Görüş Bildir
Haberler
Eda Bozköylü Yazio: Hayat Başımıza Nasıl Gelir?

etiket Eda Bozköylü Yazio: Hayat Başımıza Nasıl Gelir?

Onedio Arena
26.06.2022 - 02:18

En önemli hayatta kalma fonksiyonlarımızdan biri kendimize güvenli bir alan oluşturmak

İçeriğin Devamı Aşağıda

Güveli alanın en önemli göstergeleriyse rutinler ve belirli olan her şey.

Hep aynı arkadaşlarımızla görüşmek, aynı yere yemeğe gidip garsonun “aynısından mı?” demesi, aynı masada oturup her zamanki kahvenizden içmek, hatta belki çalışma arkadaşınızla aynı tartışmayı yapıp tam olarak aynı sözcüklerle sinirlenmek, eve gittiğinizde eşinizle ve çocuklarınızla aynı minvalde sohbetler… Akşam yatağınıza yattığınızda ya da bir anlığına geri çekilip hayatınıza baksanız bir huzur duyarsınız belki de… Her şey ne kadar net, ne kadar size ait ve “kontrol altında”dır. Şükürler olsun :) Huzur bu değilse nedir ki?

Bu güven duygusu bizim en temel yaşam ihtiyacımız. İçgüdüsel olarak kendimize bir güvenli alan oluştururuz. Beynimizin ilkel beyin kısmı olarak da bilinen alt beyin bölümü bundan sorumlu. Bu güvenli alanı adım adım oluştururuz. “Küçük bir konuda bir deneme yaptıysan ve idare eder bile olsa bir sonuç aldıysan onu tekrar et. Yeni bir yöntem sakın deneme, Allah korusun ya başarısız olursan? Ya belirsiz bir sürecin içine girersen?… Yoo, böyle bir riski alamazsın. Hazır işleyen yöntemi tekrar etmeye devam et.” Başarısızlık ve belirsizlik insanoğlunun en büyük iki korkusu. Hayattaki bütün stratejilerimizi bu ikisinden kaçmak için oluşturuyoruz. Bütün o konfor alanı, rutinler hepsi de mümkün olan maksimum şeyi belirli kılmak ve alınan sonucu garantilemek için var.

Aklınıza şöyle bir soru gelebilir, konfor alanı ve güvende olmak madem bu kadar temel bir ihtiyaç neden bu aşırı güvenli ve tamamen belirli hayatlarımızın içinde mutsuzuz? Haklı bir soru. Yanıtıysa beynimizin geri kalan üçte ikisinde gizli.

Çevremizde ya da kendimizde görmüşüzdür ya da belki de bir filmde denk gelmişizdir; bir gün bütün bu kontrol ve belirlilik bizi çileden çıkarır. Büyük bir patlama yaşarız. “Yeter! Artık her şeyi kontrol etmekten, aynı hayatı yaşamaktan bıktım.” İçimizde artık “idare edemeyecek” olan parçamız uyanmıştır.

Hangi parçamızdır bu?

Hangi parçamızdır bu?

Acaba bastırdığımız üst beyin ihtiyaçları olabilir mi? Alt beyinin tersine üst beyin yenilik ve değişim sever. Farklı yollar denemeyi, diğerleriyle iş birliğini, problemleri çözmeyi, yaratıcı olmayı, öğrenmeyi sever. Üst beyin bizi diğer bütün canlılardan ayıran fonksiyonlarımızın evidir. Ne yazık ki bu fonksiyonlar toplumsal hayatta pek de hoş karşılanmaz. Atalarımızdan miras kalan “icat çıkarma”lar, “eski köye yeni adet”ler hep bu hoşnutsuzluğun ifadesidir. Çünkü sadece bireysel olarak değil, toplumsal olarak da farklı olandan, başka bir yoldan gidenden hazzetmeyiz. Oysa başka yoldan gitmek hepimizin temel ihtiyaçlarından biridir. Kendi yolumuzdan gitmek. Kendi özgün yanımızı bulup onu ifade ettiğimiz yolumuz. Hayatın başımıza geldiği yol, bu yoldur. Burada başka türlü bir akış vardır. Hiçbir şeyi kontrol etmemize gerek kalmadan her şeyin kendi kendine yolunda olduğu bir akış. Bir adım geriye çekilip baksak bizim için neredeyse kusursuzca hazırlanmış bir düzen görürüz.

Bu akışı her hissettiğimde aklıma bir film sahnesi gelir. İndiana Jones serisinin bir bölümünde kahramanımız elinde yerli kabilenin hazineleriyle birlikte bir kanyonun içinde yerlilerden kaçmaktadır. Kanyon daracık geçitlerden oluşuyor, karanlık. Öyle bir yere geliyor ki, yol bitiyor. Aşağısı uçurum. Yukarı doğru yol yok, karşı tarafa doğru geçit yok. İndiana’nın önünde derin ve kapkaranlık bir boşluk uzanıyor. Eğer yakalanırsa yerliler onu öldürecek. O anda hazinenin içindeki mesajı hatırlıyor: “sen adım attığında belirecek yollar.” İndiana çaresizce o derin karanlık boşluğa adımını atıyor. Düşüp öleceğini zannederken ayağının altında bir basamak belirdiğini fark ediyor şaşkınlıkla. İnanamayarak yeni bir adım daha atıyor ve o adımın altında da bir basamak beliriyor. İndiana her adım attığında ayağının altında basamaklar beliriyor. Önünde değil, altında. Yani her seferinde o adımı atma cesaretini göstermesi gerekiyor.

Belirsizliğin içinde güvenle yol almak bu olsa gerek. Burada denklemi tersine çevirmiş oluruz: Önce güvende hissedip sonra adım atmak yerine önce adım atıp sonra güvende hissederiz. Farkında olmadan dış faktörlerden bağımsız içsel bir güvenlik hissi geliştiririz. Biz adım attıkça hem üst beynimizin yenilik ihtiyacını hem de alt beynimizin güvenlik ihtiyacını karşılamış oluruz. Bütün beynimizle, ruhumuzla, özümüzle yola devam ederiz.

İşte hayatın başımıza geldiği o yol böyle bir yol. Kontrolü bir kenara koyup kendimizi o bilinmez boşluğa bıraktığımızda olan her şey hayat. Bizim hayatımız. Bize düşen tek şey bilinmezliğin içinde, başarısızlık riskine rağmen inandığımız şeyin peşinden gitmek ve cesaretle o adımı atmak.

Eda Bozköylü

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
5
2
0
0
0
0
0
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın