onedio
Avni Yıldırım Altın Kemeri Türkiye'ye Getirecek ! Avni Yıldırım Kimdir, WBA WBC Maçı Ne Zaman?
Profesyonel Türk boksör Avni Yıldırım, Dünya Boks Birliği (WBA) ve Dünya Boks Konseyi (WBC) ' de süper orta sıklet kemerlerinin sahibi Meksikalı Saul Alvarez ile 28 Şubat'ta karşılaşacak. Saul Alvarez ile yapacağı müsabakayı kazanarak altın kemeri Türkiye'ye getirmek istediğini söyleyen Avni Yıldırım yapılan basın toplantısında karşılaşma ile ilgili açıklamalarda bulundu. Peki Avni Yıldırım kimdir? Yaptığı açıklamalar nelerdir? Avni Yıldırım'ın kariyeri hakkında tüm detayları haberimizde sizler için derledik...
11 Şubat Dolar Ve Euro Fiyatları: Döviz Fiyatları Düşüyor Mu?
Dolar fiyatlarındaki değişim anlık olarak takip ediliyor. Vatandaşlar, ‘1 Dolar Kaç TL’ aramasını yapıyor. Altın fiyatlarına nazaran hafta başından beri yatay seviyede bulunan dolar, bu sabah saatlerinde 7.06 lira olarak fiyatlandı. Birikimlerini dolar veya euro alarak değerlendiren vatandaşlar, canlı dolar fiyatlarını araştırıyor. İşte 11 Şubat dolar ve euro fiyatlarında son durum…
Altın Fiyatları Yeniden Düşüşte! Kapalıçarşı Gram Altın Ve Çeyrek Altın Fiyatları…
Hafta başında yükselmeye başlayan ve 422 liraya kadar çıkan 24 ayar gram altın, bu sabah saatlerinde tekrardan düşüş evresiyle başladı. Yatırım olarak altını tercih eden vatandaşlar, canlı altın fiyatları aramasını yapıyor. Türkiye’de gram altının değeri, altının ons fiyatı üzerinden hesaplanıyor. Peki, Kapalıçarşı gram altın fiyatı ne kadar? Altın yükselecek mi, düşecek mi? İşte altın fiyatları ile ilgili en son gelişmeler…
Reklam
İga Görevlileri, İstanbul Havalimanı'nda Doğum Yapan Anneyi Ziyaret Etti
İSTANBUL (AA) - İGA Havalimanı İşletmesi görevlileri, İstanbul Havalimanı'nda doğum yapan Kırgızistanlı Shakh Sanam Kabilzhankyzy'e tedavisinin sürdüğü hastanede ziyarette bulundu.Pazar günü, tarifeli uçakla, Rusya'nın Saint Petersburg kentinden Ankara'ya gitmek üzere geldiği İstanbul Havalimanı'nda doğum yapan Kabilzhankyzy, bir kız çocuğu dünyaya getirmişti. Kabilzhankyzy ile bebeği sağlık ekiplerinin ilk müdahalesinin ardından Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi'ne kaldırılmıştı.İGA Havalimanı İşletmesi görevlileri, tedavisi süren Kabilzhankyzy'i hastanede ziyaret etti.Ziyarette, anneye altın ile İstanbul Havalimanı özel yolcu programı olan 'İGA PASS' üyeliği hediye edildi.
Reklam
10 Şubat Altın Fiyatları: Gram Altın Ve Çeyrek Altın Yeniden Yükseliyor!
Geçtiğimiz haftayı ciddi kayıplarla kapatan altın fiyatları, bu hafta yeniden yükselişe geçti. Gram altın dün gün içinde 422 liraya kadar yükseldi ancak günü 417 lira olarak kapattı. Gram altın bu sabah saatlerine de yükseliş evresinde başladı. Yatırım ve birikimlerini altın alarak koruyan vatandaşlar, canlı altın fiyatlarını araştırıyor. İşte 10 Şubat gram altın fiyatlarında son durum…
Ezgi Mola Kimdir, Kaç Yaşındadır? Masumlar Apartmanı Safiye Aslen Nerelidir?
TRT 1 ekranlarında yayınlanan Masumlar Apartmanı, son zamanların en sevilen yapımlarından biri. Masumlar Apartmanı Safiye karakterine can veren Ezgi Mola, mükemmel oyunculuğuyla izleyenleri kendine hayran bırakıyor. Peki, Masumlar Apartmanı Safiye Ezgi Mola kimdir, aslen nerelidir? İşte genç oyuncu Ezgi Mola’nın başarılarla dolu hayatı ve kariyeri…
Reklam
Tmsf'den "Erciyes Anadolu Holding 2020 Yılı" Değerlendirmesi
İSTANBUL (AA) - Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) Başkanı Muhiddin Gülal, TMSF bünyesindeki şirketlerin olası satışına ilişkin, 'Bu şirketlerin satışıyla alakalı hukuki süreç şöyle; eğer şirketlerin ekonomik devamında bir tehlike söz konusuysa şirketlerin satışı gündeme gelebilir. Ama Erciyes Anadolu Holding üzerinde konuşuyorum bu şirkette sürekli artan bir karlılık olması nedeniyle şu an Erciyes Anadolu Holding'in satışı mümkün değil. Hukuki süreçlerin tamamlanması halinde gündeme gelebilir.' dedi. TMSF tarafından İstanbul'da bir otelde TMSF yönetiminde olan Erciyes Anadolu Holding 2020 yılı değerlendirmesi basın toplantısı düzenlendi. Gülal, toplantıda yaptığı konuşmada, TMSF'nin aslında bir mevduat sigortacılığı kurumu olduğunu ve mevduat sigorta rezervinin Ocak 2021 itibarıyla 64,1 milyar TL'ye ulaştığını dile getirdi.Rezervin riski karşılama oranın şu an itibarıyla 7,4 seviyesinde olduğunu kaydeden Gülal, 'Bu rasyoya dikkatinizi çekmek istiyorum. Çünkü kabul edilebilir oran yüzde 3, bugün Avrupa'da birçok ülkenin rasyosu yüzde 1'in altında ama ABD'de bu rasyo 1,4 seviyesindedir. Ve bu rasyoyla ve sahip olduğumuz rezerv büyüklüğüyle diyoruz ki TMSF Avrupa'nın hatta dünyanın en kuvvetli mevduat sigortacılığı kurumlarından bir tanesidir.' ifadelerini kullandı.'Ülkemiz finansal güvenlik ağının en önemli aktörlerinden birisi'Türkiye'de 18 yıldır sürdürülen gerek ekonomik gerek siyasi istikrar sayesinde bu süreçte bir bankacılık krizi yaşanmamış olmasının rezervlerini sürekli artırmalarına olanak sağladığını dile getiren Gülal, 'Biz bu süreçte sadece Bank Asya ile alakalı bir ödeme yükümlülüğüyle karşı karşıya kaldık, 967 milyon TL Bank Asya'nın sigorta limiti kapsamındaki mevduatlarını ödedik ve bu süreçte Bank Asya bu 967 milyon TL'nin tamını bize geri ödedi. Dolayısıyla rezervinizde bir azalma söz konusu olmadı. Biz gerek rasyomuzla, gerek rezerv büyüklüğümüzle ülkemiz finansal güvenlik ağının en önemli aktörlerinden birisiyiz.' diye konuştu. 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra FETÖ aidiyeti ve iltisakı tespit edilen şahıslara ait bir kısım varlıkların TMSF kayyumunda yönetilmesine karar verildiğini anımsatan Gülal, 'Ve bu manada TMSF aslında bir eksen kayması yaşadı. Şu an itibarıyla elimizde TMSF kayyumunda yönetilen 796 şirketimiz var. Bunların aktif büyüklüğü 70,4 milyar TL seviyesine ulaştı, öz kaynak büyüklükleri 29,1 milyar TL seviyesine ulaştı an itibarıyla da çalışan sayımız 40 bin 61'dir.' bilgilerini paylaştı.'Bu şirketler bugün itibarıyla dünden daha kuvvetlidir'Gülal, sözlerini şöyle sürdürdü: 'Biz devraldığımız andan itibaren dedik ki bu şirketler bize milletimizin emaneti, bu şirketlerde bir irtifa kaybı olmayacak. Bu şirketler istihdam üretmeye katma değer üretmeye devam edecekler. Bu manada 42,5 milyar TL öz kaynak büyüklüğüyle devraldığımız bu şirketler aktif olarak 70,4 milyar TL seviyesine yükseldi. Bu şirketler ortalama aktif olarak yüzde 65 seviyesinde büyüdüler. Bu şirketler bugün itibarıyla dünden daha kuvvetlidir.'TMSF yönetiminde bulunan Koza Altın'ın, kurumlar vergisi sıralamasında Türkiye 13'üncüsü olduğunu anımsatan Gülal, 'Koza Altın'ı devraldığımızda 5,2 milyar TL olan aktif büyüklüğü, bugün itibarıyla 12,5 milyar TL seviyesine geldi. Bu şirket TMSF kayyumluğu döneminde yüzde 135 aktif olarak büyüdü.' dedi.'Erciyes Anadolu Holding, 2020 yılını yüzde 22 büyümeyle kapattı'Erciyes Anadolu Holding'in salgının tüm olumsuz şartlarına rağmen 2020 yılını yüzde 22 büyümeyle kapattığını belirten Gülal, şunları kaydetti:'Devraldığımızda 8,4 milyar TL aktif büyüklüğe sahip olan Erciyes Anadolu Holding, şu an itibarıyla 16 milyar TL aktif büyüklüğe ulaştı ve buradaki aktif olarak büyüme oranımız yüzde 89 oldu. Yine öz kaynak açısından 6,4 milyar TL seviyesinde devraldığımız holdingimiz, şu an itibarıyla 11 milyar TL öz kaynağa ulaştı. Burada da hemen hemen yüzde 69 seviyesinde bir öz kaynak büyümesi yakaladık. Ve yine devir tarihinde 5,1 milyar TL olan ciromuz, şu an itibarıyla 13,6 milyar TL olarak kapattık ve burada da devraldığımızdan bu yana bu holding cirosal olarak yüzde 167 seviyesinde büyüdü.'Gülal, Erciyes Anadolu Holding'in özellikle enerji alanında yaptığı yatırımlarla da Türkiye'nin önemli enerji aktörleri arasına girdiğine dikkati çekti. TMSF bünyesindeki şirketlerin olası satışı konusuTMSF Başkanı Muhiddin Gülal, konuşmasın ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.Basın mensuplarının TMSF bünyesindeki şirketlerin olası satışına ilişkin bir soruyu cevaplayan Gülal, şunları kaydetti:'Bu şirketlerin satışıyla alakalı hukuki süreç şöyle; eğer şirketlerin ekonomik devamında bir tehlike söz konusuysa şirketlerin satışı gündeme gelebilir. Ama Erciyes Anadolu Holding üzerinde konuşuyorum bu şirkette sürekli artan bir karlılık olması nedeniyle şu an Erciyes Anadolu Holding'in satışı mümkün değil. Hukuki süreçlerin tamamlanması halinde gündeme gelebilir. Yani hukuki süreçler tamamlanmadan kar elde eden şirketlerimizin satışı hukuki olarak mümkün değil. Biz holdingdeki bölünmeyi satışa hazırlık olarak yapmadık. İdari olarak bu şirketini bu holding böyle bir yapılanmaya ihtiyacı vardı. Çok karışık bir üretim ve satış fonksiyonu vardı bu şirketin. Tek fabrika 3 markaya üretim yapıyordu. Bunu ayrıştırmak için Bellona, İstikbal ve Mondi'yi ayrı ayrı üretim ve ayrı pazarlama kurma suretiyle bunları ayrıştırdık. Bunları satışa hazırlık olarak yorumlamanızı çok doğru bulmam, idari olarak böyle bir duruma ihtiyaç vardı.' Gülal, 'Bu holdingde ve TMSF kayyumunda yönetilen diğer şirketlerde de küçük hissedarlar var. Ama hukuki olarak eski sahiplerine bir kar dağıtımı yapmak söz konusu olamayacağı için terör aidiyeti ve iltisaklı olmayan küçük hissedarlar bu süreçten zarar gördüler kabul ediyoruz. Bununla alakalı bir yasa çalışması hazırlığımız var. İnşallah önümüzdeki dönemde bunu yasal hale getirip bu mağduriyetleri gidermek istiyoruz.' diye konuştu. 'Net karımız 2020 yılında 1 milyar 636 milyon TL'ye yükseldi'Erciyes Anadolu Holding Üst Yöneticisi (CEO) ve Yönetim Kurulu Üyesi Alparslan Baki Ertekin ise Holding'in faaliyetlerine ve gelişime ilişkin bir sunum yaptı. Ertekin, Holding'in 2019 yılında 999 milyon TL olan toplam net karının 2020 yılında 1 milyar 636 milyon TL'ye yükseldiğini, bu dönemde toplam çalışan sayısının da 12 bin 150'den 12 bin 698'e yükseltildiğini kaydetti.
Güncelleme - Girdiği Kuyumcu Dükkanından "Demo" Bilezikleri Çalan Şüpheli Tutuklandı
KONYA (AA) - Konya'da silahla soygun yapmak istediği kuyumcudan 'demo' olarak tabir edilen 30 imitasyon bileziği çalan şüpheli tutuklandı.İl Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şubesi Gasp Büro Amirliği ekipleri, merkez Karatay ilçesi Aşık Şems Sokak'taki kuyumcudan silahla soygun yapan şüphelinin, yakalanmasına ilişkin çalışma başlattı.Ekipler, izledikleri güvenlik kamerası kayıtları ve çay içilen bir bardaktan alınan parmak izlerinden, şüphelinin çeşitli suçlardan 23 kaydı bulunan Sezer K. (35) olduğunu tespit etti.Bileziklerin sahte olduğunu emniyette öğrenmişPolis ekiplerince kısa sürede yakalan şüphelinin, emniyetteki ifadesinde, 'Sokakta gezerken kuyumcuyu gözüme kestirdim. İş yerinin karşısında oturup çay içtim. Yaklaşık iki saat bekledim. Dükkan boşalınca içeriye girip soygun yaptım' dediği öğrenildi.Kuyumcudan çaldığı bileziklerin sahte olduğunu emniyette öğrendiği belirtilen zanlı, 25 bileziği polise teslim etti.Emniyetteki işlemlerinin ardından Konya Şehir Hastanesi'nde sağlık kontrolünden geçirilen zanlı, kendisini görüntüleyen gazetecilerin 'Neden yaptınız?' sorusuna, 'Zevk için yaptım. O da sahte çıktı. Bir daha öyle yapmasınlar, oraya gerçek altın koysunlar.' diye cevap verdi.Adliyeye sevk edilen zanlı, çıkarıldığı hakimlikçe tutuklandıOlayKonya'da bir kuyumcuya giren kişi, belindeki silahı çıkararak dükkan sahibinden vitrindeki bilezikleri verdiği torbaya doldurmasını istemişti. Dükkan sahibi Mehmet Bağcıatal da kuyumcular arasında 'demo' olarak tabir edilen imitasyon 30 bileziği torbaya doldurup şüpheliye vermişti.Silahlı soyguncu torbayı aldıktan sonra dükkandan çıkıp koşarak uzaklaşmış, polis şüphelinin yakalanması için çalışma başlatmıştı.
Kırklareli'nde Kaçak Kazı Yaparken Yakalanan Şüphelilere "Sokağa Çıkma Kısıtlaması" Cezası Verildi
KIRKLARELİ (AA) - Kırklareli'nin Vize ilçesinde kaçak kazı yaparken yakalanan 3 kişiye, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) tedbirleri kapsamında sokağa çıkma kısıtlamasına uymadıkları gerekçesiyle 3 bin 150'şer lira ceza uygulandı.İlçe Jandarma Komutanlığı Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şubesi ekipleri, Kıyıköy beldesi ile Kışlacık köyünde kaçak kazı yapıldığı bilgisine ulaştı.Ekipler, H.C.Z, M.C. ve A.A'yı suçüstü yakaladı.Operasyonda madeni altın madalyon ile kaçak kazıda kullanılan malzemelere el koydu.Şüphelilere, sokağa çıkma kısıtlamasına uymadıkları gerekçesiyle 3 bin 150'şer lira ceza yazıldı.Zanlıların jandarmadaki işlemleri sürüyor.
Reklam
Analiz - Açık-Kaynaklı İstihbaratın Yükselişi
İSTANBUL (AA) -CAN KASAPOĞLU- “En güzel zamanlardı, en kötü zamanlardı, bilgelik çağıydı, aptallık çağıydı, inanç çağıydı, kuşku çağıydı, Işık mevsimiydi, Karanlığın mevsimiydi, umudun baharıydı, umutsuzluk kışıydı, önümüzde her şey vardı, önümüzde hiçbir şey yoktu...”Charles Dickens’ın İki Şehrin Hikâyesi klasiğinin bu açılış cümleleri, Fransa’nın Fransız Devrimi’ne koşar adım ilerlediği bir sırada, Avrupa’nın kalbinde, yani Londra ve Paris’te hâkim olan “zamanın ruhunu” (zeitgeist) ustaca tasvir ediyor. Gerçekten de enformasyonel, siyasi ve ekonomik açılardan çok uzun süren statükolardaki büyük değişiklik dönemleri en iyi ve en kötü zamanlardır.Bu tespitimiz özellikle iki nedenden kaynaklanıyor: Birincisi, statükoda değişim ihtimali, kazananları tehdit eden ve mevcut stratejik ortamın kaybedenlerine umut veren esas unsurdur. İkincisi, değişim trendleri kazananları ve kaybedenleri belirlerken bunu bir tarafı diğerine tercih ederek değil, ana parametreleri ve hatta güç oyununun kurallarını değiştirerek yapar. Dolayısıyla uyum sağlayabilme yetenekleri zemininde gelişen doğal seçilim, yeni ortamları ve yeni kazananları, yeni bir statükoyu ortaya çıkarır.Halihazırda istihbarat çalışmaları, bilgi çağının karşısında hem en iyi hem de en kötü zamanlarını yaşıyor. Daha açık bir ifadeyle, istihbarat dünyasının statükosu hem bir entelektüel disiplin hem de kamu fonksiyonu çerçevesinde, değişim rüzgarlarıyla karşı karşıya.İstihbaratın “Cesur Yeni Dünya’sı”Dijital çağın giderek daha baskın hale gelmesiyle, istihbarat dünyası da köklü bir değişim geçiriyor. Teknoloji ve giderek artan karşılıklı bağlantılılık hali, bu değişimin merkez üssünde yer almaya devam ediyor. Oyun ve kuralları büyük olasılıkla bir daha asla aynı olmayacak.Yeni döneme uyum sağlayabilmek için kavranması gereken ilk husus internetin, sosyal medyanın ve benzer platformların savaş alanlarından ham bilgi toplamadaki rolleri... Halihazırda her bir silahlı çatışmanın bir “internet cephesi”, bir de bilgi jeopolitiği boyutu, yani “infosferi” var. Söz konusu cepheler, aynı zamanda veri toplamak, bilgileri analiz etmek ve düşmanı manipüle etmek için de kullanılan birer istihbarat alanıdır.Akıllı telefonların ve sosyal medyanın savaş bölgelerine girmesi, biz analistler için açık-kaynaklı istihbarat (OSINT) toplamanın altın çağını da müjdeledi. Birkaç yıl önce, Ukrayna’nın doğusundaki Rus hibrit harekâtında yer alan askeri personel ve özel askeri şirketlere bağlı paramiliter unsurlar, sosyal medyada yaptıkları paylaşımlarla, istemeden de olsa coğrafi konumları, muharip görevlerinin nitelikleri ve silah sevkiyatının mahiyeti hakkında birçok ipucu sağladılar.Benzer şekilde Suriye Arap Silahlı Kuvvetleri personelinin sosyal medya paylaşımları, Esed güçlerinin harekâtları sırasında kullandıkları silahları, askeri birliklerinin durumlarını ve en önemli komutanlarını tespit ve teşhis etmemize uzun zamandır yardımcı olmayı sürdürüyor. Bu tür trendler artık dünyanın her köşesindeki hemen her çatışma için geçerlilik arz ediyor.Devletin enformasyon güvenliğini yeniden tanımlamak“Şeytan ayrıntıda gizlidir” denir. Modern açık-kaynaklı istihbarat çabalarının niteliklerini en isabetli şekilde anlatan ifade de bu olsa gerek...Çatışma alanında [1] terk edilmiş bir keskin nişancı tüfeği veya Suriye’de Baas rejiminin Rus destekli generallerinden [2] birine eşlik eden bir güvenlik personeli, çatışmaların izlenmesine ilişkin çok ciddi fikirler verebilir. Burada bahsettiğimiz şey varsayımlara dayalı senaryolar ya da fütüristik çalışmalar değil; bunlar, siz bu makaleyi okuduğunuz sırada, dünyadaki birçok düşünce kuruluşu (think-tank) ve özel istihbarat kuruluşunun gerçekleştirmekte olduğu sıradan faaliyetler.Asıl mesele ise silahlı kuvvetlerin, diplomatik ve istihbari teşkilatların akıntıya karşı yüzmeyi becerip beceremeyeceği noktasında kilitleniyor. Bu istikamette çaba gösterdikleri muhakkak. Örneğin son yıllarda Rusya Federasyonu Silahlı Kuvvetleri özçekimleri (selfie), sosyal medya kullanımını ve internete görsel malzemelerin yüklenmesini yasaklayan yeni emirler yayımladı. Ancak yüzleşmeleri gereken temel bir sorun var: Dünyanın dört bir yanındaki askeri güçler, sırlarını saklamak için büyük gayret gösterirken –ve bu arada da savaşırken– önlerinde büyüyen enformasyon dağlarını görmüyorlar. Özçekim yasakları gibi uygulamalar ve kurallar, elit birlikler ve bunların yüksek eğitimli, iyi disiplinli unsurlarında işe yarayabilir. Ama hibrit savaş konsepti, çok sayıda vekil gücü, özel askeri şirketleri ve paramiliter unsurları bünyesinde barındırıyor. Bu oluşumlara dijital bir disiplin dikte etmek kolay olmayacaktır. Hatta aynı kuralları konvansiyonel birliklerde harfiyen tatbik etmek dahi epey baş ağrıtacak bir mesele olacaktır.İkincisi, savaşan taraflardan yalnızca birine getirilen bir özçekim yasağı korunmaya kâfi gelmeyecektir. Örneğin Ukrayna’nın terörle mücadele operasyonlarında bu kurallar aynı şekilde tatbik edilmedikçe, ülkedeki gizli Rus harekâtı da sürekli ifşa edilme riskiyle karşı karşıya kalacaktır.Enformasyon teknolojileri sınırları yeniden tanımlarkenDahası, açık-kaynaklı istihbaratın sınırlarını henüz bilmiyoruz ve açıkçası icra ederken öğrenmeye devam ediyoruz. Örneğin, kümülatif olarak değerlendirildiğinde, sosyal medya ve dijital iletişim materyalleri açık-kaynaklı istihbarat analistlerine bir dönem hayal bile edemeyeceğimiz bilgilere erişme imkânı sağlayabilir. Örneğin Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi’nin (EDAM) Karabağ Savaşı ile ilgili son çalışmasında [3] meslektaşım Barış Kırdemir, Twitter ve Telegram gibi çeşitli kaynaklar arasında mekik dokuyarak, platformlar arası ortamlarda gerçekleşen Ermeni enformasyon operasyonlarını inceledi. Rapor çok büyük veri kümeleri kullanarak, Ermeni tarafının enformasyon kampanyası stratejisinin ve tekniklerinin haritasını bütünüyle çıkarmayı başardı. Özetle, tek bir tweet bir anlam ifade etmeyebilir. Ancak geniş veri setleri, kaynak çaprazlamaları ile birlikte değerlendirilir ise ortaya çok farklı sonuçların çıkması mümkün.Bu noktada, insansız hava sistemlerinin yayılmasındaki trendler ve bunların sosyal medya üzerindeki etkileri de dikkatle izlenmeli. Karabağ Savaşı sırasında ve Türkiye’nin PKK ve DEAŞ terörüyle mücadele bağlamında gerçekleştirdiği Suriye harekatları sırasında gözlemlendiği gibi, sosyal medyadan paylaşılan görüntülerin genellikle hâkim unsuru insansız hava araçlarından elde edilen görüntüler oldu.Açık-kaynaklı istihbarat alanındaki bir başka devrim niteliğindeki değişiklik ise ticari uydular aracılığıyla gelişen “görüntü istihbaratı” (imagery intelligence) alanında karşımıza çıktı. Bugün düşünce kuruluşları, özel istihbarat firmaları ve hatta gazetecilik sektörü, Golan tepeleri civarındaki İran kontrolündeki militanlar [4] ya da Kuzey Kore balistik füze tesisleri gibi çok hassas jeopolitik sorunları değerlendirirken uydu görüntülerinden yararlanmaktalar.Yelken açılacak ya da batıp kaybolunacak yeni bir okyanusOrtaya çıkmakta olan güç oyununun doğasını anlamak için, sahanın temel itici güçlerine ve en mühim aktörlere şöyle hızlıca bir bakmak gerekiyor. Çağdaş açık-kaynaklı istihbarat trendleri hükümetler tarafından değil, özel istihbarat şirketleri, düşünce kuruluşları ve araştırma kurumları tarafından yönlendiriliyor. Bunun iki anlamı var.Her şeyden önce, bilgi toplama ve analiz okyanusunda sadece yeni dalgalarla değil, aynı zamanda yeni sörfçülerle de karşılaşmak durumundayız. Bir ülkenin istihbarat topluluğunu ve strateji topluluğunu tanımlarken, artık onun kamu dışı bileşenlerini de hesaba katmak gerekiyor. Ve bu yolda gerilerde kalan aktörler de er ya da geç, “baruta karşı yay ve okla” savaşmak zorunda kalacak gibi görünüyor. Dahası, yeni bir oyuncu nesli oyuna yeni etkileşimler de getiriyor. Bazı ülkelerin istihbarat, dış politika ve güvenlik politikası kurumları, araştırma faaliyetlerinden bazılarını, çoktan, yeni ortaya çıkan açık-kaynaklı istihbarat sağlayıcılarına ve analistlerine ihale etmeye başladı.İkincisi ve meselenin esası, okyanusta artık yeni dalgalar var ve hatta yeni tabiat kurallarına tabiyiz. Bir saniyeliğine düşünün; bundan 30-40 yıl önce, Suriye’deki olası bir İran füze tesisi, NATO kuvvetlerinin burnunun dibine girmiş bir Rus karadan havaya füze (SAM) konfigürasyonu, bir balistik füzenin teknik özellikleri ve dizaynına ilişkin bilgiler ya da bir ülkenin ana muharebe tankı envanterinin durumu, kalın bir sis perdesinin arkasında idi. Sözü edilen sis perdesi de ancak “çok gizli” espiyonaj faaliyeti ile aralanabilirdi. Artık bu tarz istihbarat girdilerinin herhangi bir mahremiyeti kalmış durumda mı? Bu sorunun yanıtını, bir ticari uydu görüntüleme firmasının hizmetlerine abone olarak, birkaç yüz avro veya dolara satın alabileceğiniz askeri bir veri tabanı üyeliği ya da bir düşünce kuruluşunun Rus hava savunma sistemlerine ilişkin özel bir çalışmasını indirerek kendiniz verebilirsiniz.Sonuç olarak, gizliliğin niteliği değişebilir ve değişiyor. Edward Lucas Foreign Policy’de 2019’da yayımlanan makalesinde, [5] dijital çağın egemen olduğu dünyadaki istihbarat operasyonlarının iş, finans ve hatta sporun ayrılmaz bir parçası olması sonucu, istihbaratçılığın “daha az ezoterik” bir hale geldiğini savunuyordu. Lucas bu sözlerine şu çarpıcı tespiti de ekliyordu: “Aşırı tasnif ve aşırı gizlilik, ülkeleri düşmanlarından korumaz. Bu tür yöntemler olsa olsa bürokratları kovuşturmadan korur”.Elbette bu, istihbaratın büsbütün şeffaflaştığı ya da şeffaflaşacağı anlamına gelmiyor. Profesyonel insan istihbaratı (HUMINT) verileri, terör hücrelerinin izlenmesi, bir devletin istihbarat servisinin yabancı bir ülkede faaliyet gösteren ya da uykuda olan unsurları gibi kritik fonksiyonlar, yüksek gizliliğe tabi olmaya devam edecektir. Ulus devletlere dayalı mevcut dünya düzeninde köklü bir değişiklik yaşanmadıkça, açık-kaynaklı istihbarat oyuncuları bu alanlara hâkim olamayacaktır. Ve şimdilik böyle bir değişiklik de pek muhtemel değil.Bununla birlikte, gizliliğin başladığı sınırlar, işleri gizli tutabilmenin sınırlarıyla birlikte çoktan değişmeye başladı. Suriye Arap Hava Kuvvetleri kimyasal saldırılarından ve savaş suçlarından sıyrılamayacağı gibi, Wagner gibi şirketlerin NATO’nun güney kanadındaki varlığı ya da bir yolcu uçağının Ukrayna üzerinde bir Rus SAM sistemi tarafından düşürülmesi de artık gölgede kalamaz. İstihbarat topluluklarının yeni oyuncuları, bu faaliyetler hakkındaki bulguları hükümet yardımı olmadan tespit edebilir, değerlendirebilir ve yayabilir.Dijital çağ sırların sonu değil; sırların, teşekkül süreci hâlâ devam etmekte olan bir ortama dönüşmesidir. Açık-kaynaklı istihbarat artık yeni bir stratejik ortama ve onun infosferine uyum sağlama yetenekleriyle ilgilidir.[Dr. Can Kasapoğlu EDAM’da Güvenlik ve Savunma Araştırmaları Programı’nın direktörüdür]​​​​​​​Mütercim: Ömer Çolakoğlu[1] https://edam.org.tr/en/fifty-shades-of-russia-over-the-armenian-military-the-untold-story-of-a-sniper-rifle/[2] https://edam.org.tr/en/syrias-shogun-in-the-making-russian-backed-general-suheil-al-hassan-and-future-of-the-syrian-arab-armed-forces/[3] https://edam.org.tr/wp-content/uploads/2021/01/202101_CHREST-FINAL.pdf[4] https://www.frstrategie.org/en/publications/recherches-et-documents/irans-rising-strategic-foothold-syria-2018[5] https://foreignpolicy.com/2019/04/27/the-spycraft-revolution-espionage-technology/
Reklam
Dolar Ve Euro Düşüyor! 9 Şubat Dolar Kaç Lira Oldu?
Hafta başında altın fiyatlarındaki yükseliş sonrası vatandaşlar doları takip etmeye başladı. Geçen hafta 7.30 liradan 7.03’e kadar inen dolar, haftanın ilk iş gününde az da olsa yükselmişti. Dolar 9 Şubat Salı gününe ise düşüş evresinde başladı. Dövizdeki düşüşün temel sebebi olarak Merkez Bankası’nın uyguladığı sıkı para politikası gösteriliyor. İşte 9 Şubat Salı euro ve dolar fiyatlarındaki son durum…
Altın Kayıplarını Geri Alıyor! 9 Şubat Canlı Altın Fiyatları...
Geçtiğimiz hafta yaklaşık 20 lira değer kaybeden altın, kayıplarını geri kazanıyor. Altının ons fiyatının yükselmesiyle birlikte iç piyasada da artan altın fiyatları, yeni günde de yükselişini sürdürdü. Dünü 416 liradan kapatan gram altın, 9 Şubat saat 12.44 itibariyle 412 liradan satılmaya başlandı. İşte Kapalıçarşı canlı altın fiyatları…
Reklam