7 Büyük Günahtan Hangisine Meyillisin?
Bu 'pis 7'liden çek bir tanesini, bakalım hangisi seni bulacak?
1. Doğada haftalardır susuzsun ve bir kuyu gördün. Yanına doğru gittin ve gördün ki kuyunun yanında perişan halde bir hayvan. Belli ki o da susuz kalmış. Ne yapardın?
2. Aldığın maaşı/harçlığı ay sonuna kadar iyi idare ettin ve bir anda içine "amaan dünyaya bir kere geliyoruz kendimi şımartayım!" hissi geldi; ne yapardın?
3. Arkadaşınla okulda öğle yemeğini otomattan alacağınız abur cubur ile geçiştirmek istediniz. Makinenin önüne geldiniz ve arkadaşın parasının olmadığını söyledi. Bu durumda ne yapardın?
4. Cuma akşamı işten çıktın ve arkadaşın seni bir yere çağırdı. Biraz uzak, ancak eğlenmek de istiyorsun; eğlenmek istiyorsun, ama gece bitince eve dönüşü seni sinir ediyor; ne yapardın?
5. Bir pazar akşamı ve eğlenmeyi biraz abarttın; yarın işe gitmen gerekiyor, ancak bir taraftan da gitmek istemiyorsun; ne yapardın?
6. Yeni biriyle tanıştın ve gerçekten bu ilişkinin gerçekleşmesini istiyorsun; sence ne gibi adımlar işi yokuşa sürüyor?
7. İnsanoğlu... her daim hayal kurar. Sen hayal kurduğunda genelde düşünce aleminin merkezinde olan şey nedir?
Açgözlülük!
Elindekilerle yetinmeyip hep fazlasını, fazlasını ve daha fazlasını isteyensin. Her zaman en iyisini istiyorsun ve bu durum seni asla doyurmuyor. Günde 3 öğünden fazla yemek yiyen kişiler gibi bir şeyi kararında yapmak tadında bırakmak senin için dünyanın en zor şeyi. Erişmek istediğin şeylere haftalarca aç kalmış gibi büyük bir iştahla arzuyla hareket ediyorsun. Sanki daha önceden hiç görmemiş, hiç yaşamamış gibi istediğin şeyleri elde etmek istiyorsun. Bu, insanoğlunun kendine dur diyemediği bir güdüdür. Asla tükenmek, bitmek bilmez ve bu duygunun ağır kuşatması altında olanlar asla rahat edemezler. Bu nedenle içten içe kendini yiyor ve aslında en büyük zararı kendine vermiş oluyorsun. Buna bir 'dur' diyemez isen, yokluğa giden yola doğru kendine davetiye çıkarmış olursun.
Kıskançlık!
Belki bazı şeyleri aşırı seviyor olabilirsin, ancak sendeki sevginin altını dolduran şey saf bu duygunun kendisi değil; hırs. Kendinde olmayan bir şeyi içinde beslediğin hırs ile elde edemezsin. Bırak bazı şeylerin eksik kalsın; eninde sonunda onu bir şekilde tamamlayacak şeyi bulursun. Bu durum bir anlamda kendini beğenmemenin bir dışa vurumudur aslında. Biraz öz güven probleminin olduğunu yansıtır. Kıskançlık, aşırı sahiplenmenin bir sonraki ölümcül fazıdır, Yarattığın negatif etkiyle çevrenden ziyade asıl darbeyi kendine vurmuş oluyorsun. Kıskançlık bu raddede antikoru olmayan bir hastalık gibi yayılır ve benliğinin, yaşamının, güveninin, gururunun ve sevginin önüne geçer.
Oburluk!
7 büyük günahın 'en büyüğü'... İştahlı olmayı biraz abartmışsın. Hayatında hiçbir şeye düşkün olmadın yemek kadar. Aslında tipik bir açgözlülüktür seninki de. Kendini frenleyemediğin için bir hastalık boyutuna ulaşmış sende. Tıpkı freni patlamış bir kamyon gibi midenin ve boğazının bütün balataları yanmış ve freni boşalmış; bir yere bodoslama toslayacaksın bir gün. Acil bir kaçış rampası bulamazsan ölümcül bir yıpranışın içinde olabilirsin. Bu öyle bir histir ki sürekli aç olduğunu zannedersin, ama aslında içinde sürekli büyüyen bir dipsiz kuyu vardır.
Öfke!
Bu öyle tehlikeli bir şey ki hiç ummadığın, ortaya çıkmasını istemediğin bir anda bilinçaltından bir patlamaya hazır volkan edasıyla fışkırır adeta. Çoğunlukla kontrol edemezsin, hatta basılmaması gereken kırmızı düğmedir; ancak yok etme hissinin gücünü gördükten sonra kendini düğmeye basmaktan alıkoyamazsın. Belki senin için bir motivasyon kaynağı, ama kontrol edemeyip silah olarak kullanmaya kalktığında elinde patlar.
Şehvet!
Aşırı tutkulu olmak, ama bin kat daha fazlası. Bu bitmesini hiç istemediğin bir şey gibidir. Zehirlidir ve panzehiri yalnızca nefsindir. Odaklandığın şeye ulaşmak için önünde yıkamayacağın engel yok. Herkesi kırıp geçersin; isteğine, arzu ettiğin şeye ulaşmak için. Bazen sen de öyle bir noktaya geliyorsun ki yasakmış, yanlışmış veya kötüymüş artık bir önem arz etmiyor. Beynin duygularına karşı körleşiyor artık. Tıpkı bir şarkıcının yüz binler önünde şarkı söylemesi gibi işinden başka bir şey düşünmüyorsun. Her türlü duyguya kapalısındır artık ve hiçbir şey düşünmezsin; seyircilerin aldığı keyfi görmekten başka. Bu öyle bir şeytanî duygudur ki efsunlanmışsındır; esiri ve kölesi olmuşsundur. Aşk gibi nedensizdir. Bu nedenle kendini büyülenmiş vaziyette anlamadan içinde buluverirsin bu girdabın.
Tembellik!
Eğer kendini biliyorsan bu yaranın kapanması için ihtiyacın olan şeyin harekete geçmek olduğunu biliyorsundur. Miskinlik, esnemek gibidir; bulaşıcıdır ve yapışıp kalır. Üstüne siner ve bir daha zor çıkar. İşte sen de hayatında bir dönüm noktası bir eşik bekliyorsun üstündeki bu rahatsızlığı atmak için. Unutma ki gereğinden fazla beklemek insanı tembelliğe sevk eder. Sorumluluklarını 'ne de olsa yaparım' diye ertelemekten gırtlağına kadar binlerce işinin arasında boğulmana ramak kalmış. Önceleri 'biraz dinleneyim sonra başlarım' diye adım adım sana yaklaşır sonrasında ise 'neyse yarın yaparım' olur ve o yarın kim bilir kaçıncı hafta olur? Başlarda huzurluymuş gibi hissedersin, ama sonra rutinin olmaya başlayınca elini ayağını farkında olmadan bağlar.
Kibir!
Derler ki şeytanın en sevdiği günah. Zaten onu cennetten kovduran da budur. Kendini süper görmenin verdiği bir körlüktür. Unutma ki aslında korkularını ve güvensizliğini kapatmak, belli etmemek için taktığı bir maskedir. Ancak kendini görmediğin için taktığın maskeyle ne kadar gülünç duruma düştüğünü göremezsin. Örümcek ağı gibi saf ve göz alıcı gözükür; kibrin ağına düştün mü yapışıp kalırsın. Ya yem olursun ya da yalnızlığınla orada unutulursun. Bu noktadan sonra verdiğin çaba nafiile... Çünkü kibrin ağları çoktan sarmıştır vücudunu ve sonunda pes edeceğin bir mücadeledir.
Yorum Yazın
Kıskançlık çıktı. Pek doğru olduğunu düşünmüyorum.
Açgözlülük!
Şehvet? neymişim ben ln