İki türlü nafakadan bahsedebiliriz, bunların koşulları farklı. İştirak nafakası, velayet hakkı kendisine verilmeyen ebeveynin, çocuğunun bakım ve eğitim giderlerine kendi gücü oranında yapacağı ekonomik katkıdır. Kural olarak iştirak nafakası, Türk Lirası olarak belirlenmektedir. Tarafların, nafaka miktarının yabancı para birimleri ile ödenmesi konusunda mutabakata varmaları mümkündür. İştirak nafakası, konusu ve önemi itibari ile kamu düzenine ilişkindir. Bu sebeple hakim, velayet hakkı sahibi talepte bulunmamış olsa dahi iştirak nafakasına hükmedilebilir. İştirak nafakası, bu nafakanın mahkeme kararı ile kaldırılması, çocuğun ergin olması, velayetin değiştirilmesi, çocuğun ya da nafaka borçlusunun ölümü gibi durumlarda sona ermektedir. Gelelim yoksulluk nafakasına özellikle manipüle edilip, “süresiz” nitelendirirken nafaka budur. Yoksulluk nafakasını düzenleyen Türk Medeni Kanunu’nun 175. maddesinde; “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.” denilmek suretiyle kusuru ağır olan eşin yoksulluk nafakası alamayacağı ve yoksulluk nafakasının, nafakayı ödeyecek kişinin mali gücü oranında belirleneceği belirtilmiştir. Kanun metninden açıkça anlaşılacağı üzere, kamuoyunda yaratılmaya çalışılan algının aksine; yoksulluk nafakası her koşulda süresiz değildir.
-İki kez boşandım ama işleyişi bilmiyorum. Mesela bana eski eşimin 'Sen tenezzül etmezsin.' dediği (bunun da psikolojik şiddet olduğunu sonradan öğrendim ne yazık ki) oysa o dönemde çalışmadığımdan çok da ihtiyacım olan bir yoksulluk nafakası var, sizin demin bahsettiğiniz. Bu, 2019'da 262 TL imiş. Şimdi ne kadar? Bu ekonomik durumda bu nafakanın da sürekli düzenleniyor olması gerekmiyor mu?
Bu sorunun cevabıyla ilgili en güzel araştırma 2020’de KONDA tarafından yapılmıştı. Yıllara göre artan nafaka miktarları için 825 dosya incelediler… Mahkemeler nafaka taleplerinin %8’ini tam kabul etmiş; %9’u reddetmiş; %83’ünü kısmen kabul etmiş. %70 e yakını en fazla 500 TL … Yani öyle hayatını idame ettireceği, zevk sefa süreceği bir miktar yok… Son zamanlarda 750 TL gibi gördüğüm dosyalar var kısmen artmış sayılabilecek şekilde. Tartışılması gereken onca önemli konu varken dezenformasyonları konuşuyor olmak ne acı… Bir toplumda boşanmakla birlikte yoksulluğa düşen tarafların ezici ve trajik bir üstünlükle kadınlar olmasının altında yatan sosyolojik sebepler göz ardı edilerek süresiz nafaka tartışmalarını dile getirmenin, kadınlar aleyhine vücut bulan toplumsal dinamiklerin ortadan kaldırılması yerine o dinamiklere katkıda bulunacaktır. Tartışılması gereken nafaka değil “Kadın yoksulluğu”, “toplumsal cinsiyet eşitsizliği”, “kadına karşı şiddet”, “cezasızlık politikaları” dır.
-DR. Ceren Akçabay'ın 'Yoksulluk Nafakası Araştırması'nda diyor ki : “Erkekler nafakalarını ödemiyorlar. Genellikle çok düşük miktarlı iştirak nafakası kararı alıyor mahkemeler. Onu da yatırmıyorlar. İcra davaları açılıyor, hapis cezası çıkarsa kadınlar bir miktar para alabiliyorlar, o paranın da bir kısmı mahkeme masraflarına sayıldığı için kadının eline yine bir şey geçmiyor. Erkekler ise kendi işlerini yapsalar da sigortalı, asgari ücretli çalıştıklarını iddia ediyorlar. Devlet beyanı kabul ediyor ve araştırmıyor. Yani erkek ekonomik olarak güçlü olsa bile bunu saklamayı beceriyor.”...
Kesinlikle katılıyorum. Ayrıca şunu eklemek isterim: Yoksulluk nafakası sadece kadın eşe değil erkek eşe de tanınmış bir hak olup uygulamada daha çok kadınlar lehine yoksulluk nafakasına hükmedilmesinin nedeni toplumumuzda mevcut toplumsal cinsiyet eşitsizliği sebebiyle kadının evlilikte ve boşanma sonucunda yoksullaşmasından kaynaklanmaktadır. Eğitim, iş, siyasal katılım ve gelir paylaşımında cinsiyet eşitliğinin olmadığı, “Kadının yeri evidir.”, “En az 3 çocuk yapın.” gibi söylemlerle bilinçli olarak eğitim ve çalışma hayatının dışına itilen kadına, boşanma gündeme geldiğinde “Git çalış, kendi başının çaresine bak.” şeklindeki söylem ve düşünceler ve buna hizmet edecek yasal düzenlemeler ne derece hakkaniyete uygundur? İmzaladığımız Uluslararası Sözleşmeler ve Anayasayamızın 10. maddesinde de belirtildiği gibi toplumumuzda hâlâ dezavantajlı bulunan kadın lehine pozitif ayrımcılık yapmak adaletin bir gereğidir. Kadının cinsiyet ayrımcılığından kaynaklanan dezavantajlı konumu düzeltilmeden ve sosyal devlet gerekleri yerine getirilmeden mevcut yasal düzenlemede değişikliğine gidilmesi kadının mağduriyetini artıracaktır. Böyle bir düzenleme sadece boşanan erkeğin hayatına rahat devam etmesine yönelik olup, kadının uğrayacağı mağduriyeti yok saymak, kadını yoksullukla mücadelede yalnız bırakmak demektir. Yoksulluk nafakasının süreli hale getirilmesi kadının haklarının gaspıdır ve kadına yönelik ekonomik şiddettir!