Romantik Adamdan Korkacaksın! Hollywood Filmlerini Aratmayan Hikayesiyle Nick Cave'in İbretlik Aşk Hayatı!
Hakikatin sert tokatı ile romantikleri üzmeye devam ediyoruz! Bu defa bir 'romantik aşk insanı' olarak bilinen Nick Cave'in hikayesinin iç yüzüne bakacağız.
Bu içerikten sonra aşk şarkılarını dinlerken ve o dizeleri yazan romantiklere erirken; iki defa düşüneceksiniz!
Nick Cave... Popüler kültürde pek bilinmese de, rafine zevki olan müzikseverler arasında adeta bir tanrı gibi görülen Avustralyalı müzisyen!
Önce bilmeyenler için Nick Cave'in hayatı ve karakteri hakkında kısa bir bilgilendirme yapalım...
Babasının ölümünden sonra, grup arkadaşlarını da alıp Berlin'e taşınıyor.
80'li yıllar ve Berlin sahnesi tam olarak böyle işte...
Berlin'de edindiği arkadaş ortamı da aşağı yukarı şu...
Kendisine bulduğu küçük dairede, şarkı sözleri ve romanlar yazıyor. Müzik yapıyor. Ek olarak da itlik, serserilik...
Panklık peşinde koşturuyor, uyuşturucu, seks ve rakınrol'un dibine vuruyor. Bakın öyle sert takılıyor ki; özgürlüğün merkezi Avrupa'da bile pek çok mekandan ve festivalden banlanıyorlar. Fena şiddetli, çok sert adamlar.
Ama Nick, bir o kadar da romantik...
Berlin'de bir müzisyen arkadaş ediniyor. Gizemli, güzel, hassas bir kadın... Anita Lane!
Anita Lane, muazzam bir sanatçı. Yazdığı sözler ile Nick'in grubuna bolca destek oluyor. Nick, Anita'nın şarkı sözlerinin kendisinin yazabileceklerinden çok daha iyi olduğunu her daim dile getiriyor ve onu sık sık yüceltiyor. Bu ikili aşk yaşamaya başlıyorlar. Stranger than Kindness eseri, ikisinin en bilinen ortak üretimi oluyor. Tutkulu aşk uzunca bir süre devam ediyor.
Anita, Berlin macerası Nick ile ilişkisiyle beraber sona eriyor. Nick'in kalbini paramparça ettiği, bilinen ilk kadın Anita...
Nick ile ilişkilerinin bitimi, evet, bir ihanet - daha doğrusu bir seçim sonrasına denk geliyor.
Anita biraz kafayı sıyırıyor doğrusu. Pılını pırtısını toplayıp, Berlin'i terk ediyor. Kendince iki albüm yapıyor ama asla Nick Cave ve diğerleri kadar satamıyor. Biraz daha ortamlarda bulunduktan sonra dine dönmeye karar veriyor ve gerçek bir Hristiyan olarak yaşamına devam ediyor.
Anita ile ilişkisinin bitmesine sebep olan büyük aşk ise Brezilyalı Vivienne!
Uğruna 'Do You Love Me' efsanesini yazdığı büyük aşkı! Tutkulu, yıkıcı olacağı belli olan bu ilişki, aslında Vivienne'in hamile kalmasıyla ortaya çıkıyor. Vivienne hamile kalana kadar, aslında Nick ortamlarda turnelerde takılmaya ve hatta Anita ile olmaya da devam ediyor.
Vivienne, Nick Cave'in ilk oğlunu 1991 yılında doğuruyor... Ama bilmediği bir şey var!
O da Nick Cave'in, Vivienne'i hamile bıraktığı dönem içerisinde, Avustralya'da yaşamakta olan başka bir kadını da hamile bırakmış olduğu gerçeği! Hem de kafadan bir hesaplama yaptığımızda, aynı ay (evet, 30 gün) içerisinde bu eylemi gerçekleştirmiş!
Nick Cave'in biricik aşkı Vivienne, oğlunu doğurduktan sonra; Nick Cave'in bir diğer oğlunu da TAM BİR HAFTA SONRA Baeu isimli bir kadın Avustralya'da doğuruyor.
Baeu'ya gelecek olursak... O da çok ilginç bir hikaye!
Baeu, Nick Cave ile Avustralya'da bir konser sırasında tanışmış. Nick'in arkadaşlarının anlattığına göre Baeu, üzerinde GERÇEK İNSAN KANIYLA 'Erkeklere Ölüm' yazan bir tişört giyen, sert feminist bir kadınmış.
Nick Cave, bu sert kadının duruşunu, gardını çok çekici bulmuş ve adeta 'fethetmek' arzusuyla kadına yanaşmış. Romantik sözler, şarkılar şiirler derken Baeu'nun o yüksek duvarlarının ardına geçmeyi başarmış... Sonuç ise malum. Baeu hamile, Nick Cave ise ardına bakmadan giden bir Brezilya uçağında...
İnsan 'boyun devrilsin' demeden edemiyor sayın seyirciler.
Nick Cave'in ikinci oğlu, ilk oğlundan bir hafta sonra farklı bir kıtada doğuyor ve Nick Cave, kıçını kaldırıp görmeye dahi gitmiyor.
İşte Avustralya'da doğan oğlan bu. 👆
Yedi yıl boyunca Nick Cave, Avustralya'daki oğlunu asla gidip görmüyor, ziyaret etmiyor. Baeu elinden geldiğince oğlunu tek başına yetiştiriyor. Oğlan şimdilerde modellik yapmakta. Biraz da sorunlu bir genç olmuş, pek çok kez hapse girmiş babası gibi...
Bu arada Brezilya'daki Vivienne ile evleniyor. Bu evlilik beş yıl sürüyor. Beş yıl boyunca onlarca aşk şarkısı!
Oğluna bakıyor, evli kalıyor ama sakın 'aile babası' sanmayın. Nick Cave turnelere, panklığa tam gaz koşturmaya devam ediyor.
Eşi için yazdığı Do You Love Me'de
'Yemin ederim ona iyi olmak için her şeyi yaptım, onu hiç üzmemek için çok denedim, Onun içindeki Tanrı'yı ve Şeytanları gördüm' diyor. Bu sözleri yazarken tabi kadıncağızı aldattığını ve hatta başkasından çocuk yazdığını hiiiç bu şarkı sözlerine eklemiyor Allahsız...
İlişki bitiyor, boşanıyor ve bu sefer nihayet Avustralya'daki oğlunu bir ziyaret edip, hediyelerle falan gönlünü alıyor garibin. Ardından yine panklık peşine...
Bir video klipten fazlası! Bir aşkın başlangıcına şahit olacağınız şaheser: Henry Lee!
PJ Harvey ile ilişkileri başladıktan sonra, bir konser çıkışında model Susie Bick ile tanışıyor.
Sadece tanışıyor, herhangi bir romans yaşanmıyor aralarında...
Ama Nick Cave, bu tanışmadan sonra, gittiği her yerden ama her yerden, Susie'ye aşk dolu mektuplar ve şiirler yazıp gönderiyor. Daha kadınla baş başa oturup konuşmamış, öpüşmemiş bile! Ama Susie, o dönemde yazdıklarını hala gururla anlatıyor.
Susie'ye yazıp dururken, bir taraftan da PJ Harvey'e olan aşkından resmen ölüyor!
Açık açık yazdığı mektuplar, şarkılar... Neler neler...
Ama olmayınca olmuyor işte. PJ ile Nick'in ilişkisi 'bir takım nedenlerden' dolayı yürümüyor.
PJ Harvey'nin sağlam karakteri ve Susie'nin zarif minnoşluğu kıyaslanınca... Nick Cave ilerleyen yaşı sebebiyle belki de, güvenli suları seçiyor.
Ve Susie ile evleniyor. Üstüne de iki çocuk yapıyor.
Peki sandınız mı ki Nick Cave, PJ'den ayrılınca ve hemen ardından yeni bir ilişkiye başlayınca mutlu? Tabi ki hayır... Romantik bir ruh emicinin en büyük özelliği dramdan beslenmesidir a dostlar! Nick Cave, PJ'den ayrıldıktan sonra öyle bir albüm yapıyor ki... Sanırsınız kızcağızı aldatan ve ardından hemen evlenen o değil! Bootmans Call albümü, PJ'e ithafen yazılıyor...
Dinleseniz, PJ'ye lanet eder, 'sen böyle güzel seven bir adamı nasıl üzdün?!' diye ağlarsınız...
Pj Harvey ise bu ayrılığın ardından "a-ah onunla evlenme" dizelerini yazdığı şarkısı ile veda ediyor...
PJ ve Nick'in aşkı, Rock camiasının en kalp kırıcı hikayelerinden biri olarak arşivlerde yerini alıyor. Ama işin iç yüzü hiç de sandığımız gibi değil tabi...
Suzi ile evliliği iyi gidiyor... Artık imaj değişimine de gidiyor. Artık vahşi Nick Cave değil; ununu elemiş, eleğini asmış bilge Nick Cave var!
İkiz oğulları Arthur ve Earl... Karısı Nick'e deli gibi aşık... Her şey iyi...
Bu arada vicdan rahatlatmak adına Brezilya'daki oğluna da destek olmaya çalışıyor, oğlanı İngiltere'ye davet ediyor ara ara...
'Kamışa su yürüyor mu? Kuş ötüyor mu?' tarzı espriler yapıyor mesela oğluna bu karede... At hırsızı enişte bıyığıyla...
Avustralya'daki diğer gariban oğlunun da İngiltere'de defilesi falan olursa, tenezzül edip katılım gösteriyor sağolsun!
Yine o bıyığıyla...
Maalesef ki hayatının en büyük acısını geçtiğimiz yıllarda yaşıyor.
İkiz oğullarından Arthur, uyuşturucu madde etkisi altındayken bir uçurumdan düşerek hayata veda ediyor. Nick Cave'i kimse daha önce bu kadar yıkık görmemiş...
Ama konunun özü ve sormak istediğimiz soru şu: Bu şarkılar kime yazıldı, Nick Cave??? Kime güveneceğiz biz, Nick Cave??
Senin gibi bir romantik adam bile hayatındaki kadınları böyle üzüyor, üstüne bir de acılarından şarkı yapıyorsa, biz kime inanacağız Nick Cave???!!
Yorum Yazın
Çok romantik aşk dolu erkeklerden korkun bir sevgilim vardı ilişkinin ilk 1 ayı her sabah uyandıpğımda sayfalarca güzel söz ve şiirler görürdüm resmen başım ... Devamını Gör
Ne kadar işsiz güçsüz canlılarsınız ya, size ne adamın aşk hayatından? Herkes tek eşli olmak zorunda değil ki. Belli ki tek eşliliğe uymuyor adamın karakteri... Devamını Gör
Aslında olay sadece adamın hayatına karışmak ile alakalı değil ki.. Öyle şarkıları var ki, adam aşkına hayran ediyor kendisini. Yani dinleyenleri şoke ediyo... Devamını Gör
Kadin yapinca “ozgur”, erkek yapinca “serefsiz” oluyor. Erkekler, birleselim! Hep birlikte ataerkil sistemi yeniden kuracagiz.
Kadın yapınca, hatta yapıldığı sanılırsa ya da yapacak özgürlüğe sahip olursa dahi, çekip öldürüyorsunuz. Merak etme, ataerkil sistem hala sapasağlam duruyor... Devamını Gör