Gündelik Yaşamda Kadın Hikayeleri: Biz Katlanıp Anlatmıyoruz, Siz Duydukça Utanıyor musunuz?
Kadına şiddet, cinsiyetçilik veya kadın bedeninin meta haline gelmesiyle ilgili herhangi bir konuda konuşmaya başladığımızda, biraz fazla abarttığımızı, gereksiz alınganlık yaptığımızı veya endişeleneceğimiz daha önemli konular olmadığından bunlara sardığımızı söyleyenler saniyesinde etrafımızı sarıyorlar. Sözcükler daha dilimizin ucundan bile çıkmadan, onlar yaftalamaya başlıyorlar. Omuzlarını silkip, 'Bu defa ne saçmalayacak acaba?' gibi bir ön yargıyla dinleyip, ardından da konuşmamızı infaz ediyorlar.
Neden mi?
Anlamıyorlar...
Çünkü bilmiyorlar...
1. Anlamıyorlar, çünkü daha 13 yaşındayken yeni belirginleşmeye başlayan memelerimize gözlerini diken bakkal amcalardan hiç bahsetmedik onlara...
2. Ya da babamız yaşındaki adamların bile otobüse bindiğimizde, bize nasıl yiyecekmiş gibi baktığından da hiç söz etmiyoruz.
3. İki lafın belini kırmak için yanınıza geldiğimizde, şu reddettiğimiz çocuğun attığı o hakaret dolu mesajlar nedense aklımızdan uçup gidiyor.
4. Sokağa her çıktığımızda yediğimiz laflar da bizim için o kadar normal ki, konuşma konusu bile sayılmıyor nezdimizde!
5. Konserler, partiler, kalabalık etkinlikler bizim için çoğu zaman bir kendini koruma serüvenine dönüşüyor.
6. Metroda bacaklarını açarak oturan adama da bir şey demiyoruz, diyemiyoruz...
7. Dünyanın en kolay işi yemek sipariş etmek bile bizde kalp sıkışmalarına neden oluyor. Ancak biz ondan da size söz etmiyoruz.
8. Ama iş, okul arkadaşlarımızın(!) "FAZLA" yakın davranışlarını; kariyerim etkilenmesin, ortam bozulmasın diye görmezden gelmeye alışmadık, alışamadık.
Arkasında yatan iğrençliği hissettiğimiz o tavra, dişlerimizi sıka sıka gülümsemek, midemizin bulanması... Ne bileyim alışılacak şeyler de değil yani!
9. İş yerinde dişimizi tırnağımıza katarak aldığımız başarı nedeniyle yükselirken, bir gün bile emek vermemiş insanların koltuklarının arkasından bu başarıyı dilleriyle kirletmelerinden bıktığımızı söyledik mi?
Sanmıyorum... Çünkü, onları da görmezden gelmeyi öğrendik.
10. Kendi zevkimize göre değil de, gideceğimiz yerdeki insanların karakterine göre kıyafetlerimizi seçmek, toplumdan daha fazla itilmemek için gösterdiğimiz son çabalarımız değil de ne?
11. Ayrıca akşam hava karardıktan sonra eve neden nefes nefese geldiğimizi siz hiç sormadınız, biz de anlatmadık...
Adımlarımızın sokaktaki insan sayısına göre hızlandığından, telefonla konuşuyormuş gibi yapmak zorunda kaldığımızdan, kendi gölgemizden bile korktuğumuzdan da yakınmıyoruz hiç!
12. Yürümekten daha güvenli olur umuduyla bindiğimiz taksinin şoförü, dikiz aynasını arka koltuğu görecek şekilde ayarladığında, kalbimizde biriken korkuyla karışık mide bulantısını hangi kelime anlatır ki zaten?
13. Ya da hangi korku filmi minibüste sizle birlikte kalan son yolcunun "İnecek var!" demesinden daha korkunçtur?
Susuyoruz...
Bize öğretildiği haliyle yaşamaya devam ediyoruz. Anlattığımızda alacağımız cevaplardan, önyargılardan ve bu yaşanan berbat olayların meşrulaştırılmasından bıksak da susuyoruz. Yeni 'Özgecan'lar olmasın diyor, #sendeanlat gibi hashtag'lerle toplu halde haykırıyoruz. Ancak, kendi dünyamıza döndüğümüzde yine susmaya devam ediyoruz. Eğer, gerçekten tüm bu korkuların son bulmasını arzuluyor ve biz de rahat yaşamak istiyoruz diyorsanız, susmayın! Susmayalım! Çünkü anlatmadığımız müddetçe meşrulaşmaya devam edecek tüm bu olanlar...