birlikte olan süreçte, ‘Artık bu işi halletmemiz lazım’ dedik. Tepkilere rağmen halletmeyi hamdolsun başardık.
"ByLock hikâye değil, bal gibi de var"
15 Temmuz, bahsettiğimiz arkadaşların da bunları tanımalarını sağladı. Onlar da, insanlarımızın çoğu da bunların ne olduklarını anladı. Peki hâlâ bunu anlayamayanlar yok mu? Var. Hâlâ muhalif olarak, rakip olarak duranlar yok mu? Var. Ama bu terörist yapılanmayla mücadeleyi kararlılıkla sürdürmeye; bunların üzerine acımasızca gitmeye mecburuz. Bu mücadeleyi tabi ki hukuk içinde, adil biçimde yapacağız. Görevden alınmalara gelince, bakın bir şeyi abartmaya çalışıyorlar. Mağduriyet iddiasıyla, bazıları özellikle MİT’i yıpratmanın gayreti içerisindeler. ByLock meselesinin aslında hikâye olduğunu ileri sürenleri kast ediyorum. ByLock hikâye değil, bal gibi de var... MİT bunu ortaya çıkarınca, hepsi iyot gibi ortaya çıktı. Deşifre oldular. Kim kimdir öğrenildi. Yüzde 10’luk bir hata payı bile olsa, yapılan iş neticesinde çok ciddi kişiler yakayı ele verdi. Bu onları ciddi manada rahatsız etti. MİT’in bu başarısı attığı adım, onları ciddi sıkıntıya soktu.
"NATO terörist askeri istihdam edemez"
Sığınma talebinde bulunanların sayısı o kadar yüksek değil. Ayrıca, NATO’nun o tür sığınmaları kabul etmek gibi bir anlayışı, yaklaşımı olamaz. Bahsedilenler, birer terör suçlusu. Bir teröristi, terörist askeri, darbeci askeri NATO’nun içinde nasıl istihdam edebilirler? Böyle bir şeyi yapamazlar.
Bunların peşindeyiz, iadelerini istiyoruz. Mesela Yunanistan’a kaçanların iadelerini istedik. Çipras, ‘15-20 gün içinde neticelendiririm’ demişti. Maalesef kaç 15-20 gün geçti. Halen bekliyoruz. Benzer bir durumda biz geciksek, böyle yapsak, kıyameti koparırlardı.
Başkanlık sistemi: Temenni ederim ki bu iş millete gider
(‘Başkanlık ya da cumhurbaşkanlığı konusundaki anayasa değişikliğiyle ilgili ayrıntılar netleşti mi?’ sorusu üzerine) Şu anda iki lider görüştü. İki partinin belirleyeceği arkadaşların hazırlanan taslak üzerindeki çalışmasının olacağını biliyoruz. O çalışma sonrası liderler tekrar bir araya gelmek suretiyle nihai kararı verecekler. Parlamentoya getirecekler. Bütün mesele parlamentodan 367’nin çıkması. Olmazsa tabi 330 önemli. Bu durumda temenni ederim ki bu iş millete gider. Millet en sonunda yapacağını bu referandumla beraber hemen yapıp işi bitirmiş olur. (‘Cumhurbaşkanlığı sisteminde yardımcı sayısı bir mi, iki mi olacak?’ sorusu üzerine) O konuda görev yasama organının. Yasama organından çıkacak neticeye göre halkımız oylamasını yapacaktır.
"El Bab’a 2 kilometre kaldı"
El Bab’a 2 kilometrelik bir mesafe kaldı. Öncelikle Afrin’in güneyinden orada bir El Bab’la arayı kapatma gibi bir gayretleri var. Bizim de Özgür SuriyeOrdusu’nun, tamamiyle El Bab’a girip oradan batıya değil doğuya, Menbiç’e yönelmesini istiyoruz. Çünkü, Menbiç’ten PYD ve YPG’yi çıkarmak gerekiyor. Bu kararlılık görülünce ABD, ‘Tamam, buradan PYD ve YPG çıkacak’ dedi. Bu sözün tutulmasını bekliyoruz. Zaten şunu bilmemiz lazım. Menbiç Arap toprağıdır. Yüzde 90-95 Arap’tır. Orası PYD ve YPG’nin toprağı olamaz.
Mültecilere vatandaşlık
Benim düşüncem aynı. Hükümetimizin de düşüncesinde aslında herhangi bir değişiklik yok. Fakat orada önemli olan şey, çadır kentlerdeki insanların özellikle istihbari bilgilerinin tesbiti. Bu bilgilerin gelmesinin ardından, tabi o yönde adımlar atılabilir. Ama, rastgele kalkıp o tür adımları atmak yarın bize başka sıkıntılar da getirebilir. Dolayısıyla çalışmalar devam ediyor, ama sözünü ettiğim hassasiyetler de göz önünde tutuluyor.
Rusya ile normalleşme
Şu anda fena değil diyebilirim. Çünkü, bu bir normalleşme süreci. Her şey bir anda olmaz. Zaten 5-6 Aralık gibi Sayın Başbakanımız Rusya’ya resmi ziyaret yapacak. O ziyarette de bu konular gündeme gelecektir. Ardından 2017’nin ilk çeyreğinde Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey toplantısı yapılacak. Dolayısıyla bu gidiş gelişler tabii üst düzeyli olarak devam ediyor.
Yorum Yazın
dün avrupa ya vizesiz gidecez diye sevinen kitle bugün ne işimiz var avrupada diyor, dün rusya ile savaşalım diyen kitle bugün en iyisi rusya diyor!!!! ya ar... Devamını Gör
Harbiden ya...
Tabii ki de Dolar konuşulmadı, İstismar önergesi konuşulmadı, Siirt Şirvan maden kazası konuşulmadı.. ne konuşuldu ? Verilmeyen 3 milyar euro, Başkanlık sist... Devamını Gör
Şangay 5lisi olur, Meksika açmazı olur, full doper olur sana ne lazım ?