onedio
Görüş Bildir
article/comments
article/share
Haberler
Bora Özkent Yazio: Merkeziyetsiz Otonom Organizasyonlar “Beyaz Yakalılar”ın Sonunu Getiriyor!

Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!

category/test-white Test
category/gundem-white Gündem
category/magazin-white Magazin
category/video-white Video

etiket Bora Özkent Yazio: Merkeziyetsiz Otonom Organizasyonlar “Beyaz Yakalılar”ın Sonunu Getiriyor!

Bora Özkent
08.03.2022 - 17:55 Son Güncelleme: 09.03.2022 - 20:11

Kapitalizmi yaratan en büyük yenilik “sınırlı sorumluluğu olan yatırımcılardan” sermaye toplayabilen “kurumsal şirket” fikridir.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

Bu sistemde girişimciler hayallerini hayata geçirmek için para sahiplerine gider ve “bana para verin, şirketin karına ortak olun ama verdiğiniz paranın ötesinde sorumluluk almayın” derler.

Yani sermayedarı olduğunuz şirket para kazanırsa zenginleşirsiniz ama iflas ederse koyduğunuz paranın dışında bir riskiniz olmaz. Bu sayede bireylerin asla bir araya getiremeyeceği kaynaklar (insan, makina, arazi) toplanarak dev işlerin finansmanı yaratılır.

1602’de kurulan Dutch East India Company halka hisse arz yöntemiyle sermaye toplayan ilk kurumdur.

Sürecin sonunda dev büyüklükte sermayeye erişen Dutch East India Company dünya ticareti üzerinde bir monopol dönüşmüş ve 1637’de ulaştığı 7.9 trilyon dolarlık piyasa değeri ile tarihteki en yüksek değerli şirket unvanını kazanmıştır (Evet Apple’den bile çok daha değerli).

Halka açık şirketlerde sermaye sahiplerinden toplanan parayı etkin şekilde kullanmak ve girişimin operasyonlarını yöneterek kar etmekten sorumlu “beyaz yakalılar” bulunur. Beyaz yakalılar “satış”, “pazarlama”, “muhasebe”, “insan kaynakları” gibi alanlardaki hizmetlerini sermayedarlara para karşılığında sunarlar.

Eğer şirketin işleri iyi gider ve sermayedarlar aldıkları kar paylarından mutlu olurlarsa “beyaz yakalılılar” da maaş artışları veya primlerle ödüllendirilirler.

Ve tabii işler kötü giderse beyaz yakalılar topun ağzındaki ilk kurbanlardır. Sermayedarlar her zaman paralarını korumanın bir yolunu bulurlar.

Blockchain teknolojisinin ortaya çıkarttığı “Merkeziyetsiz Otonom Organizasyon” fikri (kısaca MOO) diyelim) kapitalizmin bu temel kavramını ortadan kaldırmaya ve dolayısıyla da “beyaz yakalılar” sınıfını yok etmeye niyetli.

Eğer bir beyaz yakalıysanız bu yazıyı dikkatle okumanızda büyük fayda var.

Çünkü MOO’ların yarattığı devasa değişim dalgaları beyaz yakalılar için hem büyük tehditler, hem de büyük fırsatlar sunuyorlar.

Merkeziyetsiz Otonom Organizasyon Nedir?

Merkeziyetsiz Otonom Organizasyon Nedir?

Önce MOO’nun tanımlamasını yapalım.

MOO’ları mümkün kılan teknoloji blockchain ya da Türkçesi ile blok zinciri. Ve en büyük MOO örneği de aynı zamanda en büyük blok zinciri olan Bitcoin.

En temel seviyede tanımladığımızda; Bitcoin kişiler arasındaki para transferlerinin doğru şekilde kaydedilmesini sağlayan bir yazılım ve defter sistemidir diyebiliriz. Bu yönüyle Bitcoin’in geleneksel bankalarla benzer bir işlevi var.

Ama bu işlevi yerine getirme şekli tamamen farklı ve tamamen beyaz yakasız.

1-Yöneticisiz:

Bitcoin’deki operasyonları yöneten bir şirket ve beyaz yakalı kadrosu bulunmuyor. Bitcoin’le ilgili stratejiler kurgulayan ya da çalışanları motive etmeye çalışan bir yönetici sınıfı da yok. Bitcoin sadece bir yazılım.

Bu yazılım hatasız bir şekilde 2021 yılında günde ortalama olarak 36 milyar dolarlık para transferinin gerçekleşmesini sağladı. Ve Bitcoin ilk yaratıldığı günden bu yana 11 yıldır sorunsuz ve beyaz yakasız olarak olarak işlemeye devam ediyor.

2-Dağıtık:

Bitcoin operasyonlarını yöneten bir merkez olmadığı gibi, Bitcoin verilerini tutan merkezi bir bilgisayar da bulunmuyor. Her Bitcoin işlemi binlerce bağımsız insan ya da kurumun sahip olduğu bilgisayarlarda otomatikman senkronize olarak güncelleniyor.

Yani Bitcoin verilerinin yönetimini, güvenliğini veya saklanmasını sağlayan beyaz yakalılar da yok. Bir merkezi olmadığı için Bitcoin’i kapatmak da söz konusu değil ama bu başka bir yazının konusu olsun.

3-Şeffaf:

Bitcoin işlemlerini dileyen herkes canlı olarak izleyebileceği gibi yazılımı da şeffaf, yani açık kaynaklı. Dileyen her insan bu yazılımı inceleyerek sistemin işleyişini tam olarak görebiliyor, yani tabiri caizse denetleyebiliyor.

Bankalarda ise bu “ayrıcalık” yine merkezi yapılar olan devlet kuruluşlarına veya bağımsız denetçilere verilmiş durumda. Tahmin edebileceğiniz gibi oralarda da bolca beyaz yakalı çalışıyor.

4-Kar Amacı Gütmüyor: Bitcoin’in bir yöneticisi olmadığı gibi sahibi de yok. Zaten Bitcoin bir şirket de değil. O sadece binlerce bilgisayarın üzerinde çalışan bir yazılım. Bitcoin’e emek verenlerin amacı onun kullanıcı sayısını artırmak. Çünkü kullanıcı sayısı artarsa üretimi 21.000.000 adetle yine yazılımsal olarak sınırlandırılmış olan Bitcoin’in de değeri artacak.

Bu ilginç finansal teşvik mekanizması Bitcoin kullanıcılarını aynı zamanda onun pazarlamacısı haline de getiriyor. Bu da geleneksel bir bankanın satış ve pazarlama faaliyetlerinde çalışacak beyaz yakalılara olan ihtiyacı ortadan kaldırdığı gibi reklam ve halkla ilişkiler ajansları gibi yapıları da gereksizleştiriyor.

Zaten Bitcoin bir şirket de değil ve kar bekleyen sermayedarları da yok. Bitcoin Satoshi Nakamoto isimli anonim birinin ortaya attığı bir fikir üzerine geliştirilen bir yazılım sadece.

Bilindiği kadarıyla Nakamoto’nın 1 milyona yakın Bitcoin’i bulunuyor. Eğer Bitcoin’in ağı genişlerse Nakamoto’nun serveti de büyüyecek. Ama bu konuda söz sahibi değil, bir yönetsel gücü ya da stratejik etkisi bulunmuyor, organizasyonun kar etmesini hedeflemiyor ve hesap sorabileceği beyaz yakalılara da sahip değil.

5-Demokratik:

Her yazılımda (şirkette?) olduğu gibi Bitcoin’de de zaman zaman teknolojik güncelleme ihtiyaçları ya da yeni stratejik yön belirleme gereksinimleri ortaya çıkabiliyor. Ama bankalardan farklı olarak bu değişim ihtiyaçlarını ortaya atan, tartışan, değerlendiren veya uygulayan beyaz yakalı yöneticiler yok.

Bitcoin ağı üzerindeki herkes değişim önerilerini dile getirebiliyor ama bu öneriler yine Bitcoin ağı üzerinde oylanarak değerlendiriliyor.

Bu oylamaya katılabilmek için Bitcoin madencisi olmanız gerekiyor. Evet Bitcoin madencisi olabilmek için sermaye şart. Ama dağıtık yapısı sayesinde Bitcoin’in geleceğini etkileyecek büyüklükte bir oy gücüne sahip sermayedarın oluşması ihtimali sıfıra yakın.

Merkeziyetsiz Otonom Organizasyonların Geleneksel Şirketlere Göre Güçlü Yönleri

Merkeziyetsiz Otonom Organizasyonların Geleneksel Şirketlere Göre Güçlü Yönleri

Yukarıda anlattığım özellikleri MOO’ları geleneksel şirketlere göre 3 alanda üstün kılıyor.

1- Bürokrasi Yok:

MOO’ların en büyük avantajlarından birisi “sıfır” bürokrasi ile kurulabilmeleri ve işletilebilmeleri. Bir merkezleri olmadığından herhangi bir ülkenin kanunlarına ve yönetmeliklerine de tabi değiller.

İyi bir fikri olan bir kaç girişimci tıpkı Bitcoin gibi blok zinciri tabanlı bir algortima geliştirip bunu potansiyel kullanıcılarının beğenisine sunabilir. Teknik becerileri ve pazarlama yetenekleri dışında onları durdurabilecek ve engelleyebilecek hiçbir bürokratik yapı yok. Tabii bu ileride değişebilir ama şimdilik durum bu.

2- Düşük Masraflı Yapılar:

MOO’larda kullanıcılar hem algoritmanın düzgün işleyişi (Bitcoin madencileri gibi), hem de üzerinde çalıştığı ağın kullanıcı sayısının büyümesi (Bitcoin yatırımcıları gibi) için motive olduklarından beyaz yakalılara ihtiyaç duyulmuyor.

Bu da bu organizasyonların hem işletilmesini hem de pazarlanmasını kolaylaştırıyor ve sonuç olarak personal masraflarını ortadan kaldırıyor. Ayrıca ulusal kanunlara tabii olmadıklarından MOO’lar küresel genişlemeyi de kolayca ve düşük masrafla gerçekleştiriyorlar.

3-Sermayeye Kolay Erişim:

MOO’larda kullanıcılar aynı zamanda sermayedar. Örneğin Bitcoin üzerinde ile işlem yapmak isteyen herkes mutlaka Bitcoin almak zorunda. Diğer MOO’larda farklı coin veya tokenlarla tekrarlanan bu yapı kullanıcı sayısı arttıkça sermayesi de güçlenen ilginç bir organizasyonu ortaya çıkartıyor.

Beyaz Yakasız Dev Merkeziyetsiz Otonom Organizasyonlar Çağı

Bitcoin bugün 1 Trilyon Dolara yakın piyasa değeri, yıllık 13 Trilyon dolar üzerinde işlem hacmi ve 150 milyonun üzerindeki kullanıcısı ile dünyanın en büyük MOO’su.

Tabii burada akla şu soru geliyor: “Başka alanlarda da merkeziyetsiz otonom organizasyonlar kuruluyor mu?”

Cevap: “Hem de nasıl kuruluyor!”

Aklınıza gelebilecek her alanda yeni MOO’ların kurulduğu bir dönemdeyiz. Özellikle finans endüstrisinde o kadar çok MOO kuruluyor ki onlara özel bir kategorik isim bile verilmiş durumda: De-Fi.

İngilizce “decentralized finance” kelimelerinin kısaltmasından oluşan

bu terimi Türkçe’ye merkeziyetsiz finans olarak çevirebiliriz.

De-Fi çatısının altında merkeziyetsiz borsalar, bankalar, sigortacılar, ödeme sistemleri, yatırım platformları ve pazar yerleri gibi onlarca farklı alanda çalışan yüzlerce DOO var. Bunların sayıları, çeşitlilikleri ve kullanıcı kitleleri her gün artıyor.

Ama MOO’ların saldırı alanı sadece finans dünyası kısıtılı değil.

Sosyal medyadan, işletim sistemlerine, mesaj uygulamalarından, internet tarayıcılarına, eğitim dünyasından, seyahat acentelerine kadar tüm endüstrilerde MOO’lar ortaya çıkmakta. Bir sonraki yazımda bazı ilginç örnekler sunmaya çalışacağım.

MOO’ların ne kadar başarılı olacağı henüz belirsiz. Ama büyüme hızları bildiğimiz alanda beyaz yakalılığın sonunun gelebileceğine işaret. Beyaz yakalıların bu tehdite karşı ne yapabilecekleri ve ortaya çıkan fırsatlardan nasıl yararlanacakları da bir sonraki yazımın konuları olsunlar.

Web

Instagram

Twitter

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
Reklam
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
3
2
0
0
0
0
0
Yorumlar Aşağıda
Reklam
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın