Görüş Bildir
Haberler
Karşıya Geçmek için Butona Basınız!

etiket Karşıya Geçmek için Butona Basınız!

Zuhal Mansfield
07.09.2022 - 23:55

Trafik yaya geçitlerinde bu uyarıyı eminim okuyorsunuz: Karşıya geçmek için butona basınız!

İçeriğin Devamı Aşağıda

Sonra ne oluyor? Muhtemel ki belli süre içinde yayalar için yeşil ışık yanıyor. Siz de butona basmanın, yeşil ışığın yanmasında katkınız olduğu için keyifle yürümeye devam ediyorsunuz.

Sonra ne oluyor? Muhtemel ki belli süre içinde yayalar için yeşil ışık yanıyor. Siz de butona basmanın, yeşil ışığın yanmasında katkınız olduğu için keyifle yürümeye devam ediyorsunuz.

Bu deneyimi benim gibi pek çok kişi yaşamıştır. Acele bir işiniz vardır, telaşlı bir tabiatınız da olabilir veya araçların geçişi bir türlü durmak bilmiyordur. Hemen butona basıyorsunuz. Evet, trafiği yayaların yönettiği bir şehir, oldukça keyifli görünüyor. Aceleniz, telaşınız kayboluyor ve içten gürüldeyen o trafik canavarlarını susturuyorsunuz.  Herkes mutlu…

Ancak ben başka bir denemede daha bulundum. Butona bastığımdaki ve butona basmadığımdaki yeşil ışık yanma süresini hesapladım. Değişen bir şey olmadı. Yani aynı sürede ışıklar değişiyor. Bunu farklı yaya geçitlerinde denedim. Gözlemlerde bulundum. Butona basmanın bir etkisini görmedim. 

Bir gün bir trafik polisinin de butona bastığını gördüm. Bunun bir etkisi olup olmadığını sordum, “Her halde etkisi oluyordur” dedi. O emin değildi, ben ise durumdan emindim. Ben denedim etkisi yok, deyince şaşırdı. 

Kime sorduysam, trafikteki butonların çalıştığından ve kendilerine geçiş önceliği tanıdığından emin. Ama kimse de durup, ışık yanma sürelerini hesaplamamış...

Madem etkisi yok, niye bu butonlar konulmuş olabilir?

Madem etkisi yok, niye bu butonlar konulmuş olabilir?

Ben iyi niyetliyim, muhtemel ki şehrin trafik algoritmasını oluşturmak için veri topluyorlar. Gelecek dönemde de butonlar fonksiyonel hale gelecek. Bunu polise de söyledim. Makul, dedi. Ama bir ihtimal daha var.

Büyük bir iş merkezinde, herkes asansörlerden şikayet ediyor. Asansöre binmek isteyen kişi sayısı oldukça fazla ve bekleme süreleri uzadıkça uzuyor. Yeni veya daha fazla yük taşıyan asansör için binanın durumu da müsait değil. Şikayetlerin ardı arkası kesilmeyince, bina yönetimi bir formül geliştiriyor. 

Asansör yanlarına, bir pano asıyor ve  panoya iş merkezine gelenleri ilgilendiren bilgiler koyuyor. Ayrıca her kata birer boy aynası yerleştiriyor. Şikayetler birden kesiliyor. Oldukça da makul bir masrafa… 

Niye?

Asansöre binmek isteyenler uyarı niteliğinde yazıları okurken ve aynada üst baş düzeltirken asansörün geç kalmasının farkına varmıyorlar. 

Acaba, trafikte yaya geçitlerine konulan butonların da böyle bir amacı olabilir mi? Öyle ise, yayaların şikayetlerini azaltmayı amaçlayan ve algısını yöneten akıllı ve başarılı bir uygulama…

Ben sadece kendi deneyimimden yola çıktım. Gerçekten de bu cihazların etkisi nedir tam bilmiyorum. 

Fark ettiğiniz gibi konumuz da trafikteki butonlarla ilgili değil, konu algı yönetimi…

Algı, beynimizle oynamak. Beynin çalışmasıyla ilgili her gün yeni şeyler öğreniyoruz ama hala bir muamma… Bir renk, bir ses, bir ışık veya bir kelime beynimizde farklı etkiler oluşturabiliyor. 

Sosyal medyada dolaşan malum fotoğraflar var. Kadının üzerindeki elbisenin rengini soruyorlar. Bazıları gri görürken, başkası pembe görüyor. Yine başka bir fotoğrafa yakından bakınca siyah beyaz olan fotoğraf belli mesafeden sonra gözümüz onu renklendiriyor. 

Hangi sinyaller siyah beyazı renkli hale getiriyor? Hangi eğitim, kültür ve sosyal pozisyon fotoğrafı birine gri olarak algılanırken, başkasında pembe olarak algılanıyor.

Bir de her an milyonlarca video, resim ve yazı paylaşılan sosyal medya, caddedeki afiş acaba bizi etkilemek için ne gibi işaretler veriyor?

Amerika’da TV kanalında bir itfaiye dizisinin ardından, itfaiye de çalışmak için başvurular katlanarak artıyormuş. Acaba “Er Ryan'i kurtarmak” filmi sonrası askerliğe başvurular artmış mıdır?

Politikacılar algı yönetimini çok sever. Politikacıların akıl hocası olarak kabul edilen Henry Kissinger’a atfedilen bir söz var: “Bir şeyin gerçek olması pek o kadar önemli değildir; fakat gerçek olarak algılanması çok önemlidir.” 

Malum soğuk savaş döneminde, batılı ülkeler için en tehlikeli kelime “komünist” idi. O dönemlerde bir anket yapılıyor: Katılımcılara, Amerika’nın bir savaşa müdahale edip etmemesine yönelik fikirleri soruluyor. Aynı soru iki farklı şekilde soruluyor. Birinci soru: “Eğer dünyanın bir başka bölgesinde Vietnam sorununa benzer bir durum ortaya çıkarsa size göre ABD oraya asker göndermeli midir, yoksa göndermemeli midir?”. İkinci soru: “Eğer dünyanın bir başka bölgesinde Vietnam sorununa benzer bir durum ortaya çıkarsa size göre ABD komünist işgalini önlemek için oraya asker göndermeli midir, yoksa göndermemeli midir?”. İlk soruya “asker göndermelidir” diyenlerin oranı yüzde 18,3 iken, ikinci soruya “asker göndermelidir” diyenlerin oranı yüzde 33, 2 olmuş. 

Aslında soru sorarken, farklı renkler giyseniz bile sonuç farklı çıkacaktır. Etkilenme sadece kelimelerle ilgili değildir. Muhtemel ki yılın moda renklerinin seçimlerinde de bilmediğimiz algı yönetimleri vardır. 

Bunun detaylarına inmek, psikolojinin alanıdır. 

Geçenlerde avukat bir arkadaşım bahsetmişti; Kurtlar Vadisi’nin yayınlanması öncesinde yani 2001 yılında istihbaratçı olmak için başvuru sayısı 900 iken, bir kaç yıl sonra bu rakam 7 bine çıkmış. Avukat arkadaşım, bu sayının artışında Kurtlar Vadisi’nin etkisi olduğu kanaatinde. Dünyadaki algı yönetimi uygulamalarını düşününce, niye olmasın diyorum. 

Trump’ın başkan seçilmesi de böyle bir algı yönetimi sonrası olduğu biliniyor. Cambridge Analytica adlı siyasi danışmanlık ajansı, 50 milyon Facebook kullanıcısı hakkında veri toplayıp Amerikan seçimlerini etkilemişti. Bu verilerle oluşturulan algı operasyonunda, Amerika’daki belirlenen  70 ila 80 bin kadar kişinin sosyal medya hesaplarına belli Mesajlar göndererek onları ve çevrelerindeki yüz binlerce kişiyi etkilediği biliniyor. 

Benzeri uygulamaların dünyanın farklı yerlerinde uygulanmaya devam etmediğini kim söyleyebilir?

Michelangelo algı ve yaratıcılık arasındaki ikili ilişkiye dair keskin bir bakış açısına sahiptir. Onun ünlü bir sözüdür: 'Her bir taş blok içinde bir heykel barındırır ve heykeltıraşın görevi bunu ortaya çıkarmaktır.' 

Bunun algı ile ilgisini anlamak için günümüzde bilgisayarların yapay zekasının çalışmasına bakmak gerekiyor. Mevlana gözleri bağlı kişilerin fil tarifinden bahseder. Sadece duygularının ölçüsü nispetinde ve şeklinde fili tarif edebiliyor. Kulağını tutan kişi fili, lahana yaprağına benzetiyor. Dişini tutan ise sert ve sivri bir şey, diyor. Muhtemel ki kuyruğunu tutan da yılana benziyor ve çok pis kokuyor, diyecektir. Karnını tutan ise kocaman bir balona benzetecektir. 

İnsan da olayları duyularından geçirerek tanımlamaya çalışıyor. Duyuların tam verimli olabilmesi için de görme, işitme, tatma, duyma, koklama duyularının eğitimle, akılla ve mantıkla rafine edilmesi şarttır. Hangi eğitilmemiş, ustalığa erişmemiş hangi göz, kulak, burun, dil ve ten mermer bloktaki Musa heykelini hissedebilir ki. 

Seçim sathı mailine girdik yani seçim yaklaşıyor. Etrafımızda algı yönetimine yönelik, pek çok şey gerçekleşecek. Bir müzik, bir reklam, bir sosyal medya paylaşımı, bir video, bir film vs.

İşin kötü yanı, algı yönetiminin algoritmasını artık bilgisayarlara, yapay zekalı cihazlara yüklüyorlar. Akıllı dediğimiz o cihazlar da bizi yönlendiriyor. Hani düşündüğümüz her şeyin reklamını anında cep telefonunda görmemizin bir sebebi de budur.

Daha duyarlı olmanın zamanı geldi. Algı yönetiminin kurbanı olmayın!

Daha duyarlı olmanın zamanı geldi. Algı yönetiminin kurbanı olmayın!

Bu arada trafikteki butonlar, trafik işaretleri, yol çizgileri üzerine de söylemek istediklerim var. 

Öncelikle yaya geçitlerine mutlaka sensörler konulmalı. Yayalar çoğaldığında veya araç geçişi azaldığında merkezi trafik yönetimine bağlı olmadan yayalara yeşil ışık yanmalıdır. Çoğu yerde yolda araç olmadığı halde yayalara kırmızı yanmaya devam ediyor.

Üstünlük yayalarda olmalı ve inisiyatif yayalardan yana kullanılmalıdır. 

Trafik işaret levhaları mutlaka led ekran olmalı ve trafik akışı ile ilgili verileri toplamalıdır. Araçlar led ekranları algılamalı ve sürücünün algılamasını katkıda bulunan uyarılar vermelidir. 

En önemlisi de yol çizgileri tanımlanmış boya kullanılarak çizilmeli. Bugün boyanın markasını bile tanıyan sensörler var, bu sensörler trafik için de kullanılmalıdır. Yani araçlardaki sensörler güvenlik alanı çizgisini, yaya çizgisini ve diğer çizgileri sürücüsüne bağlı olmadan algılamalıdır. Çizgi ihlali yapmamalıdır. 

Bazı ülkelerde, araçtaki navigasyon veya yayanın elindeki harita hangi ışığın kaç saniye içinde yanacağı bilgisini veriyor. Böyle olunca sürücü veya yaya kırmızı ışıkta ne kadar bekleyeceğini görüyor. 

Bu yılın sonunda Türkiye’nin elektrikli otomobili Togg piyasaya çıkacak. Muhtemel ki otonom sürüşü olmayacak ama birkaç yıl içinde otonom özelliği ile güncellenecektir. Eğer akıllı otomobil istiyorsak, akıllı yol da istemeliyiz. Bunun da yolu trafik işaret ve yol çizgilerinin akıllı hale gelmesiyle başlayacaktır. 

Trafikte butona basmayı geçtim, yayalar ve sürücüler olarak hayatımızın her safhasında algı yönlendirmesine maruz kalmayalım.

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
32
13
5
2
1
1
0
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın
Conrad B. Hart

Benim yaşadığım muhitte var bir lamba; kimse basmazsa asla kendi kendine yanmıyor. Yaya geçidi konusu ise tam bir facia. Beni bir keresinde yaya geçidinden g... Devamını Gör

o butonla genelde belirli saatlerde aktif olyor. Geceleri geç saatlerde yayalar fazla olmadığı için yayalara yeşil ışık yanmaz. siz butona basarsanız ışık ak... Devamını Gör

Lejon

Ortada ne algı yönetimi ne de psikolojik bir durum var. Örnek olarak; sürücüler için 3 dakika, yayalar için ise 30 saniye olan bir yol düşünün. Eğer kimse dü... Devamını Gör

Volkan

mantıklı geldi