onedio
Görüş Bildir
article/comments
article/share
Haberler
Şatolar, Zincirler, Hayaletler! Gotik Edebiyat Sevenlere 15 Tedirgin Kitap Önerisi

Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!

category/test-white Test
category/gundem-white Gündem
category/magazin-white Magazin
category/video-white Video

Şatolar, Zincirler, Hayaletler! Gotik Edebiyat Sevenlere 15 Tedirgin Kitap Önerisi

claude cahun
27.08.2021 - 11:06

Korku, gizem ve fantastik unsurları barındıran, bazen tekinsizlik bazen de ürperti hissi uyandıran kitaplar mı okumak istiyorsunuz? Hayaletler, ucubeler ve vampirlerle karanlık bir şatonun koridorlarında deliliğin sınırlarını zorlamaya hazırsınız o hâlde! Gotik edebiyat tutkunları için birbirinden tedirgin 15 kitabı derledik;

Not: Kitaplara ait tanıtım yazılarında tanıtım bültenlerinden faydalanılmıştır.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

1. Frankenstein - Mary Shelley

1. Frankenstein - Mary Shelley

Doğanın ve yaşamın sırrına vakıf olduğunu düşünen genç bilim adamı Victor Frankenstein ceset parçalarından bir canavar yaratır. Victor’un denetiminden çıkan canavar sevgisizlikten ve kimsesizlikten yakınacak kadar “insanlaşır” ve yaratıcısından ona bir eş yaratmasını ister.

Victor’un bu noktadaki tercihi kendi yarattığı canavarla yüzleşmekten kaçınan bütün bir insanlığın trajedisine dönüşecektir. Sinemadan tiyatroya, popüler diziden karikatüre birçok modern sanat dalında bir arketip haline gelen Frankenstein 1818 tarihli ilk basımıyla Türkçede.

2. Otranto Şatosu - Horace Walpole

2. Otranto Şatosu - Horace Walpole

“Gotik” terimini edebiyat alanında ilk kullanan kişi olarak bilinen Horace Walpole bir mektubunda şöyle der: “Uyandığımda o düşten anımsadığım tek şey, kendimi bir Ortaçağ şatosunda görmemdi (benim gibi kafası gotik hikâyelerle dolu biri için bu mekân çok doğal sayılır); hayli yüksek bir merdivenin en tepesinde, tırabzanın üzerinde son derece büyük bir zırhlı el gördüm. O akşam oturdum ve ne söyleyeceğimi, ne anlatacağımı bilmeden yazmaya koyuldum (üstelik politikadan başka bir şey düşünebildiğim için de çok seviniyordum); kısacası kendimi öylesine kaptırdım ki, kitabı iki aydan kısa sürede bitirdim.”

İşte bu rüyanın etkisiyle, gökten düşen miğferler, gizli koridorlar, mahzenler, hayaletler, gizemli şövalyeler ve gaipten gelen seslerle bezeli Otranto Şatosu 1764 yılında okurla buluşur. Anlatı boyunca, Manfred ile ailesinin evlilik ve ölüm temalarının etkisiyle şekillenen yaşamları, büyük bir kimlik karmaşasının da odak noktası olur. Böylece gizemin ve tekinsizliğin gölgesinde bir kovalamaca başlar.

3. Usher Evi’nin Çöküşü - Edgar Allan Poe

3. Usher Evi’nin Çöküşü - Edgar Allan Poe

Yazdıklarıyla korku edebiyatında çığır açan Edgar Allan Poe’nun çarpıcı öykülerinden oluşan Usher Evi’nin Çöküşü, okurları aşk ve ölümle örülü unutulmaz bir yolculuğa davet ediyor. “Eleanor”dan “Usher Evi’nin Çöküşü”ne, “Bay Valdemar Vakasındaki Gerçekler”den “Aksak Kurbağa”ya, bu öykülerde ölüler konuşuyor, soytarılar dehşet saçıyor, kasvetli konaklarda hayat ve ölüm birbirine karışıyor. Poe, kalemiyle gerçekliği eğip bükerken evrendeki uçsuz bucaksız karanlığın altını ustaca çiziyor.

4. Biz Hep Şatoda Yaşadık – Shirley Jackson

4. Biz Hep Şatoda Yaşadık – Shirley Jackson

Dünyadan gizlenerek yaşayan iki kız kardeş ve gölgesini geçmişten bugüne, onların üzerine düşüren gizemli bir olay... Usta yazar Shirley Jackson, bu kısa ve mücevher misali pırıl pırıl romanda ters köşelerle örülü bir öykü anlatıyor, okura tuzaklar ve yanılsamalarla dolu bir zemin sunuyor. Biz Hep Şatoda Yaşadık, inişleri ve çıkışları, anlatımdaki mahir sıçrayışlarıyla Shirley Jackson’ın dehasını ortaya koyuyor; üstelik karşılaşacağınız en tuhaf ve cazip roman kahramanlarından biriyle, Merricat ile tanışmanızı sağlıyor. Merricat, onu mahvedecek hakikatlerin karşısında hayallerinin sayesinde dimdik duruyor, ne ki bazı hayaller, kabuslarla koyun koyuna uyuyor.

Bugün Stephen King’den Neil Gaiman’a değin pek çok çağdaş yazarın ilham kaynakları arasında andığı Shirley Jackson, Amerikan Gotiği’nin klasiklerinden sayılan Biz Hep Şatoda Yaşadık ile anlatıcı olarak ustalığını gözler önüne seriyor ve kız kardeşliğe dair unutulmayacak bir metne imza atıyor. Doğada hiçbir şey yoktan var olmuyor ve sarayların enkaza, hayallerin hezeyana dönmesi için bir an yetiyor; geriye kala kala biraz toz, belki biraz da kül kalıyor. En ölümcül zehirler, tıpkı en kuvvetli tılsımlar gibi insan yüreğinde büyüyor ve hiçbir yer, ama hiçbir yer insanın evi gibi olmuyor.

5. Gulyabani - Hüseyin Rahmi Gürpınar

5. Gulyabani - Hüseyin Rahmi Gürpınar

Muhsine geçimini sağlamak üzere şehrin epey dışındaki bir köşke hizmetçi olarak gider. Bu “netameli” köşkün sakinleri arasında çalışanları ve delirdiği söylenen zengin hanımının yanı sıra türlü çeşit periler, yaratıklar, bir de gulyabani vardır. Muhsine, sonunda öldürülmek, delirmek, iyi saatte olsunlara karışmak ihtimalleri olmasına rağmen merakını susturamaz ve kapalı kapıların ardına geçer. Hüseyin Rahmi cin, peri, cadı gibi doğaüstü varlıkları konu edinerek masalın romana, romanın masala dönüştüğü bir teknikle halkın batıl inançlarını ele alır. Ve bizi bütün bu tuhaf yaratıkların, garip mahlûkatın ötesinde yaptıklarıyla daha şaşılası, daha acayip bir varlıkla tanıştırır: İnsanla. Baştan sona heyecanla okunan Gulyabani, o devir İstanbul halkını bütün özellikleriyle yansıttığı gibi bilmeceleri, tekerlemeleri, mahalli kelimeleriyle de Türkçenin en güzel örneklerini barındırır.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

6. Karanlığın Hayaleti - Howard Phillips Lovecraft

6. Karanlığın Hayaleti - Howard Phillips Lovecraft

Howard Phillips Lovecraft (1890 – 1937), korku edebiyatının tamamen dönüştüren bir dehadır. Yaşamı da eserleri gibi tuhaf olan Lovecraft, geçmişten özümsediği korku edebiyatı tekniklerini bambaşka bir düzeye ulaştırmıştır. Başlı başına bir korku evreni yarattığını söylemek abartılı olmayacaktır.

Bu kitapta Lovecraft’ın en karakteristik birkaç öyküsünü bir arada bulacaksınız.

7. Dracula - Bram Stoker

7. Dracula - Bram Stoker

Hava karardığı zaman yolcular arasında bir heyecan dalgasının dolaştığını hissettim, birbirlerinin peşi sıra hepsi sürücüye daha hızlı gitmesi için ısrar ediyor gibiydiler. Uzun kamçısıyla atları acımasızca kırbaçladı, hoyrat hoyrat bağırıp atları hızlandırmaya çalıştı... 

Dracula’nın geldiği dünyanın bir bakıma belirsiz oluşu, iki dünya arasındaki sıkışmışlığı, aydınlanma Avrupası için “dış” bir coğrafyayı temsil etmesi, aklın denetim sınırları dışında kalması, tekinsiz olanın uyanması kuralına uymaktadır. Denetlenemez olan, dünyanın bildik bilimsel-akli araçlarıyla geri çevrilemez olan şey “ülkeye sızmıştır.” Bir ölümsüz olarak Dracula, romanda iki oluş/durum arasında, tanımlanamayan bir yerdedir: Teritorium incognito. Böyle iki oluş arasında kalmış, varlığı belirsiz biri olduğu için de ne bir gölgeye sahiptir ne de aynada bir yansımaya...

8. Uğultulu Tepeler - Emily Brontë

8. Uğultulu Tepeler - Emily Brontë

19. yüzyıl İngiliz edebiyatının önemli kadın yazarlarından biri olan Emily Brontë'nin ilk ve tek romanı Uğultulu Tepeler, kırık olduğu kadar marazi de olan bir aşk hikâyesi etrafında gezinerek kadın ve erkek, insan ve doğa, aşk ve ölüm, sadakat ve ihanet, hakikat ve yalan gibi ikilikleri kendine özgü bir dille işliyor. Gotik roman türünün başarılı örneklerinden olan Uğultulu Tepeler, karanlık ve puslu evleri, içinde türlü arzuların, tutkuların ve düşüncelerin boyattığı odaları, ter içinde uyanılan kâbusları anlatırken, gerçekçiliği elden bırakmayan bir strateji izliyor. Bu dünyada her şey olanca karmaşıklığına rağmen son derece yalındır. İstekler çözülür, arzular geri çekilir, geriye uğultusuyla yabani bir doğa, sızılı bir yalnızlık ve aşktan taviz veren bir ruh hali kalır: Hem bu ne biçim aşk böyle, sonsuz aşkın bir kar fırtınasına bile dayanamadı! Yaz günleri, ay gökyüzünde parladığı sürece, biz de yataklarımızda rahatça uyuduk; ama kışın ilk fırtınasıyla hemen başını sokacak bir yer arıyorsun. Emily Brontë, kar fırtınasına dayanamayan güneşli aşklardansa soğukları, rüzgârları göze alan bir aşk anlayışından yana atıyor zarını, acıyı ve yalnızlığı göze almak pahasına...

9. Dorian Gray'in Portresi - Oscar Wilde

9. Dorian Gray'in Portresi - Oscar Wilde

Dorian Gray son derece yakışıklı genç bir adamdır. Arkadaşı ressam Basil Hallward, genç adamın güzelliğinden öylesine etkilenir ki bir portresini yapar. Ressamın evinde hedonist Lord Henry’ yle tanışan Dorian, bu yeni dostunun gençlik ve haz üzerine düşüncelerinden çok etkilenir; hayattaki en önemli şeyin güzellik olduğuna inanan genç adam, portresini kıskanmaya başlayınca, kendisinin yerine onun yaşlanmasını diler.

Oscar Wilde’ın tek romanı Dorian Gray’in Portresi 1891’de yayımlandığında, Victoria döneminin ikiyüzlü ahlak anlayışının kurbanı olarak eleştirmenlerin ağır eleştirilerine uğradı. Wilde ise ısrarla, sanatın özünde ahlakdışının olduğunu vurguladı ve herkesin Dorian Gray’de kendi günahını göreceğini tekrarladı.

10. Şeytanın İksirleri - E.T.A. Hoffmann

10. Şeytanın İksirleri - E.T.A. Hoffmann

Bir keşiş, acımasızca işlenen cinayetler, lanetli aile bağları: Şeytanın İksirleri, bilinçaltının tehlikeli arzularından kaynaklanan dehşeti, XIX. yüzyıl edebiyat geleneğinin “kötücül ikiz” motifiyle harmanlayan bir başyapıt. Romantik Alman edebiyatının çok yönlü sanatçı kimliğiyle öne çıkan ismi E.T.A. Hoffmann’ın bu ilk romanı, karanlık güçler tarafından suç batağına sürüklenen Keşiş Medardus’un kurmaca yaşamöyküsünü aktarır. Keşiş Medardus’un ölümcül günahlarıyla dolaştığı manastırlar, işkence ve ölümün kol gezdiği zindanlar, insan ruhunun karanlık dehlizlerini temsil ederken biz de tutku, ölüm, haz, delilik ve lanetin girdabına yakalanırız. Bugün Alman edebiyatının en ünlü korku klasiği olarak edebiyat tarihinde yerini alan Şeytanın İksirleri, insanı kendi gölgesiyle karanlık yüzlü kendi ötekisiyle yüzleştiren büyük bir roman, kesintisiz her an delilikle baş başa bırakan bir yapıt, tekinsize bir giriş.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

11. Vathek - William Beckford

11. Vathek - William Beckford

Korku edebiyatının en başarılı ilk örneklerinden birine hayat veren William Beckford, Vathek’le aynı zamanda roman sanatının da en hakiki Cehennem’ini yaratmıştır.

Abbasi soyunun dokuzuncu halifesi Vathek, yıldızların sırrını çözmek için Babil kulesinin bir benzerini inşa ettirir. Bu kulede Vathek, bilinmeyen bir ülkeden gelecek bir adam aracılığıyla bir dizi mucizenin gerçekleşeceğini öğrenir. Bu arada gizemli kılıçlarla hükümdarlığın başkentine gelen bir yabancı da, şehre merak salar. Kılıçların üzerindeki harflerin esrarını çözmek isteyen Vathek, bu yabancının istek ve emirlerinin esiri olur. Yabancı Vathek’e, inancını değiştirmesi karşılığında Yeraltı Ateşi Sarayı’nın hazinelerini vaat eder.

Bu vaat karşısında her türlü emre uymaya hazır olan açgözlü halifenin bilmediği bir şey vardır: Yeraltı Ateşi Sarayı korkunç bir Cehennem’dir.

12. Canvermezler Tekkesi - Selim Nüzhet Gerçek

12. Canvermezler Tekkesi - Selim Nüzhet Gerçek

'Evvela benim deli olmadığıma emin olmalısınız. Akıl sağlığım tamamen yerindedir. Hiçbir hastalığım yok ama ihtiyarım. Ah gücünü tüketmenin en üstünde olan bir ihtiyar, bütün ihtiyarların ihtiyarlığından daha fazla ihtiyar... Kaç yaşındayım? Seksen? Yüz? Yüz yirmi yaşında mıyım? Bunun aslını bilmiyorum. Bu husustaki hissimi aydınlatmaya yarayabilecek hiçbir şey yok. Ne yazılı bir vesika, ne hatıra, ne şahit! Çünkü ancak birkaç günden beri ihtiyarım.'

Selim Nüzhet Gerçek'in Claude Farrère'in La Maison Des Hommes Vivants eserinden uyarladığı bu eser, edebiyatımızın nereyse hiç anılmayan kayıp bir eseri. İleri gazetesinde tefrika edildikten sonra 1922 senesinde basılan Canvermezler Tekkesi, edebiyatımızda korku türünde yeni bir keşif. Bu eserin basımına değin bu olağandışılıkta ve bu kadar net biçimde gotik unsurlar içeren bir Türkçe roman olmamıştı.

13. Dr. Jekyll ve Bay Hyde'ın Tuhaf Hikâyesi - Robert Louis Stevenson

13. Dr. Jekyll ve Bay Hyde'ın Tuhaf Hikâyesi -  Robert Louis Stevenson

Dr. Jekyll ve Bay Hyde’ın Tuhaf Hikâyesi, insanın kötülükle olan yakın ilişkisini alegorik bir dille anlatıyor. 

Stevenson’ın çığlıklar içinde uyandığı bir kâbustan yola çıkarak yazmaya başladığı ve kısa sürede tamamladığı Dr. Jekyll ve Bay Hyde’ın Tuhaf Hikâyesi, saygın bir doktorun, Londra’nın tekinsiz sokaklarında kol gezen bir caniyle olan gizemli ilişkisini anlatır. Psikanalitik devrimin arifesinde, sınıf çatışması, suçluların yaşamı, insanın içindeki kötülüklerden kurtulabilmek için göze alabilecekleri ve toplumdan gizlenen hayatlar gibi güncel konular etrafında kaleme alınmış bu hikâye, yayımlandığı devrin ötesine uzanmayı başarmış, korku edebiyatının en akılda kalıcı kişiliklerinden birini ölümsüzleştirmiştir.

14. Rebecca - Daphne Du Maurier

14. Rebecca - Daphne Du Maurier

Gotik edebiyatın hak ettiği takdiri zaman içinde gören yazarlarından Daphne du Maurier’nin Rebecca’sı örnek bir tekinsiz mekân anlatısı. Sahne sanatlarıyla, yazarlıkla ilgilenen bir ailenin kızı olan ve derinlikli, sonunu açık etmeyen tekniğiyle pek çok eseri beyaz perdeye uyarlanan du Maurier iki dünya arasına sıkışmış, sırları ve tutkularıyla kendilerine çıkış yolu arayan karakterleriyle okura son sayfaya kadar şüphe, şaşkınlık vaat eden yazarlardan. Alfred Hitchcock’un aynı isimle sinemaya uyarladığı Rebecca ise unutulmaz bir başyapıt.

Adı anılmayan ikinci eş, sevdiği adamın peşinden gider ve cennet bahçesi gibi görünen Manderley Malikânesi’ne gelir. Ancak burası, kısa sürede hayatını esir alan bir heyulaya dönüşür. Bu evlilikteki sorunları çözmek zordur ama asıl dert, ölümüne rağmen bütün mekâna izlerini bırakan ve hayatlarına musallat olan ilk eş Rebecca’nın hatırasından kurtulmaktır.

Daphne du Maurier’den Rebecca, bazı evlerin karanlık koridorlarında gizli gizli gezinen, evlilik kurumunun saklı öznesini ortaya çıkaran o roman. 

Rebecca, 1938 Ulusal Kitap En İyi Kurgu Ödülü'ne layık görüldü.

15. Vampir - John William Polidori

15. Vampir - John William Polidori

Modern vampir mitinin öncülerinden ve gotik korku edebiyatının klasik yazarlarından kabul edilen John William Polidori, Lord Byron’ın özel doktoru ve arkadaşıydı. Lord Byron, Percy Shelley ve eşi, Frankenstein’ın yazarı Mary Shelley’yle beraber korku hikâyeleri okudukları gecelerde doğan ve 1819’da yayımlanan bu öykü, Bram Stoker’dan Anne Rice’a, Alan Ball’dan Francis Ford Coppola’ya kadar birçok sanatçıyı etkiledi. Eser, satış kaygıları nedeniyle Lord Byron’ın ismiyle yayımlandı. John William Polidori hem eserini kendi ismiyle yayımlatamamanın bunalımı hem de kumar borçlarının yarattığı baskılar nedeniyle yirmi beş yaşında intihar etti. Ancak Vampir ve Polidori’nin yarattığı Lord Ruthven karakteri iki yüz yıldır okurların hayal güçlerine ve kâbuslarına musallat olmaya devam ediyor.

Varlıklı bir ailenin çocuğu olan İngiliz centilmen Aubrey, yüksek sosyetenin içine yeni giren gizemli Lord Ruthven’in etkisine girer. Lord Ruthven’in bilinmeyen geçmişi, tuhaf davranışları Aubrey’nin merakını cezbetmektedir. Ancak genç adam, kısa sürede yeni arkadaşının şatafatlı görünümünün altında kötücül birinin gizli olduğunu keşfedecektir. İkilinin Avrupa gezileri sırasında Lord Ruthven onlara saldıran bir grup haydut tarafından yaralanır. Son nefesini vermeden önce Aubrey’den ölümünü ve işlediği suçları toplam bir yıl bir gün kadar gizli tutmasını rica eder. Ancak Lord Ruthven ölümünden bir yıl sonra Londra’da tekrar göründüğünde ve Aubrey’nin kız kardeşine kur yapmaya başladığında adamın korkunç sırrı da ortaya çıkar.

Bu içerikler de ilginizi çekebilir;

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
Reklam
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
15
4
1
1
1
0
0
Yorumlar Aşağıda
Reklam
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın