Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Kibele'nin ilk evi
Tanrıların Anası'nın ilk evi
Pessinus, Küçük Asya’da bulunan eskinin ünlü Kral yolu üzerindeki en büyük ticari şehirlerinden birisiymiş. Meşhur Mitolojik Kral “Eşek Kulaklı” Midas (M.Ö 738 – 696) bu bölgede çok kuvvetli bir Frig medeniyetini yönetmişti. (Midas’ın Gordion’da bulunan tümülüsünden çıkan eşyaları ve kafatası şu an Ankara Medeniyetler Müzesi’nde sergilenmekte). Şehrin ilk keşfi 1834 yılında Fransız Charles Texier tarafından olmuş. 1967 – 1973 yılları arasında Ghent Üniversitesi tarafından kazı alanı olarak kazı çalışması yapılmış ve daha sonra 2009 yılından itibaren Avustralya, Melbourne Üniversitesi bu çalışmayı üstlenmiş.
Şimdi bu bilgilere ne gerek var diyecekseniz. Bir seyahat esnasında Sivrihisar üzerinden Ankara’ya giderken, günümüzde Sivrihisar’ın 13 km. ötesine düşen bu antik Pessinus kentinin, aslında tanrıların anası olan Kibele’nin, veya daha önceki versiyonu olan Kubaba’nın bilinen ilk tapınağına sahip olması nedeniyle sizlere anlatıyoruz.
Bilmeyenler için hatırlatalım, Kubaba yani Ana Tanrıça (Tanrıların anası), sadece Anadolu’da değil, Kibele olduktan sonra (Kybele/Cybele) tüm Avrupa’ya ve Kuzey Afrika ile Arap Yarımadasına da yayılmış.
Bizim burayı yolculuk öncesi duymuşluğumuz vardı ancak yerini yurdunu bilmiyorduk. Ta ki o gün Sivrihisar’dan geçerken “yakında görülecek nereler var?” merakı uyanıp, kısa bir süre sonra Ballıhisar Köyü’nde tarihi şehir kalıntıları olduğunu öğrenene kadar. Bir ticaret şehrinin denizden 950 metre yukarıda kurulması için, rahat savunulabilir ve suya yakın bir yerde olması gerekir diye düşünürken, Ballıhisar köyünün de eski adı Sangarios olan Sakarya nehrinin vadisine kurulduğunu öğrendik.
Büyük bir hevesle, 13 kilometre yakın bir mesafe diyerek yola çıktık. Ancak, o 13 kilometre bitmek bilmedi. Antik Roma döneminden kaldığını zannettiğimiz 1,5 şeritlik, sağında solunda hiçbir yaşam izi olmayan çukurlu bir asfalt bozması yolda ilerlerken, ne bir tabela gördük, ne de tünelin ucunda bir ışık.
Nice zaman sonra, bir çobanın otlattığı koyunları antik mermer taşlara benzetirken, bir kısmının hakikaten antik mermer taş olduğunu anlayınca ayrı bir heves geldi. Birbirinden ayrık köy evlerinin arasından geçerken, hiçbir Anadolu köyünde olamayacak kadar sessiz ve boş bir köy ortamı gördük. “Antik kente gerek yok. Köy zaten antik olmuş.” derken, köhne bir tabela üzerine “Tapınak Alanı” yazıldığını ve yarı balçık dar yolu işaret ettiğini gördük. Arabada kısa bir “devam edelim / etmeyelim” tartışmasından sonra devam ettik. Etmez olaydık.
Genişçe bir arazinin etrafı tel örgü ile sarılmış ve içeri girilmez tabelası asılmış. Önünde de kısa bilgi tabelaları konmuş. Ama anlayana aşk olsun.
Biraz Kibele, Kubaba araştıran birisi olarak, adını bu şekilde öğrendiğim Pessinus antik kentinin kazılan kısmından bir şey anlamak zor. Daha yapılacak çok şey var.
M.Ö 8. yy. da yani yaklaşık 2800 yıl önce Kibele kültünün dini bir merkezi olarak anılmaya başlanan şehrin, M.Ö. 3. yy. da, rahiplerle donanmış bir tapınağa sahip olduğu biliniyor. Celt’lerin M.Ö 278’de bölgeyi işgali ve sonrasında Romalıların M.Ö 205’de bölgeye gelmeleri ile birlikte, “Magna Mater Idaea” Roma kültürüne girmiş. İda’nın Büyük Anasının en önemli simgesi olan siyah büyük taş (meteor taşı), Roma’ya taşınmış.
M.Ö 65’li yıllarda, rahiplerinin güçleri kaybolmuş olan Pessinus, kutsal alan olma özelliğini de kaybetmeye başlamış. Ancak Ankara’daki Augustus Tapınağının baş rahiplerinin M.S 31 ve M.S. 36 yıllarında yine Pessinus rahipleri olduğunu biliyoruz.
Tapınak alanının haricinde fazla açığa çıkartılmış bir yer göze çarpmıyor. Ama konuyla ilgili yazılarda daha birçok alandan bahsediliyor. Halk ise yani buranın yerlisi olan Ballıhisar köylüleri ise durumlarından hiç memnun değil. Eninde sonunda bu topraklardan çıkarılacaklarını düşünüyorlar. Bu sebeple de çoğu bir anlamda köyü terk etmiş.
Daha çok yeni ziyaret ettiğimiz bu kalıntılara bir şekilde uğramayı düşünüyorsanız, bizden ufak bir uyarı. Çok büyük beklentilere girmeyin.
Yorum Yazın