Görüş Bildir
Haberler
“Nafakayı Bir Kere Ödemeyen Hapse Atılıyor” İfadesi Manipülasyondur

etiket “Nafakayı Bir Kere Ödemeyen Hapse Atılıyor” İfadesi Manipülasyondur

Pelin Çini
07.12.2023 - 09:13 Son Güncelleme: 10.12.2023 - 20:54

'Zülfü Şirin, eski eşinin erkek kardeşi tarafından tehdit edildiğini açıkladı:  Oğlan kardeşi beni tehdit etti. Telefonla arayıp 'Seni öldürüp denize atacağız' dedi. Sonra da benden şikayetçi oldu. Nafakayı ödemedim diye beni mahkemeye çıkardılar. Oysa ben nafakayı ödemiştim. Yanlışlıkla başka hesaba göndermişim.'

Bu, hem sosyal medyada hem de haber sitelerinde yer alan çok da konuşulan, kendilerini 'Erkekleri Koruma Derneği' diye adlandıran bir grubu harekete geçiren bir 'haber'in metni. 'Zülfü Dede'nin mağdur olma hikâyesi. Ben de konuyu uzmanına sormak istedim ve Avukat Özlem Şen'e sorularımı ilettim. 

Nafakanın kaç türü vardır? Sürekli 'düzenlenmesi' gerektiği dile getirilen meşhur ömür boyu nafaka nedir? Esasında ne anlama gelmektedir? Bu mereti hep erkekler mi öder? Bir kişi nafakayı kaç kez ödemez ise mahkemeye çıkar ve kaçıncı da tutuklanabilir? ya da 'Yanlış bankaya yatırmıştım.' açıklaması ne kadar makul olabilir?

Buyursunlar…

İçeriğin Devamı Aşağıda

-Bu, ömür boyu nafaka meselesi sanıyorum yukarıdaki ZÜLFÜ ŞİRİN isimli beyfendi ile alakalı çıkan haber ile geldi. Sosyal medyada "Feministler nerede?" "Hani eşitlik savunucuları?" gibi tepkiler okudum sabah...

-Bu, ömür boyu nafaka meselesi sanıyorum yukarıdaki ZÜLFÜ ŞİRİN isimli beyfendi ile alakalı çıkan haber ile geldi. Sosyal medyada "Feministler nerede?" "Hani eşitlik savunucuları?" gibi tepkiler okudum sabah...

Ben de şunu önce söyleyeyim: Eşitlik savunucuları burada kimse merak buyurmasın! Şöyle söyleyeyim: Popüler konular vardır ve zaman zaman alevlenirler. Nafaka da bu konulardan biri maalesef. Nafaka tartışmasıyla ilgili de çok fazla bilgi kirliliği var. “Nafakayı yanlış yatırdım, hapse atıldım” diye bir olay olamaz. Usule de esasa da ters. Dezenformasyona haber diyemeyiz, bu bir haber değil dezenformasyon sizin anlayacağınız. Hatta manipülatif bir dezenformasyon.

-'Farklı bir algı yaratmak için ortaya sunulan yanlış bilgi' yani. O halde Zülfü Bey mağdur değil sanırım? 

“Nafakayı bir kere ödemeyen hapse atılıyor.” diye bir algı, manipülasyondur. Süreç şöyle işler: Önce icra takibi başlatılır. Kişiye “öde” denir. Ödemez ise İcra Ceza Mahkemesi’nde dava açılır. Kişiye cevap hakkı tanınır. Duruşma gününe kadar ödemesi gerekir. Yine ödemez ise karar yazılana kadar süresi olur. Yine de ödemiyorsa en sonunda dosya infaza gider ve ancak o hapis cezası gündeme gelir. Şimdi hukuki süreç bu denli uzunken diyebilir misiniz, “Zülfü bey, yanlış icra dairesine nafaka ödediği için hapse atıldı.” tabii ki diyemezsiniz. İlk etapta ödeseydi zaten bu süreç zaten yaşanmazdı. 

-Nafaka sonsuz bir süreçmiş gibi algılanıyor sanki. Nasıl bir çerçevesi var?

Nafaka sonsuz değildir. Alan kişi evlendiğinde ya da hayatını kaybettiğinde nafaka ortadan kalkar. Ancak bazı durumlarda mahkeme kararıyla da kaldırılabilir. Örneğin, nafaka alan kişinin başka biriyle aynı evde evliymiş gibi yaşaması söz konusuysa ödeyen kişi dava açıp nafakanın kaldırılmasını talep edebilir. Nafaka alan kişinin yoksulluğunun ortadan kalkması, haysiyetsiz bir yaşam sürmesi gibi durumlarda da nafaka ödeyen kişi mahkemeye başvurup nafakanın kaldırılmasını isteyebilir. Aynı zamanda da her iki tarafın da maddi durumunun değişmesi durumunda nafaka miktarında değişiklikler yapılabilir. Dava açıldığında sosyal ve ekonomik durumlarına göre nafakanın miktarını yeniden belirleyebilir. Yani maddi durumunuz kötüleştiğinde dava açıp nafakanın miktarını indirtebilirsiniz ya da tamamen kaldırtabilirsiniz. 

-Bazı kadınların kısa süren evlilikler ardından aldıkları yüklü miktar nafaka ile yaşamlarını sürdürmeleri, bu yüksek nafaka rakamlarının haberlerde yer almalarının meseleyi negatif şekilde etkilediğini düşünüyorum. Sizce?

Azınlıkların yaşadıkları olaylar geneli etkileyemez. Mahkeme, erkeğin ya da kadının ekonomik durumunu aşacak bir nafaka oranı belirlemez. Yani burada önemli olan şey nafaka ödeyecek kişinin ekonomik gücüdür. Genel olarak baktığımız zaman ise nafaka miktarları o kadar düşük ki... Mahkemelerin belirlediği miktar 300-500 TL civarında oluyor. Nafaka alan kişinin bu tutarlarla yaşamını sürdürmesi beklenemez. Bu nedenle 'kadınlar nafaka ile geçimini sağlıyor' söylemi çok yanlış. Büyükşehirlerde görülen sıkıntılar da, kırsaldan farklı değil doğru orantılı.

-Kaç tür nafaka var?

-Kaç tür nafaka var?

İki türlü nafakadan bahsedebiliriz, bunların koşulları farklı. İştirak nafakası, velayet hakkı kendisine verilmeyen ebeveynin, çocuğunun bakım ve eğitim giderlerine kendi gücü oranında yapacağı ekonomik katkıdır. Kural olarak iştirak nafakası, Türk Lirası olarak belirlenmektedir. Tarafların, nafaka miktarının yabancı para birimleri ile ödenmesi konusunda mutabakata varmaları mümkündür. İştirak nafakası, konusu ve önemi itibari ile kamu düzenine ilişkindir. Bu sebeple hakim, velayet hakkı sahibi talepte bulunmamış olsa dahi iştirak nafakasına hükmedilebilir. İştirak nafakası, bu nafakanın mahkeme kararı ile kaldırılması, çocuğun ergin olması, velayetin değiştirilmesi, çocuğun ya da nafaka borçlusunun ölümü gibi durumlarda sona ermektedir. Gelelim yoksulluk nafakasına özellikle manipüle edilip, “süresiz” nitelendirirken nafaka budur. Yoksulluk nafakasını düzenleyen Türk Medeni Kanunu’nun 175. maddesinde; “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.” denilmek suretiyle kusuru ağır olan eşin yoksulluk nafakası alamayacağı ve yoksulluk nafakasının, nafakayı ödeyecek kişinin mali gücü oranında belirleneceği belirtilmiştir. Kanun metninden açıkça anlaşılacağı üzere, kamuoyunda yaratılmaya çalışılan algının aksine; yoksulluk nafakası her koşulda süresiz değildir. 

-İki kez boşandım ama işleyişi bilmiyorum. Mesela bana eski eşimin 'Sen tenezzül etmezsin.' dediği (bunun da psikolojik şiddet olduğunu sonradan öğrendim ne yazık ki) oysa o dönemde çalışmadığımdan çok da ihtiyacım olan bir yoksulluk nafakası var, sizin demin bahsettiğiniz. Bu, 2019'da 262 TL imiş. Şimdi ne kadar? Bu ekonomik durumda bu nafakanın da sürekli düzenleniyor olması gerekmiyor mu?

Bu sorunun cevabıyla ilgili en güzel araştırma 2020’de KONDA tarafından yapılmıştı. Yıllara göre artan nafaka miktarları için 825 dosya incelediler… Mahkemeler nafaka taleplerinin %8’ini tam kabul etmiş; %9’u reddetmiş; %83’ünü kısmen kabul etmiş. %70 e yakını en fazla 500 TL … Yani öyle hayatını idame ettireceği, zevk sefa süreceği bir miktar yok… Son zamanlarda 750 TL gibi gördüğüm dosyalar var kısmen artmış sayılabilecek şekilde. Tartışılması gereken onca önemli konu varken dezenformasyonları konuşuyor olmak ne acı… Bir toplumda boşanmakla birlikte yoksulluğa düşen tarafların ezici ve trajik bir üstünlükle kadınlar olmasının altında yatan sosyolojik sebepler göz ardı edilerek süresiz nafaka tartışmalarını dile getirmenin, kadınlar aleyhine vücut bulan toplumsal dinamiklerin ortadan kaldırılması yerine o dinamiklere katkıda bulunacaktır. Tartışılması gereken nafaka değil “Kadın yoksulluğu”, “toplumsal cinsiyet eşitsizliği”, “kadına karşı şiddet”, “cezasızlık politikaları” dır.  

-DR. Ceren Akçabay'ın 'Yoksulluk Nafakası Araştırması'nda diyor ki :  “Erkekler nafakalarını ödemiyorlar. Genellikle çok düşük miktarlı iştirak nafakası kararı alıyor mahkemeler. Onu da yatırmıyorlar. İcra davaları açılıyor, hapis cezası çıkarsa kadınlar bir miktar para alabiliyorlar, o paranın da bir kısmı mahkeme masraflarına sayıldığı için kadının eline yine bir şey geçmiyor. Erkekler ise kendi işlerini yapsalar da sigortalı, asgari ücretli çalıştıklarını iddia ediyorlar. Devlet beyanı kabul ediyor ve araştırmıyor. Yani erkek ekonomik olarak güçlü olsa bile bunu saklamayı beceriyor.”...

Kesinlikle katılıyorum. Ayrıca şunu eklemek isterim: Yoksulluk nafakası sadece kadın eşe değil erkek eşe de tanınmış bir hak olup uygulamada daha çok kadınlar lehine yoksulluk nafakasına hükmedilmesinin nedeni toplumumuzda mevcut toplumsal cinsiyet eşitsizliği sebebiyle kadının evlilikte ve boşanma sonucunda yoksullaşmasından kaynaklanmaktadır. Eğitim, iş, siyasal katılım ve gelir paylaşımında cinsiyet eşitliğinin olmadığı, “Kadının yeri evidir.”, “En az 3 çocuk yapın.” gibi söylemlerle bilinçli olarak eğitim ve çalışma hayatının dışına itilen kadına, boşanma gündeme geldiğinde “Git çalış, kendi başının çaresine bak.” şeklindeki söylem ve düşünceler ve buna hizmet edecek yasal düzenlemeler ne derece hakkaniyete uygundur? İmzaladığımız Uluslararası Sözleşmeler ve Anayasayamızın 10. maddesinde de belirtildiği gibi toplumumuzda hâlâ dezavantajlı bulunan kadın lehine pozitif ayrımcılık yapmak adaletin bir gereğidir.  Kadının cinsiyet ayrımcılığından kaynaklanan dezavantajlı konumu düzeltilmeden ve sosyal devlet gerekleri yerine getirilmeden mevcut yasal düzenlemede değişikliğine gidilmesi kadının mağduriyetini artıracaktır. Böyle bir düzenleme sadece boşanan erkeğin hayatına rahat devam etmesine yönelik olup, kadının uğrayacağı mağduriyeti yok saymak, kadını yoksullukla mücadelede yalnız bırakmak demektir. Yoksulluk nafakasının süreli hale getirilmesi kadının haklarının gaspıdır ve kadına yönelik ekonomik şiddettir!

Ülkemizde kadın olmanın rakamsal çerçevesi

Ülkemizde kadın olmanın rakamsal çerçevesi

* Ülkemizde kadınların iş gücüne katılımı 1955 yılında % 72 iken, 2017 yılında % 33.6 oranında. Bunun nedeni kırsal nüfusun azalması, ihracata dönük sanayileşmenin istihdam yaratma performansının düşük olması, sosyal bakım alt yapısının yetersiz olması, muhafazakar kadın politikası ve aile merkezli politikaların geleneksel rolleri temel almasıdır. 

* Dünya Ekonomik Forumu’nun 2018 Küresel Toplumsal Cinsiyet Uçurumu Raporu’na göre Türkiye 144 ülke arasında 131. sıradadır. Kadın istihdam oranı % 28 olup, iş gücüne katılım oranlarında kadın-erkek arasındaki fark dünyada en fazla % 26.5 iken Türkiye’de % 38.9’ dur. İşsizlik oranı (Kadın işsizliğinin erkek işsizliğine oranı) dünyada % 1.2 iken bizde % 4.8’dir.Tarım dışı ücretli çalışan kadınların % 58’i kayıt dışı çalışmaktadır. 

* Kadının siyasette temsil oranı TBMM’de % 14.8, Belediye Meclislerinde % 3.6’dır. Ülkemizde 2.017.566 kadın okuma-yazma bilmemektedir. 6 yaş üzeri kadın nüfusunun 23.244.994‘ü ilköğretim mezunudur. (TÜİK 2017 sonuçları) 

Bu verilen bize ne söylüyor? Bu veriler kadınların çalışmak istediklerinde de iş bulma imkânının ne kadar düşük olduğunu gösteriyor. Bu durum gözetilmeden nafaka ile alakalı yapılacak herhangi bir düzenleme kadını daha da mağdur etmekten ileri gidemez. 

Instagram

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
78
37
16
9
5
4
3