Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Beynimizin Yarısıyla Yaşayabilir miyiz?
Beyninin bir kısmı olmadığı halde normal yaşamını sürdüren uç örnekler var. Tom Stafford bunun nasıl mümkün olabildiğini açıklıyor.
Beynimizin ne kadarına gerçekten ihtiyaç duyuyoruz? Beyninin bir kısmı olmayan ya da hasara uğramış olan insanlarla ilgili haberler son zamanlarda medyada birkaç kez yer aldı. Bu vakalar beynin nasıl çalıştığını tam olarak anlamadığımız gibi onu yanlış ele alıyor olabileceğimizi de gösteriyor.
Birkaç ay önce, bir kadının beyninin arka kısmındaki beyincik bölgesinin olmadığına dair bir haber çıktı. Yani bu kısım hasar görmüş değildi, hiç yoktu. Bazı tahminlere göre toplam beyin hücrelerimizin yarısı beyincikte bulunuyor. Ama 24 yaşındaki bu kadın normal bir yaşam sürüyordu. Eğitimini tamamlamış, evlenmiş ve normal bir hamileliğin ardından bir çocuk sahibi olmuştu.
Ama bu durumun kadın üzerinde tümüyle etkisi yok denemezdi. Ömrü boyunca tereddütlü, hantal hareket etmişti. Ama asıl şaşırtıcı olanı, beyninin bir kısmı olmayıp da hareket edebilmesiydi. Beyincik beynin öylesine temel bir bölgesidir ki ilk omurgalı canlılarda ortaya çıkmıştır. Dinozorların hayatta olduğu dönemde bile köpekbalıklarının beyincikleri gelişmiş durumdaydı.
Basit bir şema yok
Bu olay beyin konusunda bilimin içinde bulunduğu acıklı durumu gösteriyor. Beyincik gibi bazı önemli bölgelerin işlevi konusunda bile fikir ayrılıkları var hala. Bu tür vakalar ortaya çıktığında beyin hakkındaki cehaletimiz de gün yüzüne çıkıyor. Hastanelerdeki beyin taramaları, beyin yapısının kişiden kişiye farklılık gösterebildiğini ortaya koyuyor. Bu farklılıkların, yakından gözlendiğinde davranışlarımız üzerinde etkili olduğunu görmek de mümkün olabilir.
Beyinciği olmayan kadın vakası, beyinle ilgili basit bir şemanın bulunmadığını gösteriyor. Beyni, görme bölgesi, açlık ya da sevgi hissi bölgesi gibi bölümlere ayırarak basitleştirmek cazip gelse de aslında beyinde böyle bölgeler yoktur. Çünkü o, her işlevden sadece bir bölgenin sorumlu olduğu teknolojik bir aygıt değildir.Beyninde şeritle yaşamak
Bir başka vaka ise bir süredir beyninde şerit paraziti ile yaşayan bir adamla ilgili. Dört yıldan beri beyne yuvalanmış olan bu şerit, epilepsi krizlerine benzer nöbetlere, hafıza sorunlarına ve ilginç koku duyumlarına yol açmış. Aslında beyinde canlı bir varlığa rağmen az denebilecek yan etkiler bunlar.
Beyin gelişmiş bir teknolojik aygıt olsaydı işlemeye devam etmesi mümkün olmazdı. Beynin dayanıklılığının nedenlerinden biri onun ‘esnek’ olması, bulunduğu ortama uyum sağlama özelliği. Bir başka neden ise Nobel Ödülü sahibi nörolog Gerald Edelman tarafından geliştirilen bir konseptle ilgili olabilir. Edelman biyolojik fonksiyonların çok sayıda yapı tarafından desteklendiğini fark etmişti; örneğin bir tek fiziksel özelliğin birçok genin kodlaması sonucu olması gibi. Böylece bir tek genin ortadan kalkması o özelliğin ortaya çıkmasını engelleyemiyor. Bir tek fonksiyonun çok sayıda farklı yapılar tarafından desteklenmesi özelliğini Edelman ‘soysuzlaşma’ olarak adlandırdı.
Bir fonksiyon, birçok bölge
Bu makalenin İngilizce aslınıBBC Future ’da okuyabilirsiniz.