Trump'a Tepkiler Sürüyor: ABD'nin Paris İklim Anlaşması'ndan Çekilmesinin Yaratacağı 5 Etki
ABD Başkanı Donald Trump, seçim kampanyası döneminde verdiği taahhüdü hayata geçirerek, Paris İklim Anlaşması'ndan ülkesinin imzasını çekmeye karar verdi. Trump, kararının gerekçesini anlaşmanın ABD'nin 'dezavantajına olması ve diğer ülkelere ABD'ye karşı ekonomik avantaj sağlaması' olarak açıkladı.
Anlaşma, fosil yakıtların kullanımının kısıtlanması ve sera gazı emisyonlarının azaltılmasıyla, küresel sıcaklık artışının 1,5 ila 2 derecede kalması için ülkelerin çaba göstermesini öngörüyor. 2016 yılında imzalanan bu anlaşma, küresel ısınmayla dünya çapında mücadele edilmesi ve önlemler alınması için atılmış en önemli uluslararası adımlardan biri olarak gösteriliyor.
BBC Türkçe'de yer alan habere göre, ABD'nin Paris İklim Anlaşması'ndan imzasını çekmesi dünyanın geri kalanı için ne anlama geliyor? 5 başlık altında inceleyelim...
1. Bu karardan hem anlaşma hem de dünya zarar görecek
Trump'ın bu kararının, Paris Anlaşması'nda belirlenen küresel sıcaklık artışını 2 Santigrat derecenin altında tutma hedefinin yerine getirilmesini çok daha zorlaştıracağını söylemek mümkün.
ABD'nin dünya genelindeki karbon emisyonlarının yaklaşık yüzde 15'ini tek başına üretmesinin yanı sıra gelişmekte olan ülkelerin de artan sıcaklıklarla mücadele etme çabalarının en önemli mali ve teknolojik destekçileri arasında yer alıyor.
ABD'li çevre örgütü Sierra Club'tan Michael Brune: 'Tarihi bir hata'
Bir de işin moral liderlik açısı var. ABD bu kararla birlikte küresel ısınmayla mücadelenin moral liderliğini yapmaktan da vazgeçiyor ve bunun da diğer diplomatik çabalar üzerinde etkisi olması kaçınılmaz.
ABD'li çevre örgütü Sierra Club'tan Michael Brune, ABD'nin imzasını geri çekmesini 'Torunlarımızın bir gün hayretler içerisinde geri dönüp baktıklarında bir dünya liderinin gerçeklikten ve ahlaktan ne kadar uzaklaşmış olabileceğini görecekleri tarihi bir hata' olarak tanımladı.
2. ABD'nin sıkıntısı Çin'in fırsatı
Paris Anlaşması'nın imzalanmasına neden olan en önemli etken ABD ile Çin arasındaki diyalog olmuştu.
Dönemin Başkanı Obama ve Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, dünyanın en ufak ada devletlerinden Avrupa Birliği (AB) gibi örgütlerine kadar birçok ülkenin katılımıyla bir ortak zemin oluşturmayı başarmış ve bir 'ulvi amaçlar koalisyonu' kurmuştu.
Çin defalarca Paris anlaşması kapsamındaki taahhütlerini yerine getireceğini yineledi ve Cuma günü resmen açıklanması beklenen, AB ile karbon miktarının azaltılması için daha fazla işbirliğine gidilmesini öngören ortak bir açıklamaya imza attı.
Miguel Arias Cañete: 'Ancak AB ve Çin olarak ilerlemeye karar verdik.'
Avrupa Komisyonu'nun İklimden Sorumlu Üyesi Miguel Arias Cañete, 'Kimseyi geride bırakmak istemiyoruz. Ancak AB ve Çin olarak ilerlemeye karar verdik' dedi.
Kanada ve Meksika'nın da iklim değişikliğiyle mücadele için küresel ölçekte yürütülen mücadelenin Amerika kıtasındaki en önemli aktörleri olarak ortaya çıkması da beklenebilir.
3. İş dünyası için büyük hayal kırıklığı
ABD'nin Paris Anlaşması'nda kalmasını en yüksek sesle savunan kesimlerin başında ABD iş dünyası geliyor.
Google ve Apple gibi devlerin yanı sıra Mobil gibi önde gelen fosil yakıt üreticilerinin de aralarında bulunduğu yüzlerce şirketin yöneticisi, Başkan Trump'a Paris anlaşmasında kalmayı sürdürme çağrısı yapmıştı.
Exxon CEO'su Darren Woods: 'ABD anlaşmayla rekabet edebilecek konumda.'
4. Kömürün sahalara geri dönmesi çok zor
ABD'nin enerji arzında kömür kullanımını azaltması diğer gelişmiş ülkelere de öncülük etti. İngiltere, 2025 yılına kadar elektrik üretiminde kömür kullanımını kademeli olarak sonlandırmayı planlıyor.
ABD'de şu anda kömür sektöründe istihdam edilenlerin sayısı, güneş enerjisi üretiminde çalışanların ancak yarısına denk geliyor.
Her ne kadar gelişmiş ülkelerin ana enerji kaynağı olarak kömüre bağımlılıkları önümüzdeki yıllar boyunca devam edecek olsa da hava kalitesi üzerindeki olumsuz etkisi ve kamuoyunun hava kirliliğine yönelik ortaya koyduğu tepki nedeniyle kömürün rolünün de azalmaya devam edeceği düşünülüyor.
Yenilenebilir enerji alanında fiyatlar düşüşte
Yenilenebilir enerji alanında fiyatların düşüş eğiliminde olması da gelişmekte olan ülkeleri daha yeşil kaynaklara geçiş yapmaya teşvik ediyor.
Hindistan'da son dönemde yapılan ihalelerde, solar enerjinin fiyatı, kömürle çalışan santrallerde üretilen elektriğin ortalama fiyatının yüzde 18 altında kaldı.
5. ABD'nin emisyonları düşmeye devam edecek
Başkan Trump'ın anlaşmada çekilme kararı almasına karşın, ABD'nin karbon emisyonları düşmeye devam edecek. Bunun arkasında yatan neden de ABD'de elektrik üretiminin artık kömürden çok gazla yapılmaya başlanması.
Doğal gazın daha hızlı çıkartılmasını sağlayan hidrolik kırma teknolojisi sayesinde üretimde ciddi artışlar; fiyatlarda ise büyük düşüşler yaşandı.
Enerji üreticileri de esnek olması ve aynı şekilde hızlı büyüme trendinde olan yenilenebilir kaynaklara daha iyi entegre olmasından dolayı kömür yerine gazı tercih ediyor.
Yorum Yazın
adamın tavırları çok tanıdık...
nixon bugun nasil aniliyorsa muhtemelen yakin gelecekdede trump oyle anilacak. gecmisteki geri kafaliligin, kotu olan herseyin sembolu olacak.
Ulan her sene ABD'DE onlarca kasırga/ doğal afet meydana geliyor adamlar hâlâ akıllanmadı, Allahtan daha ne tür bir bela istiyorsunuz alamıyorum ki.