Görüş Bildir
Haberler
Fransız Sinemacıların Kendilerine Has Tarzlarını Yansıttıkları En İyi Sinema Filmleri

Fransız Sinemacıların Kendilerine Has Tarzlarını Yansıttıkları En İyi Sinema Filmleri

R.G.
25.01.2021 - 14:38 Son Güncelleme: 25.01.2021 - 14:44

“Yok mu şöyle Fransız sinemasına daha da ısınmamı sağlayacak birkaç güzel film?” dediğinizi duyar gibiyiz. O halde müjde! Tam size göre bir film listesi hazırladık. İşte kimi birçok ödül almış, kimi de ödül almasa bile izleyici tarafından tam not almış Fransız filmleri! O zaman size şimdiden iyi seyirler diliyoruz.

İçeriğin Devamı Aşağıda

Leon, Sevginin Gücü (1994)

Leon, Sevginin Gücü (1994)

Leon, küçük ve masum bir kız çocuğu ile bir katilin öyküsünü işliyor. İkisinin de birbirlerinden başka kaybedecek bir şeyleri olmadığını film boyunca görüyoruz. Adam durmadan birilerini öldürüyor, 12 yaşındaki Mathilda ise üvey ailesinin yanındaki mutsuz hayatından kaçmanın türlü yollarını arıyor. Mathilda durmaksızın kaçmak istese de küçük erkek kardeşini düşününce her seferinde vazgeçiyor. Bir gün, Mathilda alışveriş yaparken, ailesinin tamamı öldürülüyor ve küçük kız ne yapacağını bilemeyerek Leon’un evine saklanıyor.

Amelie (2001)

Amelie (2001)

Fransız sinemasına değinip de Amelie filmini es geçeceğimizi düşünmediniz herhalde, değil mi? Audrey Tautou’nun asıl çıkışını yakaladığı bu filmde; Amelie Poulain adlı sevimli bir kadının gündelik hayatını izliyoruz. Amelie’nin bir kalp rahatsızlığı vardır ve bu nedenle çocukluğunu herkesten uzakta geçirmiştir. Ona bu hastalığın teşhisini babası koymuştur.

Doktor olan babası, despot biridir ve Amelie ile asla temas kurmaz. Sadece onu tedavi ettiği esnada temas kurar. Amelie de heyecanlanır ve kalp atış hızı bir anda artmaya başlar. Bu da yanlış teşhis koyulmasına neden olur. Amelie büyür ve bir yerde garsonluk yapmaya başlar. Bir gün garip bir durum gerçekleşir ve Amelie, banyo fayansının arkasındaki kısımda bir kutu görür. Bu kutunun kimin olduğunu merak eden genç kadın, kutunun sahibini aramaya başlar. Her şey tam olarak buradan itibaren başlar.

Le Scaphandre et le Papillon, Kelebek ve Dalgıç (2007)

Le Scaphandre et le Papillon, Kelebek ve Dalgıç (2007)

Jean-Dominique Bauby, henüz 43 yaşındadır ve 3 haftalık bir koma sonrasında yeniden gözlerini açmıştır. Bu istisnai uyanma hali, doktorları fazlasıyla şaşırtır. Çünkü Jean-Dominique Bauby, fiziksel manada herhangi bir eylemi gerçekleştiremez fakat beyninde hiçbir sorun yoktur. Tam bu kısım itibarıyla Bauby’nin iç sesi ile filmi izlemeye devam ediyoruz.

Kahraman bakış açısının en iyi şekilde yansıtıldığını görüyoruz. Bu adamın kontrolünde olan tek şey göz kapağıdır. Göz hareketleri ile insanlarla anlaşmaya başlar. Fransız magazin dergisi olan Elle’de editör ve aynı zamanda yazar olan Jean-Dominique Bauby’nin gerçek yaşamının konu edildiği otobiyografik romanın sinemaya uyarlandığı bu filmi biz gerçekten çok beğendik.

Rust and Bone, Pas ve Kemik (2012)

Rust and Bone, Pas ve Kemik (2012)

Stephanie, katil balina eğitmenliği yapan genç bir kadındır. Ali ise 5 yaşındaki oğlunu kötü bir şekilde kaybettikten sonra yapayalnız kalmış bir adamdır. Bir gün bir eğlence mekanında kavga çıkar ve bu ikilinin yolları kesişir. Ali’ye göre ulaşılmaz görünen güzel Stephanie, bir gün akvaryum kazası sonucunda bacaklarını kaybederek kötürüm kalır. Ali ise Stephanie’nin her zaman yanında olacağına yürekten bir söz verir. Filmde Marion Cotillard ve Matthis Schoenaerts’ın performansını dudak ısırarak izleyeceğinize eminiz.

Le jour se léve, Son Ümit (1939)

Le jour se léve, Son Ümit (1939)

Sıradaki filmimiz, eski Fransız sinemasını denemek isteyenler için geliyor. François, bir dökümhanede işçi olarak çalışır. Bir gün plan yapar ve Valentin adlı yaşlı bir adamı öldürür. Polisten köşe bucak kaçmaya başlayan François, korku dolu günler geçirir. Aklı onu geçmişe götürür ve kendisini şu an içinde yer aldığı duruma getiren olayları birer birer kafasında canlandırmaya başlar. Françoise adlı bir kadına tutulan François, zamanla aşk acısının içine saplanıp kalır.

İçeriğin Devamı Aşağıda

L’appartement, Apartman (1996)

L’appartement, Apartman (1996)

Vincent Cassell ve Monica Belluci’nin harika bir performans sergilediği L’appartement filmi, “Bu filmi gerçekten hala izlemedin mi?” türünde bir film diyebiliriz. Max Meyer Paris’te yaşamını sürdürüyor. Bir gün tamamen tesadüf eseri olarak seneler önce aşık olduğu Lisa’ya rastlıyor. Max, Lisa’yı saplantı haline getirerek yaşadığı yeri öğrenebilmek adına genç kadını takip ediyor. Sürükleyici bir Fransız filmi izlemek isteyen herkese L’appartement’i öneriyoruz!

La vie rêvée des anges, Meleklerin Düş Yaşamı (1998)

La vie rêvée des anges, Meleklerin Düş Yaşamı (1998)

Isabelle ve Marie, yaşadıkları yerde sorunsuz bir şekilde hayatlarına devam edebilmek için birbirine destek olan iki güzel kadındır. Birbirleri ile çalıştıkları yerde tanışırlar. Zaman geçtikçe sıkı bir dostluk bağı kurarlar. Şehirde yaşadıkları zorluklara rağmen dostlukları daha da kuvvetlenir. Kadın dayanışmasının en iyi biçimde anlatıldığı filmlerden biri olan La vie rêvée des anges filmine bir şans vermelisiniz.

La fille sur le pont, Köprüdeki Kız (1999)

La fille sur le pont, Köprüdeki Kız (1999)

Paris’te gece vakti genç bir kız, nehir kenarında ağlayarak duruyor. Bu kız, Gabor adlı bir adamın dikkatini çekiyor. Bıçaklarla gösteri yapan Gabor, yapacağı yeni çılgın gösteri için durmaksızın hedef arar. Karşısına köprüdeki kız yani Adele çıkınca da bu fırsatı değerlendirmek ister. Adele, bu teklifi kabul ederek değişik bir maceraya atılır.

Les Amants Réguliers, Sıradan Aşıklar (2005)

Les Amants Réguliers, Sıradan Aşıklar (2005)

Film, Paris’in 1968’inde geçiyor. François Dervieux adlı bir adam, ordu hizmeti yapmak istemez. Bu görevden sürekli olarak kaçar. Asıl mesleğinin şairlik olması için çabalar. Film süresince François’nın dostlarıyla beraber şiirle, politik olaylarla ve sanatla alakalı konuşmalarını izliyoruz. 1968 dönemini tarafsız bir bakış açısıyla anlatan bu filme hayranlık duyacağınıza eminiz.

La science des rêves, Rüya Bilmecesi (2006)

La science des rêves, Rüya Bilmecesi (2006)

Gondry, Stephane adlı birini tamamen rüyalarından yola çıkarak ortaya çıkarır. Stephane, çocuk olduğu senelerden beri gerçekle rüyayı ayırt edemez. 20’li yaşlarda bir birey olduğu halde halen çocuk gibi hareketler sergiler. Stephane’ın gerçekler ve hayallerle boğuştuğu evreni kusursuz bir şekilde anlatan film, farklı bir dünyaya kapı açmanızı sağlıyor.

İçeriğin Devamı Aşağıda

La Jalousie, Kıskançlık (2013)

La Jalousie, Kıskançlık (2013)

Louis, eşini ve çocuğunu ani bir şekilde terk eder. Bu terk etme halinin asıl sebebi ise Claudia adında bir kadındır. Film, siyah beyaz olmasıyla dikkat çekiyor. Bu, oyuncuların performanslarını daha iyi bir yere taşımış. Gerçek hayatta yaşanan ilişki sorunlarına farklı bir bakış açısıyla dikkat çeken La Jalousie, mutlaka izlenmeli!

Jeune et Jolie, Genç ve Güzel (2013)

Jeune et Jolie, Genç ve Güzel (2013)

Genç bir kız olan Isabelle, bir gün maaile tatil yapmak için güzel bir yere seyahat eder. Gittiği yerde Felix adlı biriyle tanışır ve ilk cinsel deneyimini bu kişiyle yaşamaya karar verir. Bu olay sonrasında Felix, Isabelle’e sırt döner ve genç kız neye uğradığını şaşırır. Seks işçisi olmaya karar vererek hayatını bambaşka bir yöne götürmeye başlar. Yaşlı erkeklerle para karşılığı beraber olan Isabelle, zamanla ciddi psikolojik sorunlar yaşamaya başlar. Olaylar karmakarışık bir hal alır.

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
13
6
3
1
1
0
0
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın
Mustafa Karakoç

Fransız sineması > tüm Avrupa sinemasından...