Afrodizyak Etkiye Sahip Olduğu ve Saç Dökülmesini Engellediği Öne Sürülen Korkunç Bir Kür: Yılan Şarabı
“Yılandan korkmam, yalandan korktuğum kadar” gibi atasözlerinin de imlediği üzere yılanlar, modern insanın en büyük korkularından birini oluşturuyor.
Hatta bir araştırmaya göre Amerika halkının neredeyse yarısının en büyük korkusu yılanlar.
Öyle ki bu meşhur sürüngen uçağa binmek ya da iğne vurulmak gibi yaygın korkuların toplamına dahi fark atmış.
Tamam, biliyoruz, yılanların korkutucu olduğu konusunda ikna olmanıza pek gerek yok.
Zaten bugün bahsedeceğimiz şey de onların verebileceği zararları değil, faydaları konuşmak.
Evet, yılanlar sağlığa yararlı olabilir mi?
Modern tıbbın böyle bir iddiası olduğunu söylemek ‘şimdilik’ güç, fakat geride bıraktığımız binlerce yıl boyunca insanlar pek çok tuhaf şeyin (idrar içmek, böcek yemek, hatta ceset yemek vs.) sağlığa faydalı olabileceğine inandı ve bundan hareketle çeşitli kürler hazırladılar. Bugün bu tekniklerin çoğu büyük ölçüde geride bırakılsa da, bazılarının raf ömrü diğerlerinden biraz daha uzun oldu: Yılan da o ömrü uzun olanlardan biriydi.
Alternatif Çin tıbbına göre yılanların faydası saymakla bitmiyordu.
Saç dökülmesini engelliyor, sırt ve eklem ağrılarının üstesinden geliyor, hatta iktidarı bile artırıyordu. Bu sebeple yılan çorbası, yılan şarabı ve genel olarak yılan odaklı mutfak Asya’da epey yaygın hale geldi.
Yılan şarabından bahsedelim. Zira bu tuhaf içki halen piyasada yer alıyor.
Hazırlanışı da basit: Canlı ya da ölü bir yılan pirinç şarabı dolu bir şişenin içine atılır ve ağzı kapatılır. Dilenirse çeşitli böcekler ya da daha ‘çeşni niyetine’ daha küçük yılanlarla da bu karışım desteklenir. Birkaç ay dinlendirildikten sonra yılan şarabı hazırdır!
Goosebumps bölümlerini andıran bu senaryonun tüylerinizi diken diken etmiş olması normal. İçkinin alternatif Çin tıbbının öngördüğü biçimde işe yarayıp yaramadığı ise tartışılır.
Taipei’deki bazı gece pazarlarında bu içkinin şişelenmiş biçimde satılarak turistik bir meta haline getirildiğini de belirtelim. Şarabın içine yerleştirilmiş kobralar, kertenkeleler ve böcekler işi daha da gotikleştiriyor şüphesiz. Amaç belli: Turistlerin ilgisini çekmek.
Ben turist kazığı yemek istemiyorum diyenler de şarabını evde kendi hazırlıyor.
Ama bunun da çok tehlikeli bir yanı var. O da yılanların kış uykusuna yatma becerisi. 2013 yılında acile yetiştirilen kadının yaşadığı da adeta bu tehlikeye yönelik bir kamu spotu gibi olmuş. Hazırladığı şarabı altındaki çeşmeden azar azar tüketen kadın, üzerine ilave yapmak için kapağı açtığında yılan tarafından saldırıya uğramış. Yani öldü sanılan o yılanlar derinde bir yerlerde yüzünüze atlamayı bekliyor olabilir.
Gerçi kime anlatıyoruz, bütün bunların ardından bu işlere girmeyi düşünen var mı?
Genel olarak farklı tatlara olan muhafazakar yaklaşımımız bu sefer kimseyi rahatsız etmeyecek gibi görünüyor.
Yorum Yazın