Görüş Bildir
Haberler
Az Para Vererek Çok Haz Alacağınız ve Bir Solukta Okuyup Bitireceğiniz Hepsi de 15 TL'nin Altında 15 Kitap

etiket Az Para Vererek Çok Haz Alacağınız ve Bir Solukta Okuyup Bitireceğiniz Hepsi de 15 TL'nin Altında 15 Kitap

Serngl
03.09.2018 - 16:36 Son Güncelleme: 04.09.2018 - 17:59

Kitaplar elbette ki verilen paranın hakkını fazlasıyla veriyor. Ancak yine de kitaplar pahalı diyenlere özel, az para vererek çok haz alınabilecek, hepsi de 15 TL'nin altında 15 kitabı Twitter'daki 'Kitaplardan Alıntılar' adlı hesaptan derledik. Keyifli okumalar! 😍

İçeriğin Devamı Aşağıda

1. Sabahattin Ali - Kürk Mantolu Madonna

1. Sabahattin Ali - Kürk Mantolu Madonna

Hep başkalarının istediği gibi yaşayan Raif Efendi, memnuniyetsiz hayatının tek bir anıyla değiştiğine şahit olacaktır: Maria Puder isminde bir kadına âşık olduğunda... Babasının isteğiyle Berlin’e giden ve oradaki bir sanat galerisinde hayran kaldığı bir tabloyla karşılaşan Raif Efendi, tabloda resmedilen kadın portresinin  Andrea Del Sarto tarafından resmedilmiş 'Madonna delle Arpie' adlı tablodaki Meryem Ana (Madonna) tasvirine benzediğini düşünür. Raif Efendi, daha sonra takıntı derecesinde hayran olduğu tablodaki yüzün sahibiyle karşılaşacaktır.

2. Sabahattin Ali - Kuyucaklı Yusuf

2. Sabahattin Ali - Kuyucaklı Yusuf

Kuyucaklı Yusuf konusu itibariyle ailesinin katledilmesiyle sahipsiz kalan dokuz yaşındaki Yusuf’un olayı soruşturmak için Kuyucak’a gelen Nazilli Kaymakamı Selahattin Bey tarafından evlatlık alınması ve çocuğun daha sonraki hayatı anlatılmaktadır. Edebiyat eleştirmenlerine göre Yusuf karakteri, köyden şehre göç edip şehir hayatına uyum sağlayamayan insan tipinin habercisi olarak değerlendirilmektedir.

3. Sabahattin Ali - İçimizdeki Şeytan

3. Sabahattin Ali - İçimizdeki Şeytan

'İsteyip istemedeğimi doğru dürüst bilmediğim, fakat neticede aleyhime çıkarsa istemediğimi iddia ettiğim bu nevi söz ve fiillerimin daimi bir mesulünü bulmuştum: Buna içimdeki şeytan diyordum, müdafaasını üzerime almaktan korktuğum bütün hareketlerimi ona yüklüyor ve kendi suratıma tüküreceğim yerde, haksızlığa, tesadüfün cilvesine uğramış bir mazlum gibi nefsimi şefkat ve ihtimama layık görüyordum. Halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? Bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması.. ' Bu romanında, toplumsal gündemin kişilikler üzerindeki baskısını ve güçsüz insanın 'kapana kısılmışlığını' gösteriyor Sabahattin Ali. Aydın geçinenlerin karanlığına, 'insanın içindeki şeytan'a keskin bir bakış sunuyor.

4. İlhami Algör - Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku

4. İlhami Algör - Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku

'Her şeyin iyi gittiğini nerden çıkarıyorsun?' dedi. 'Herif rüzgârı kendinden menkul uçurtmanın teki. Ara sıra telleri takılır gibi kadına geliyor gece yarısı.' 'Fakat Müzeyyen, bu derin bir tutku,' dedim. Tırsmaya başlamıştım. Haklı olabilirdi. 'Evet, biraz sapık ve tek taraflı bir tutku,' dedi, arkasını dönüp gitti. Hikâyeye göre adam, kadını çok seviyor, sevdikçe ruhu büyüyor, eve sığmıyor... Bülbülün çilesi, yazarın zulası... İnceden sarma bir sigara, inceden bir bardak... Jak Danyel isimli bir şişe, Hicran isimli bir yara, tuhaf isimli bir roman. Kafamız iyi, açmayın kapağı, biz böyle iyiyiz. İlhami Algör, alelacayip aşkların ve oyunbazlığın, hüzünlü dolambaçların yazarı. Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku, İtalyan Yokuşu'ndan aşağı, rüzgâra asılıp Tophane'ye inen roman. Avaramu!

5. Albert Camus - Yabancı

5. Albert Camus - Yabancı

Albert Camus'nün ( 1913-1960) en tanınmış, en çok yabancı dile çevrilmiş, en çok incelenmiş ve hala en çok satan kitaplar arasında yer alan 'Yabancı', aynı zamanda yazarın en gizemli yapıtı. Ölümün egemen olduğu bir 'varlık'ın en anlamsız olgularını saçma bir düzensizlik içinde yaşayan bu romanın başkişisi 'Meursault', bir simge kahraman değildir, 'adı' olmayan bir 'Yabancı'dır; bu eksik kimlik, gerçeklikten algıladığı şeyi yapılandıramayan, yeniden örgütleyemeyen, ama gerçekliğin yankılarını yakalamaya çalışan bir boş bilincin imgesidir. Onun kayıtsızlığı ve edilgenliği, işte bu boş bilincin ürünüdür. Yabancı, büyüleyici gücünü, içinde barındırdığı trajedi duygusuna borçlu: Bir türlü ele geçirilemeyen anlamın sürekli aranması, bilinç ile toplumsal dünya arasındaki çatışma... Camus'yle buluşanların hiçbiri, onunla karşılaşınca hayal kırıklığına uğramamıştır. 'Mutluluk, bir yerde ve her yerde hiçbir şey beklemeden dünyayı, insanları sevmektir,' der Camus. Giderek daha çok sevilen bir yazar olması, onun bu sevgisinin yansımasından başka bir şey değildir.

İçeriğin Devamı Aşağıda

6. George Orwell - Hayvan Çiftliği

6. George Orwell - Hayvan Çiftliği

Asıl adı Eric Arthur Blair olan İngiliz yazar George Orwell’ın siyasi hiciv tarzındaki kısa öyküsü Hayvan Çiftliği 1945 yılında yayımlanmıştır. Eser, alegorik açıdan zengin bir eserdir ve Sovyetler Birliği, Nazi Almanyası gibi totaliter rejimleri mizahî bir dille eleştirmektedir. Hayvan Çiftliği, özet olarak Stalinizmi yerden yere vururken Sovyetler’in kuruluşundan bu yana gerçekleşen olayları hicveder.

Hayvan Çiftliği eserinde adı geçen karakterlerin büyük bir kısmı domuz, kuzgun, köpek gibi hayvanlardır ve bu hayvanlar Stalin, Lenin, Marx gibi tarihî kişilerin alegorisi niteliğindedir.

7. Franz Kafka - Dönüşüm

7. Franz Kafka - Dönüşüm

Kafka eserini şu şekilde tanımlıyor: 'Herkes, beraberinde taşıdığı bir parmaklığın ardında yaşıyor. Şimdi hayvanlarla ilgili bunca şey yazılmasının nedeni de bu. Özgür ve doğal bir yaşama duyulan özlemin ifadesi. Oysa insanlar için doğal yaşam, insanca yaşamdır. Ama bunu anlamıyorlar. Anlamak istemiyorlar. İnsan gibi yaşamak çok güç, o nedenle hiç olmazsa kurgusal düzeyde bundan kurtulma isteği var... Hayvana geri dönülüyor. Böylesi, insanca yaşamaktan çok daha kolay.'

8. Jerome David Salinger - Çavdar Tarlasında Çocuklar

8. Jerome David Salinger - Çavdar Tarlasında Çocuklar

Çavdar Tarlasında Çocuklar, Salinger'ın tek romanı. Ergenlik çağının içinde, yetişkin dünyanın düzenine karşı isyankar bir çocuğun, bir Noel öncesi başına gelenler... Bu sürecin bir psikiyatri kliniğinde noktalanışı. Holden Caulfield'in masumiyet arayışının iç burkucu romanı. Belki de Salinger'ın.

9. Anthony Burgess - Otomatik Portakal

9. Anthony Burgess - Otomatik Portakal

Karabasan gibi bir gelecek atmosferi... Geceleyin sokaklara dehşet saçan, yaşamları şiddet üzerine kurulu gençler... Sosyal kehanet? Kara mizah? Özgür iradenin irdelenişi? Otomatik Portakal bunların hepsidir. Aynı zamanda hayranlık verici bir dilsel deneydir, çünkü Burgess antikahramanı için yeni bir dil yaratır: Yakın geleceğin argosu 'nadsat'ı.

10. Aziz Nesin - Şimdiki Çocuklar Harika

10. Aziz Nesin - Şimdiki Çocuklar Harika

Bu romanda, çocukların gözüyle büyüklerin nasıl göründüğü anlatılıyor. Bu romanda, çocuklar ana babalarını, öğretmenlerini ve büyüklerini eleştiriyor. Bu roman, çocuk eğitiminde gerekli sanılan, günümüzde geçerli birtakım değer yargılarının yanlışlığını anlatıyor. Bu roman, çocukların büyüklerine karşı haklarını ve kendilerini savunmalarıdır.

İçeriğin Devamı Aşağıda

11. Nikolay Vasilyeviç Gogol - Palto

11. Nikolay Vasilyeviç Gogol - Palto

'Gogol'un Palto'da sergilediği sanat, paralel doğruların kesişmekle kalmayıp, solucan misali kıvrılabileceklerine, karmakarışık hale gelebileceklerine işaret eder.'

12. Stefan Zweig - Satranç

12. Stefan Zweig - Satranç

Zweig ölümünden hemen önce tamamladığı birkaç düzyazı metinden biri olan Satranç'ı kaleme aldığı sırada, karısı Lotte Zweig ile birlikte göç ettiği Brezilya'da yaşamaktaydı. Satranç'ta da, olay yeri olarak New York'dan Buenos Aires'e gitmekte olan bir yolcu gemisini seçmiştir. Bu gemide tamamen rastlantı sonucu karşılaşan üç kişi: yeni dünya satranç şampiyonu Mirko Czentovic, sıradan bir satranç oyuncusu olan anlatıcı ve bir zamanlar çok usta bir satranç oyuncusu olan, ama hayli zamandır satrançtan uzak kalmış bulunan Dr. B., öykünün aktörleridir.

13. Stefan Zweig - Olağanüstü Bir Gece

13. Stefan Zweig - Olağanüstü Bir Gece

Olağanüstü Bir Gece, seçkin bir burjuva olarak rahat ve tasasız varoluşunu sürdürürken giderek duyarsızlaşan bir adamın hayatındaki dönüştürücü deneyimin hikâyesidir. Sıradan bir Pazar gününü at yarışlarında geçirirken, belki de ilk kez burjuva ahlakından saparak 'suç' işler. Böylece yeniden 'hissetmeye' başladığını, kötücül ve ateşli hazları olan gerçek bir insan olduğunu fark eder. İçindeki haz dolu esrime, aynı günün akşamında onu gece âleminin son atıklarının arasına, 'hayatın en dibindeki lağımlara' sürükleyecek, varış noktası ise ruhani bir uyanış olacaktır.

14. Stefan Zweig - Amok Koşucusu

14. Stefan Zweig - Amok Koşucusu

İntihar, Stefan Zweig'ın zihnini gençlik yıllarından beri meşgul eden bir kavramdı. Yaşamanın bir anlamı kalmadığını anladığı anda yaşamına kendi eliyle son verebileceğini daha üniversite yıllarında söylemişti. İlk evliliği sırasında karısı Friederike'yi kendisiyle birlikte intihar etmesi için zorlayan, sonra bu düşüncesinden vazgeçen Stefan Zweig, yıllar sonra, İkinci Dünya Savaşı sırasında, ikinci karısıyla birlikte yaşamına son verdi. Yazar, önceki intihar girişimlerinden vazgeçmiş olsa da korkularını, romanlarındaki ve öykülerindeki kahramanlara yaşatıyor. Amok Koşucusu'nda yer alan öykülerin ortak izleği de intihar. Kendi yaşamından ya da tarihteki gerçek kişilerin yaşamlarından kesitler katarak yazdığı bu öykülerde Stefan Zweig'ın duyarlı kişiliğini, olağanüstü gözlem gücünü olduğu gibi sayfalara yansıttığını görüyoruz. Yazdığı öykülerin en başarılı örneklerinin yer aldığı bu kitapta, bir uzun öykü olan Amok Koşucusu bir baş yapıt. İnsanı en güçsüz, en savunmasız yönleriyle ele alıp, insan ruhunun en derin katmanlarına inmeyi bilen, bütün bunları son derece canlı, ayrıntılı, çok yönlü bir anlatımla kaleme alabilen, okuru gerçekten etkileyebilen bir yazar Stefan Zweig. Yazdıklarının üzerinden bunca yıl geçmiş olmasına karşın, öykülerinin, romanlarının bugünkü kuşaklar tarafından da aynı ilgiyle okunması, onun kalıcı bir yazar olduğunun en büyük kanıtı. Amok Koşucusu'nun bu yeni çevirisinde, daha önceki basımda yer almayan öyküler de bulunuyor.

15. Stefan Zweig - Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu

15. Stefan Zweig - Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu

Stefan Zweig Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu (Brief einer Unbekannten) adlı uzun öyküsünü 1920'li yılların ilk yarısında kaleme aldı. Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu'nun kadın kahramanını sadece uzun bir mektubun yazarı olarak tanıyoruz. Kadının hayatı boyunca sevmiş olduğu erkek için kaleme aldığı bu mektubun 'gönderen'inin adı yoktur. Mektubun başında tek bir hitap vardır: 'Sana, beni asla tanımamış olan sana'. Kadın büyük tutkusunu hep bir 'bilinmeyen' olarak, yani tek başına yaşamaya razıdır, bu aşk öyküsünde 'taraflar' değil, sadece tek bir 'taraf' vardır. Böylesine, gerçek anlamda aşk denilebilir mi? Zweig okurunu, bir kez daha, insan psikolojisinde eşine pek rastlanmayan bir yolculuğa davet ediyor. Bu yeni yolculuğun sonunda 'mutlak aşk' kavramının şimdiye kadar bilinmeyen kıyılarına varmayı amaçlamış olması da bir ihtimal!

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
605
254
41
16
16
7
3
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın
dedimyasana

iş bankası yayınları modern klasikler serisini öneriyorum. evet hepsini.

vlknsn

topluyorum yavaş yavaş ama daha aldıklarımı okuyamadım :)

Zehra Han

elinde 2 bin liralık telefonla internette ucuz kitap arayışına girenler yok mu ............

tmac

haydi çocuklar duyar kasalım

Busra Dalaz

abi ne olur bilmediğimiz kitaplar önerin popüler olmayan özelliklede