Oysa o kadar çok yaşadık ki bunu ve hâlâ daha yaşamaya devam ediyoruz. Bazen eğlence, bazen iletişim, bazen propaganda, reklam ve PR aracı olan Sosyal medya mecraları vasıtasıyla bir yandan olaylar-haberler geniş kitlelere yayılırken; bir yandan da algı oluşturulabiliyor, sonra bu algı yönetilebiliyor, sonra da kitlelere yönlendirme yapılabiliyor ve bilinçaltı mesajlar verilebiliyor. Türkiye ve Dünya’nın çeşitli karmaşalarla adeta altüst olduğu bu döneme sosyal medyanın damga vurduğu aşikar.
Sosyal medya daha önce de Arap Baharı, Rusya, Brezilya ve ABD’de gerçekleşen Ferguson olayları gibi sayısız örneklerin yanı sıra, ülkemizde de Gezi, Berkin Elvan olayları, Kobani eylemleri gibi birçok kitlesel olayda başrol oynadı. Güvensizlik algısı yaratsa da, çok büyük oranda bilinçaltında şartlanmalar oluşturan sosyal medya, adı konulan ya da konulmayan tüm savaş, mücadele, algı ve kitle yönetimi gerektiren her türlü aksiyonda, başrol oynuyor. Sosyal medyanın günümüzdeki en kullanışlı mecrası ise hiç şüphesiz Twitter ve Instagram. Alıcı ve verici anlamında en fazla etkileşimi olan bu sosyal medya alanları, insanların bilinçaltını farkında olmadan etkileme özelliğine de sahip.
Saçın sarıysa dünya ayağa kalkar, siyahsa lal olur bütün mecralar
Pek çok toplumsal olayda kullanılan ve bazı olayların organize edilmesinde, bazı olaylardaysa haberi yaymak için kullanılan sosyal medya mecraları bugünlerde önce Ukrayna – Rusya Savaşı, ardından da İsrail’in Gazze’de yaptığı soykırımla gündemde. Ne var ki Ukrayna’daki savaşın faturasını en ağır şekilde yaşayan sarışın yeşil gözlü çocuklar tüm dünyayı savaşın ne kadar berbat bir şey olduğu konusunda ayağa kaldırırken, -istisnaları olsa da- tenleri esmer, saçları siyah olan çocukların tarihte eşi nadir görülebilecek bir vahşetle soykırıma maruz kalmasına sessiz kalınabiliyor.
İyi de Ukraynalıların elinde sosyal medya mecraları varsa, Rusların elinde sosyal medya mecraları varsa, İsrailli bebek katillerinin ellerinde sosyal mecraları varsa, soykırıma uğrayan Filistinlilerin ve onların uğradığı bu zulmü dünyaya haykırma gayretinde olanların elinde sosyal medya mecraları yok mu?
Önce konvansiyonel medyadan başlayalım: Gazze’de öldürülen 40’ı aşkın gazetecinin haberlerini neden Batı Medyası’nda okumuyoruz, görmüyoruz? Gazze’de bombalanan binalarda, hastanelerde, sokak aralarında katledilen o güzel bebeleri, çocukları insanları neden görmüyoruz?
Peki ya elimizde bizlere sonsuz bir özgürlük alanı oluşturduğunu sandığımız sosyal medya platformları? Bizim elimizde değil mi? Neden dünyayı ayağa kaldıramıyoruz bu kez?
İzleri alenen her bir evde, her bir sokakta, her bir köşe başında yaşanan bu soykırımın görüntüleri neden filtreleniyor, gölge yasaklamaya maruz kalıyor ya da ilgili mecraların algoritmik tasarımı sayesinde neden hep geri planda kalıyor.