Pelin Çini Yazio: Yoksa Yeni Bağımlılığımız "Like Almak" mı?
Sosyal medyanın hayatımızı ne kadar etkilediğini söylemem abesle iştigal olacak, biliyorum. O yüzden girizgahı geçiyorum. Evet, birçoğumuz sabah uyanır uyanmaz tuvalete gitmeden telefonu elimize alır haldeyiz, birçoğumuz çok uzun zamandır görüşmediğimiz arkadaşlarımızla yemek yesek de 'görüşmüyoruz' zira fotoğraf çekmekten iki kelime edecek vakit kalmıyor.
Hal böyle olunca bu işi bir de uzmanına sormak istedim. Sosyal medya desteği veren birçok isim var. Bazılarını takip ediyorum ancak neden bilmem kendimi Şule Baş'a yakın hissettim. Sorularıma verdiği cevaplar, ciddi tavrı ve bilgisi ile de haklı olduğumu anladım.
Aşağıda verdiği bilgiler bence çok değerli. Umarım faydalanırsınız.
* Psikoloji eğitimi almışsınız şu an yapmaktan olduğunuz mesleğe nasıl ne zaman karar verdiniz?
* Piyasada rekabet ne durumda? Türkiye’de bu işin uzmanlar var mı?
* Sosyal medya hayatımızı fazla etkiliyor bence. Negatif etkileri de epey fazla. Bu dengeyi nasıl kuracağız?
We Are Social ve Hubspot araştırmalarına göre kişi başına düşen sosyal medya hesap sayısı 7, Türkiye’de bu rakam 8. Instagram’a günde 90 milyon içerik giriliyor. Beğeni ortalaması 2 milyara yaklaştı. Hayatımızı “beğeni”ler belirliyor gibi duruyor :)
Benim de yüksek lisans tezimde çokça değindiğim sosyal medyanın zararlı tarafları da var elbette. Mesela birçok araştırma (Ryan & Xenos, 2011; Ertürk & Eray, 2016; Lee & Sung, 2016; Oğuz, 2016) narsisizm ve sosyal medya arasındaki güçlü ilişkiden bahsediyor.
APA (American Psychological Association) sosyal medyanın yeni bir hastalığını açıkladı mesela: SELFITIS. Araştırmalara göre bireyler eğer kendilerini yalnız hissediyorlarsa kendilerini yalnız hissetmeyenlere göre daha fazla selfie çekip paylaşmaktadır. Bu duruma da “selfitis” denilmektedir. Selfitis temelde 3’e ayrılmaktadır: 1) Borderline (Sınırda) Selfitis, 2) Acute (Akut-Şiddetli veya İleri Düzeyde) Selfitis, 3) Chronic (Kronik) Selfitis.
Borderline / Sınırda Selfitis durumunda bireyler bir günde en az 2 veya 3 kere kendi fotoğrafını çekmektedir. Ancak bu çekilen fotoğrafların hiçbirini sosyal medyada paylaşmamaktadır. Akut Selfitis, Borderline’nın tam zıttıdır. Akut selfitiste de bireyler bir günde en az 2 veya 3 kere kendi fotoğraflarını çekmekte ve bu fotoğrafların hepsini sosyal medyada paylaşmaktadırlar. Kronik selfitiste ise durum artık iyice ciddileşmiştir. Birey gün içerisinde kontrol edilemez bir şekilde sürekli olarak kendi fotoğraflarını çekmekte ve bu fotoğrafları sosyal medyada paylaşmaktadırlar. Genel kanının aksine selfitis sadece 18-24 yaş aralığında ergenlerde görülen bir hastalık değildir. Ünlü siyasetçilerden sporculara, oyunculardan sıradan bireylere kadar birçok bireyde selfitis görülebilmektedir.
Çok ilginç bir araştırmadan bahsetmek istiyorum. Sosyal medya üzerine yapılan bir araştırmanın sonuçlarına göre sosyal medyada “like” almak dopamin salınmasına ve haz alınmasına neden olmaktadır. Birisi sosyal medyada like alınca, beyne dopamin salınmakta ve zamanla vücut bu salınıma ihtiyaç duymakta, hatta yalvarır hâle gelmektedir. Beyinde meydana gelen uyarılar, tıpkı kişinin çok sevdiği birine sarıldığı zamanki tepkilere benzemektedir (Meyer, 2018). Dolayısıyla “like” üzerinden sürekli dopamin ilişkisi kurulunca “like” davranışı azalınca veya istenilen seviyeye ulaşmayınca depresyon, kaygı bozukluğu gibi rahatsızlıklar tetiklenebilmekte.
* Sizin kişisel hayatınızda bu ayrım nasıl? Telefon elinden düşmeyenlerden değilsinizdir herhalde…
İş için kullandığımdan tabii ki ara sıra mecburen de olsa telefon elimden düşmüyor. Ama çoğu zaman dengeyi korumaya çalışıyorum. Facebook İçerik Stüdyosu, AgoraPulse, Sprout Social gibi araçları kullanarak içerik takvimleri oluşturabilir ve otomatik paylaşımlara geçebilirsiniz. Bu aslında, kullanımı dengelemenin yollarından sadece biri.
* Mesela gelen kötü yorumları ne yapacağız? Ben yorumları kapatmayı deniyorum doğru mu? Beğeni sayısını gizlemenin algoritmayla bir alakası var mı?
Kötü yorumlar eğer gerçekten benim için değerliyse, iyi bir eleştiriyse veya şirketimi ya da beni geliştirebilecek bir yorumsa dikkate alınmalı. Her markanın ve kişisel markanın tüketicilerinden öğreneceği bir şeyler her zaman vardır. Sosyal medya da bunun için biçilmiş kaftandır. Ancak birçok kullanıcı sadece kurumu zedelemek, itibarını sarsmak için kötü yorum yapabiliyor. Bu durumlar bazen krizlere de neden olabilir. O yüzden, sosyal medya eğitimlerimde kesinlikle kriz yönetimini ayrı bir modül olarak anlatıyorum.
* Hashtag kullanımı da sormak isterim. Bir kere hiç işe yaramayan hastaglar diye bir şeye denk gelmiştim mesele 'İstanbul' işe yaramıyormuş. Neye göre nasıl ayarlanıyor bunlar?
Hashtag konusu da çok karıştırılıyor. Hashtag’ler ilk defa Twitter’da ortaya çıktı. Kullanım amacı da “kategorize etmek”. Yani, bizi herhangi bir kategoriye sokmayan, çok genel, ilgisiz hashtag’ler çok da işe yaramıyor. Hatta spam gibi gözükmemize sebep olabiliyor.
Mesela #güzellik en çok kullanılanlardan. Şimdi beraber düşünelim. Bu hashtagi bir otel kullanabilir, güzellik merkezi, giyim, restoran… Yani herkes tarafından kullanılabilir. Ama ben #güzelevim dersem daha daraltmış ve kategorik hâle getirmiş olurum. Artık ev dekorasyonu ile ilgili olduğu daha belli.
Hashtag kullanırken markanız, sektörünüz, hedef kitleniz ve ürün/hizmetinizle alakalı olmasına ve daha kategorik olmasına dikkat etmeliyiz.
* Her gün post koymak zorunda mıyız? Hep aynı saatte mi olmalı? Fotoğrafların doku ve renkleri de benzemeli mi?
Paylaşım sıklığı her sektöre ve markaya göre değişiklik gösterebilir. Ancak bilmemiz gereken bazı temel stratejiler var! İlk olarak şunun altını çizelim ki sosyal medyada 'tutarlılık' anahtardır. Ne sıklıkla paylaşım yaptığınız kadar tutarlı ve düzenli bir şekilde paylaşım yapmanız da önemlidir. Kurumsal şirketler için haftada 2-3 içerik paylaşılması yeterliyken kişisel markalar, oteller, butikler veya yeni girişimler için bazen haftanın her günü içerik paylaşmak gerekir. Tabii ki paylaşım sıklığı dönemsel olarak da düzenlenmelidir.
Antalya'daki bir butik otelin bahar ve yaz döneminde haftanın her günü paylaşım yapması gerekebilir. Ancak sezonun daha sakin olduğu Kasım ayında her gün paylaşım yapılmasına gerek olmayabilir.
Bir gelinlik - abiye markasının Nisan - Mayıs aylarında günde 2 post paylaşması doğru bir strateji olabilir. Çünkü mezuniyet ve düğün sezonu yaklaşmaktadır. Ancak aynı markanın Aralık ayında günde 2 post paylaşmasına gerek yoktur. Hatta bu durum kullanıcıları marka fazla maruz bırakır ve takipçi kaybetmenize bile neden olabilir.
BONUS: Instagram algoritması 'etkileşim' puanını da değerlendirmektedir. Bu yüzden paylaşım sıklığınız kadar gönderilerinizin ilgi çekici olması, insanları 'kaydet' butonuna basmaya davet etmesi gibi etkileşim davranışları da çok önemlidir.
Paylaşım saati için de en etkili yöntem Instagram'a girip 'İstatistikler' kısmından kendi verilerinizi haftalık, aylık ve hatta 3 aylık olacak şekilde incelemek ve değerlendirmektir. Bazı sektörlerde paylaşım saati konusunda çok stratejik davranılabilir.
Örneğin, siz öğle yemeği servisi veren bir cafe iseniz, saat 11.00 gibi paylaşım yapmak çok stratejiktir. Hedef kitlenizin tam da acıkmaya başladığı anda onlara nefis öğle yemeklerinizden bahseden içerikler göndermek çok doğru bir adımdır.
Yaz mevsiminde günler uzun olduğu için akşam içerikleri 21.00 - 23.00 arasında paylaşılabilir. Ama kış mevsiminde 19.00 - 21.00 gibi saatler daha doğru olabilir. Yani mevsimsel veya dönemsel değişiklikleri de düşünmek gerekir.
Gördüğünüz gibi, paylaşım saati birçok faktöre, markanıza ve sektörünüze bağlıdır. Önemli olan etkili bir strateji geliştirmek ve tutarlı bir şekilde içerik paylaşmaktır.
* Reels meselesi var bir de. Bunu iyi bilmek gerekiyor para kazanmak için diyorlar. Ne kadar doğru? İdeal reels nasıl olmalı?
Reels’lar Instagram’ın son zamanlarda en sevdiği türlerinden biri diyebiliriz. Asıl önemli olan Reels nasıl kullanılır gibi teknik konulardan ziyade sosyal medyanın stratejisi nasıl olmalı, sosyal medya nasıl işliyor konularını iyi öğrenmek. Eskiden Vine vardı mesela. Sonra birden yok oldu :) Biz emeğimizi tek bir platforma ve formata yatırdıysak ve o bir gün kaldırılırsa emeklerimiz boşa gitmiş oluyor. O yüzden Instagram’ı, LinkedIn’i yani sosyal medyanın platformlarını ve mantığını anlamaya çalışmak çok daha önemli.
Ayrıca bu strateji de markalara göre değişir. Bazı markaların amacı marka bilinirliğini artırmaktır. Bu durumda izlemeler önemli olabilir. Reels videonuzu 1 milyon kişi izlemiştir ve marka adınızı duyan kişi sayısı artmıştır. Ancak bir başka markanın stratejisi satışları artırmak üzerine kurulu olabilir. Sizi 1 milyon kişi izlemiş ama %5’i bile satın almamışsa stratejinizle uyuşmayan bir durum vardır ve bir şeyler yanlış gitmiştir. Önce strateji :)
Son olarak Instagram’ın kendi açıklamalarına göre video içeriklerin önemi artsa da sizin markanızla ilgili olmayan, sadece çekilmiş olsun diye çekilen videolar aksine markanıza zarar da verebilir.
* Influencer'lık kavramının içinin boşatıldığını düşünüyorum. Kanaat önderi demek bu. Sadece krem ya da kıyafet önermek ya da çok para harcamak olarak algılanıyor sanki. Sizce?
Kesinlikle. Takipçi sayısı ve influencer başarısı arasında bir korelasyon olduğu düşünülse de bu çok doğru bir yaklaşım değil. Kelime adı üstüne “etki eden kişi”. Eğer o influencerın etki gücü yoksa maalesef 1 milyon takipçisinin olması da pek bir anlam ifade etmiyor.
Influencerların sizin markanızla da uyumlu olması gerekiyor. Sırf takipçi sayısı fazla diye sizin için doğru kişidir demek yanlış. Baştan beri söylediğim gibi önemli olan stratejinizle uyuşan isimler olması. Yoksa sadece Instagram’a fotoğraf atılmış olur.
* Bugün sıfırdan bir hesap açsak doğru strateji ile ne kadar zamanda nasıl bir ivme yakalarız?
Bu soru da aslında kişiye, markaya, reklam bütçesine, içerik kalitesine bağlı. Ve maalesef biraz da algoritmanın sizi sevmesine. Bu süre bazen 1 ay da olabilir 3 yıl da.
0’dan başlamayı düşünenler mutlaka sektördeki hangi açığı doldurduklarını ve nasıl bir çözüm ürettiklerini düşünsünler. Theodore Lewitt’in şöyle bir sözü var: “İnsanların ihtiyaçları matkap değil, duvarda delik açmaktır.” Eğer siz matkap satmaya odaklanırsanız hedef kitleyi anlamanız ve yakalamanız pek mümkün değil. İhtiyaçlara odaklanmak gerekli.
Kesinlikle sosyal medyaya dijital ve teknik bilginin dışında sosyolojik ve psikolojik açıdan da bakıp kullanıcı davranışlarını iyi anlamaya özen gösterilmeli. Elbette sosyal medya ve dijital platformları da etkili bir şekilde kullanmayı ve bunların bir pazarlama-reklam aracı olduğunu da öğrenmeliyiz.
Umarım bu yazıyı okuyanlara faydalı olacak bilgiler vermişimdir. Kendi girişimlerini yapmak isteyenlere bir not ile bitireyim: “Gökyüzü uçmasını bilenindir.”
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Yorum Yazın
Sosyal medya bağımlılığı ciddi sorun bence,bırakın gençleri 40 yaş ustü insanlar bile kafasını instadan kaldıramıyor. Bir tek buradayım ama birkaç gün içinde... Devamını Gör