onedio
Görüş Bildir
article/comments
article/share
Haberler
Şimdiye Kadar Sık Sık Aklınıza Takılmış ve Nedenini Bilemediğiniz 12 Evrensel Konuda Ufkunuzu Açıyoruz!

etiket Şimdiye Kadar Sık Sık Aklınıza Takılmış ve Nedenini Bilemediğiniz 12 Evrensel Konuda Ufkunuzu Açıyoruz!

Melissa
23.02.2020 - 16:00

Pek çoğunu muhtemelen daha önce düşündüğünüz bu konulara bilimsel cevaplar vermenin zamanı geldi. Bakalım günlük hayatımızda yer eden bu gizemli soruların cevapları nelermiş?

İçeriğin Devamı Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

1. Biriyle Konuşurken Göz Teması Kurmak Neden Zordur?

1. Biriyle Konuşurken Göz Teması Kurmak Neden Zordur?

Araştırmacılara göre, bu durum; göz temasının “bilişsel kontrol süreçlerimiz” üzerinde “benzersiz bir etkiye” sahip olmasından kaynaklı ortaya çıkıyor. Esasen, aynı anda göz göze gelmek; zihinsel olarak o kadar uyarıcıdır ki, dolayısıyla düşünceyi ve göz temasını aynı anda korumak zor olabilir.

Konuşma gibi başka görevler yürütmemiz gerektiğinde, beyindeki alana özgü kaynaklar tarafından bunun yürütülmesi çok zorlaşıyor. Bu nedenle anlattığınız şey ne kadar karmaşık hale gelirse, göz temasını koparmaya o kadar çok ihtiyacınız olur.

Kaynak

2. "Taksi" Adı Nereden Geliyor?

2. "Taksi" Adı Nereden Geliyor?

Çağdaş anlamda taksicilik, 1867 yılında Almanya'da ortaya çıktı. Hükûmetin mektup ve paketlerini dağıtma işlemini üstlenen Alman Thurn und Taxis aile şirketi, bu işi otomobillerle gerçekleştiriyordu. Şirket daha sonra mektup ve paketlerle birlikte insanları da taşımaya başladı. İnsanları para karşılığı bir yerden başka bir yere götürme işini yapan bu tip otomobillere de, ailenin soyadından hareket edilerek 'taxi' adı verildi.

Avrupa jet sosyetesinin en tanınmış üyelerinden biri olan Gloria von Thurn und Taxis, taksilere adını veren ünlü ailesinin son ferdi.

Kaynak

3. Bütün Memeliler Belirli Mesafe Yüzebilirken İnsanlar Neden Sonradan Öğreniyor?

3. Bütün Memeliler Belirli Mesafe Yüzebilirken İnsanlar Neden Sonradan Öğreniyor?

'Bütün memeliler su üzerinde kalıp belirli mesafeleri katedebilecek kadar yüzebilir' efsanesi dolaylı olarak doğrulandı. Hatta fiziğini yüzücüye benzetemediğimiz fillerin bile 50 km yüzebildiği gözlendi.

Yarasalar diğer memelilerin aksine köpekleme değil de kelebek sitilinde yüzüyor. Zürafaları kimse suda test etmedi ama bilgisayar modelleri, kafalarını suyun üzerinde tutabileceklerini gösteriyor.

Doğal içgüdüsü ile yüzmeyi beceremeyen memeli türleri de yok değil; büyük şempanzeler ve insanlar. Bu beceriksiz iki tür evrimsel olarak ağaç tepelerinde çok zaman geçirdiği için yüzmeye adapte olmayı kolaylaştıran dört bacağın koordinasyonundan yoksun ve ancak pratik yaparak bu beceriyi elde edebiliyorlar.

Kaynak 1, 2

4. Tam Uykuya Dalacakken Gelen Titreme Hissinin Sebebi Nedir?

Vücudun uyku haline ani geçişleri sırasında yaşanır. Uyumaya başlanmadan önce beyin, alıcılar (duyular) ve vücudun diğer aksamları (kollar, bacaklar vb.) açık (open) ve çalışır (on) durumdadır. Yatağa girildiğinde beyin önce alıcıları ve aksamları sonra da kendini uyku (bekleme, stand by) konumuna alır. Bu evre yavaş ve sıralı olursa önce hafif sonra da derin uykuya geçiş yapılır. Vücut neredeyse ölü hale gelir.

Aşırı yorgunluk, uykusuzluk gibi sebeplerden dolayı uykuya geçiş süreci çok hızlı olursa beyin, henüz kasları ve alıcıları kapatamadan kendini kapatmaya çalışır. Bu durumda özellikle bacak ve kol kaslarındaki ani gevşeme, kasların beyne geri besleme yapmasına neden olur. Beyin ise bunun dışarıdan gelen bir etki olduğunu zannederek tekrar 'on' durumuna geçer.

Kaynak: 1, 2

5. Neden Bazı İnsanların Gamzesi Vardır?

Yüzde bulunan kaslar mimiklerin ve yüz ifadelerinin oluşmasını sağlar. Zygomaticus major kası gülümseme sırasında ağız kenarlarının yanlara ve yukarı doğru çekilmesinden sorumludur. Yanaklardaki gamzelerin oluşma nedeninin bu kasla ilişkili olduğu düşünülüyor. Bazı araştırmalar gamzesi olan kişilerde zygomaticus major kasının ikili bir yapıya sahip olduğunu gösteriyor. Kas yapısı böyle olan kişilerde zygomaticus major kası bağlı olduğu elmacık kemiğinden tek bir yapı halinde çıkıyor. Daha sonra ikiye ayrılıyor ve ağız kenarına bağlanıyor. Araştırmalar gamzesi olan kişilerde ikili zygomaticus major kasının alt taraftaki demetinin yanak derisinin dermis tabakasına bağlı olduğunu gösteriyor.

Diğer bir görüşe göre gamzelerin ortaya çıkma nedeni zygomaticus major kasının, gamzeli olmayan kişilerdekine göre daha kısa olması. Bu durumun embriyonun gelişme döneminde kas dokularının oluşumu sırasındaki bir problemden kaynaklandığı düşünülüyor.

Kaynak

İçeriğin Devamı Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

6. Eklemlerdeki Ağrıların Yağmur Habercisi Olduğu İnanışı Doğru mu?

Yapılan kadavra incelemelerinde romatizmalı hastaların eklemlerinde normal insanlardakinden daha fazla ağrı reseptörlerine ve serbest sinir sonlanmalarına rastlandı. Bu demek oluyor ki romatizmalı insanlar ağrıya karşı daha duyarlı. Özellikle hastalığın ilerleyen evrelerinde daha belirgin olmak üzere soğuk ve nemli havalar ile atmosferik basıncın hakim olduğu yağmur sezonlarında eklem basıncı ve eklem kapsülündeki basınç değişikliğine duyarlı sinirlerin uyarılması sonucu hastaların ağrıları ve eklem sertlikleri artıyor. Soğuk havalarda hastaların kan dolaşımı da azalarak ilave bir ağrıya daha neden oluyor.

Yani yağmur yağmadan önce romatizmalı insanların eklemlerinin ağrımasının sebebi basınç değişikliği ve kan dolaşımındaki değişiklikler. Bu değişimi algılayan sinir reseptörleri beyne ağrı sinyalleri göndermeye başlıyor ve kişi eklemlerinde ağrı hissediyor.

Kaynak 1, 2

7. Bazı Böcekler Neden Işıkların Etrafında Döner?

Farklı kuramlar ortaya atılmış olsa da bu durumun tam olarak açıklandığını söylemek yanlış olur.

Fotoreseptör hücreler sayesinde kızılötesinden morötesine farklı dalga boylarındaki ışığı algılayabilen böcekler ışığı yiyecek bulma, yön belirleme, tehlikelerden korunma gibi amaçlarla kullanır.

Böcekler insanlardan farklı olarak morötesi dalga boyundaki ışığı da algılayabilir. Bazı böcek türlerinin özellikle geceleri yönlerini morötesi dalga boyundaki ışığa göre belirlediği ve aydınlatma amacıyla kullanılan, görünür dalga boyunda ışık yayan yapay ışık kaynaklarının bu hayvanların morötesi ışığı algılama ve karanlıkta yön bulma yeteneklerini olumsuz etkilediği düşünülüyor.

Diğer bir görüş ise böceklerin güneş ışığı ve ay ışığı gibi doğal ışık kaynaklarını kullanarak yön belirlediğini öngörüyor. Bu kurama göre, güneş ışığı ve ay ışığından farklı olarak, yapay ışık kaynakları söz konusu olduğunda böceğin hareketi sırasında ışık kaynağı ile arasındaki uzaklık ve ışığın gelme açısı belirgin olarak değiştiği için böcekler bu yeteneklerini kaybediyor. Sonuçta bu etkiler canlının yönünü şaşırmasına yol açıyor.

Ayrıca canlıların ışığa göre hareketi olarak tanımlanan fototaksinin bazı canlı türlerinin neden ışık kaynakları etrafında hareket ettiği sorusunun cevabı olabileceği düşünülüyor. Pozitif fototaksiye sahip canlılar ışığa maruz kaldıklarında ışık kaynağına doğru hareket eder, negatif fototaksiye sahip olanlar ise ışık kaynağından uzaklaşır. Işığın etrafında hareket eden böcekler pozitif fototaksiye sahiptir.

Kaynak

8. Kendimizi Neden Gıdıklayamayız?

Bunun nedeni; beynimizin, etrafımızda olan bitenleri takip ederken pek çok hissimiz arasında en önemli olanları hissetmeye programlanmış olmasıdır. Mesela oturduğunuz sandalyeyi veya ayağımıza giydiğimiz çorabı özellikle onları düşünmediğimiz sürece hissetmeyiz ama omzumuza dokunan bir el hemen bizi irkiltecektir.

Beynin bu 'hisleri ayırt etme'fonksiyonunu sürdürebilmesi için bizim temasımızı başkalarının temasından ayırt etmeye yarayan bir sinyal üretmesi gerekmektedir. Bu fonksiyonu gerçekleştiren ise beyinciktir. Bu organ, kendi eylemlerimizin yaratacağı hisleri tayin eden yerdir. Beklenen veya beklenmeyen reaksiyonları ayırt etme işi beyinciğe aittir.

Beyincikten gelen sinyallere göre, beyin bu hissin önemli olup olmadığına karar verir. Gıdıklanma hissi abartılmış bir refleks olmakla birlikte, eğer size dokunan yine size ait bir organsa, beyin bu gıdıklanmanıza değil, dokunduğunuz organdan (mesela elinizden) gelen hislere öncelik verecektir.

Kaynak 1, 2, 3

9. Ağrı Kesiciler Ağrıların Nerede Olduğunu Nasıl Buluyor?

9. Ağrı Kesiciler Ağrıların Nerede Olduğunu Nasıl Buluyor?

Aslında hiçbir ağrı kesici vücutta ağrıyan yeri tespit edemez. Asprin, nonsteroid antiinflamatuvarlar, kortikosteroidler gibi ağrı kesici ilaçlar vücuda alındığında çok kısa sürede kana karışır. Bu ilaçların ortak özelliği şudur: Hepsi prostaglandin serbestleşmesini azaltır veya durdurur. Kan ile birlikte tüm vücudu dolaşan ağrı kesici ilaçlar, vücudun neresinde prostaglandin arttıysa oraya etki eder. Yani neresi ağrıyorsa oradaki ağrıyı dindirir. Hiçbir ilaçta sadece diş ağrısını geçirir, sadece baş ağrısını giderir şeklinde ibareler bulamazsınız. Eğer öyle olsaydı ağrı kesici ilaçlar çok daha düşük dozda çok daha etkili olurdu ancak bu ilaçlar tüm vücudu dolaştığı için yüksek dozda verilmeleri gerekmektedir. Bu da ilaçların yan etkisini artırmaktadır.

Ağrı kesici ilaçlar tüm vücudu dolaşıp, ağrıya sebep olan prostaglandin kimyasalının olduğu bölüme giderek oraya etki ediyor. Ağrı kesici ilaçlar sürekli kullanıldığında artık prostaglandin salınımını azaltmakla kalmazlar, üretimini de azaltırlar. Prostaglandin üretiminin azalması demek, tehdit anında vücudun bize bir sorun olduğunu haber verememesi demektir.

Kaynak

10. Evrende Sonsuz Işık Varken Gece Nasıl Karanlık Oluyor?

Alman astronom Heinrich Olbers'in 1823 yılında kaleme aldığı makalesinde bahsettiği Olbers Paradoksu'na göre; evren durağan ve sonsuzsa, gökyüzünde baktığımız her bir noktada mutlaka bir yıldız ya da herhangi bir ışık kaynağı bulunmalıydı. Sonsuz evrendeki sayısız yıldızın ışığı ile gökyüzünün kaplanmış olması lazımdı. Bu durumda geceleri gökyüzünde karanlık tek bir nokta dahi kalmayacak, gece de gündüz gibi aydınlık olacaktı.

20. yüzyıl ile birlikte evrenin sonsuz ve durağan olduğu fikri çökünce bu durum açıklanabildi. Gökyüzünün geceleri tamamen aydınlık olmamasının sebebi, görebildiğimiz evrenin bir başlangıcının olması ve yıldızların sonsuz sayıda olmamasıdır.

Edwin Hubble öncülüğündeki Büyük Patlama Teorisi'ne göre; evren sonluysa, gece gökyüzünde baktığımız her bir noktada bir ışık kaynağı olmak zorunda değildir ve bu nedenle gece karanlıktır.

Büyük Patlama Teorisi'ne göre, patlamanın ilk anlarında evrendeki tüm noktalar yüksek ısı ve ışıkla doluydu. Bu durumda o zamanlar evrenin her noktasına nüfuz etmiş ışıkları görmemiz gerekirdi. Bunun da cevabı var; Büyük Patlama'dan kalan ışıklardan dolayı evren şu an ışıl ışıl ancak insan gözünün göremeyeceği mikrodalga boyundaki kırmızı ışıklarla aydınlanmış. Yani gökyüzü bize göre karanlık olsa da aslında ışıl ışıl, sadece bizim göremeyeceğimiz ışıklarla kaplı.

Kaynak

İçeriğin Devamı Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

11. Kasırgalara Neden Hep Kadın İsimleri Veriliyor?

1953'te ABD'nin tamamen kadın isimleri kullanmaya başlamasıyla kasırgalara kadın ismi verme olayı tamamen yerleşti. Meteorologlar kasırgalara kadın ismi verilmesinin nedenini 'Çünkü tahmin edilmeleri, keşfedilmeleri zor; ne zaman ve ne kadar zarar verecekleri belli değil' şeklinde açıklıyorlar.

Bu durum 25 yıl bu şekilde devam ediyor. Feminist grupların artan itirazları sonucu 1978 yılında listeye erkek isimleri de ekleniyor; baş harfi q, u, x, y, ve z olanlar hariç. Bir yıl içinde 21'den fazla sayıda kasırga olursa ekstraları isimlendirmek için Yunan alfabesinden harfler kullanılıyor. Yani bu kasırgaların isimleri kasırga yaklaşırken falan değil, çok önceden hazırlanmış listelerden sırası gelince verilen isimler. Dünya meteoroloji örgütü bu listeleri altı yıllık yapıyor. Yani altı yıl içinde gerçekleşecek kasırgaların ismi şimdiden belli.

Kaynak 1, 2

12. Alışık Olmadığımız Yataklarda Neden Rahat Uyuyamayız?

12. Alışık Olmadığımız Yataklarda Neden Rahat Uyuyamayız?

Beynin kendine özgü bir savunma mekanizması var. Dış dünyaya karşı tehdit olarak gördüğü her unsura karşılık verecek bir yanıtı bulunuyor. Uyku ise vücudun bir sonraki güne hazır hale gelmesi için tüm sistemlerin minimal seviyede tutulduğu bir dinlenme seansından ibaret. Uyku süresince tüm organlar gibi beyin de gün içindeki fonksiyonlarından daha az çalışır hale geliyor. Ancak hiç tanımadığınız bir ortamda ve hiç uyumadığınız bir yatakta uyumak beyniniz için pek de parlak bir fikir gibi görünmüyor. Beyin, alışık olmadığı yatağı bir tehdit unsuru görüyor! O yüzden o ortama kendini ve emrinde olan vücudu emanet edemiyor.

Bu durum aslında beynin uyguladığı basit bir hayatta kalma stratejisi. Tehlike olarak gördüğü her durumda mutlaka nöbetçi askerler görevlendiriyor ve bu sayede en ufak bir uyarıda hemen aktifleşiyor. Siz de böylece ilk kez yattığınız yatakta en ufak bir çıtırtıda dahi uyanıyorsunuz. Uyuyabildiyseniz tabii.

Kaynak 1, 2

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda chevron-right-grey
Reklam

Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!

category/test-white Test
category/gundem-white Gündem
category/magazin-white Magazin
category/video-white Video
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
275
70
17
10
10
7
6
Yorumlar Aşağıda chevron-right-grey
Reklam
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın
ertan aga

Hazırlayana teşekkürler.

feyk

#10 biraz kafasi calisan insan basit mantik iliskileri kurarak yerinden dahi kalkmadan evrenin en buyuk sorularina cevap bulabiliyor. zeka cok baska bir sey.... Devamını Gör

Lise 1 de coğrafya öğretmenimiz bunu bana ödev vermişti asfdsafdasf