Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Erdoğan-Akıncı Atışmasını Anlama Kılavuzu | Cengiz Çandar | Radikal
Kıbrıs Sorunu ile büyüdük. Çocukluk anılarımız içinde tanık olduğumuz ilk kitle gösterileri, 1950’lerde, Kıbrıs ile ilgiliydi. 1960’larda Kıbrıs için yürüyenler arasına katıldık. 1970’lerle birlikte, özellikle 1980’lerden bu yana Kıbrıs için kalem kullandık. Ada’ya gidiş gelişlerimizin sayısını unuttuk.
2000’lerde sorunun tarihindeki en büyük çözüm umudunu oluşturan –Rumların “hayır” oylarıyla boşa çıkartılan- Annan Planı’nı destekledik. Çözüm umutları çoktandır sönük kaldı.
Mustafa Akıncı’nın yüzde 60 oranında KKTC Cumhurbaşkanı seçilmesi bütün bu nedenlerden ötürü heyecan verici. Bir “bahar yağmuru” gibi geldi üzerimize.
Torba Kanun Aceleciliğinin Sonucu | Mehmet Y. Yılmaz | Hürriyet
Bir yorum farkından söz edebiliriz tabii ama son derece hassas bir konu bu: Kişi hak ve özgürlükleri ile ilgili, bir insanın özgürlüğünün kısıtlanması ya da kısıtlanmaması buna bağlı. Ve böyle bir durumun ‘yoruma açık’ olmasının bir tek nedeni var: Torba kanun!
…Normal süreçler izlenseydi ve bu iş torba kanunla yapılmaya kalkışılmasaydı şöyle olacaktı: Adalet Bakanlığı uzmanları kanun tasarısını aralarında tartışıp hazırlayacaktı. Bu tasarı hükümete gelecekti. Hükümet tartışacak, eksiği gediği var mı bakacaktı. Hükümette de birçok hukukçu var, biliyorsunuz.
Kadınlar Ne mi İster? | Mehveş Evin | Milliyet
Güya şirin, güya komik yapmaya çalışmışlar ama tam tersi olmuş... Doğadan’ın “Kadınlar Ne İster?” başlıklı reklamı, had safhada cinsiyetçi ve önyargılarla dolu.
Belki bazıları gülüp geçecek ama bence asıl sorun da burada. Zira Doğadan reklamında kadınlar daima isteyen, bekleyen, tüketmekten başka yapacak işi olmayan, tutarsız ve muhtaç yaratıklar olarak resmediliyor.
Erkek seslendirmeci, erkek kafasını birebir yansıtan sığ cümleleri kadınlar adına sıralıyor:
Kadınlar kaçmayan çorap, kırılmayan topuklu ayakkabı, daima 34 beden olmak istermiş...
Ayakkabı ister, çanta da ister, çok istermiş!..
Ana Vatan Erdoğan | Özgür Mumcu | Cumhuriyet
KKTC’nin yeni cumhurbaşkanı solun adayı Mustafa Akıncı oldu. Belli ki iktidar Akıncı’nın seçilmesinden memnun değil. Akıncı’nın yavru değil kardeş olmak istiyoruz demesine Erdoğan’ın “Ağzından çıkanı kulağının duyması lazım” diye cevap vermesinin başka bir izahı olamaz.
Erdoğan, Kuzey Kıbrıs’ı neden kardeşi olarak kabul etmiyor? Sebeplerini şöyle açıkladı:
Şehit vermişiz, uluslararası camiada arkasında durmuşuz, eh bir de her sene bir milyar dolar para veriyormuşuz. “Kardeşlikle bu işler olmaz” diyor Erdoğan ve Kıbrıs yavru vatandır, yavru vatan kalacaktır diye de ekliyor.
Akıncı belli ki efendi biri. Bu “paranı ben veriyorum”dan ibaret Cumhurbaşkanlığı bildirisine, “Hep yavru mu kalalım, hiç büyümeyelim mi” diye cevap vermekle yetindi.
Erdoğan bir de üzerine Akıncı’yla telefonda konuşmuş. Diplomasi ve siyaset tarihine altın harflerle kazınacak şu sözleri sarf etmiş: “Ana, hiçbir zaman analığını bırakmak istemez.”
Şimdi Şu Anda… | Leyla Alp | T24
2015’in ilk üç ayında erkekler 74 kadın öldürdü; 24 kadına tecavüz etti; 100 kadına zorla fuhuş yaptırdı; 84 kadını taciz etti. Ve bu kadınların yaklaşık 50’si Özgecan Aslan’dan sonra öldürüldü… Yani? Yani değişen bir şey yok…
Değişen bir şey yok. Çünkü bu ülkede dünyaya erkek çocuğu olarak gelmek bile başlı başına bir ayrıcalık. Erkek çocukları gözlerini açar açmaz bu ayrıcalığın içine doğuyor. Masum olduğunu düşündüğünüz “göster oğlum pipini amcaya” cesaretlendirmesinin sonucu, sonudur biraz da bugün yaşadığımız. Gücünü pipisinden alan çocuklar yetiştirmeye gayret ederseniz, tacizi, tecavüzü kendine hak sayan bireyler yaratırsınız.
Değişen bir şey yok çünkü yasalar hala tacizciyi, tecavüzcüyü koruyor.
Yargı Darbesinin Perde Arkası | Abdülkadir Selvi | Yeni Şafak
Cezaevinden paralel kaçırma girişimi duvara tosladı.
Çizgi filmlerde cezaevinden tünel kazıp Şerifin odasından çıkan Daltonlar misali.
Ya da yatakhaneden tünel kazıp, müdür yardımcısı Kel Mahmut'un odasından çıkan Hababam sınıfında olduğu gibi.
Onların güldüren bir tarafı vardı. Silivri'den tünel kazıp Çağlayan Adliyesi'nden çıkan paralelcilerin ise düşündüren yanı daha fazla. Paralel yapı bir kez daha yargıya kumpas kurarken suçüstü yakalandı.
Bir kez daha yargıdaki örgütlü yapı kendini ele verdi.
Tabanda iman ve Kur'an hizmeti için gayret gösteren insanları muaf tutuyorum. Ama yargıda, istihbaratta, bürokraside kılcal damarlara kadar örgütlenen ve Pensilvanya'dan gelen talimat üzerine, uyuyan hücreleri de harekete geçip bir canlı bombaya dönüşebilen bu yapıyla mücadelenin hafife alınır bir yanı kalmadı. Kim ki bu mücadeleyi hafife alır bilin ki yanılır.
Nasıl Oldu, Anlatsanıza Biraz! | Hayko Bağdat | Taraf
Gelin şu son tahliye meselelerinin iç yüzünü biraz sesli düşünelim.
Hepimizin yarı hukukçu bilgisine haiz olmak zorunda bırakıldığımız Yeni Türkiye’de gözümüzün önünde cereyan eden bu vaka nasıl gerçekleşmiş olabilir?
SENARYO 1 :
İktidar kanadı, devlet içine sızmış Paralel Yapı’nın korkunç planlarından kendisini ve bizleri korumak adına Sulh Ceza Mahkemeleri adı altında bir mekanizma kurdu. Bu mahkemelerin hâkimlerinin tümü bağımsız, tarafsız, özgür insanlar. Hidayet Karaca ’nın dizi yoluyla darbe yapmaya çalışmaktan tutuklanmasına tamamen özgür iradeleri ve vicdanlarıyla hükmettiler.
Fakat Paralel Yapı boş durmuyor. Fethullah Gülen Pensilvanya’dan dua etmek suretiyle örgüt militanlarına “ tahliye ettirin bizimkileri ” talimatı verdi. Zaten Gülen daha önce de vaaz yoluyla mevzubahis olan darbe içerikli dizilerin senaryosunu belirlemişti. Anlaşılan Gülen Whatsapp kullanmıyor ki devlete delil bırakmasın.
Gülen’den talimatı alan yargıdaki teröristler haince bir planı hemencecik devreye sokuverdi.
Başkanlık Ekonomimizi Uçuracak! | Yiğit Bulut | Star
Katıldığım bir yurtdışı toplantıda Türk ekonomisinin nasıl 10 yılda 3’e katlandığını heyecanla anlattığım sırada, konuşmamın arasına bir dinleyici girdi ve şöyle dedi; “bu anlattıklarınız içinde en önemli detay ‘political stability” yani politik istikrar ve güçlü lidere olan güven”! Devam etti; ekonomik detaylar ve rakamlar ile başarılar elde edilebilir ama politik denge ve liderlik olmadan asla sonuca ulaşamaz!
Sevgili dostlar, ekonomide atılan adımların tabanında gerçekten “politik istikrar” yatıyor ve bu gerçek yurtdışından bakanlar açısından da net olarak görülüyor... Aynı konuşma içinde söz “gelecek 10 yıla” gelince kaldığım yerden devam ettim ve 2013-2023 arasında 830 milyar doların nasıl 2.250 trilyon dolar olacağını temellendirmeye başladım, bu sefer başka biri söze girdi ve şunu söyledi; bu anlattıklarınız ekonomik denklemler açısından doğru fakat “politik istikrarı” garantiye almalı ve bir üst seviyeye taşımalısınız...
1 Mayıs Meydanı | Enver Aysever | Birgün
Geçmişte iri laf edenler, sözü doğru ölçüp tartmadığı için çarçabuk utanır hale geliyor. Doğrusu ‘gelmeliler’ olmalıydı. Yandaşlığın ilk koşulu yüzü kızarmadan, herhangi bir etik değere sahip olmadan yaşamak, bunu iyice öğrendik. İnsan kuyruğu kaptırınca, kendi yalanına inanmak zorunda kalıyor ve giderek pislik boyunu aşıyor, boğuluyor. Yandaşlıkta ön almak için her türlü numarayı çekenlerin, gözden düştükten sonra zırlaması bundan. Güce tapanlar şunu bilmeli ki, her diktatör ayakta kalmak için yeni tetikçiye gereksinim duyar. İşi biten çöpe atılır!
‘1 Mayıs’ için iktidar güzellemesi yapanlar, işçi sınıfının tarihsel birikimini ve kavgasını görmezden gelip, ucuz bir liberal özgürlük tarifiyle kazanımları gölgelemek istediler. ‘1Mayıs’ın tatil olması ve ‘Taksim’in işçi sınıfına açılması bir lütufmuş gibi sundular. Üstelik bunu yuttururken gerici, yobaz bir siyasal iktidarı akla gelmeyecek biçimde yıkayıp yağladılar. Ellerinden gelse tarihsel devrimci bilincin başlangıç noktası AKP olacaktı. Bunu söyleyenlerin yazıları ortada!
Türkiye'nin Batısına Konuşmak | Vahap Coşkun | Al Jazeera
Halkların Demokratik Partisi (HDP), 7 Haziran’da yüzde 10’nun üzerinde oy alabilecek mi, alamayacak mı? Yeni parlamentoda bir HDP grubu bulunacak mı, bulunmayacak mı? Herhalde bu seçimlerde üzerinde en çok durulan sorular bunlar. Herkes kendi meşrebince bu sorulara cevap arıyor. Politik sohbetler bu konu ile açılıyor, bu konu ile kapanıyor.
“Birkaç hedef kitlesi var HDP’nin. Bunların başında; nefret düzeyinde AKP'ye ve Erdoğan’a karşıt olanlar, CHP'ye oy veren Aleviler ve 'Beyaz Türkler' geliyor. HDP bunları memnun edecek bir dil kullanıyor.”
Aslında, bu son derece normal. Diğer üç partinin üç aşağı beş yukarı ne kadar oy alabileceği kestirilebiliyor. Buna göre parlamentonun nasıl şekillenebileceğine dair tahminler de yürütülebiliyor. Ama asıl HDP’nin alacağı sonuç önem taşıyor. Çünkü diğer partilerin bir-iki puan eksik veya fazla almaları ile HDP’nin bir-iki puan eksik veya fazla alması arasında siyasal dengeleri etkileme bakımından çok büyük bir fark bulunuyor.