'Artık 90’ların Türkiye'si Değiliz'
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, son operasyonların ardından yapılan “Tekrar 90’lara dönüldü” değerlendirmelerine “Artık o dönemlere yer yok. 2013’te bize silahı bırakma sözü vermişlerdi ama terör saldırılarına tekrar başladılar. Devlet tabii ki seyirci kalmaz, kalamaz. Cumhurbaşkanı olarak bizler de seyirci kalamayız. Türkiye'nin yönetiminde tabii ki Beştepe'nin de rolü var” diye yanıt verdi.
Çin, Endonezya ve Pakistan ziyaretlerinin ardından dönüş yolunda uçaktaki gazetecilere konuşan Erdoğan, şunları söyledi:
Türkiye-ABD ilişkilerindeki son duruma ilişkin değerlendirmeniz nedir?
22 Temmuz’da Sayın Obama ile özellikle DAİŞ (IŞİD) eksenli bir telefon görüşmesi yaptık. Bu hususta oluşturulacak koalisyon güçleriyle alakalı çalışmaları değerlendirdik. Onun akabinde, bir astsubayımızın da şehit olmasıyla birlikte, tehdit unsurlarına karşı, DAİŞ’e karşı operasyonumuzu da yapmış olduk. O sırada Kandil’deki gelişmeler de farklı bir tehdit unsuruydu. İçeride de bazı tehdit unsurları vardı. Bunlara yönelik olarak da adımlarımızı atmak durumunda kaldık. Polislerimize ve askerlerimize yönelik saldırılar, güvenlik güçlerimizin şehit edilmeleri bu süreci ciddi manada tetikler hale geldi. Bölücü terör örgütünün yaptıkları, demokratik bir ülke için kabul edilebilir şeyler değil. Bu yapılanlara karşı, hükümet, devlet elbette gerekli adımları atmak durumundaydı.
Süreç bizi haklı çıkardı
Türkiye’nin PYD konusundaki tavrına karşın ABD’nin PYD ile neredeyse stratejik müttefiklik ilişkisi kurduğu konuşuluyor. Bu durum Türkiye’nin PKK ile mücadelesine ve güvenlik anlayışına nasıl yansır?
Bu konu, Kobani’de DAİŞ’le çatışmaların yaşandığı süreçte, Obama’yla yaptığımız bir telefon görüşmesinde gündeme gelmişti. Obama, ‘Kobani 2 güne kalmaz düşebilir’ demişti. Ben de kendisine, 200 bine yakın Kobanilinin zaten bizim ülkemizde olduğunu hatırlatarak, orada sadece 3 bin civarında savaşçı bulunduğunu söylemiştim. Özgür Suriye Ordusu’nun ve peşmergelerin desteğiyle Kobani’nin düşmesinin pekâlâ engellenebileceğini belirtmiştim. ‘Oraya indireceğiniz silahlar sadece PYD’ye değil DAİŞ’e de gidebilir’ demiştim. PYD’nin içinde PKK terör örgütünün unsurlarının da yer aldığından, PYD’nin adeta PKK’nın farklı bir yapılanması olduğunu anlatmıştım. Ama bunu pek anlamak istemediler, o gece malum oraya silah da indirdiler. Ama süreç bizi haklı çıkardı. Müteakip süreçte de Türkiye’deki Kobanililerin yaklaşık 120 bini geriye döndü. Burda kalanların sayısı da 70-80 bin civarında. Bizim özellikle Kuzey Suriye’de terör yapılanmasına sıcak bakmamız mümkün değildir. NATO’daki müttefikimiz ve stratejik ortağımız olan ABD de söz konusu bölgede Türkiye’ye karşı oluşturulabilecek bir tehdide sıcak bakmayacaktır.
O dönemde sizin ‘Kobani düştü düşecek’ sözünüzü, bazı kesimler sanki buna seviniyormuşsunuz gibi algıladı...
Bunu daha önce de defalarca söyledim. O ifadelerimi çarpıtanların kimler olduğu belli. Kobani’nin düşmesini arzulamamız asla söz konusu olmamıştır. Nitekim Kobani’nin düşmesini istemediğimiz için Özgür Suriye Ordusu’nun (ÖSO) ve peşmergelerin Kobani’nin imdadına koşmalarına imkân sağladık. O esnada, ABD’nin havadan yapmış olduğu harekâtı, karadan destekleyecek güç yoktu. O güç hangi güç olmuştur? İşte topraklarımızdan geçerek oraya ulaşmalarını sağladığımız peşmergeler ve ÖSO.
Savaşta değiliz
‘Türkiye bölgesel bir savaşa çekiliyor’ yorumları var... İncirlik’in de açılmasından sonra yeni bir kırmızı çizgimiz var mı?
Türkiye’nin bölgesel bir savaşa çekildiği doğru değil. Böyle bir iddiayı ya da yorumu paylaşmam mümkün değil. Bu iddiayı ortaya atanlar, şu anda yapılmakta olan operasyonları engellemek istiyorlar.
IŞİD, PKK ve PYD, aynı anda Türkiye’ye karşı kullanılıyor diyebilir miyiz?
Aralarında çıkar ilişkileri olduğunu göz önüne almak gerekir. Mesela Tel Abyad’da yaşananlar... DAİŞ önce işgal ediyor. Tel Abyad boşaldıktan sonra PYD ile DAİŞ arasında mücadele başlıyor. Bu defa da PYD giriyor... Yapılması gereken boşaltılan bu şehirlere Araplar, Türkmenler de dahil olmak üzere oraların asli sakinlerinin de tekrar dönebilmelerini sağlamaktır. Aynı şey Cerablus için de geçerli.
Beştepe'nin de rolü var
Son operasyonları ‘Tekrar 90’lara dönmek’ biçiminde yorumlayanlar var...
Ben buna katılmıyorum. Öyle bir şeyin olması zaten mümkün de değil. O tür ifadeleri kullananların zihinsel yapısı, aslında 90’ların çok daha gerisinde. Dolayısıyla, önce onların kendilerini gözden geçirmeleri lazım. Belki de 90’lar öncesine bir tür özlem duyuyorlar. Ama Türkiye artık o dönemleri çoktan geride bıraktı. Artık o dönemlere yer yok. Yeni Türkiye’yi gayretle, azimle inşa etmeyi başarmamız lazım. Bunu başardığımızda onların tuzakları boşa çıkacak. Biliyorsunuz, 2013’te bize o zaman silahları bırakma sözü vermişlerdi. Ama sözlerini tutmadılar. Sözlerini tutmadıkları gibi, terör saldırılarına tekrar başladılar. Son olaylar, kimin hangi hayaller peşinde olduğunu gösteriyor. Devlet bu saldırılara tabii ki seyirci kalmaz, kalamaz. Cumhurbaşkanı olarak bizler de seyirci kalamayız. Türkiye’nin yönetiminde tabii ki Beştepe’nin de rolü var. Cumhurbaşkanı olarak, anayasada verilen rol neyse, o rolü her zaman üstlenmek durumundayım. Artık 90’ların Türkiyesi değiliz. 10 Ağustos’ta milletin oylarıyla seçilmiş bir Cumhurbaşkanı var.
HDP’yle ilgili kapatma davası tartışmalarına ve bu hususta ortaya atılan çeşitli iddialara ne diyorsunuz?
Siyasi partilerin kapatılmasına her zaman karşı oldum. Tezim şudur: Gerçek kişi ile tüzel kişiyi ayırmamız lâzım. Gerçek kişi bir suç işliyorsa bedelini ödemeli. İster siyasette, ister siyaset dışında. Hangi siyasi parti olursa olsun, birisi ceza gerektirecek bir suç işliyorsa, bunun cezasını çekmelidir. Ki şu anda dokunulmazlıkları kaldıralım vs. biçiminde meydan okumalar var. Bu parlamento’nun vereceği bir karardır. Şu anda yasama organı konumunda değilim. Sadece, yasama organının kararları üzerinde belli bir sınırla tasarruf yetkim vardır.
Endonezya ziyaretiniz sırasında gündeme gelen konularla ilgili bilgi verebilir misiniz?
Kültürel alanda, Yunus Emre Enstitüsü’nün Endonezya’da da kurularak güçlendirilmesi hususunu kendilerine teklif ettim. Kendilerine Endonezya’daki ‘Paralel Devlet Yapılanması’yla ilgili bilgilendirmeleri yaptık. Bazı konularda çok ciddi tedbirler almışlar. Bundan sonraki sürece yönelik de iletişim halinde olacağız. Bunların da ayrıca takipçisi olacağız. 10 kadar okulları var burada. Tedbirler diye bahsettiğim, bu okulların kapatılması mesela. Maarif Vakfı kuruluyor biliyorsunuz. Maarif Vakfı’nın buradaki Eğitim Bakanlığı’yla müşterek adımlar atması... İşadamları ile ilgili bazı faaliyetleri var, bunlara yönelik bazı adımların atılması... Yazılı olarak da kendilerine büyük bir dosya takdim ettik.
YAŞ toplantısında, TSK içindeki ‘Paralel Yapı’ mensupları hakkında bir çalışma yapılacak mı?
Yüksek Askeri Şûra ile ilgili konuları şu anda konuşmam doğru olmaz. Şûra önce görüşmelerini bitirsin, ondan sonra ilgili arkadaşlar zaten sonuç bildirgesiyle açıklamayı yaparlar. Ama ‘Paralel Yapı’ya yönelik hassasiyet aynı şekilde, şüphesiz orada (TSK) da var.
Paralel Yapı ile mücadele kapsamında Emniyet’te görevden alınanların çoğunlukla bölgeye tayin edildiği ve bunun sonucu terörle mücadelede zafiyet oluştuğu yorumları var...
Bölgede, Paralel yapılanmaya ek ulusal güvenliğimizi tehdit eden başka unsurlar da var. Bakıyorsunuz bazı vilayetlerimizde kendilerine göre yargı organı oluşturmaya kalkışanlar var. Dediğiniz çerçevede tayinler isabetli mi olmuştur, isabetsiz mi olmuştur; elbette hassasiyetle değerlendirilmesi gerekir.
Ekonomi kısa sürede toparlar
Terör saldırıları, hükümetin kurulmasının gecikeceğine dair işaretler ve turizmdeki gerileme... Bütün bunlar kamuoyunda ekonominin kötüye gideceğine dair bazı endişeler yaratıyor. Katılıyor musunuz?
Benim o yönde bir kaygım yok. Ekonomi konusunda, Türkiye olarak ciddi sıkıntılar içerisinde olacağımıza ihtimal vermiyorum. Belki bir ufak sıkıntı yaşanabilir ama siyaset eğer süratle sağlıklı bir geçiş sağlayabilirse çok kısa zamanda Türkiye toparlar, herhangi bir etkilenme de söz konusu olmaz. Turizmde de öyle ciddi bir etkilenme olacağına ihtimal vermiyorum. Bir tarafta bir sıkıntı yaşanırken bakıyorsunuz şimdi mesela Almanlar yüklendi, yani Rusya tarafından bir sıkıntı olunca... Bir de tabii daha fazla para harcayan turist sayısında bir artış var. Bu da olumlu bir gelişme.
‘Partilerin kapatılmasına hep karşı oldum’
HDP’yle ilgili kapatma davası tartışmalarını nasıl yorumluyorsunuz?
Ben partilerin kapatılmasına her zaman karşı oldum. Hatta 2010’da anayasa değişikliği çerçevesinde partilerin kapatılmasına artık son verecek bir maddeye de yer vermiştik. Ancak CHP, MHP ve o dönemki BDP parlamentoyu terk etti, bizim içimizden 3-5 tane milletvekili arkadaşımız ihanet etti. 330’u bulamadık. O madde referanduma girmiş olsaydı, partilerin kapatılması diye bir şeyden söz edilemeyecekti. Partilerin kapatılmasını kim istiyor belli. Meclis kayıtlarında var. Kim kimi aldatıyor? Benim tezim şudur. Gerçek kişi ile tüzel kişiyi ayırmamız lâzım. Gerçek kişi bir suç işliyorsa, bedelini ödemeli. İster siyasette, ister siyaset dışında. Tüzel kişiyi cezalandırmanın anlamı olmaz. Bir parti kapatılır, diğeri açılır. Nitekim zaten birçoğunun yedek partileri bile var. Hangi parti olursa olsun, birisi suç işliyorsa, cezasını çekmelidir. Ki bu konuyla ilgili şu anda, dokunulmazlıkları kaldıralım vs. biçiminde meydan okumalar var.
Bu Parlamento’nun vereceği bir karardır. Yani bu sadece kürsü masuniyeti mi olur yoksa kürsü dışında yine kapsamı olmaya devam mı eder, bunların hepsi, aralarında müzakere ederek verebilecekleri bir karardır. Yasama organı konumunda değilim. Sadece, yasama organının vereceği kararlar üzerinde belli bir tasarruf yetkim vardır. O yetkimi kullanırım o kadar.
‘Biz sadece izleriz’
Selahattin Demirtaş hakkında 6-8 Ekim olayları ile ilgili soruşturma açıldı.
Bu yargıyla alakalı bir mesele. Savcı soruşturmayı başlatmış, yargı sürecinin gidişatına bakılmalı. Benim açıklama yapmam kesinlikle doğru olmaz. Biz sadece izleriz.
Tek devlet vurgusu
ABD ile ilişkiler ne durumda, yakın dönemde ABD seyahati var mı?
Henüz nihai kararımızı vermedik. Eğer BM Genel Kurulu’na katılırsam Eylül’de, katılmazsam bu ay içerisinde ABD seyahati söz konusu olabilir. Maryland’deki külliyenin açılışını da gerçekleştirelim istiyoruz. Hem Washington’u hem New York’u içeren bir ziyaret olacak. Temmuz’un 22’sinde Sayın Obama ile DAİŞ eksenli bir telefon görüşmesi yaptık. Akabinde bir astsubayımızın da şehit olmasıyla birlikte DAİŞ’e karşı operasyonumuzu da yapmış olduk. O sırada Kandil’deki gelişmeler tehdit unsuruydu. Bunlara yönelik olarak da adımlarımızı atmak durumunda kaldık. Güvenlik güçlerimizin şehit edilmeleri bu süreci ciddi manada tetikler hale geldi. Terör örgütünün, yaptıkları, demokratik bir ülke için müsamaha gösterilebilir şeyler değil. Hükümet, devlet elbette gerekli adımları atmak durumundaydı. Bu adımlar atılmıştır ve atılmaya da devam edilecektir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak kararlıyız: Tek millet, tek devlet, tek Vatan, tek bayrak konusunda taviz vermemiz mümkün değildir. Daha fazla sabretmek mümkün olamazdı. DAİŞ ve PKK da dahil olmak üzere operasyonlara ilişkin müttefiklerimiz başta olmak üzere ilgili devletleri de bilgilendirdik. BM ve NATO da haberdar. Bütün dünya saygı duyduğunu söyledi. Planımız neyse uygulamaya devam edeceğiz.
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!