onedio
Görüş Bildir
Bugün Türkiye Gündemindeki En Önemli 10 Olay
Bülent Arınç ile Melih Gökçek arasındaki tartışma yargıya taşındı. AnkaraCumhuriyet Başsavcılığı, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek hakkında soruşturma başlattı.
KPSS Soruşturmasında 1 Numaralı Zanlı Fethullah Gülen
KPSS soruşturmasının 1 numaralı zanlısının Fethullah Gülen olduğu bildirildi.2010 yılında yapılan Kamu Personel Seçme Sınavı (KPSS) ile ilgili usülsüzlük iddialarıyla ilişkin dün sabah eş zamanlı operasyon başlatılmıştı. 19 ilde önceden belirlenen adreslere eş zamanlı düzenlenen operasyonlarda 40 kamu görevlisinin de aralarında olduğu 63 kişi gözaltına alınmıştı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan yapılan açıklamada ise, milyonlarca kişinin hakkının yendiği yönünde delillere ulaşıldığı belirtilmişti. Soruşturmayla ilgili iddianamenin detayları da belli olmaya başladı. Soruşturmada bir numaralı zanlı olarak Fethullah Gülen yer alıyor...Kaynak: Milliyet
KPSS Operasyonu Hakkında Başsavcılık'tan Açıklama: '1435 Şüpheli Var'
Kamu Personel Seçme Sınavı'nda (KPSS) usulsüzlük iddialarına ilişkin, Ankara merkez olmak üzere 14 ili kapsayan operasyon başlatıldı. 82 kişi hakkında gözaltı kararının bulunduğu, bu kişilerden 63'inin gözaltına alındığı öğrenildi.Ankara Emniyet Müdürlüğü'nün Organize ve Mali Suçlarla Mücadele Müdürlüğü ekipleri 2010 yılındaki KPSS'de usulsüzlük yapıldığı iddialarına ilişkin, Ankara merkez olmak üzere 14 ili kapsayan operasyon başlattı.Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekilliğinin talimatıyla 2010 yılında yapılan KPSS'de usulsüzlük, soruların sızdırılması ve kopya iddialarıyla başlatılan soruşturma kapsamında 82 kişi hakkında gözaltı kararının bulunduğu, bu kişilerden 61'i gözaltına alındığı öğrenildi.Operasyonun, 2010 yılında Isparta'nın Yalvaç ilçesinde başlatılan KPSS soruşturmasının devamı niteliğinde olduğu, zanlıların emniyetteki ifadeleri doğrultusunda bu sayının artabileceği bildirildi.
KPSS Yerleştirme Takviminde Değişiklik
Devlet Personel Başkanlığı, 2015/1 KPSS yerleştirme tercihlerinin 22 Haziran-1 Temmuz 2015 tarihleri arasında yapılması yönünde karar aldı.Devlet Personel Başkanlığı, üniversite son sınıf öğrencilerinin mağdur olmaması için 2015/1 KPSSyerleştirme takviminde değişiklik yaparak, tercihlerin 22 Haziran-1 Temmuz 2015 tarihleri arasında yapılması yönünde karar aldı.Kamu Denetçiliği Kurumundan yapılan açıklamada, üniversite son sınıf öğrencilerinin, yerleştirme tercihlerinin 16-24 Nisan tarihleri arasında yapılacak olmasından dolayı mağdur olunacağı, bu nedenle tercih başvurularının daha sonraki bir tarihte yapılması talebi ile kuruma başvurduğu belirtildi.Kurumun gereğinin yapılması için Devlet Personel Başkanlığı ile görüştüğü ifade edilen açıklamada, ''Kamu Denetçiliği Kurumu tarafından verilen gönderme kararı üzerine Devlet Personel Başkanlığı, 2015/1 KPSS yerleştirme takviminde değişiklik yaparak tercihlerin 22 Haziran-1 Temmuz 2015 tarihleri arasına alınması yönünde karar aldı'' bilgisi paylaşıldı.AA
KPSS Soruşturmasında ÖSYM'den Üç Şüpheli
Kopya çekildiği iddia edilen 2010 KPSS soruşturması resmi görevlilere ulaştı. O dönem ÖSYM’de çalışan üç kişi için soruşturma izni verildi. Görevlilerin ana bilgisayarlara ulaştıkları belirlendi.Vatan'dan Kenan Butakın'ın haberine göre; 2010 yılında yapılan Kamu Personeli Seçme Sınavı’nda (KPSS) kopya çekildiği ve soruların önceden sızdırıldığı üzerine başlatılan soruşturmada önemli bir gelişme yaşandı. Ankara Cumhuriyet Savcısı Yücel Erkmen’in yürüttüğü soruşturmada, o dönem sorulara erişebilen ÖSYM görevlileri de inceleme kapsamına alındı. Geçen ay Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından sınavın yapıldığı dönemde ÖSYM’de görev yapan Mustafa Asil, Ahmet Burak Özdemir ve Erkam Dündar için YÖK’ten soruşturma izni istendi. YÖK de veri analisti uzmanı Mustafa Asil ve ÖSYM test geliştirme uzmanları ve server yöneticileri Ahmet Burak Özdemir ve Erkam Dündar’ın soruşturulması için 5 Mart’ta izin verdi.İkinci incelemeEdinilen bilgilere göre soruşturma kapsamında daha önce yapılan incelemede üç görevlinin kullandığı bilgisayarların internete kapalı olduğu belirtildi. Bilgisayarların CD-rom sistemlerinin olmadığı, ana bilgisayarlara da erişemedikleri yönünde bilgi verildi. Yeniden yapılan incelemede farklı bulgulara ulaşıldı. Üç görevlinin o dönem kullandıkları donanımlar da tekrar savcılık talimatıyla emniyet birimleri tarafından incelendi. İkinci incelemede üç görevlinin bilgisayarında da yasak olmasına rağmen flash bellek kullanıldığı ve ana bilgisayarlara da erişebildikleri belirlendi. Hatta KPSS sorularının da bu bilgisayarlara kopyalandıkları saptandı. Soruşturma izni verilenlerden Mustafa Asil’in ise Yeni Zelanda’da Otago Üniversitesi’nde araştırma görevlisi olduğu öğrenildi. Savcılığa göre baş şüpheli olan Asil’in sorular üzerinde işlem yapan kişi olduğu öne sürüldü.807 bin adayın yanıtı inceleniyor2010’da kopya çekildiği belirlenen ve tekrarı yapılan Eğitim Bilimleri testinde, 120 sorudan 100 ve üzerini doğru yanıtlayan 3 bin 230 aday soruşturulurken, son olarak Genel Yetenek ve Genel Kültür sorularında kopya çekildiği iddia edilmişti. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 3 bilirkişi atayarak, 807 bin adayın yanıtlarını incelemeye aldı. Bilirkişiler, o dönem soruların ulaştığı tespit edilen Baki Saçı’ya giden ve savcılığın elinde olan 48 Genel Kültür ve 55 de Genel Yetenek sorularının aynısını işaretleyenleri belirlemek için çalışmalara başladı.
‘28 Şubat Millete Karşı Bir Saldırıydı’
Cumhurbaşkanı Erdoğan, '28 Şubat'ta Türkiye bir demokrasi katliamı yaşamıştı. Adına 'postmodern darbe' dediler. Ama bu millete karşı fütursuzca bir saldırıydı' diye konuştu.Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ayrımcılığa Karşı Kadın Hakları Derneği (AKDER) tarafından Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen, '28 Şubatlar Binyıl Sürmez' programına katıldı.Konuşmasının başında dün vefatının 4. senesi olan Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ı rahmetle anan Erdoğan, 'Hocamızın milletimize bıraktığı manevi mirasının gelecek nesiller tarafından da örnek alınacağına, takip edileceğine inanıyorum' dedi.Erdoğan, ülkelerin, milletlerin, insanların hayatlarında önemli dönüm noktaları ve önemli yıl dönümlerinin olduğunu ifade ederek, bunların bir kısmının aydınlığa çıkışın, yeni bir dönemin perdesinin açılışının müjdecisi olduğunu anlattı. Erdoğan, 'Bizim için Resul-i Zişan Efendimizin doğum tarihi olan miladi takvimle 571 böyle bir tarihtir. Aynı şekilde milletimiz için Malazgirt Zaferi'ni ifade eden 1071, Osmanlı'nın kuruluş tarihi kabul edilen 1299, İstanbul'un fethi 1453 böyle tarihlerdir. Millet meclisimizin açılış tarihi olan 1920'de böyle bir tarihtir' diye konuştu.Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir de karanlık tarihler ve acı yıl dönümlerinin olduğunu belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:'Cumhuriyet dönemine baktığımızda, 1960, 1971, 1980 hep böyle tarihlerdir. Bir de 1997 var tabi. 1997. Bundan tam 18 yıl önce bugün Türkiye bir demokrasi faciası, bir demokrasi katliamı yaşamıştı. Adına 'postmodern darbe' dediler. Ama aslında bu milletin değerlerine, inançlarına, kültürüne karşı başlatılmış fütursuzca, nobranca bir saldırıydı. bu konuda bir ilk değildi, son da olmadı. Milli şef özlemi içinde olanlar, 1960 darbesini ve bunun peşinde olanlar, neyin peşindeyseler, 28 Şubat'ı yapanlar da aynı şeyin peşindeydiler. Onun izdüşümü olan 1980 darbesini yapanlar, neyi murad ediyorlarsa, 28 Şubat'ı gerçekleştirenler de aynı gayeyi taşıyorlardı. Aynı şekilde 17-25 Aralık darbe teşebbüsünde bulunanlarla 28 Şubatçıların, hiçbir farkı yoktur. Görünüşte belki isimler farklıydı, yöntemler farklıydı, söylemler farklıydı ama amaç hep aynıydı. Amaç ülkenin yönetimini millete vermemekti. Amaç milletin kendi inancıyla tarihiyle değerleriyle kültürüyle yönetimiyle söz sahibi iktidar olmasını engellemekti. İktidar sahibi olmayı engellemeye gayret edenler bunu başarabildiler mi? Hayır. Fakat onlar öyle kararlıydılar ki her ihtilalde, her müdahalede gerekirse milyonlarca insanın canından olmasını göze almışlardı. Bizim milletimizin devlet terbiyesi, kendi varlığına kastetmiş olsa dahi devleti temsil edenlere fiili mukavemete izin vermediği için böyle bir faciayla karşılaşılmadı. Altını çizerek ifade ediyorum. Bunun sebebi kesinlikle bu darbeleri yapanların aklı, vicdanı, ahlakı değildi. Sadece ve sadece milletimizin ferasetiydi, basiretiydi. Aynı feraset şartlar normale döner dönmez, milletin kendi iradesini ortaya koyarak kendi temsilcilerine sahip çıkmasını da sağlamıştır.''Fidan gibi delikanlıların acısı hala yüreklerde taze'Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Demokrat Parti ve rahmetli Menderes'in de bu anlayışın ürünü olarak hükümete geldiğini, Özal'ın da yine bu anlayışın ürünü olarak bir ihtilal döneminin ardından milletiyle bütünleştiğini anlatarak, 2001'de arkadaşlarıyla kurduğu siyasi partinin de bir yıl sonra iktidara gelerek aynı şekilde milletin gönlündeki yerini aldığını söyledi.Milletin hiç bir zaman darbecilere ülkeyi ilanihaye emanet etmediğini ama bu süreçte de acının yaşandığını belirten Erdoğan, rahmetli Menderes'in idamının hala milletin gönlünde kanayan bir yara olduğunu vurguladı.Onu idam edenleri, idam kararını verenleri kimsenin hatırlamadığını dile getiren Erdoğan, 12 Eylül'de suçlu olup olmadıklarına bakılmaksızın, sırf bir o taraftan, bir bu taraftan anlayışıyla dar ağaçlarına gönderilen fidan gibi delikanlıların acısının hala yüreklerinde taze olduğunu aktardı.'Bir baba olarak yaşadım'Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:'Aynı şekilde 28 Şubat'ta, okulundan, işinden hatta vatanından edilen haksız yere eziyete uğrayan, zulme maruz kalan insanların yaşadıkları da tüm canlılığıyla tüm gözlerimizin önündedir. Sadece ve sadece başörtüsü taktığı için üniversitelerimizin kapısından çevrilenler, imam hatip okullarında okuduğu, dindar olabilmek veya dindarlığının gereğini yerine getirebilmek için bir gayretin içerisinde olmak, orada okumak için gayret edenlerin zulmünün içinde nasıl yaşadıklarını burada birçok anne baba gördüğü gibi ben de bir baba olarak yaşadım. Sadece ve sadece bir siyasi partide faaliyet gösterdiği, hatta yalnızca ona muhabbet beslediği için olmadık tacizlere maruz kalan insanlar oldu. Okullarda cadı avına çıkıldı, iş yerlerinde cadı avına çıkıldı. Sokakta hatta camilerde cadı avına çıkıldı. Din adamı kisvesinde başörtüsüne füruat diyenler çıktı ortaya. Meşru hükümete 'gitsin' diyenler, 'beceremediniz artık bırakın' diyenler, darbe rejiminin ürünü hükümeti, 'hayırlı olsun' diyerek, sevinç çığlıklarıyla karşıladılar. Türkiye'nin her meselesi çözülmüş de sadece bu meselesi kalmış gibi tüm kurumlar, kuruluşlar, kamunun tüm insan gücü bu iş için seferber edildi. Takipler yapıldı, tahkikatlar yapıldı, soruşturmalar açıldı, mahkemeler kuruldu, sonuçta birkaç istisna dışında bunların hepsi sonuçsuz kaldı.'Yasaklanmak istenen başörtüsünün üniversitelerin yanı sıra kamuda da serbest hale geldiğini anlatan Erdoğan, o dönemde orta kısımları kapatılan imam hatip liselerinin milletin göz bebeği kurumları haline geldiğini kaydetti.Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, göreve geldiklerinde imam hatip liselerine 60 bin öğrenci giderken, şimdi bu sayının 1 milyona yakın olduğunu söyledi.Bunların zorla değil, arzu ile olduğuna dikkati çeken Erdoğan, konuşmasında şu görüşlere yer verdi:'Açın önünü nereye gitmek istiyor? İmam hatibe, gitsin. Nereye gitmek istiyor? Meslek lisesine, gitsin. Nereye gitmek istiyor? Fen lisesine, anadolu lisesine gitsin. Açın önünü. Bu bir yarış, bu yarışı yapan yavrularımızın önünü tıkamak değil, alternatiflerle onların önünü açmamız gerekiyor. Bunu başarmamız gerekiyor. İşte şimdi bu kilitler kırıldı, yavrularımızın önü açıldı, nereye istiyorsa nereyi başarıyorsa oraya gitmenin adımlarını atıyoruz. Kapılarına kilit vurulmak istenen Kur'an kursları daha da yaygınlaşarak, faaliyetlerini sürdürüyor. Hatta Kur'an dersleri, siyeri nebi dersleri seçmeli ders olarak tüm okullarda okutulabiliyor.Siyasetten tasfiye edilmek istenen kadrolar bugün ülkeyi yönetiyor. Bürokrasiden kökü kazınmak istenen insanlar, her kurumda en üst noktalarda bulunuyor. Elden ele dağıtılan listelerle ticari faaliyetleri sona erdirilmek istenen firmalar, işlerini daha da büyüterek yollarına devam ediyor. Yarasa diye hakaret ettikleri insanlar milletin umudu, milletin önderi oldular.''Yavrularımızın gözyaşları hiçbir zaman unutulmayacak'Erdoğan, bu süreçte mağduriyetlerin, çektirilen acıların, yaşatılan ayrılıkların acısının yüreklerde sonsuza kadar kalacağını söyledi.Erdoğan, 'Onlar bedel ödediler, çok acı çektiler. Üniversite kapısında başörtüsü hoyratça çekilerek alınmak istenen yavrularımızın gözyaşları hiçbir zaman unutulmayacak. Onların annelerinin feryatları, gözyaşları hiç bir zaman unutulmayacak. Önlerine katsayı duvarları örülerek kaymakam, hakim, vali, doktor, mühendis olması engellenen imam hatipli öğrencilerin ağı bunun müsebbiplerini hiç bir zaman rahat bırakmayacak' diye konuştu.Bunu ancak bedel ödeyen anne ve babaların bildiğini ifade eden Erdoğan, kendisinin de bir baba olarak bedelini ödediğini söyledi.Erdoğan, 3 çocuğunun da yüksek puan almalarına rağmen katsayı sebebiyle Türkiye'de okuyamadığını hatırlatarak, şöyle devam etti:'Çünkü gördük. Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya. Öyle bir noktaya geldik. Ama ne oldu? İşte bunlar yavrularımızı ev sahibi yaptılar. Yani ilim sahibi yaptılar. Burada okuyamadılar gittiler Avusturya'da, Almanya'da, Amerika'da, İngiltere'de okudular. Masterlarını, doktoralarını yaptılar. Çok daha farklı, çok daha güçlü bir şekilde tekrar kendi ülkelerine döndüler. Kendi ülkesinde eğitim görmesi engellendiği için yurtdışına gitmek, gurbete gitmek zorunda kalan, anasından, babasından, sevdiklerinden koparılan insanların vebalinden buna sebep olanlar kurtulamayacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçimle işbaşına gelen bir hükümetin, halkın oylarıyla iktidara gelen siyasi partilerin meşru haklarını kirli senaryolarla iftiralarla kumpaslarla ellerinden alanları bu millet asla affetmeyecek. Rejimi koruyoruz bahanesiyle milleti soyanlar, ülkenin kaynaklarını birilerine peşkeş çekenler, tarih önünde asla kendilerini ibra edemeyecekler. Nasıl bu millet milli şef dönemini kabus gibi hatırlıyorsa, 1960 darbesini yapanları 55 yıl sonra dahi lanetle anıyorsa, 1980 darbesini yapanları 35 yıl sonra sorguya çekiyorsa, 28 Şubat'ın failleri de aynı şekilde mahşeri vicdanda mahkum olmuşlardır.'Paralel devlet yapılanmasıCumhurbaşkanı Erdoğan, 28 Şubat'ı hukuk önünde de mahkum etmek için üzerilerine düşeni yaptıklarını belirterek, aynı çarpık anlayışın bir başka tezahürü olan paralel devlet yapılanmasının emniyet ve adalet sistemi içinde yol açtığı sıkıntının bu davanın sağlıklı şekilde yürümesini engellediğini kaydetti.'Paralel devlet yapılanması 28 Şubatçıların, 1960 darbecilerinin, 1980 ihtilalcilerinin yapmak istediklerini cemaat görüntüsü, hizmet kılıfı altında yapmak isteyen bir yapının adıdır' diyen Erdoğan, zaten bunun için 17-25 Aralık hadisesine 'darbe teşebbüsü' dediklerini vurguladı.Erdoğan, 28 Şubatçıların 1998'de kendisini mahkum ettirmelerinin, şahsıyla değil, temsil ettiği değerlerle ve onun devamıyla ilgili bir dava olduğunu ifade ederek, şunları aktardı:'Düşünün ki, Milli Eğitim Bakanlığı'nın Talim Terbiye Kurulu'nun teyit, tescil ve tavsiye ettiği bir dörtlüğü okuduğum için tuttular içeri attır. Gerekçe, devleti yıkmak. Bir dörtlükle devleti yıkacağız. Bunları yaşadık. Ama elhamdülillah nereden nereye geldik. 17-25 Aralık darbe teşebbüsünde bulunanlar da aynı şekilde şahsımı değil, doğrudan milletin değerlerini, tarihini, medeniyetini hedef almıştır. Milletin 1999'da cezaevinden çıktığımda beni nasıl bağrına bastıysa, kurduğumuz partiyi iktidara, şahsımı başbakanlığa layık gördüyse, 2014'te de aynı şekilde sahip çıktı. Yüzde 52'lik bir destekle Cumhurbaşkanlığı makamına getirdi. Bizim davamız bu milletin davasıdır. Çünkü bizim yolumuz milletin yoludur.''Muhtar bile olamaz'Cumhurbaşkanı Erdoğan, 28 Şubat'ı yaptıktan sonra kendilerini öylesine güçlü, öylesine muktedir görenlerin ' binyıl sürecek' dediğini vurgulayarak, 'Bunlar keramet sahibiydi. Kerametlerini de gördük. Yalancının mumu yatsıya kadar yanıyor ve o kadar sürdü. Kendilerince kuytulara, karanlık köşelere mahkum ettikleri insanların akıbetlerinden öylesine emindiler ki onlara 'yarasa' diyorlardı. Aynı şekilde 28 Şubat'ı yaparak hedef aldıkları tüm değerlerin sembollerinden biri oldukları gördükleri şahsımın siyasi hayatını bitirdiklerine öylesine emindiler ki 'muhtar bile olamaz' diye manşetler atıyorlardı' dedi.Çok tanınan bir savcısının kendisiyle ilgili 146. maddeden davayı açtığında şok olduğunu, ne yaptığını da şaşırdığını belirten Erdoğan, 3 saat ifadeden sonra nöbetçi hakimin karşısına çıktığını, hakimin yüzünde tebessüm olmasının kendisini biraz rahatlattığını, ancak idam istediğini söyleyince şaşırdığını anlattı.Erdoğan, verdiği ifadelerle hakkında istenen şeyin pek uyumlu olmadığını gördüğünü dile getirerek, 'Ben belediye başkanı olarak neler yaptığımı anlattım. Ama burada istenenin çok farklı olduğunu gördüm. Elhamdülillah arkadan takipsizlik kararı geldi. İstenen idam, gelen takipsizlik. Demek ki tezgahı iyi kuramamış. Tezgahı iyi kuramadıkları için, tezgah orada bozuluverdi. Niye kaderin üstünde bir kader var' diye konuştu.Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, katılımcıların 'Türkiye seninle gurur duyuyor' sözlerine karşılık, 'Biz sizlerle gurur duyuyoruz. Sizin birliğiniz, beraberliğiniz, bütünlüğünüz, dualarınız hamdolsun bu yolculukta bizi hiç yalnız koymadı' ifadelerini kullandı.Geriye dönüp baktığında 28 Şubat'ın da aynı çizgide başlatılan pek çok teşebbüsün de akamete uğradığının, boşa çıktığının görüldüğünü belirten Erdoğan, 'Bu millet 28 Şubatların değil, kendi iradesinin binyıl süreceğini eline geçen her fırsatta haykırmıştır, göstermiştir. Bu millet kendi iradesine saygı duyanı, kendisine hizmet edeni değil muhtar, memlekete Cumhurbaşkanı yaptığını göstermiştir' diye konuştu.'Bu millet kendi verdiği imkanları kendisine ihanet için kullananları affetmeyecek'Erdoğan, bu milletin kendi verdiği imkanları kendisine ihanet için kullananları affetmeyeceğini, ilk fırsatta hesabını soracağını, defterini düreceğini de gösterdiğini kaydetti.Türkiye'nin bir daha 28 Şubatları yaşamaması için darbelere, darbe teşebbüslerine fırsat, imkan, cesaret veren sıkıntıları çözmek ve tüm unsurları ortadan kaldırmak gerektiğini aktaran Erdoğan, bunun için öncelikle sağlam bir duruş ortaya koymak gerektiğine işaret etti.Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:'Hamdolsun 2007'de 27 Nisan Bildirisi'nde bu duruşu sergiledik. Eğer 27 Nisan Bildirisi'nde bu duruş sergilenmeseydi, eğer geri vitese takılsaydı bugün burada olmazdık. Ama o 27 Nisan Bildirisi cevabını kararlılıkla alınca, işte o bir kırılma noktasıydı, hamdolsun devran farklı dönmeye başladı. 2013'ten önce Gezi olaylarında, ardından 17-25 Aralık'ta yine bu duruşu sergiledik. Kamuoyunda bilinen, bilinmeyen pek çok hadisede bu duruşu sergiledik. Eğer böyle davranmasaydık inanın, Türkiye 28 Şubat'tan, 12 Eylül'den, 27 Mayıs'tan da beter günleri yaşayabilirdi. Çünkü ülkemizin gelişmesini, kalkınmasını, milletimizin güçlenmesini sadece içerideki odaklar değil, bilesiniz ki dışarıdaki odaklar da ciddi bir şekilde engellemek, bölmek, parçalamak istiyorlar ve bunun gayreti içerisindeler. Şu anda bitti zannetmeyin. Bu süreç hala devam ediyor. Ama buna karşı biz de kararlı bir şekilde mücadelemizi sürdüreceğiz ve inşallah ülkemizi çok daha farklı bir yere taşıyacağız. Siyasi ve sosyal kaos oluşturarak Türkiye'yi Mısırlaştırmak isteyenlere, Suriyeleştirmek isteyenlere fırsat vermedik ve vermeyeceğiz. Ekonomik olarak Türkiye'yi Yunanistanlaştırmak isteyenlere de izin vermiyoruz.'Erdoğan, kazanımları daha güçlü, daha büyük bir atılımla tahkim etmek gerektiğini vurgulayarak, 'İşte bunun için 'yeni anayasa' diyoruz, işte bunun için 'Başkanlık sistemi' diyoruz. Bir daha kimse 27 Mayıslara, 12 Eylüllere, 28 Şubatlara, 17-25 Aralıklara teşebbüs edemesin diye 'yeni Türkiye, yeni anayasa ve başkanlık sistemi' diyoruz. İstikrarsızlıktan, zayıflıktan, bölünmüşlükten, çatışmalardan beslenenlerin önünü ilelebet kesmek için, 'yeni Türkiye, yeni anayasa ve başkanlık sistemi' diyoruz. Türkiye'nin imkanları, kaynakları, potansiyeli vesayet odaklarını arkalarına alan bir avuç imtiyazlı tarafından yağmalanamasın diye bu değişimi istiyoruz. Bu derneğin kurulmasına sebep olan sancılar bir daha yaşanmasın diye bunu istiyoruz' diye konuştu.'Büyük ve güçlü Türkiye'ye doğru yürüyüşümüze devam edeceğiz'Fransa'da, İsviçre'de, son olarak Avusturya'da Müslümanların günlük hayatlarını doğrudan etkileyecek düzenlemeler yapıldığını ve bunların Müslümanlara yönelik ayrımcılığı yasal dayanağa kavuşturan düzenlemeler olduğunu kaydeden Erdoğan, 'Adına baktığın zaman sanki Müslümanların lehine. Yalan... Hiç de alakası yok. Kendilerine göre... İnandıkları, güvendikleri bir grupla bu toplantıları yapıyorlar ve ondan sonra da yeni bir yasa...' dedi.Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Avusturya'da İslam'ın resmi din olarak kabul edilmesiyle devam eden sürecin Müslümanlar için çok çok daha iyi ve çok daha yeterli olduğunu belirterek, şöyle devam etti:'Onun için bizim başörtülü yavrularımız Avusturya'ya gittiği zaman kapılarını böyle açtılar. Bir Almanya açamadı çünkü Almanya'da İslam resmi din değil. Ama Avusturya'da resmi din. Bununla ilgili Avusturya'nın hükümet, devlet başkanlarıyla çok çok önemli görüşmelerimiz olmuştu. Güzel bir süreç vardı. Şu anda gelinen süreç çok da iyi bir süreç değil. Bu konuda Diyanet İşleri Başkanımızın da yaptığı güzel bir açıklama var. Bu süreci yakından takip ediyoruz, edeceğiz, samimiyetlerini göreceğiz. Bir taraftan AB müktesebatı diyeceksiniz, ama bir taraftan da AB müktesebatına tamamıyla ters adımlar atacaksınız. Olay farklı bir zemine doğru kayıyor. Bu kayışı durdurmak zorundayız. Bu ülkelerde adeta yeni 28 Şubatlar ihdas ediliyor. Bu ülkelerdeki kardeşlerimizin haklarını daha etkili şekilde savunabilmek için yeni Türkiye'yi, yeni anayasayı, başkanlık sistemini istiyoruz.'Savunma sanayi başta olmak üzere, Türkiye'nin her alanda kendisine yeterli, dostlarına yardımcı bir konuma gelebilmesi için bunu istediklerini ifade eden Erdoğan, Türkiye'de savunma sanayini ayağa kaldırmak için harekete geçtiklerini, pek çok önemli projeyi hayata geçirdiklerini, ancak hala aşamadığımız engeller ve hala çözülemeyen sorunlar bulunduğunu anlattı.Erdoğan, Silahlı Kuvvetler'in dışa bağımlılığını yüzde 50'nin altına düşürdüklerini kaydederek, şunları söyledi:'Bunun daha da ileri gitmesi gerekiyor. Bir ürün geliştiriyorsunuz, üretim aşamasına geçiyorsunuz, parçalarından birini de dışarıdan alıyorsunuz. Sonra bu ürünü dostunuz olan ülkelere satmak istediğinizde bir anda karşınıza dışarıdan alıp kullandığımız o parçanın lisansörleri çıkıyor. 'Hayır. Bunu kendiniz kullanabilirsiniz ama başka kimseye satamazsınız' diyor. Ya biz dost değil miyiz? Biz stratejik müttefik değil miyiz? Model ortak değil miyiz? Niye bize bunu yapıyorsun? 'Kongreden geçmesi şart'. E tamam da bize olduğu zaman, bize, kongreye sormamızı sormuyorsun, ama sana geldiği zaman, model ortağız, diyorsun ki 'Kongreden geçmesi lazım'. İstedikleri yerde kongreye mongreye gerek yok. Anında başkan o işi bitirebiliyor. İşte tüm bu sorunları süratle aşmak, ülkemizi her alanda hak ettiği seviyelere çıkarmak için 'yeni anayasa' diyoruz, 'başkanlık sistemi' diyoruz.'Konuların hiçbirinin birbirinden bağımsız, ayrı konular olmadığını belirten Erdoğan, hepsini 'aynı prizmanın farklı yüzleri' şeklinde tanımladı.Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Ama unutmayın; düşmez kalkmaz sadece Allah'tır, geri kalan her şey değişir, her şey dönüşür. Biz sağlam durursak, inancımızdan, yaşayışımızdan, davamızdan taviz vermezsek, istikametimizi kaybetmezsek gerisi kolay. 'Yektir Allah' diyerek çıktığımız yol, bizi mutlaka doğruya ulaştırır. Başkalarının bizim kaybettiğimizi sandığı her durumun sonunda zafere ulaştığımızı görürüz' diye konuştu.Sezai Karakoç'un 'Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine' şiirinin, 'Sakın kader deme kaderin üzerinde bir kader vardır / Ne yapsalar boş, göklerden gelen bir karar vardır / Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır / Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır / Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır' dizelerini aktaran Erdoğan, salondakilere şöyle seslendi:'İşte sizler o yenilgi yenilgi büyüyen zaferin isimlerisiniz. Biz kaderin üstünde bir kader olduğuna iman etmiş insanlar olarak üzerimize düşeni yapacak, mücadelemizi verecek, ondan sonra da tevekkül edeceğiz. bunun en güzel ispatıdır, en güzel örneğidir. 28 Şubat'ı yapanları milletimiz belki hatırlamıyor bile ama bizler, ama sizler işte buradayız, dimdik ayaktayız. Zulümle abad olanın, ahiri berbat olur. Biz hizmette yarışacağız, hayırda yarışacağız, fikirde yarışacağız, sevgide yarışacağız. Niyet hayr, akıbet hayr. Bize bugünleri gösteren mevlamıza hamdüsenalar ediyoruz. Allah bir daha bu millete 28 Şubatlar yaşatmasın, o meşum günleri göstermesin diyoruz. 28 Şubattan aldığımız derslerle yeni Türkiye'ye, büyük Türkiye'ye, güçlü Türkiye'ye doğru yürüyüşümüze inşallah hep birlikte devam edeceğiz.'AA
Reklam
YGS'ye Nevruz, Üniversiteye Seçim Ayarı
ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ali Demir, “2015 YGS tarihi 22 Mart olacaktı, Nevruz’a denk geldiği için 15 Mart’ta yapmaya karar verdik. Seçimler 14 Haziran’da olacaktı, Yüksek Seçim Kurulu ile görüştük, o tarihte sınav olduğunu söyledik, 7 Haziran’a aldılar” dedi. Üniversiteye giriş sınavlarında da “açık uçlu sınav” yapmak için çalışma yaptıklarını ancak kısa sürede gerçekleşmeyeceğini belirten Demir, “Bunlar üzerinde çalıştığımız projeler” diye konuştu.Gönül Koca’nın Hürriyet’teki haberine göre, öğrencilerin, ailelerin merak ettiği “Üniversiteye giriş sınavlarında bir değişiklik olacak mı, açık uçlu sorular ne zaman sınavlarda sorulacak?” gibi sorulara cevap veren ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ali Demir, “Gelişmiş ülkeler artık öğrencilerini çoktan seçmeli sorulardan oluşan sınavlarla almıyor. Açık uçlu sınav dediğimiz yazılı sınavla alıyor. Biz de buna kendimizi hazırlamalıyız, ama bugünden yarına olacak bir şey değil” dedi.İstanbul Şehir Üniversitesi’nde düzenlenen ‘Öğrenci Seçme ve Yerleştirme (ÖSYS) Özelinde ÖSYM’nin Sınav Sistemi’ konulu seminere katılan Demir, önce kurumun misyon ve vizyonunu anlattı.4 yıllık başkanlık döneminde yaptıkları çalışmalardan örnekler veren Demir, sınav güvenliğini arttırdıklarını bunun için de eleştiri aldıklarını söyledi. Konuşmasına, “2010 yılında kendimize çok özel bir misyon belirledik. Dört yılda bunun çoğunu tamamladık. 2015’te ise kendimize yeni bir misyon belirledik, yurtiçi ve yurtdışında hak ve adalet ölçüsünde sınav yapmayı kendimize hedef koyduk. Çünkü sosyal barış için hak ve adalet çok önemli. Türkiye bugün bir Irak, Mısır ya da Suriye değilse bunda ÖSYM’nin ciddi katkısı var” değerlendirmesini yapan Başkan Demir, daha sonra seminer katılımcılarının ve basın mensuplarının sorularını cevapladı. Demir’in açıklamaları özetle şöyle:YGS’YE, NEVRUZ AYARI• Aslında YGS’yi 22 Mart’ta yapacaktık ama Nevruz o tarihe denk geldiği için ne olacağı belli olmaz. O nedenle 15 Mart’ta yapmaya karar verdik.• Genel seçimler 14 Haziran’da olacaktı, biz de o tarihlerde LYS’leri yapıyoruz. Yüksek Seçim Kurulu ile konuştuk, “Sınavları biz 13-14 Haziran’da yapalım, siz seçimleri 7 Haziran’da yapın” dedik. Buna göre düzenleme yapıldı. Yani tüm Türkiye’yi etkileyen bir sistem var.• YGS’nin 2016’da yılda birkaç kez uygulanması konusu söz konusu değil. Biz adaylarda stresi azaltmak için YGS’yi yılda birkaç kez yapmayı planlıyoruz ama bu bugünden yarına olacak bir şey değil. Bunların ötesinde özellikle ÖSYS, 2547 sayılı kanunla YÖK’e verilmiş bir yetki. Biz sadece seçenekleri sunuyoruz, karar YÖK’e aittir. Ben uygulamacı olarak böyle seçenekler var diyorum, YÖK ne zaman neyi takdir ederse…ADAYLARI ROBOTLAŞTIRAN TEST SİSTEMİNDEN ÇIKMALIYIZ• Bizden daha gelişmiş ülkeler yazılı ve açık uçlu sorularla sınavlar yapıyorlar. Bunun nasıl gerçekleştirildiğini öğrendik, pilot çalışmalar yaptık. Bunun uygulanabilir olduğunu gördük. Açık uçlu sorular derken, “Demokrasi nedir?” sorusunu cevaplamasından bahsetmiyoruz. Size bir soru soracağım, “Türkiye’de ilk en büyük devalüasyon hangi yılda yapılmıştır?” Cevap: 1946. Cevabı düşünürken zihniniz zorlandı değil mi? Hedefimiz bu. Cevabı kısa, tanımlı, herkesin cevap verebileceği sorular sormak.KAYMAKAMLARA MARTTA AÇIK UÇLU SINAV• 28 Mart’ta yapacağımız kaymakamlık sınavını 50 açık uçlu soruyla gerçekleştireceğiz. Saatte 18 bin kâğıdın okunduğu optik okuyucuda değerlendirilmeyecek. Adayın adı, soyadı kitapçık üstünde olacak. İçindeki kitabı alacağız, elektronik ortama taşıyacağız, konunun uzmanı arkadaşımız bunu değerlendirecek. Arka arkaya 10 bin aynı soruyu değerlendirecek. Bunu ikinci bir uzman daha değerlendirecek, ikisi aynı puanı vermeli. Farklı olursa üçüncü bir uzman daha değerlendirecek. Ama tabii ki bu üniversiteye giriş sisteminde, sabahtan akşama uygulanacak bir sistem değil. Fakat buna hazırlıklı olmak durumundayız, artık beynimizi geliştirmek, adaylarımızı çoktan seçmelinin robotlaştıran, sadece seçeneklerle hayata bakan insan tipinden çıkmak durumundayız.SORULAR NEDEN AÇIKLANMIYOR?• Biz bilgi edinme hakkına kesinlikle saygı duyuyoruz. Kabul ettiğimiz bir hak olarak gördüğümüz bir konu. Bu nedenle isteyen aday ÖSYM’ye gelir ve kendi kitapçığını görür. Dolayısıyla bilgi edinme konusunda hiçbir sıkıntımız yok. Yaptığımız şey şu, soruları dershanelere ve kamuoyuna açmıyoruz. Çünkü dershaneler gerçek eğitim kurumları değil. Gazetelere ve televizyonlara da vermiyoruz çünkü bu bir telif hakkı gerektiriyor. Bunu da yaptık 2 yıl soruları yüksek ücretlerle sattık. Ama artık bunu yapmak istemiyoruz. Bir soru havuzu oluşturuyoruz, üniversitelerden akademisyenlere soru hazırlatıyoruz. Bugün ÖSYM’nin 40 bin soruluk bir soru havuzu var.O UZMANLAR DERSHANE ARTİSTİDİR• “Soruları görmezsek, uzmanlar hatalı olup olmadığını nasıl inceleyecek” diye eleştiriliyoruz. Madde analizi yöntemiyle sorularda hata olup olmadığını anlayabiliyoruz. Tüm adayların sorulara verdiği istatistiksel cevaplara ve ÖSYM’nin verdiği cevaplara bakıyoruz. Fark varsa uzmana götürüp, değerlendiriyoruz ve ÖSYM yanlış yapmış diyoruz. Madde analizi ile bunları görüyoruz. Sizin “Uzmanlar inceleyip hatalı soruyu buluyor” dediğiniz uzman arkadaş, muhtemelen dershanenin artistidir.• Üniversiteye giriş sınavlarında TEOG benzeri bir sistem de konuşuluyor. TEOG bu yıl ikinci kez uygulanıyor. Biraz daha zaman geçmesi gerekiyor. Uygulanabilir olduğu görülürse tartışılır. Bütün bunların kamuoyunda tartışılması gerekiyor. Ama öğrenci liseye başlamış, 11’inci sınıfta ve kalkıp sen yeni bir sistemle üniversite sınavına gireceksin demek doğru değil.SINAV SONUÇLARI NEDEN GECE YARISI AÇIKLANIYOR?• Sınav sonuçlarının açıklanmasının çok ilginç bir boyutu var. Kâğıtlar okunuyor, yönetim kurulu toplanıyor, karar alıyor ve daire başkanı diyor ki “Artık açıklayabiliriz”. O nedenle hiç beklemeden açıklamak durumundayız. Ama bu konuda da bir çalışmamız var. Önceden saat verip, o saatte açıklamayı planlıyoruz.TERCİH DÖNEMİ NEDEN TAKVİMDE YOK?• Özellikle yerleştirme sonuçlarını çok daha önce açıklayabiliriz. 2013-1014’te açıklayabilecek duruma geldik. Ama bir şeyi görmedik, Kredi Yurtlar Kurumu kayıtların olduğu hafta yurtları velilere açıyormuş. Kredi Yurtlar Kurumu kapısını açıp, velilere gösterecek durumda olmadığı için siyaset devreye girdi, sonuçları açıklamayın dedi. Tercih döneminin açıklanması da üniversitelerle ilgili. Üniversiteler kontenjanlarını vermekte biraz gecikiyorlar, o yüzden de şu anda takvim vermiyoruz. Ama her şey belli, bizim takvimimizde bir aksama yok.BÜTÜN SINAVLARI İNCELEYECEK BİR METOT ARIYORUZ2010 yılında KPSS’de yaşanan olaylardan sonra güvenlik önlemlerini en üst seviyeye çıkardık. 2010-KPSS’den sonra bütün sınavları inceleyecek bir metot arıyoruz. 1974 ve sonrası zamanlarda düzenlenen sınavlar bu analize tabi. Şu anda ben çok ciddi bir ekip çalıştırıyorum. Geçmişte girdiği sınavlarla adayın sonra girdiği sınavlar arasında bir uyumsuzluk var mı? diye bir metot arayışımız var. İhbarlar geliyor onları nasıl değerlendireceğimize, buna nasıl bir yol bulabileceğimize bakıyoruz. Hedefimiz sadece hak edene, hak ettiğini vermek. Şu anda bir inceleme söz konusu değil. Hürriyet
İnsanın Karizmasını Tek Karakterde Tepetaklak Eden Yazım Hataları
etiket
'Kullandığınız, kelimelerin doğruluğundan emin misiniz?  Bazılarını sıklıkla yanlış kullanıyor olmayasınız?' Bazen öyle bir anda yaparız ki; bu basit hataları, o andan sonra işin geri dönüşü olmaz. Eşeği süremezsiniz Niğde'ye..   Biz de tam olarak bu noktadan yola çıkarak, en çok yapılan yazım hatalarını sizler için derledik.
Reklam
KPSS’nin Olağan Şüphelileri Firarda
2010 KPSS’de yaşanan usulsüzlükler ve çalınan sorulara ilişkin yürütülen soruşturmada yeni detaylara ulaşıldı. Soruşturma dosyasında adı geçen 10’a yakın şüphelinin yeni yıldan önce tek tek yurtdışına kaçtığı ve bir daha dönmediği ortaya çıktı.Milliyet'ten Tolga Şardan ve Türker Karapınar'ın haberine göre; Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 2010 yılı KPSS sınavı sorularının çalınması ve usulsüz olarak dağıtılarak bir grup adaya kolaylık sağlanmasının araştırıldığı soruşturmada adı geçen bazı kişilerin kısa süre önce yurtdışına gittikleri ortaya çıktı. Milliyet’in aldığı bilgiye göre savcılık dosyasında, adı geçen 10’a yakın şüpheli yılbaşından önce tek tek yurtdışına çıkış yaptı ve dönmedi. Yapılan araştırmada, yurtdışına çıktıkları tespit edilen şüpheliler arasında, soruların çalınması ve dağıtılmasında rol oynadığı iddiası kamuoyuna yansıyan bir sivil toplum kuruluşunin (STK) görevlisi de bulunuyor. Soruların çalınmasında asıl rol oynayan kişinin de daha önce ÖSYM’de görev yapan M.A. olduğu yönünde delillere ulaşıldığı kaydedildi.Sınav evrakları imha edildi2010 KPSS’nin eğitim Bilimleri sınavı iptal edilirken, Genel Yetenek ve Genel Kültür sınavları geçerli sayılmıştı. Soruşturmada TÜBİTAK’ın hazırladığı rapor doğrultusunda Genel Yetenek ve Genel Kültür sınavları da soruşturmaya dahil edilmişti. Ancak bu iki sınava ait evrakın, eski Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekili Şadan Sakınan’ın soruşturmayı yürüttüğü dönemde ÖSYM ile yapılan yazışmalar sonucunda imha edildiği anlaşılmıştı. Genel Yetenek testi kitapçıklarından bin 263’ü ise, ÖSYM’de görevli temizlikçilerin 2014 Aralık ayında depoda yaptığı temizlik sırasında tesadüfen ele geçirilmişti. Şüpheli KPSS’de adayların kullandığı kitapçıkların ÖSYM’de imha edilmesinin soruşturmayı etkilediği ve bu kararı verenlerle ilgili de adli işlem yürütüldüğü ifade edildi. Özellikle, sınava giren ve usulsüz biçimde sınavı kazandıkları tespit edilen adaylara ait soru kitapçıklarının imha edilmesiyle suç delillerinin ortadan kaldırıldığı, bu nedenle yürütülen soruşturmanın genişleyebileceği ifade edildi.Savcı Sakınan’ın 4 yıl yürütüp tamamlayamadığı soruşturma dosyasının el değiştirmesinin ardından, sınavda 120 sorudan 110 ve üzeri doğru yanıtlayan 2 bin 676 kişinin yanı sıra şüpheli 564 şahsa ait telefon numaralarının HTS kayıtları ile analiz çalışmasında da sona gelindi. Toplam 3 bin 240 kişiye ait telefon numaralarının 1 Haziran- 1 Ağustos 2010 arasını kapsayan analiz çalışmasında 2 binin üzerindeki kişinin birbiriyle irtibatlı olduğu tespit edildi.KPSS yerine LYS kodlamasıSoruşturmada Yalvaç’ta oturan B.S.’nin KPSS 2010 sorularını Ankara’daki bir arkadaşından aldığı iddia edilmişti. B.S.’nin bilgisayarında hem Jandarma hem emniyet tarafından yapılan incelemede, suç unsuruna rastlanamamıştı. Bu durumu şüpheli bulan savcılık, B.S.’nin bilgisayarına ait imajı TÜBİTAK’a da inceletti. İmaj içinde, KPSS sınavından önce bir dershaneye ait “LYS Deneme Sınavı 7” isimli dosya üzerinde duran uzmanlar, bu deneme sınavı sorularını asıl KPSS sorularıyla karşılaştırıldı. Sonuçta deneme sınavı sorularının 2010 KPSS Eğitim Bilimleri’ndeki 60 soru ile birebir aynı, Genel Yetenek ve Genel Kültür testi sorularının da büyük oranla benzer olduğu açığa çıktı. Deneme sınavının “LYS”, yani üniversiteye giriş sınavı olarak kodlanmış olması nedeniyle bu durumun güvenlik birimlerinin gözünden kaçmış olabileceği tahmin ediliyor.
"Ne Çapulculara, Ne Paralel Çeteye, Ne de Vandallara Meydanı Bırakmadık"
AKP Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu , Sinan Erdem Spor Salonu'nda düzenlenen AKP İstanbul 5. Olağan İl Kongresi'nde konuşuyor. Davutoğlu, AKP'nin eski genel başkanı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 'a atfen 'Reis'in bütün emanetlerine sahip çıkacağız' dedi.8 yıldır AKP istanbul İl Başkanlığı görevini yürüten Aziz Babuşçu , görevi Selim Temurci 'ye devretti.Davutoğlu'nun konuşmasından satır başları şöyle'Reisin bütün emanetlerine sahip çıkacağız. İstanbul yüreğimizde hiç bitmeyen bir aşktır. İstanbul AK Parti'dir. AK Parti İstanbul'dur. İstanbul'u anlayan tarihi anlar. İstanbul gibi AK Parti'de tarihe mührünü vurmuştur. AK Parti İstanbul il başkanlığı görevi en ağır görevdir.İstanbul'un 7 ilçesine benzer AK Parti'de. İşte onlar nedir? Birlik, özgürlük, güvenlik, adalet, kudret, izzet ve adalettir. Biz birlik siyasetinin takipçileriyiz.'Reisin bütün emanetlerine sahip çıkacağız. İstanbul yüreğimizde hiç bitmeyen bir aşktır. İstanbul AK Parti'dir. AK Parti İstanbul'dur. İstanbul'u anlayan tarihi anlar. İstanbul gibi AK Parti'de tarihe mührünü vurmuştur. AK Parti İstanbul il başkanlığı görevi en ağır görevdir.İstanbul'un 7 ilçesine benzer AK Parti'de. İşte onlar nedir? Birlik, özgürlük, güvenlik, adalet, kudret, izzet ve adalettir. Biz birlik siyasetinin takipçileriyiz.Birlik siyasetinin en önemli parçası çözüm sürecidir. Çözüm süreci için söz verdik. Bu topraklarda etnik siyaset yapılmayacak. Kimse bu ülkeyi bölme faaliyetini asla bulamayacak. Tek bir milletin ferdi olduğunu unutmayacak.Sütçü imamın torunları üniversite kapılarından alınmıyordu. Bu zulmü ortadan kaldırdık. Öncelikli hedefimiz özgürlükçü bir anayasa getirmek.Çözüm süreci mutlaka başarıya ulaşması gereken projemiz. Vatandaşlarımız hiç merak etmesin, bir daha kimse bu ülkeyi bölecek şekilde faaliyet yapamayacak. Alevi-Sünni ayrımı yapılamayacak. Kürt, Türk, Çerkez demeyecek. Allah bizimle millet bizimle İstanbul bizimle. İstanbul yeni bir destan yazmaya hazır mısın? Dimdik durmaya hazır mısın? İnşallah 7 Haziran'da yüzde 60 demeye hazır mısın? İstanbul'da birlik varsa Türkiye'nin her yerinde vardır.Başörtülüler üniversite kapılarında hakarete maruz kalıyorlardı, İmam Hatip liselerine ikinci sınıf muamelesi yapılıyordu. Gayrimüslim azınlıklar iç tehdit algılanıyordu ama AK Parti geldi ve insan onuru önemlidir dedi. Başörtü yasağını, katsayı zulmünü kim kaldırdı? Her türlü zulme önce İstanbul önce AK Parti direndi. 12 yıl içinde demokrasileşme paketleriyle büyük devrimlere imza attık.Ne çapulculara, ne paralel çeteye, ne vandallara…Gezi provokasyonlarıyla, 17-25 Aralık kumpaslarıyla, 6-7 Ekim Kobani olaylarıyla kaos ortamı oluşturmak istediler. Bu provokasyonlara karşı AK Parti kadroları dimdik durdu. Ne çapulculara, ne paralel çeteye, ne de vandallara meydanı bırakmadık, bırakmayacağız.Ana paralel partisi misin?Biz milletimizle halayda beraberiz, onlarda Paralel çeteyle her türlü tuzakta beraberler. Öyle bir tuzakla karşı karşıyayız ki 7 Haziran seçimlerine giderken bütün milletimizin teyakkuzda olması lazım. Kılıçdaroğlu İç güvenlik paketine direnin derken aynı saatlerde ABD'de New York Times'ta paralel çetenin makalesi yayınlandı. Bir kampanya başlatıyorlar, Türkiye'de CHP, MHP ve HDP'ye mesaj yolluyor. AK Parti'den kurtulmak istiyorsanız, bizimle işbirliği yapın diyor. Kılıçdaroğlu da ona cevap veriyor. Her türlü provokasyonu yaparız diyor. Bu ülkede kaosa izin vermeyeceğiz. Sen ana muhalefet partisi misin? Ana paralel partisi misin?MHP'de 6-7 Ekim olaylarında döndü bize dedi ki neden el koymuyorsunuz. Bahçeli'ye diyoruz ki adın Devlet ama neden vandallarla işbirliği yapıp İç güvenlik partisine karşı çıkıyorsun?T24
10 Bin Lira Ver, Dil Sınavı Cevapları Cebine Gelsin!
2010’daki şaibeli KPSS’den sonra, aynı yıl düzenlenen Üniversitelerarası Dil Sınavı’nda da kopya şüphesi ortaya çıktı. Savcılığın dosyasında “kitapçığın türünü bize mesaj at, cevaplar yolda” ses kaydı var.Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, 2010 yılındaki KPSS’de “Eğitim Bilimleri’, ‘Genel Kültür” ve ‘Genel Yetenek” sınav sorularının sızdırılması ile ilgili soruşturması devam ederken, aynı yıl yapılan Üniversitelerarası Kurul Yabancı Dil Sınavı’nın da (ÜDS) savcılık tarafından mercek altına alındığı ortaya çıktı. 26 Aralık 2010 tarihinde yapılan sınava 60 bin 234 kişi girdi.Vatan Gazetesi'nden Kenan Butakın'ın haberine göre, sınavdan birkaç gün önce ise adı savcılık kayıtlarında yer alan bir akademisyen ÖSYM yetkililerine giderek ihbarda bulundu, “Ben bu sınava defalarca girdim ama başarılı olamadım. Bunun üzerine E.V. isminde bir tanıdığım bana cevap anahtarını 10 bin TL’ye satacağını söyledi.”Cevap anahtarı verecek olanın ses kaydıBu ihbar üzerine ÖSYM yetkilileri daha fazla delile ihtiyaç olduğunu, bunun sadece iddiadan ileriye gidemeyeceğini ifade etti. Bu iddia üzerine ihbarda bulunan kişi, sınavdan birkaç gün sonra ÖSYM yetkililerine E.V. ile yaptığı görüşmenin ses kaydını teslim etti. ÖSYM yetkilileri ses kaydını dinlediğinde E.V.’nin kopyanın nasıl çalışacağına dair uygulanacak sistemi anlattığını şahit oldu. E.V.’nin anlatımına göre kopya, kol saati şeklindeki telefon üzerinden yapılıyor. Sınava giren aday, kendisine daha önceden bildirilen bir cep telefonuna kitapçık türünü mesaj olarak atıyor. Mesajı attıktan yaklaşık yarım saat sonra ise soruların cevapları cep telefonuna mesaj olarak geliyor.İlk sınavda 15 kopyalı sınavda 75 doğru yaptıÖSYM, bu ses kaydını dinledikten sonra o yıl sınava giren E.V.’nin şimdiye kadar sınavlarda gösterdiği bütün performansını araştırdı. Yapılan incelemede E.V.’nin son 3 sınava girdiği tespit edildi. İlk sınavında 80 sorudan 15, ikinci sınavda ise 20 soruya cevap vererek başarısız olduğu saptandı. Son sınavında ise 80 sorudan 75’ine doğru cevap vermesi, üzerindeki şüpheleri kuvvetlendirdi. ÖSYM yetkilileri “Sadece bir kişi mi kopya çekti?” sorusunun cevabını aramak için de 60 bin 234 kişinin cevaplarını kontrol etti. Yapılan değerlendirmede, Süleyman Demirel Üniversitesi’nden bir öğretim üyesinin de E.V. ile aynı sorulara doğru, aynı sorulara da yanlış cevap verdiğini saptadı. Bir başka ifadeyle fotokopi cevap anahtarı ortaya çıktı.Savcı değişti dosya raftan indiÖSYM elde ettiği verilerle, bu iki kişinin sınavlarını kopya çektikleri gerekçesiyle iptal ederken, savcılığa da suç duyurusunda bulundu. Aralarında ses kaydının olduğu deliller, dönemin KPSS soruşturmasını yürüten Cumhuriyet Savcısı Şadan Sakınan’a teslim edildi. Ancak bu ihbardan bir sonuç çıkmazken, sınavları iptal edilen iki kişi ise konuyu yargıya taşıdı. Mahkeme tarafından sonuçların iptal edilmesi hukuka aykırı bulunarak, bu iki kişinin sınavı geçerli sayıldı. Ancak ÖSYM yetkilileri kopya iddiaları netlik kazanmadığı için KPSS Savcısı Sakınan’ın yerine Yücel Erkmen’in gelmesiyle birlikte konuyu tekrar savcılığa taşıdı. Erkmen tarafından da 2010 yılındaki ÜDS sınavıyla ilgili olarak dosya raftan tekrar indirilerek araştırma başlatıldı.
Reklam
Meslek Lisesi Tercihi İkiye Katlandı
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürü Osman Yıldırım, üniversiteye girişte (28 Şubat süreciyle birlikte) getirilen katsayı uygulamasının 2009'da kaldırılmasıyla, mesleki ve teknik eğitime devam eden öğrenci oranının yüzde 27'den yüzde 54'e çıktığını bildirdi.MEB Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği'nce Sakıp Sabancı Basın Merkezi'nde düzenlenen toplantıya katılan Yıldırım, gazetecilere çalışmaları hakkında bilgiler verdi.Mesleki ve teknik eğitim okullarında 2014-2015 eğitim öğretim yılında 3 bin 296 okul ve 1 milyon 875 bin 599 öğrencinin bulunduğunu belirten Yıldırım, mezunların işgücüne katılım oranının yüzde 65 düzeyinde olduğunu dile getirdi. Yıldırım, mesleki ve teknik lise mezunlarının yüzde 25-30'unun üniversiteye devam ettiğini söyledi.Mesleki ve teknik eğitimde geçen yıl yapılan düzenlemeyle 22 okul çeşidinin 'mesleki ve teknik anadolu lisesi' altında birleştirildiğini dile getiren Yıldırım, hazırlanan Mesleki ve Teknik Eğitim Strateji Belgesi ve eylem planının uygulanmaya başladığını vurguladı. Eylem planına göre, mesleki ve teknik eğitimde kalite güvence sisteminin kurulacağını ifade eden Yıldırım, böylece okulların belli standardın üzerinde kalması ve bu standardı taahhüt etmelerine ilişkin çalışma yapılacağını ve okulların dış denetçilere açılacağını belirterek, 'akredite'ye dayalı bir sistemin kurma çalışmalarını da sürdürdüklerini bildirdi.Yıldırım, (28 Şubat süreciyle getirilen) üniversiteye girişte katsayı uygulamasının 2009'da kaldırılmasının ardından mesleki ve teknik eğitimi tercih eden öğrenci sayısında büyük artış yaşandığına dikkati çekerek, '2009'dan itibaren yüzde 27'lere düşen mesleki ve teknik eğitim öğrenci oranı, katsayının kaldırılmasının ardından kademeli olarak artarak, geçen eğitim-öğretim yılında yüzde 54'e ulaştı. Böylece Türkiye, mesleki ve teknik eğitimde okullaşma oranında, yüzde 46 olan OECD ortalamasının üzerine çıktı' dedi. TEOG sonuçlarına göre mesleki ve teknik eğitimi tercih eden öğrenci sayısının 2014-2015 döneminde 638 bine ulaştığını bildiren Yıldırım, mesleki ve teknik liselerin, kısa vadede meslek edinmek isteyenler için değil, aynı zamanda üniversiteye devam etmek isteyenler için de fırsatlar içerdiğini ifade etti.Meslek lisesi 9. ve 10. sınıf öğrencilerinin fizik, kimya, matematik ve biyoloji derslerini zorunlu olarak, 11. ve 12. sınıf öğrencilerinin de seçmeli olarak alabildiğini; teknik lisesi öğrencilerinin de bu dersleri 4 yıl boyunca zorunlu olarak aldıklarını bildiren Yıldırım, böylece lise eğitiminin ardından üniversiteye gitmek isteyen öğrencilerin akademik eğitimine de destek verildiğini kaydetti.Yıldırım, yapılan araştırmalara göre, mesleki ve teknik eğitim mezunu ve sektörde çalışan öğrencilerin okulda edindikleri becerilerden memnuniyet oranının yüzde 80 düzeyinde, sektörün öğrencilerden memnuniyetinin ise yüzde 70'in üzerine çıktığını bildirdi.Almanya'daki Türklere sertifika müjdesiAvrupa Birliği ülkelerinde özellikle 'usta' istihdamı için sadece meslek lisesi diplomasının yetmediğini, bunun yanında ayrıca belgeler gerektiğini aktaran Yıldırım, bu sebeple Ulusal Referans Noktası (URN) ile çalışmaların tamamlandığını ve URN sitesinde mesleki ve teknik eğitim alan ve dallarına ilişkin EUROPASS sertifika eklerinin yayımlandığını bildirdi. Yıldırım, bu uygulamanın Avrupa ülkelerinde işe girme ya da ücret artışı için gerekli olduğuna işaret ederek, özellikle Almanya'daki Türk vatandaşlarının mesleklerinde ilerlemeleri için büyük önem taşıdığını kaydetti.Enerji Meslek Lisesi'nin temeli atılacakOsman Yıldırım, mesleki ve teknik eğitimde Türkiye'de bir ilki hayata geçireceklerini bildirerek, Ankara'da 'yeşil teknoloji' konusunda uluslararası eğitim merkezi olarak faaliyet gösterecek bir okul yapmayı planladıklarını bildirdi.Bu okulun iş ve işlemleriyle ilgili ihale aşamasının Ankara Valiliği tarafından yürütüldüğünü belirten Yıldırım, 'Burada yenilenebilir enerji ile ilgili 3 yıl önce bir alan açtık. Öğrenciler, bu okulda rüzgar ve güneş enerjisi gibi dallarda eğitim alacaklar, bina ise kullandığı enerjiyi tamamen kendi üretecek. Yani okul tamamen akıllı bir okul olacak' bilgisini verdi.3. havaalanına personel yetiştirilecekMesleki ve teknik eğitimde ilk defa uygulamaya konulacak 'sivil havacılık' alanı yer hizmetleri öğretim programının geliştirileceğini ve uygulamaya konulacağını kaydeden Yıldırım, 'Ülkemizde dünyanın en büyük 3. havaalanı yapılacak. Bununla birlikte yer hizmetleri alanında çok fazla elemana ihtiyaç olacak. Bu ihtiyacı karşılayabilmek için sivil havacılık yer hizmetleri öğretim programını taslak olarak hazırladık. Önümüzdeki yıl, bunu uygulamaya koyacağız' ifadesini kullandı.Eğitime 3. boyut geliyorOsman Yıldırım, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı'nın 1. eğitim öğretim dönemi karnelerini dağıttığı Kızılcahamam Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nde aynı anda 3D Laboratuvarının açılışını da yaptığını anımsatarak, 'Burada mesleki ve teknik eğitimde 3 boyutlu materyal hazırlama projesini tüm alanlar için yaygınlaştırıp video olarak tüm okullara yaygınlaştıracağız. Bundan sonra tüm meslek liselerinde 3 boyutlu eğitim materyalleri kullanılacak. Bu eğitimler bir perde üzerinde üç boyutlu görüntülerle verildiğinden gerçekten de sinema keyfi veriyor ve öğrencilerin motivasyonunu da arttırıyor' dedi.Genel Müdür Yıldırım, proje kapsamında bir ekip kurulacağını ve öğretmenlere eğitimler verileceğini sözlerine ekledi.Selma Kasap, AA
Bakan Avcı'dan 40 Yaş ve Üstü Öğretmenlere Müjde
MİLLİ Eğitim Bakanı Nabi Avcı, branş öğretmenleri atamasında 40 yaş sınırını kaldırdıklarını söyleyerek, 'Buna niçin ihtiyaç duyduk? Özellikle 28 Şubat döneminde KPSS'yi kazandıkları veya müracaat ettikleri halde o günün koşullarında bu hakları ellerinden alınan öğretmen adayları da bu atama döneminde bundan yararlanabilsinler' dedi.Milli Eğtimi Bakanı Bakan Nabi Avcı, Eskişehir'de Odunpazarı İlçe Halk Eğitimi Merkezi'nin açılış törenine katıldı. Bakan Avcı tören sonrasında basın mensuplarının yönelttiği çeşitli soruları yanıtladı. Avcı, branş öğretmenlerinin ataması ile ilgili olarak şöyle konuştu:'Bunlar nasıl belirleniyor? İhtiyaçlara bakıyoruz. Türkiye genelinde hangi branştan ne kadar açığımız var, hangi illerde o branşlarda açık var bunlara bakıyoruz ve ona göre dengeli bir biçimde branşlar arasında elimizdeki kadroları dağıtmaya çalışıyoruz. Bu yıl biliyorsunuz Resmi Gazetede yayınlandı. Yönetmelikte yaptığımız bir değişiklikle yaş sınırı şartını da kaldırdık. Daha önce 40 yaşın altında olmak koşulu vardı müracaat edebilmek için. Şimdi o koşulu da yönetmelikte yaptığımız bir değişiklikle kaldırdık. 40 yaş şartı yok. Buna niçin ihtiyaç duyduk? Özellikle 28 Şubat döneminde KPSS'yi kazandıkları veya müracaat ettikleri halde o günün koşullarında bu hakları ellerinden alınan öğretmen adayları da bu atama döneminde bundan yararlanabilsinler. Eğer koşulları, şartları tutuyorsa onlarda müracaat edebilsinler diye bu yönetmelik maddesini de kaldırdık. 40 yaş koşulu kalktı.'ELÇİLİKLER BÜNYESİNDEKİ OKULLARIN SAYISI ARTACAKBakan Avcı, yurt dışındaki okullar konusunda Bakanlar Kurulu'na bir sunum yaptıklarını belirtti. Avcı, konuşmasını şöyle sürdürdü:'160 ülkede faaliyetlerini yürüten kurumlardan, kuruluşlardan söz ediyoruz. Dolayısıyla her birinin kendi özel şartları vardır, kuruluş koşulları vardır. Bunların çok büyük bir bölümü özellikle son 10-12 yılda AK Parti hükümetlerinin de himayesinde gelişmiş kurumlardır. Dolayısıyla şimdi en son Sayın Cumhurbaşkanı'nın Afrika ziyaretinde olduğu gibi o ülkelerin yetkilileri bizden tekrar tesviye talebinde bulundukları zaman kendilerine Milli Eğitim Bakanlığımızın veya sivil toplum kuruluşlarımızın bu hizmetleri layıkıyla yerine getirebileceğini, bunun için hazırlıklarımızın tamam olduğunu söylüyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız orada ifade etti zaten. Bu hazırlıklarımız tamamlandıktan sonra bu bir sivil yapılanma içerisinde, devletin de himayesinde Milli Eğitim Bakanlığının, Dışişleri Bakanlığı'nın, Kültür Bakanlığı'nın yani topyekün hükümetin himayesinde ama sivil bir girişim olarak bu hizmetler sürdürülür. Yeni okullar açılır. Bizim zaten yurt dışında Milli Eğitim Bakanlığına bağlı elçilikler bünyesinde faaliyet gösteren 66 okulumuz var. İlk, orta ve lise türünde. Onları da içine alacak şekilde yurt dışında eğitim veren bütün kurumların eğitim amaçlarına uygun davranacakları bir yapıya kavuşturulmaları için gerekli düzenlemeleri yapıyoruz, yapacağız. Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı olan elçilikler bünyesinde bugüne kadar faaliyet gösteren okullarında sayısı artacak. Afrika açılımı nedeniyle Afrika'da çalışan Türk vatandaşlarımızın sayısında da artış oldu. Tabi sadece Türk Cumhuriyeti vatandaşlarına değil talep eden herkese nitelikli eğitim vermek üzere bu düzenlemeleri yapıyoruz. İnşallah önümüzdeki haftaki bakanlar kurulunda nihai şeklini verir daha ayrıntılı açıklama yaparız.'Bakan Nabi Avcı, törenin ardından çeşitli açılış ve ziyaretlerde bulunmak üzere Eskişehir'in Beylikova İlçesi'ne hareket etti.Hakan TÜRKTAN- Saadet YÖRÜKÇÜ / ESKİŞEHİR (DHA)
KPSS Düğümünü 1262 Kitapçık Çözecek
2010’da yapılan KPSS’deki kopya ve soruların sızdırıldığı iddiaları test kitapçıkları imha edildiği için ispatlanamıyordu. Ancak savcılık 1262 kitapçığın imha edilmeyip depolarda saklandığını saptadı. Vatan Gazetesi'nden Kenan Butakın'ın haberine göre savcılık, bu kitapçıklar üzerinden kopya soruşturmasını ilerletiyor.2010’da yapılan KPSS’de ‘Eğitim Bilimleri’ sorularının sızdırıldığı tespit edilince sınav iptal edilmişti. 279 bin kişi tekrar sınava girerken aynı yıl yapılan ve 807 bin kişiyi ilgilendiren ‘Genel Kültür’ ile ‘Genel Yetenek’ sorularının da sızdırıldığı iddia edildi. O dönem soruşturmayı yürüten savcı Şadan Sakınan tarafından bu iddialarla ilgili bir işlem yapılmadı. 2014’te savcının değişmesinden sonra bu iki sınavla ilgili iddialar tekrar geldi ve Ankara Cumhuriyet Savcılığı yeniden araştırma başlattı.Kitapçıklar bulundu1 Mart 2012’de ‘Eğitim Bilimleri’ kitapçıklarıyla beraber ‘Genel Kütür ile Genel Yetenek’ kitapçıklarının savcının talimatıyla imha edildiği belirlendi. Geçen ekim ayında önemli bir gelişme yaşandı. ÖSYM yetkilileri, Ankara Cumhuriyet Savcısı Yücel Erkmen’i arayarak, imha edildiği belirtilen 807 bin adet test kitapçığından 1262’inin depolarda bulunduğunu bildirdi.Yarısı şüphelilerinKitapçıkların kimlere ait olduğu saptandı. Bu isimlerle 2010 KPSS’de yüksek puan alan ve aralarında iletişim olduğu tespit edilen 3 bin 267 şüpheli karşılaştırıldı. 1262 kitapçığın yarısı şüphelilere ait çıktı. Şimdi, sınavlarda zorluk derecesi yüksek olan ve ‘ayırt edici’ denilen sorulara verilen cevaplar karşılaştırılacak. Şüphelilerin bu sorulara da aynı cevap verdiği tespit edilirse kopya belgelenmiş olacak. Deneme testi olarak gitmişTÜBİTAK bilirkişileri, yaptıkları incelemede Isparta Yalvaç’ta yaşayan Baki Saçı adlı şüpheliye, Eğitim Bilimleri testi sorularının dışında Genel Yetenek ve Genel Kültür testi sorularının da ulaştığını tespit etmişti. Soruların ise deneme testi şeklinde Saçı’ya ulaştığı belirlendi.
Reklam
Bakan Avcı: 'KPSS İddiaları İle İlgili Çalışmalar Başlatılıyor'
MİLLİ Eğitim Bakanı Nabi Avcı, ana, ilk ve ortaokul öğrencilerine matematik ve fen alanlarında uygulamalı eğitimler veren İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Taşkışla Kampüsü'nde çalışmalar sürdüren İTÜ Bilim Merkezi’nin açılışını gerçekleştirdi. Avcı, açılışın ardından basın mensuplarının gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.Bakan Avcı, 2010'da yapılan Kamu Personeli Seçme Sınavları’nda (KPSS) kopyaya ilişkin yürütülen soruşturmaya dair ÖSYM Başkanı Ali Demir'in 'Soruşturma, 2010 yılı KPSS ile sınırlı kalmayacak' yönündeki açıklamalarına ilişkin, 'Daha önce başlamış ve galiba üzeri kapatılmış bir yargı ve adli soruşturma söz konusu idi. Onunla ilgili adli soruşturma ve incelemeler zannediyorum belli aşamaya gelmiş olmalı ki, şimdi bununla ilgili bu çalışma başlatılıyor. Hayırlı olsun' dedi.'OKUL YÖNETİCİLERİMİZİ, OKUL GÜVENLİĞİ KONUSUNDA UYARIYORUZ'Bir gazetecinin, geçtiğimiz günlerde Arnavutköy'de bir ilkokulun yangın merdiveninden düşerek bir öğrencinin hayatını kaybettiği olayı hatırlatarak, 'Yangın merdiveninde korkuluğu olmayan o okula dün gittik ve değişen bir şey yok. Bununla ilgili ne söyleyeceksiniz?' şeklindeki bir soruya Nabi Avcı, 'Bu konuda İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğümüz gerekeni yapıyor. Çocuğumuza Allah'tan rahmet diliyorum, ailesine baş sağlığı ve sabırlar diliyorum. Müteaddit defalar okullarımızı, okul yöneticilerimizi okul güvenliği konusunda uyarıyoruz. Zaman zaman merkezden, zaman zamanda illerden gönderilen müfettişler aracılığıyla denetimleri yapıyoruz. Ancak yine de bu tür üzücü olaylarla maalesef karşılaşıyoruz. Bunların olmaması için çok daha dikkatli, gayretli olmamız gerektiğini il, ilçe yöneticilerimize maarif müfettişlerimize, okul müdürlerimize bir kere daha hatırlatıyoruz' diye yanıt verdi.'PROJEDE HERHANGİ BİR AKSAKLIK SÖZ KONUSU DEĞİL'Bakan Avcı, eğitimdeki FATİH projesi ile ilgili bir soruyu da 'Önümüzde bu konu ile ilgili büyük bir ihale var. Biz FATİH projesini sadece çocuklarımıza tablet bilgisayar dağıtılan bir proje olarak görmüyoruz. Aynı zamanda Türkiye'de gerek donanım, gerekse de yazılım bakımından bilgisayar teknolojisinin ve sektörlerinin gelişmesine öncülük edecek bir büyük proje olarak görüyoruz. O yüzden başlattığımız ihale süreci de 10 milyon 600 bin tablet bilgisayar alımına ilişkin dünya çapında bir ihale sürecidir bu. Bu ihale sürecinin en önemli bileşenlerinden bir tanesi yerlilik oranıdır. Dolayısıyla bazı çekilmeler oldu. Komisyon toplantısında gecikmeler oldu. Ancak projede herhangi bir aksaklık söz konusu değil' şeklinde yanıtladı.Enver ALAS - Güven Usta/İSTANBUL, (DHA)
ÖSYM Tüm Sınavları Yeniden İnceleyecek
ÖSYM Başkanı Demir, 2010 KPSS'de kopyaya ilişkin yürütülen soruşturmaya dair, '2010 sonrasındaki sınavlarımıza da yeniden kritik bir gözle bakacağız' dedi.ÖSYM Başkanı Ali Demir, 2010'da yapılan Kamu Personeli Seçme Sınavları'nda (KPSS) kopyaya ilişkin yürütülen soruşturmaya dair, 'Bu konuda savcılıktan bize gelen her türlü talebi, kamuoyundan bize gelen her türlü uyarıyı, ihbarı biz son derece ciddi, titiz olarak alıyoruz. İncelemelerimiz, sadece 2010 öncesiyle kalmayacak. 2010 sonrasındaki sınavlarımıza da yeniden kritik bir gözle bakacağız. Hak ve adaleti zedeleyen her türlü unsuru ortadan kaldırmak adına incelemelerimizi yapacağız' dedi.Demir, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 2010 KPSS'de kopya gerekçesiyle eğitim bilimleri sınavının iptal edildiğini ve sınava ilişkin soruşturmanın Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütüldüğünü hatırlattı.ÖSYM'nin üniversiteye giriş sınavları ve KPSS’nin yanı sıra pek çok farklı kuruma da sınav yaptığını belirten Demir, göreve geldikleri Eylül 2010'dan itibaren sınav güvenliğinde ciddi aşamalar kaydedildiğini, hak ve adaletin zedelenmesine yol açacak konularda her türlü tedbiri aldıklarını söyledi.Demir, 2010'daki KPSS'nin temmuzda gerçekleştirildiğini, sonuçların ise ağustosta açıklandığını, kendisinin ise eylülde göreve geldiğini anımsattı.Kopya tartışmalarının büyük bir kısmının da 2010 ve önceki yıllara ait sınavlara ilişkin olduğunu dile getiren Demir, 'Bu konuda savcılıktan bize gelen her türlü talebi, kamuoyundan bize gelen her türlü uyarıyı, ihbarı biz son derece ciddi, titiz olarak alıyoruz. Bunları, gerekli verileri, bilgileri ilgili makamlara iletiyoruz. Fakat tabii ki incelemelerimiz sadece 2010 öncesiyle kalmayacak. 2010 sonraki sınavlarımıza da yeniden kritik bir gözle bakacağız. Hak ve adaleti zedeleyen her türlü unsuru ortadan kaldırmak adına incelemelerimizi yapacağız' diye konuştu.Sınavlarda herhangi bir olağan dışı durum söz konusuysa bunları yeniden gündeme getirilmesi, haksız kazanımlarla elde edilen hakların geri alınması konusunda her türlü yasal imkanın bulunduğuna işaret eden Demir, bu konuda çalışmalar yürüttüklerini söyledi.Gerek 2010 KPSS gerekse 2012 adli yargı sınavlarına ilişkin yürütülen soruşturmaların bir an önce sonuçlandırılmasını ve burada haksız kazanım elde edenlerin gerekli cezayı almasını istediklerini kaydeden Demir, 'Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı pek çok sınavı bu kapsamda inceliyor. KPSS de onlardan bir tanesi, inceleme sürüyor. Biz de bütün desteği veriyoruz' dedi.Savcılığın bazı sınavlarda, adayların ne kadar doğru, ne kadar yanlış yaptığı, hangi soruları doğru, hangilerini yanlış cevapladığına kadar tüm verileri talep ettiğini dile getiren Demir, 'Diğer bazı sınavlarda da Türkiye bazında değerlendirmeleri, il bazındaki değerlendirmeleri ve bölge bazındaki değerlendirmeleri, adres esasına göre değerlendirmeleri, hepsini bizden talep etti. Biz de o verileri verdik. 2010 ağırlıklı olarak. Ama zaman içerisinde başka sınavlarda gündeme gelirse bunları da vermekten mutluluk duyarız' şeklinde konuştu.'ÖSYM'de veri asla kaybolmaz'Demir, 2010'da KPSS'deki bazı belgelerin imha edildiği iddialarına ilişkin ise 'ÖSYM'de sınavı değerlendirmeye yönelik hiçbir veri asla kaybolmaz. Sınavda yaptığı doğru sayısı, yanlış sayısı ve o sınavın nasıl değerlendirildiğine dair veriler asla kaybolmaz' ifadelerini kullandı.Son 4 yılda ÖSYM’nin 1974'ten bugüne yaklaşık 41 yıllık arşivinin tamamen elektronik ortama taşındığını belirten Demir, bu sayede tüm adayların T.C. kimlik numaralarıyla eşleşmelerinin sağlandığını ve bu bilgilere erişilebildiğini kaydetti.ÖSYM'nin bugüne kadar kağıt ortamında sınav yaptığını anlatan Demir, 2014'te sınavlarda 11 milyon adaya 11 milyon soru kitapçığı verildiğini, bu 11 milyon soru kitapçığının bir yıl bile saklanması için inanılmaz büyüklükte bir alan gerektiğini söyledi.'Kopyaya adı karışan adayların cevap kayıtları saklanıyor'Yasal saklama süresi dolan sınav evrakını devlet arşivleriyle de işbirliği yaparak imha ettiklerini anlatan Demir, 'Bu kapsamda, 2010 KPSS'deki iptal edilen kısımdaki soru kitapçıkları, savcılığa verilenlerin dışında çünkü o sınava giren 300 bin aday vardı savcının takip ettiği 8-10 bin aday söz konuydu, onların dışındakilerine izin istedik ve imha ettik. Tartışma konusu olan adayların soru kitapçıklarının da bir yerlerde muhafaza edildiğine inanıyorum' değerlendirilmesinde bulundu.Hakkında kopya iddiası bulunan adayların hangi soruya hangi cevabı verdiğinin, elektronik ortamda kaydının mevcut olduğunun altını çizen Demir, o dönemde cevap kağıtlarının taranmasının söz konusu olmadığını ancak bu kağıtların da muhafaza edildiğini söyledi.'Genel kültür genel yetenek sınavına ilişkin veriler de savcılığa verildi'2010 KPSS'de iptal edilen eğitim bilimleri sınavının yanı sıra genel kültür ve genel yetenek sınavında da kopya iddialarının bulunduğunu anlatan Demir, 'Bu konuda savcının talep ettiği tüm verileri verdik. İncelemeleri yapıyorlar. O konu daha önce cumhurbaşkanı denetleme kurulu tarafından da yapılmıştı. YÖK Denetleme kurulu tarafından da raporlandırılmıştı. Orada takdir tamamen yargıya ait. Orada ne denilirse biz onu yapmak durumundayız, gerekeni yaparız' diye konuştu.'O günkü yargı iptal kararımızı durdurdu'2012'deki adli yargı sınavında bir olağan dışılık tespit ettiklerini ve sınavı ÖSYM’nin geçersiz ilan ettiğini hatırlatan Demir, sözlerini şöyle sürdürdü:'Fakat maalesef o günkü yargı bizim iptal kararımızı durdurdu. Orada yine pes etmedik. Burada 'olağan dışı bir durum söz konusu' dedik. Sonuçlarında olağandışı gelişme olan, yani daha önce sınava girmiş 30 almış, tekrar girmiş 30 almış, 2012 adli yargıda 80 almış, daha sonra yine aynı sınava girmiş 40 almış. Bu olağandışı. Bunun izah edilmesi gerekir. Böyle olan sanıyorum 50-60 aday hakkında da savcılığa suç duyurusunda bulunduk. Bu taleplerimiz de o zamanki adli makamlar tarafından kabul edilmedi, geri durduruldu. Ancak biz Türkiye'nin son yaşadığı paralel yapıyla mücadele ortamında, ki biz buna bütün desteği vermek durumundayız, veririz, sınavın iptali konusunu yeniden gündeme getirdik ve yeniden suç duyurusunda bulunduk. 'Biz bu kararların doğru olmadığını bu adayların haksız kazanç sağladığını düşünüyoruz, bunların yeniden araştırılmasını istiyoruz' dedik.''Adayın sınav sonucu olağandışıysa yeniden sınava alınacak'ÖSYM'nin her adayın sınavlarını ayrıntılı incelediğini belirten Demir, şunları kaydetti:'Arkadaşlarıma şu talimatı verdim. Bazı sınavlar öncelikli olmak üzere aynı sınavlara farklı zamanlarda girmiş ve olağandışı gelişmeler kaydetmiş olanları çıkarın, bunları yakından inceleyelim ve haksız kazanım varsa bunu tespit edelim. ÖSYM'ye Türkiye'nin eğitim bankası diyebilirsiniz. Çünkü tüm eğitim bilgileri, başarıları, puanları ÖSYM'de mevcut. Olağan dışı bir kazanım, olağan dışı bir sınav sonucu varsa incelenmesi gerekir. Bunu şu anda gündeme getiriyoruz. Bazen bu belki yeniden sınava davet etme şeklinde olacak. Yasa buna müsaade etmektedir. Bazen de bunlar hakkında suç duyurusunda bulunma olacaktır ve yasal takibi yapmak durumunda olacağız ve yapacağız.'Göreve geldikleri günden bugüne kadar toplu kopya girişimine ilişkin sadece adli yargı sınavında sıkıntı yaşadıklarını belirten Demir, ancak bireysel olarak neredeyse her sınavda başkasının yerine sınava girme ve usulsüz davranış girişimleri olduğunu aktardı.Bu girişimlerin tespit edilip gerekli işlemlerin yapıldığını anlatan Demir, sınavlarda 70 bin kamerayla salonları izlediklerini ve herhangi bir kural dışı davranış söz konusu ise bu adayların sınavlarının iptal edildiğini söyledi.Bazı sınavlarda adayların soruları ezberlediğini, bazılarını sınav evrakına yazdığını veya soru kitapçığının sayfalarını kopardığını ve sınav sonrası internet siteleri üzerinden birbirleriyle paylaştığını anlatan Demir, bu girişmeleri engellemek için telif hakları yasası kapsamında bu tür paylaşımların önüne geçmeye çalıştıklarını dile getirdi. Bu tür paylaşımlarda bulunan adayları takip ettiklerini ve haklarında yasal işlem başlattıklarını aktaran Demir, bu kapsamda ceza alan adaylar bulunduğunu söyledi.'Sınav güvenliği yüzde yüz tesis edildi'Her adaya farklı soru kitapçığı uygulamasının toplu kopya girişimlerini tamamen ortadan kaldırdığını belirten Demir, sınavlara kalem ve silgi dahil olmak üzere cep telefonu, saat gibi hiçbir metal eşyanın alınmaması, soru hazırlama sisteminin internetten bağımsız hale getirilmesi, tüm elektronik sistemlerin yenilenmesi, matbaada güvenli bilişim ağının oluşturulması ve kapalı dönemlerin güvenliğinin yükseltilmesinin de güvenliği artıran önemler arasında olduğunu söyledi.'Tüm bunlarla şunu iddia edebiliriz, 2014'te sınav güvenliğini yüzde 100 tesis edildiği bir sisteme eriştik' diyen Demir, bunun bir gecede bir günde gerçekleştirilen bir yürüyüş olmadığına dikkati çekti.Haksız kazanım elde edenlerin mutlaka bunun cezasını göreceğini ve sağladıkları tüm kazanımların iptal edileceğini dile getiren Demir, 'Haksız olarak hak etmediği bir puanı almış normal dışı olağan dışı yollarla bir puan almış olanlar varsa bu tespit edilebilir, o zaman da bu mutlaka o hakkının geri alınması, kazanmış olduğu neyse gelirleri, imkanları, paraları onların ülke adına tahsil edilmesi ve cezalandırılması gerekir' dedi.Demir, sınavları alın teriyle kazanan kişilerin de mağdur edilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.AA
Reklam
Davutoğlu: 'Kiminle Görüştüğüm Beni Bağlar'
Başbakan Ahmet Davutoğlu Almanya dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı. Davutoğlu, 4 eski bakanla görüştünüz mü sorusuna, parti içinde genel başkan olarak herkesle konuştuğunu belirtip 'Ama ne konuştuğum, neyi, ne tür konuları ele aldığım gibi hususlar, sadece beni ve görüştüğüm kişileri ilgilendirir' cevabını verdi. Davutoğlu, 'Hukuk devletinin kuralları işletilecek ve kural dışına çıkan kim olursa olsun onunla ilgili gerekli çalışmalar yapılacaktır' dedi. Başbakan Ahmet Davutoğlu, Almanya’nın başkenti Berlin’e resmi ziyaretinin ardından Türkiye’ye dönüşte, uçakta, gazetecilerin sorularını yanıtladı.Başbakan Davutoğlu, “Paralel yapıyla mücadele, MGK’nın kararından sonra sürecin nasıl devam edeceğini açıkçası çok fazla bilmiyoruz. Paralel yapının yapısı itibarıyla devletin bütün kurumlarına nüfuz ettiğini düşünüyoruz ve bu yapının devlet kurumlarından çıkarılması gerektiği düşünülüyor. Nasıl bir sistem olacak. Yani medyada olsun, sermayede olsun veya eğitimde olsun çok sayıda okulları var, bunların yeniden ele alınması nasıl olacak?” şeklindeki soru üzerine, şunları söyledi: “Öncelikle bürokraside herhangi devlet hiyerarşisi dışında bir netvorkun oluşmasına kesinlikle izin verilmeyecek. Normal devlet hiyerarşisinin dışına çıkan, paralel yapı zaten burada, yani bir devletin kendi hiyerarşisi, bakanın, müsteşar, genel müdür, aşağı doğru gidiyor bakanlıklarda veya kurumlarda herhangi bir şekilde bu hiyerarşinin bir yerinde halkanın biri kopuk, başka bir yapıyla bu hiyerarşiyle bağımsız olarak irtibat kurulmasına izin verilmeyecek. Zaten sıkıntı buradan doğdu. Bürokrasi, bu anlamda demokratik yolla seçilmiş hükümetin emri altındadır. Hesabı hükümet verir. Dolayısıyla da yetki hükümettedir. Demokratik olarak seçilmiş bir hükümetin oluşturduğu hiyerarşi dışına çıkan her yapı, aslında hesap verilemez başka otorite oluşturuyor. Bir kere buna kesinlikle izin verilmeyecek. Bu konuda çok net tedbirleri, bütün kurumlarda alıyoruz. Sınav sisteminde -ki orada büyük adaletsizlikler yapıldı- KPSS’deki bütün bu süreci yakından takip ediyoruz, ilgili kurumları talimatlandırdık. Bu paralel yapı veya benzer niyetleri olan herhangi bir yapı olacaksa bunların bir daha böyle bir nüfuz kabiliyeti kazanmamaları için her türlü tedbiri alıyoruz.''Suç işledikleri anda hukuk önünde hesap verirler''Okullar ne olacak, hala yayın yapan medya kuruluşları var?' sorusuna, Davutoğlu,  'Şimdi suç işledikleri anda hukuk önünde hesap verirler. İşte 14 Aralık’ta olan aslında budur. Ne oldu 14 Aralık’ta? Bir yayın faaliyeti, bir dizi, dolayısıyla basına bir baskı uygulanmadı. Bütün bu netvorku kullanarak başka bir dini grubun, 'El Kaide mensubu, terörist' gösterip hapse atılması sebebiyle oradan yapılan müracaat üzerine, üzerlerine gidildi. Kesinlikle bir daha böyle bir süreç yaşanmaması için hukuki bir soruşturma ve o şekilde yürüyen bir yargı süreci var. Onlar da hukuk devletinin kuralları işletilecek ve kural dışına çıkan kim olursa olsun onunla ilgili gerekli çalışmalar yapılacaktır' karşılığını verdi.'Bir netvork ile haksız sınavı kazanmış olanlar varsa...'Ahmet Davutoğlu, 'KPSS’de usulsüzlük yaparak bir kuruma girdiği tespit edilenlerle ilgili geriye dönük olarak, işletebilecek misiniz?' sorusunu şöyle yanıtladı:'Tabii hukuki bir süreç. Şimdiden bir yargıda bulunmamak lazım ama ismen tespit edilmesi mümkünse bu işlem yapılır. Ama kolektif olarak genel bir bütün KPSS dolayısıyla, ola ki o grup içinde o sene hak ederek giren olmuştur onların da hukukunu zedelememeniz lazım. Böyle bir netvork ile haksız sınavı kazanmış olanlar varsa onlara karşı alınacak tedbir, hak ederek alın teri dökerek o sınava girmiş olanların hakları zayi etmeyecek şekilde düşünülmesi icap eder. Onlara da tabii nihai olarak belli yargı süreci sonunda karar verilir.”“Almanya’da 150’nin üzerinde Fethullah Gülen’e ait dershane ve 20’nin üzerinde okul olduğu söyleniyor. Merkel ile yaptığınız görüşmede, bu rahatsızlığınızı dile getirdiniz mi? Bir çözüm bulunması yolunda bir ricada bulundunuz mu?” sorusu üzerine Davutoğlu şunları kaydetti:'Genel olarak bu  konuları konuştuk ama spesifik olarak bu konularda olabilecek görüş alışverişi ve istihbari bilgileri ayrıca kurumlar arasında değerlendiririz. Ama genel olarak bu konuları ele aldık. Bütün Türkiye’deki bu süreçte yaşananları, özellikle kendisi de söyledi Türkiye’deki siyasi süreçler ve azınlıkların hakları, bütün bu konuları, 'Türkiye'de hukuk devletinde hukuk kuralları işletilir' perspektifi içinde ele aldık.”“Bunların okullarının kapatılması yönünde, kontrollerin artırılması yönünde bir talep oldu mu?” sorusuna, Davutoğlu, “Genel olarak konuştuk ama spesifik olarak gerektiğinde tabii illa ki bu tedbirler herkesle konuşulur” yanıtını verdi.Davutoğlu, Bingöl'de emniyet müdürüne yönelik düzenlenen terör saldırısında kullanılan silahların balistik raporunun, saldırıyı gerçekleştirdiği düşünülen kişilerin üzerinden çıkan silahlarla uyuşmadığına dair adli raporunun çıktığının ifade edilmesi, saldırıyı gerçekleştirenlerle öldürülen kişiler arasında irtibat bulunup bulunmadığının sorulması üzerine “Tabii bu konuda şu aşamada bir şey söylemem, yargı süreci bağlamında mümkün değil. Süren giden bir soruşturma var. Burada herhangi bir şey söylemem doğru olmaz” diye konuştu.Davutoğlu, bir gazetecinin 'Kılıçdaroğlu'nun Hürriyet Gazetesi'ne verdiği demeç var; Bizim muhatabımız Cumhurbaşkanı değil, Davutoğlu’dur ama bunu söylersem Davutoğlu, 'Kalkıp bizi muhatap almadığını söylerse hiç şaşırmam' diyor. İkinci bir muhataplık çağrısı var” sözleri üzerine de şöyle konuştu:'Muhalefet partisi liderinin muhatabı, iktidar partisi lideridir'“Şimdi Kılıçdaroğlu, çok küçük bir akıl oyununu, kendince yapmaya çalışıyor. Başka bir polemik üzerinden kendisi polemik çıkarmaya gayret ediyor. Evvelden söylemiştim, muhatabınız benim diye, muhalefet partilerine. Çünkü son derece gereksiz ve Türkiye’deki siyasi uygulamaya ve etiğe aykırı şekilde sürekli Cumhurbaşkanımızı hedef gösteriyorlar. Türkiyede demokrasi içinde bir muhalefet partisi liderinin muhatabı iktidar partisi lideridir. Tartışmanın bu düzeyde yürümesi lazım. Buna işaret etmek için kendisine o zaman bu çağrıda bulunmuştum. TÜSİAD'ın ifadesi ise yanlış. O aynı şey değil. Çünkü TÜSİAD, orada sivil toplum kuruluşu olarak Cumhurbaşkanlığı makamını ve Başbakanlık makamını karşılaştıracak ve o konuda bir hüküm verecek konumda değil. Hiçbir sivil toplum kuruluşunun böyle bir takdir hakkı da yok.''Evet, doğru herkese, hükümet politikaları konusunda nihai hesap verecek olan biziz ve her türlü konuda da cevap vermeye hem hazırız hem de muhatabız' diyen Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:'Ama bu cumhurbaşkanılığı gibi yüce bir makamın muhatap olmadığı anlamına gelmez. Siyasal tartışmalar hariç. Siyasal tartışmalarda, Kılıçdaroğlu ile olduğu gibi muhalefet partisinin muhatabı iktidar partisidir. Siyasi tartışmanın o düzeyde yürümesi lazım. Her konuya cumhurbaşkanılığı makamını, tartışmanın içine çekmek için özel çaba sarfetmek doğru değil. Kılıçdaroğlu’na o zaman da hatırlattım, temel ilke buydu. Bugün de aynı ilkeyi vurguluyorum. Dolayısıyla burada, Kılıçdaroğlu’nun ayrı bir değerlendirme yapmasını gerektirecek durum söz konusu değil.''Önemli olan Kılıçdaroğlu’nu kim muhatap alıyor. Acaba Şişli Belediye Başkanı tartışmalarında, CHP içinde dahi bir muhatap konumu hala var mı, tartışılır' ifadesini kullanan Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti:'Çünkü kimse Şişli Belediyesindeki sorunlarla ilgili Kılıçdaroğlu'nun muhatap olup sorunu çözeceğine dair inancı yok. Bakın, Şişli tartışması başlayalı bir ay oldu en az, belki 1.5 ay, hala çözülemedi. Biz o arada kaç ülke meselesini, kaç dünya meselesini tartıştık, çözdük, belli konuma, noktaya getirdik ama bir Şişli meselesini dahi idare edebilme kabiliyeti gösterilemedi. Yani Kılıçdaroğlu önce parti içinde muhatap alınacak bir performans sergilesin sonrası kolay, bizimle muhatap olacağını tespit etmek kolay.”'Biz soruşturma komisyonuna müdahil olmadık''Avrupa Birliği 12 Şubat'ta, Amerika Birleşik Devletleri ise 18 Şubat'ta terör zirvesi yapacağını açıkladı. Türkiye'ye ulaşmış bir davet var mı?' sorusuna, Davutoğlu, 'Yok' karşılığını verdi.'Böyle bir davet gelecek olursa, hangi ülkelerin katılacak olmasına bakılacak mı? Örneğin İsrail olursa, katılmama gibi bir durumu olur mu Türkiye'nin?' sorusu üzerine, Davutoğlu, 'Terör zirvesi konusunda, sadece basına düşen bir haber var. Resmi bir davet, kimlerin katıldığı gibi konular daha belirgin değil, onlar netleşince istişareler, bir nihai değerlendirme yaparız. Önce bunun netleşmesi lazım' dedi.Paris'te, dayanışma tablosu içinde yer almalarının bir zaruret teşkil ettiğini belirten Davutoğlu, Türkiye'nin asli olarak bir tavır sergilemek üzere Paris'te olduğunu vurguladı.Davutoğlu, toplantının formatı, içeriği belli olduğunda değerlendirme yapacaklarını söyledi.'Soruşturma komisyonu çok tartışılmıştı. Dört bakana, 'Kendi iradenizle Yüce Divan'a gidin' dediğiniz ifade edildi. Böyle bir tavsiyeniz oldu mu? Genel Kurul oylamasında, grubunuzun fire vereceğini düşünüyor musunuz?' sorusuna, Davutoğlu, şu yanıtı verdi:'İki şeyi ben sürekli vurguladım: Biz soruşturma komisyonuna müdahil olmadık. Basın yasağı geldiğinde de ben açıkladım; komisyonu herkesin rahat bırakması ve tamamıyla komisyon üyelerinin, komisyona verilen yetki ve o yetkinin kullanılışı anlamında, süreç konusunda söz sahibi olmalılar. Yasal ve anayasal olarak da tablo budur. Kimse bu anlamda yönlendirici bir şeyde bulunamaz. Biz bu tavrı sürdürürken... Dediğim gibi, hiçbir bu anlamda komisyon üyeleriyle görüşmem ya da müdahil olmam söz konusu olmadı. Biz bu tavrı sürdürürken muhalefet ne yaptı? Daha en başından ihsas-ı reyde bulundu. Soruşturma ne için vardır? Üzerilerinde iddia edilen kişilerle ilgili bir araştırma için var. Baştan hükmünüz belliyse ne için böyle bir soruşturma komisyonuna ihtiyaç hissediyorsunuz?Ayrıca soruşturma komisyonu, teknik hukuki bir değerlendirme yapıyor. Siyasi ve etik bir değerlendirmenin ötesinde teknik ve hukuki bir değerlendirme yapıyor. Bu anlamda da kanaatleri bir karar halinde kamuoyuna paylaştı. Genel Kurula gideceğiz. Genel Kurulda grup kararı alınması ve yönlendirmede bulunulması doğru değil. Ama AK Parti Grubu kendi değerlendirmesini, kişisel değerlendirmeler ötesinde, ortak akılla da kendi doğrusu yönünde hareket eder. Bundan kimsenin şüphesi olmamalıdır.''Ne konuştuğum, beni ve görüştüğüm kişileri ilgilendirir'Parti içinde genel başkan olarak herkesle konuştuğunu belirten Davutoğlu, 'Ama ne konuştuğum, neyi, ne tür konuları ele aldığım gibi hususlar, sadece beni ve görüştüğüm kişileri ilgilendirir. Sadece bakan değil, milletvekili, teşkilat mensubu herkesle, her an görüşmemden daha doğal bir şey olmaz. Ne konuştuğum sadece beni ve görüştüğüm kişileri ilgilendirir. Bu anlamda kamuoyuyla paylaşacak bir husus olduğunu düşünmüyorum' diye konuştu. 'Türkiye'nin bazı önerileri vardı, terörün kaynaklarının kurutulması yönünde Irak'ta ve Suriye'de. Ancak Batı, bu konuda Türkiye'nin istediği cevabı vermedi. Paris'teki terör saldırısından sonra, bu teklifler, öneriler daha çok dikkate alınacak mı? Çözüm bulunması için adım atılacak mı? Bir adım gelmezse, Türkiye'nin 'B' planı var mı?' sorusuna, Davutoğlu, şu yanıtı verdi:'Bugün Sayın Merkel, dün de resepsiyon, bekleme esnasında birçok liderle Suriye konularını ele aldık. Çünkü nihayetinde, Suriye konusunda maalesef vaktinde atılmayan adımların bedelini önce Suriye halkı ödedi, sonra komşu ülkeler, şimdi bütün dünya bu bedelle karşı karşıya. Bundan kastettiğim nedir? Üç aşamadan geçti Suriye krizi. Birinci aşama, daha olayların tırmanmasının ilk aşamasıdır. Biz Türkiye olarak, Beşer Esad'ı bütün bu baskıcı yöntemlerden vazgeçirmeye gayret sarfettik. Bu, Ocak 2011 ile Eylül 2011 arası. Neredeyse 9-10 aylık bir süre. Bu dönemde dikkat ederseniz, bütün uluslararası aktörler konuyu seyretmekle yetindiler. Türkiye dışında çaba sarfeden olmadı. Çünkü herkes bu problemin bir şekilde kendi içinde bir yere gideceği ve hatta Suriye'nin zayıflamasından da medet uman ülkeler olmuş olabilir. İkinci aşamada, bu telkinler fayda vermeyince, Suriye yönetiminin halka karşı büyük bir baskı uyguladığı noktada ise biz, Suriye halkı ve muhalefetin yanında yer aldık. 2011 Eylül'ünden, 2013 yazına kadar barışçıl, ılımlı bir Suriye muhalefeti alanda çok etkili bir şekilde vardı. Ama özellikle kimyasal silah saldırısı sonrasında, gerekli tepkilerin gösterilmemesi, Suriye halkında büyük bir hayal kırıklığı doğurdu. Ve radikal eğilimlerin etkisini artıran bir sonuç doğurdu, bu üçüncü aşama. İkinci aşamada Suriye muhalefetine yeterli destek verilmediği için ve Suriye rejimi işlediği insanlık suçları dolayısıyla herhangi bir bedel ödemediği için Suriye rejimi baskıyı artırdı ve ılımlı muhalefetin boşalttığı yerlere de DEAŞ yerleşti.''Kamu düzeni her şey olmazsa olmaz şartıdır'Suriye meselesinin çok ciddi sonuçlar doğuracağı, Filistin, Lübnan ve Irak meselesine komşu olması dolayısıyla, bölgeye olumsuz etki yapacağı konusunda uyarılarda bulunduklarını anımsatan Davutoğlu, vaktinde alınmayan tedbirlerin, bugün böyle bir tabloyla karşı karşıya gelinmesine yol açtığını kaydetti.Bugün dünyada, Suriye konusunda çok daha fazla bir duyarlılığın olduğunu belirten Davutoğlu, 'Fakat bu duyarlılık maalesef Suriye halkının geleceği ile ilgili bir duyarlılık olmaktan daha çok herkesin kendi güvenlik riskleriyle ilgili artan bir duyarlılık halini aldı. O bakımdan önümüzdeki dönemde, eminim Suriye konusunda çok daha ciddi tedbirler alınmasının vaktinin geldiğini herkes daha yakından farkedecektir' dedi.Çözüm Süreci'Çözüm Süreciyle ilgili, 'kamu düzeni' vurgusu yapıyorsunuz. Gelinen noktada talepleriniz yerine getirildi mi? Süreç konusunda son durum nedir? Silahların bırakılması konusunda karşı taraftan aldığınız yanıtlar nedir?' sorusuna, Davutoğlu, şu cevabı verdi:'Çözüm Süreci bağlamında, son 4-5 ay içinde yaşadıklarımız bir çok açıdan önemli tecrübeler oldu. 2013 başında, 2012 sonunda başlayan aşamadaki Çözüm Süreci... Daha önce Oslo süreci, Habur'dan girişler vardı. Bütün bu zorlu dönemeçlerde, belli kurallara riayet edilmediği için istenilen netice alınamadı. Sayın Cumhurbaşkanımızın başbakanlığı döneminde, Çözüm Sürecinde çok ciddi, belki de en önemli adım, 2014 Haziran ayında çıkan yasaydı. İlk defa bir yasal çerçeve oluştu. Biz de hükümeti kurduktan sonra bu yasal çerçevenin gerektirdiği Çözüm Süreci mekanizmalarını oluşturduk, kurulları, kimin ne yapacağıyla ilgili. Tam bu aşamada 6-7 Ekim olaylarının ortaya çıkmasından sonra gördük ki, herkes gördü, bütün toplum, sadece biz değil. Kamu düzeninin olmadığı yerde, herhangi bir sürecin işlemesi söz konusu olamaz. Kamu düzeni bir şart değil, olması zaruri olan bir şeydir. Müzakere konusu değil. Yani, 'biz kamu düzenini sağlayalım, siz de şunu yapın' diyemez kimse. Demokratik bir toplumda kamu düzeni her şey olmazsa olmaz şartıdır. Ekonomik faaliyetlerin olmazsa olmaz şartı, siyasi faaliyetlerin. Bütün bunlar, 6-7 Ekim olaylarında çok açık bir şekilde ortaya çıktı. İş yerleri tarumar edildi. Şimdi nasıl çözüm sürecinin ekonomik boyutunu konuşabiliriz?' '2-3 ay öncesine göre daha olumlu bir noktadayız'Çözüm Süreci'nin sadece bir tarafla yürütülmediğini, teşvik paketlerinden, atılan demokratikleşme adımlarına kadar, her şeyin sürecin bir parçası olduğunu belirten Davutoğlu, 'Şu anda birçok Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki şehirlere gittiğinizde, son derece gelişmiş duble yollarla, hemen hemen her ilde havaalanları... Aslında bunlar da bizim perspektifimizde milli, ulusal barışı, birlikteliği tahkim eden şeyler. Bunlar da ancak kamu düzeni içinde olur' diye konuştu.Başbakan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:'Siz, havaalanı, yol yapmak için çalışan firmaların iş araçlarını yakarsanız, müteahhit firmaları tehdit ederseniz... Aslında niyet burada bölgeye hizmet gitmesini engellemek üzerinden bir kaos çıkarma niyeti. İşte onun için Çözüm Süreci bir müzakere mevzu olan bir şey değil. Ancak biz şunu söyledik; Buna riayet edilmediği sürece herhangi bir netice almak mümkün değil. Son aylarda bu konularda çok daha, en azından iki aydır daha dikkatli yürüyen bir süreç olduğunu söyleyebiliriz. Cizre olaylarında da devletin, güvenlik güçlerimizin müdahalesi kararlı ve net oldu. Taraflar da yaptıkları hataları fark ettikleri için çok kısa sürede bir ortak duyarlılık oluştu. O anlamda şu anki atmosferi olumlu görüyorum. Son derece olumlu atmosfer var. Ne kadar zamanda netice alırız? Onunla ilgili tarih verip daha önceki tecrübelerden hareketle, gerekli gereksiz bu süreci olumsuz anlamda etkilemek isteyenlere fırsat vermemek lazım. Aynı şeklide bir takvimlendirmeyi ortaya koyup, bu takvimlendirme esnasında çıkabilecek bazı sorunlar sebebiyle kamuoyumuzda da olumsuz bir kanaat uyanmasını istemem. Ancak 2-3 ay öncesine göre daha olumlu bir noktadayız. Görüşmeler sadece bir tarafla değil, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da birçok tarafla, kesimle görüşmeler sürüyor.'Türkiye'nin bütününde Çözüm Süreciyle ilgili duyarlılığı artırmaya kararlı olduklarını ifade eden Davutoğlu, Diyarbakır'da sivil toplum kuruluşlarının yaptığı toplantının, bu anlamda son derece önemli olduğunu, benzer toplantılarla bir kamuoyu bilinçlendirmesi yapmaya ihtiyaç olduğunu söyledi.Gelecek günlerde daha olumlu adımların söz konusu olacağını belirten Davutoğlu, 'Ama nihai kertede silahsızlanmanın olmadığı bir sürecin başarılı veya anlamlı olması mümkün değil. Mutlaka bu süreç içinde silahlar terk edilecek. Türkiye'de demokratik siyaset yapmak için her türlü imkan varken, Ankara'da ve Türkiye'nin her yerinde her türlü görüş açıkça dile getirilebilirken, her türlü toplantı ve gösteriyle kanaatler beyan edilebilirken, silaha başvurulmasını herhangi bir demokrasiye inanan kişinin ya da grubun savunması mümkün değil. Bu anlamda barışçıl bir siyaset için mutlaka silahların bırakılması zaruridir ve süreç içinde de bunun gerçekleşmesini beklemek ve talep etmek en doğal bir husustur' dedi.'Anayasa Mahkemesinin kararı doğru''Seçim barajı noktasında HDP parti olarak seçime girme kararı aldı. Muhalefetten, 'AK Parti ile HDP arasında bu noktada bir pazarlık olduğuna' dair iddialar var. Bununla ilgili değerlendirmeniz nedir?' sorusu üzerine Davutoğlu, 'Öncelikle, Anayasa Mahkemesinin kararı hukuki bir değerlendirmedir. Bu çerçevede de ben bu aşamada, doğru yönde alınmış bir karar olarak değerlendiriyorum. Ama bu seçim barajlarıyla ilgili tutumdan daha çok, seçime bu kadar kısa bir süre kalmışken ve ortada öncesinden bu kuralların belirlenmesi zarureti varken bu tartışmayı başlatmak doğru olmazdı' karşılığını verdi.'Seçim barajı konusunda defaatle vurguladık: Biz, hiçbir barajdan tedirginlik duymuyoruz, korkmuyoruz ve seçim barajına da güvenmiyoruz' diyen Davutoğlu, 2013'te Recep Tayyip Erdoğan'ın 'Seçim barajlarını tümüyle kaldıralım, dar bölge sistemine gidelim ya da seçim barajlarını yüzde 3'lere kadar indiren bir daraltılmış bölgeye geçelim' teklifinde bulunduğunu hatırlattı.Anayasa Mahkemesinin (AYM), 1995'te istikrar ile temsil adaleti konusunda aldığı bir kararının olduğunu hatırlatan Davutoğlu, Yunanistan Başbakanı Antonis Samaras'la görüştüklerini belirterek, şunları anlattı:'Yunanistan'daki sistemde birinci partiye 50 ek milletvekili veriliyor. Bu da bir sistem istikrarı sağlamak için birinci çıkan parti otomatik olarak bütün ülke için geçerli olan 50 kişilik bir listeyi kazanmış oluyor. Bir ara Türkiye'de de Türkiye Milletvekilliği diye bir şey de bulunulmuştu. Dünyanın her yerinde temsil ile istikrar arasında bir denge kurma çabası olmuştur. Bu anlamda her zaman alternatif modeller düşünülebilir ama bu modeller seçime 3 ay kala olmaz.'Davutoğlu,  AYM'nin kararının doğru bir hukuki değerlendirme olduğunu söyledi.'Şiddet uygulanmasını kesinlikle kınarız''CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'na ayakkabı fırlatıldı, sizden 'Geçmiş olsun' mesajı gelmedi, bu konuya ilişkin düşüncenizi alabilir miyiz?' sorusu üzerine, Davutoğlu, 'Her ne suretle olursa olsun, siyasi liderlere veya siyasi partilerin temsilcilerine veya sıradan vatandaşlarımız bile görüş beyan ederken şiddet uygulanmasını kesinlikle kınarız. Buradan da mesaj eğer talep ediyorsanız, çok açık bir şekilde böyle bir saldırıyı kınıyoruz ve bu tür saldırılar olmaması için herkese çağrıda bulunuyoruz. Kamuoyuyla paylaştığım için ayrıca Sayın Kılıçdaroğlu'na herhangi bir geçmiş olsun görüşmesi yapmadım daha önce. Ama dediğim gibi bu konudaki tutumumuz açık ve nettir' dedi.Siyasette, siyasi toplantılarda görüş beyan edilirken hiçbir şiddet uygulamasını mazur görmenin mümkün olmadığını vurgulayan Davutoğlu, böyle ilkesel bir tutumu her zaman savunduklarını belirterek, bir daha böyle saldırıların olmaması çağrısında bulundu.'Şu anda yapılabilecek en ufak ihmal, çok daha fazla sıkıntı doğuruyor'Başbakan Davutoğlu, Başbakanlık görevine geldikten sonra ortaya koyduğu tempolu çalışma performansıyla ilgili soru üzerine, dünyanın kritik süreçten geçtiğine, Türkiye’de de son 1 yılda çok önemli gelişmeler yaşandığına işaret etti.'Herhalde Cumhuriyet tarihinde, 1 yıl içinde ilk kez birkaç makamın bu şekilde el değiştirdiği olmamıştır. Yani hem Cumhurbaşkanlığı hem Başbakanlık hem de iktidar partisi, AK Parti Genel Başkanı değişti. Bunun benzer şekilde olduğu bir dönem yok' diye konuşan Davutoğlu, şunları kaydetti:'Bir başka örnek neredeyse yok ve geçişin suhuletle yapılabilmesi için bu temponun sürmesi gerekiyor. Dışişleri çevreleri bilir, Dışişlerinde çalışmış arkadaşlar bilir, orada da tempolu çalışmaktan açıkçası tempo içinde koşturursanız yorulduğunuzu hissetmezsiniz. Bir de Türkiye çok vakit kaybetti. O arayı kapatabilmek için daha fazla çalışmaya, koşmaya ihtiyaç var. Başbakanlık da çok daha geniş bir alana yayıldı, Türkiye içinde ve dışında. Dolayısıyla bu tempo, Türkiye’de her şeyin normal bir seyir içinde olması için zaruret. Şimdi mesela sizin için yorucu olabilir ama hafta sonu kongrelere gitmezsem, AK Parti tabanı, kadrolar, oradaki teşkilat mensupları, o heyecanı hissedemeyebilirler.'Bir taraftan seçime hazırlandıklarını, bir taraftan AK Parti kongrelerini yaptıklarını dile getiren Davutoğlu, 'Yine normalde iktidardaki parti, seçim öncesi bu kapsamda bir kongre takvimi uygulamaya gerek duymayabilir. Ama biz özellikle bunu arzu ettik ki bu siyasetin heyecanı, şevki, kongreler üzerinde AK Parti tabanında teşkilata yansısın. Ondan fedakarlık etmeyeceğiz. Önümüzdeki dönemde, haftalarda yine haftada 4, en az 3 kongre, şubat ortasına kadar sürecek. Diğer taraftan tabii hükümet çalışmaları... O geçiş dönemlerinde makam değişikliklerinde her şeyin normal seyrinde olduğunu göstermek ve düzen içinde siyasi faaliyet büyük önem taşır. Şu anda yapılabilecek en ufak ihmal, çok daha fazla sıkıntı doğuruyor' dedi.'Bir reform mantığıyla'Başbakan Davutoğlu, 62. Hükümet'in 8 ay görev yapacağını belirterek, ancak açıkladıkları hiçbir program ve projenin 8 aylık havasında olmadığına işaret etti.'Bir reform mantığıyla, ister uyuşturucuyla mücadele olsun ister iç güvenlik paketi ve İçişleri Bakanlığında devrim mahiyetindeki değişiklikler olsun,  bunlar 8 aylık hükümet için yapılan şeyler değil' diyen Davutoğlu, şöyle devam etti:'Bir reform mahiyetinde, kapsamlı reform mahiyetinde çalışmalar. Bunların hiçbirisinden fedakarlık, feragat edemezsiniz. Milli Eğitim Bakanlığında birçok önemli projeye adım attık, karar verdik, öğretmen atamalarından, meslek liselerindeki reform çalışmasına kadar birçok alanda. Şimdi mesela geçen hafta takip edemediniz ama Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu toplantısı birçok önemli kararların alındığı toplantıydı. Zamanla onların sonuçları görülecektir. 5-6 saat sürdü. Ama ilgili tüm kurumlar, kişiler oradaydı. Tek tek sorarak, nerede teknoloji aktarımında sıkıntı var, çıkartıyorsunuz. Sonra ertesi gün Savunma Sanayii İcra Komitesi toplantısı vardı ve şimdiye kadar hiç toplanmamış olan 1985’te kanunu çıkmış olmasına rağmen Savunma Sanayii Koordinasyon Kurulunu toplantıya çağırdık. Çünkü nihayetinde bu alanda bütün projeleri ilgili bütün kurumlara yaymak lazım.'Paris'teki Cumhuriyet YürüyüşüGelecek günlerde reformları açıklamaya devam edeceklerini, bugünkü TBMM grup toplantısında bu kapsamda da bazı şeyleri konuşacağını anlatan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:'Bir taraftan da yurt dışı takvimi ve trafik. Cumartesi günü, (Paris'teki Cumhuriyet Yürüyüşü için) davet geldiği zaman ben çok rahatsızdım ve evde istirahat ediyordum. Biz de katıldık. Çünkü resimde bizim olmamızın, hem dünya için önemi var hem Avrupa'daki Müslümanlar ve Türkler için hem de Fransa-Türkiye ilişkileri için. Şimdi Ahmet Davutoğlu olarak söylemiyorum, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nın o resimde olmamış olmasının ikame edebileceği herhangi bir şey yok. Bunlar tarihi anlamda tarihe belli kayıt düşme alanıdır. Beyaz Saray, özür yayınlamış. Bu sıradan bir dayanışma değil. Fransa İslam Konseyi üyeleri büyükelçilikte beni ziyaret ettiler, onun Cezayirli, Faslı yönetim kurulu üyeleri geldi. Dediler ki, 'Biz sizin katılma kararınızı duyduğumuz anda katılma kararı verdik. Çünkü orada bulunduğunuz anda orada bulunan bütün Müslümanlara o meşruiyeti kazandırmış oluyorsunuz'. Bu aslında Türkiye’nin taşıdığı önemi gösteriyor.''Avrupa'da belli kesimler, Müslümanlara kolektif bir suç atfetmek istiyorlar'Fransa’daki Türk sivil toplum kuruluşlarıyla yaptığı toplantıda da kendisine, 'Gelmeniz bizi Fransa nezdinde, Fransız toplumu nezdinde çok güçlendirdi' denildiğine dikkati çeken Davutoğlu, 'Doğru, ben onun hesabını yaptım. Belli kesimler, Avrupa'da Müslümanlara, Türklere, kolektif bir suç atfetmek istiyorlar. Yani birisi hata yapınca bütün Müslümanlar, bütün Türkler hatadan sanki hissesi varmış gibi, Murdoch'un açıklamasındaki gibi benzeri böyle bir durum var: Yarın siz işe gittiğinizde Fransızlar, Müslüman olduğunuz için size yan gözle baktığınızda, 'Benim başbakanım da törendeydi' diyebilmeniz için buraya geldim, dedim. Başınızın dik olması lazım. Siz suçlu değilisiniz.'“İslam Almanya'nın asli unsurudur” manşetiHerhangi bir Müslüman'ın yaptığı suçtan kolektif olarak bütün Müslümanların suçlanamayacağının altını çizen Davutoğlu, 'Bu algıyı yıkmak için orada olmamız zaruriydi ve bence aldığım tepkiler, hem de birçok lider gelip 'Herkesin burada olması önemli ama en anlamlı olan sizin bulunmanız' dediler. Birçok lider geldi, söyledi. İsim olarak zikretmeyeyim ama birçok lider geldi, teşekkür ettiler. Bu Türkiye’nin ağırlığını gösteriyor. Bir Türk başbakanının olmasının, o törene kazandırdığı meşruiyeti ve bütün dünyada yaptığı etkiyi gösteriyor. Bu bakımdan o gayet açık mesajdı, bütün dünyaya' şeklinde konuştu.Başbakan Davutoğlu, bugün Almanya'da çıkacak bir gazetenin manşetinin “İslam Almanya'nın asli unsurudur” şeklinde olduğuna işaret ederek, 'Şimdi bu açıklamaların yapılması lazım ki Müslümanlar özelde de vatandaşlarımız, bu toplumda kendilerini yabancı hissetmesinler. Bu bakımdan, Fransa ziyaretimiz epey yer aldı, yankı yaptı' ifadesini kullandı.Davutoğlu, Almanya ile iki yılda bir başbakanların eş başkanlığında toplanması kararlaştırılan Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi mekanizmasını kurma kararı aldıklarını da belirterek, 'Türk-Alman ilişkilerinde dönüm noktası' dedi.'Artık İslam Avrupa'da da kalıcı' Merkel ile görüştünüz, bir gün önce de Fransa’da bazı görüşmeleriniz oldu. 'Tehdit var, korkuyorum' dediniz. Avrupalı liderler, bu tehdidin ne kadar farkında” şeklindeki soru üzerine Davutoğlu, şöyle konuştu:'Liderler düzeyinde bakıldığında ben samimi kaygı hissediyorum. Nihayet Avrupa kıtası, tarihte en büyük acıların, dinler savaşından çıktığını biliyor. Protestan-Katolik savaşı, Otuz Yıl Savaşları, Yüz Yıl Savaşları, hep dini farklılıkların ortaya çıkardığı mezhep savaşlarıdır. Şöyle bir kanaat vardır, Avrupa tarihinde sanki bu tür çatışmalar yaşanmamış gibi. En kanlı mezhep çatışmaları, Avrupa’da yaşanmıştır. Dolayısıyla  zihinlerde çok güçlü bir iç tedirginlik var, bunun yol açabileceği şeylerle ilgili. Artık İslam Avrupa'da da kalıcı. Herkes onu görüyor. Yani Müslümanları, Avrupa'dan geçici göçmen gibi göndermek mümkün değil artık. Almanya’da dördüncü nesil. 52 yıldır Almanya’da Türkler var. Artık Türklere eskiden olduğu gibi, bazılarının düşündüğü gibi 'Türkiye’ye geri gönderelim' gibi bir kanaat hem insani değil hem uygulanabilir değil.''Yanan camii ziyaretimle, bir mesaj vermek istedim''İslam'ın bir Avrupa gerçekliği olduğunu kabul ederek, çözüm bulunabileceği konusunda artık yerleşik kanaat var' ifadesini kullanan Davutoğlu, şunları kaydetti:'Bugün Sayın Merkel'in açıklamasında da bu son derece açıktı. Ama liderler düzeyinde olan bu kanaat, bazı kesimlere özellikle ön yargılı kesimlere sirayet ediyor mu ondan şüpheliyim. 2008 krizi olduktan sonra, Avrupa’da birçok liderle yaptığım görüşmede, hep şunu vurguladım, dışişleri bakanlarıyla; aman tarih tekerrür etmemeli, 1929 ekonomik krizinden sonra Avrupa'da müthiş ırkçı yükselişler oldu. Çünkü o ekonomik düşüşten Yahudileri suçladılar, Avrupalı görmedikleri yabancıları suçladılar. Şimdi ise yine Avrupa'da bir kriz var. 2008 küresel kriz sonrasında, Avrupa krizi yaşanıyor, durgunluk var, işsizlik var. Bunun bedelini yabancılara ödetmek isteyen ya da bunun sorumlusu olarak yabancıları göstermek isteyen bir zihniyet var. İşte Dresden'de PEGİDA'nın verdiği mesajlar son derece ürkütücü. Onun için onlar da dediğiniz tarzda bir duyarlılığı yaygınlaştırma ihtiyacı var. Bunu daha iyi fark ediyorlar. Tam da bu konuları konuşmanın zamanı. Bir müddet sonra çok geç olur. Onun için yanan camii ziyaretimle, bir mesaj vermek istedim. Sayın Merkel'e de söyledim; bu tür ziyaretler sizin tarafınızdan da yapılırsa çok olumlu etki yapar. Zaten bu teröre karşı gösteri yapılacak. Oraya da bizim vatandaşlarımız, Diyanet teşkilatımız ve Türk derneklerimiz katılacaklar.'AA
CHP'li Haluk Koç'tan 'Üçüncü VIP Torpil Listesi'
CUMHURİYET Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Haluk Koç, basın toplantısı düzenleyerek Ak Parti döneminde hukuksuz olarak yapıldığını savunduğu atamalarla ilgili belgeleri kamuoyu ile paylaştı.Toplantıda Sultanahmet'teki Turizm Polisi Şube Müdürlüğü'ne düzenlenen ve bir polis memurunun hayatını kaybettiği canlı bombalı saldırısı hakkında konuşan Koç, 'DHKP-C dediler, CHP ile bir şekilde ilişkilendirmeye çalıştılar sonra bir Dağıstanlı, bir radikal terörist Sultanahmet'te bir canlı bomba eylemi gerçekleştirmişti. Bu eylemde şehit olan bir polis memurumuz var. Kenan Kumaş, fizik öğretmeniydi. Torpili olmadığı için atanamamıştı. Bu işin aynı zamanda vebali de büyük' dedi.CHP'li Haluk Koç, düzenlediği basın toplantısında Kamu Personel Seçme Sınavı (KPSS)'na girmeden devlet memurluğuna atandığını iddia ettiği Ak Parti yönetici yakınlarını şu şekilde açıkladı:'AKP'li Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu'nun kuzeni Mehmet Şenbabaoğlu sınavsız olarak Orman ve Su İşleri Bakanlığı'na Bakanlık Müşaviri olarak atandı.AKP'li Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi'nin ablasının torunu Gülsün Özdemir, Temmuz 2012'de Denizli Valiliği'nde özel kalem müdürü yapılarak açıktan memur olması sağlandı.AKP'li Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi'nin yeğeni Ümit Hamal, Denizli Belediyesi'ne Özel Kalem Müdürü olarak atanıp sınavsız ve açıktan memur olması sağlandı.AKP Adana Milletvekili Necdet Ünüvar'ın oğlu Alaattin Ünüvar (25 yaşında) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'na KPSS vb. herhangi bir sınava girmeksizin Bakanlık Müşaviri olarak atandı.AKP Karabük Milletvekili Osman Kahveci'nin öz yeğeni Bilal Kahveci, Pendik Belediye'sinde işe alındıktan kısa bir süre sonra memur kadrosuyla Karabük İl Bayındırlık Müdürlüğü'ne tayin edildi. Diğer yeğeni Sezgin Kahveci yine Pendik Belediye'sinde işe alındıktan kısa bir süre sonra Karabük Orman İşletme Müdürlüğü'ne atandı. Osman Kahveci'nin oğlu Rıdvan Kahveci, Telekomünikasyon Bakanlığı'nda çalışırken TİB'de Daire Başkanlığına atandı. Osman Kahveci'nin gelini Zeynep Kahveci de TBMM'ye atandı.AKP İstanbul Milletvekili Harun Karaca'nın oğlu Fatih Karaca, önce KPSS'siz olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nda Özel Kalem Müdürü olarak atandı. Ardından da kadrosu İstanbul Çevre ve Şehircilik il Müdürlüğü'ne alındı.AKP Ankara Milletvekili Ülker Güzel'in gelini Cemre Güzel, Başbakanlık'ta Basın ve Halkla ilişkiler Müşaviri olarak görevlendirildi ve KPSS'siz olarak memur olması sağlandı.AKP Kilis Milletvekili Hasan Kara'nın yeğeni Bekir Çiftçi, Kilis Valiliği'ne Özel Kalem Müdürü olarak atanıp memur olması sağlandı.AKP Kocaeli Milletvekili Nevzat Doğan'ın yeğeninin kocası Güray Oruç, özel sektörde çalışırken KPSS'siz olarak 2014 Mayıs ayında Kocaeli Valiliği Özel Kalem Müdürlüğü'ne atanarak memur olması sağlandı.AKP Diyarbakır Milletvekili Mine Lök Beyaz'ın eşi Necat Beyaz, Başbakanlık Müşaviri yapıldı.AKP Van Milletvekili Fatih Çiftçi'nin kardeşi Suna Çiftçi, Temmuz 2013 tarihinde Ankara Valiliği'nde Özel Kalem Müdürü olarak memur yapıldı. 1 ay sonra da Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü'nde mühendis olarak çalışmaya başladı.AKP Adana Milletvekili Fatoş Gürkan'ın kocası Erhan Gürkan, Orman ve Su İşleri Bakanlığı Özel Kalem Müdürlüğü'nde Bakanlık müşaviri olarak göreve başlatıldı.AKP Zonguldak Milletvekili Ercan Candan'ın kuzeni Esra Aydın, Zonguldak Valiliği'nde Özel Kalem Müdürlüğü'ne atanıp sınavsız olarak memur yapıldı. Nisan 2014'te de TBMM Genel Sekreterliği'nde çalışmaya başladı.AKP Gaziantep Milletvekili Mehmet Sarı'nın eniştesi İbrahim Alakuş, Haziran 2014'te Gaziantep'te Özel Kalem Müdürlüğü görevine getirilerek sınavsız olarak memur olması sağlandı.AKP Erzurum Milletvekili Muhyettin Aksak'ın kızı Kübra Aksak Dönmez, 2012 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde Özel Kalem Müdürü olarak çalışmaya başladı.AKP İstanbul Milletvekili Mustafa Ataş'ın dünürü (lise mezunu) Fevzi Yılmaz, Ankara Büyükşehir Belediyesi'ne Özel Kalem Müdürü olarak atandı.AKP Manisa Milletvekili Hüseyin Tanrıverdi'nin oğlu Ömer Faruk Tanrıverdi, Ocak 2014'te Avrupa Birliği Bakanlığı'nda Özel Kalem Müdürü olarak atanıp, açıktan memur olması sağlandı.AKP Şanlıurfa Milletvekili Abdulkadir Emin Önen'in kuzeni Muhammed Said Güllüoğlu, Şanlıurfa Belediyesi'ne Özel Kalem Müdürü olarak atanıp açıktan, sınavsız memur olması sağlandı.AKP İstanbul Milletvekili Feyzullah Kıyıklık'ın damadı Mehmet Muharrem Kasapoğlu, Başbakanlık Müşaviri olarak atandı.AKP Samsun Milletvekili Cemal Yılmaz Demir'in kuzeni Mustafa Erkin Demir, Kepez Belediye Başkanlığı'na Özel Kalem Müdürü olarak atanıp açıktan memur olması sağlandı.AKP Adıyaman eski Milletvekili ve şimdiki Adıyaman Belediye Başkanı Fehmi Hüsrev Kutlu'nun eniştesi Mahmut Said Kutlu, Adıyaman Belediyesi Özel Kalem Müdürlüğü'ne atandı.AKP Gümüşhane eski Milletvekili Yahya Doğan'ın yeğeni Merve Şirin Başer, 2008 yılında Başbakanlık Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğü'nde Basın ve Halkla İlişkiler biriminde 'Müşavirö yapıldı.AKP Bolu eski Milletvekili Yüksel Coşkunyürek'in bacanağı Tahsin Akduman, Bolu İl İdaresi Genel Sekreterliği'ne atandı.AKP Ankara eski Milletvekili İsmail Alptekin'in oğlu Mehmet Fatih Alptekin, TBMM Milli Saraylar Daire Başkanlığı'na bağlı Dolmabahçe Sarayı'nda KPSS'siz olarak müşavir yapıldı.AKP Sivas eski Milletvekili Osman Kılıç'ın damadı Yusuf Deliser, İl Çevre ve Orman Müdürlüğü'ne Özel Kalem Müdürü olarak atandı, sonrasında mühendis kadrosuna geçmesi sağlandı.AKP Konya eski Milletvekili Mustafa Ünaldı'nın oğlu Abdullah Enes Ünaldı, Konya Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü'ne Basın Müşaviri olarak atandı.AKP eski İstanbul Milletvekili ve şimdiki Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmek'in erkek kardeşinin kayını Mahmut Bektaş, Erzurum Büyükşehir Belediyesi'ne Özel Kalem Müdürü olarak atanıp açıktan memur olması sağlandı.Kadın ve Aile Politikalar Bakanı Ayşenur İslam'ın sınıf arkadaşı Hatun Özkümüş, 4 yıl önce emekli oldu. İslam'ın Bakan olmasının ardından sanki devlette memur kalmamış gibi, emeklilikten sonra yeniden görev verilerek, Bakanlıkta daire başkanı yapıldı.Cumhurbaşkanlığı Koruma Dairesi Başkanı Ramazan Bal'ın kızı Handan (Bal) Ceylan, Eylül ayında Van'ın Saray ilçesinin bir köyüne öğretmen olarak atandı. Önce Van merkeze görevlendirildi. Kobani olaylarının hemen ardından birkaç haftalık rapor aldı. Sonrasında da babasının devreye girmesiyle Ankara Tevfik İleri İmam Hatip Lisesi'nde göreve başlatıldı. Kasım'dan bu yana da Ankara'da görev yapıyor. Oysa yeni yönetmeliğe göre ilk atanan öğretmenlerin 3 yıl atandığı yerden ayrılmasına imkan tanınmıyor'CHP'li ayrıca Ak Parti'nin 'VİP torpil' ile memuriyete yükseldiğini iddia ettiği isimleri de şöyle sıraladı:'AKP'li TBMM BAŞKANI Cemil Çiçek'in yeğeni Mustafa Çiçek, TÜRKSAT'ta direktör yapıldı. Yeğeninin eşi Yıldız Çiçek de TOKİ'de uzman olarak göreve başlatıldı. Cemil Çiçek'in diğer yeğeni Çiğdem Çiçek ise MEB'de öğretmenken TRT'ye uzman olarak geçiş yaptı.AKP'li kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz'ın eniştesi Muzaffer Çakar, Bingöl Üniversitesi'nde Genel Sekreter Yardımcılığı görevine getirildi.AKP'li Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu'nun kızının kayını Mustafa Seğer, Orman ve Su İşleri Bakanlığında Müşavir yapıldı.Gümrük Bakanı Nurettin Canikli'nin bacanağı Orhan Öğe, Savunma Sanayii Müsteşarlığı'na Müsteşar Yardımcısı olarak atandı.AKP'li Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik'in kardeşi Ramazan Çelik, öğretmen olarak çalışmakta iken Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'na müşavir yapıldı.AKP'li Tarım ve Köy İşleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker'in yeğeni Ali Fuat Eker, Müşavir kadrosuyla Tarım İl Müdürlüğü'nde görevlendirildi.AKP'li Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik'in kuzeni Sedat Yenidünya, Bakanlığa bağlı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü'ne KPSS'siz olarak Daire Başkanı yapıldı.AKP'li eski Milli Savunma Bakanı ve şimdiki İzmir Milletvekili Mehmet Vecdi Gönül'ün oğlu İbrahim Ömer Gönül, Sermaye Piyasası Kurulu'na müşavir olarak atandı.AKP'li eski Ulaştırma Bakanı ve İzmir Milletvekili Binali Yıldırım'ın eniştesi Mücahit Demirtaş (lise mezunu), Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na müsteşar yardımcısı olarak atandı.AKP Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın'ın kardeşi Nevzat Aydın, herhangi bir vazifesi yok iken DHMİ'de müdür oldu. Normal prosedür gereğince bir kişinin bu göreve atanabilmesi için ortalama 20 yıllık bir mesleki birikim gerekiyor.AKP Hatay Milletvekili Adem Yeşildal'ın kayınbiraderi Ahmet Tiryaki, TELEKOM'da sözleşmeli personel iken Hatay Aile ve Sosyal Politikalar'da kadrolu memur yapıldı.AKP Bingöl Milletvekili Abdurrahman Anık'ın (üvey) yeğeni Sadrettin Dinler, Bingöl Valiliği'ne Yazı İşleri Müdürü yapıldı.AKP Diyarbakır Milletvekili Mehmet Süleyman Hamzaoğlulları'nın kuzeni Feyza Ergün, Başbakanlık Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğü'nde müşavir olarak göreve başlatıldı.AKP Erzurum Milletvekili Fazilet Dağcı Çığlık'ın eşi Muharrem Çığlık, eşi Milletvekili olduktan sonra 2008 yılından itibaren Başbakanlık Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğü'nde müşavir olarak çalışmaya başladı.AKP Samsun Milletvekili Ahmet Yeni'nin kayını Ömer Altınsoy, Gençlik ve Spor Bakanlığı'na Spor Genel Müdürü Yardımcısı olarak atandı.AKP Ankara Milletvekili Bülent Gedikli'nin kayını Rıfat Cihan Sevim, Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğü'ne müşavir olarak atandı.AKP Osmaniye Milletvekili Durdu Mehmet Kastal'ın kuzeni Kadir Kanat, Kalkınma Bakanlığı'na müşavir olarak atandı.AKP Kahramanmaraş Milletvekili Nevzat Pakdil'in eniştesi Mümin Kahveci, İstanbul Elektrik Tramvay ve Tünel İşletmeleri (İETT) Genel Müdürlüğü'ne Genel Müdür Yardımcısı olarak atandı.AKP Tokat Milletvekili Dilek Yüksel'in eşi Uğur Yüksel, Başbakanlık Basın ve Halkla İlişkiler birimine müşavir olarak atandı.AKP'li eski Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın kayını Feyzullah Cihanser Erel, Kemal Unakıtan Bakan olduğu dönemde, Sağlık Bakanlığı'na müsteşar yardımcısı olarak atandı.AKP Ankara eski Milletvekili Remziye Öztoprak'ın kardeşinin baldızı Rahile Doğru, 4 yıllık üniversite mezunu olmadan, Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu Genel Müdürlüğü'nde müşavir yapıldı.AKP Sinop eski Milletvekili Cahit Can'ın damadı Seyfullah Aslantürk, Açıköğretim Fakültesinde İktisat Bölümü okumuş olup, Çevre ve Şehircilik eski Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın danışmanlığını yaptı. Ve kısa bir süre önce Başbakanlık Müşavirliği görevine getirildi.AKP Bingöl eski Milletvekili Feyzi Berdibek'in kardeşi Muhammed Berdibek, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluğu Kurumu'na Uzman olarak atandı.AKP Çorum eski Milletvekili Agah Kafkas'ın yeğeninin kocası Yakup Güzel, Sanayii ve Ticaret Bakanlığı Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdürlüğü'nde Genel Müdür Yardımcısı olarak görevlendirildi.AKP Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş'ın kuzeni Sinan Göktaş, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'na (RTÜK) müşavir olarak atandı.AKP Van eski Milletvekili Maliki Ejder Arvas'ın dünürü Raif Kutluk, Kalkınma Bakanlığı'na müşavir olarak atandı.AKP Kilis eski Milletvekili Hasan Kara'nın kayını Lokman Yeğen, Sanayii ve Teknoloji Bakanlığı'na müşavir olarak atandı.Bilal Erdoğan'ın arkadaşı 1981 İstanbul doğumlu Rize kütüğüne bağlı Erkan Kandemir, İnşaat Mühendisliğinden, Sağlık Bakanı Yardımcılığına terfi etti''BU İŞİN AYNI ZAMANDA VEBALİ DE BÜYÜK'İstanbul Sultanahmet'teki Turizm Polisi Şube Müdürlüğü'ne düzenlenen ve polis memuru Kenan Kumaş'ın hayatını kaybettiği canlı bombalı saldırısı ile ilgili konuşan Haluk Koç, 'İstanbul'da biliyorsunuz önce DHKP-C dediler, CHP ile bir şekilde ilişkilendirmeye çalıştılar sonra bir Dağıstanlı, bir radikal terörist Sultanahmet'te bir canlı bomba eylemi gerçekleştirmişti. Bu eylemde şehit olan bir polis memurumuz var, Kenan Kumaş. Bir kere daha Allah'ın rahmeti üzerine olsun diyorum. Biliyorsunuz Kenan Kumaş, fizik öğretmeniydi. Atanamamıştı. Çok uğraşmıştı, atanamamıştı. Torpili olmadığı için atanamamıştı. Şehit oldu. Bu işin aynı zamanda vebali de büyük' ifadelerini kullandı.Bahar DEMİREL / ANKARA, (DHA)
Cumhurbaşkanı Erdoğan: 'Kampüs Yerine Külliye Diyelim'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ankara'da Yıldırım Beyazıt Üniversitesi'nde konuştu.Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından satır başları:Tarihi bugüne bugünü tarihe taşımada ne mutlu bizimde katkımız oldu. Kampüs yerine 'külliye' demek daha isabetli olur. Türkiye'nin her alanda kalkınmasına ihiyacımız vardır. Önümüzdeki yıllarada örnek olacak bir üniversite olacaktır.-2011'de kurulmasına rağmen Yıldırım Beyazıt Üniversitesi emin adımlarla büyüyerek yoluna devam ediyor..Çubuk külliyesi diğer üniversitelerimiz için de örnek teşkil edecektir.-Ellerinde darbe dövizleriyle yürüyüşler yapan akademisyenleri gördük.-Kılık kıyafeti nedeniyle kampüslerden, külliyelerden çıkarılan öğrencilerimizi gördük.-Türkiye'de her alanda olduğu gibi eğitimde de büyük değişim dönüşüm yaşanıyor..HIRSIZLAR BİZİ MAL SAHİBİ YAPTI-Benim çocuklarım katsayı farkı nedeniyle yurtdışında okumak zorunda kaldılar.-Ama ne oldu. hırsızlar bizi mal sahibi yaptı.-Dünyada ilk 500 üniversite arasında neden 50 Türk üniversitesi olmasın.-Ama biz bunu halledeceğiz. Lamı cimi yok. Bunu başaracağız. Çünkü sizlere güveniyoruz.-Bilimi en süt seviyede yapmak için elimizden geleni yapacağız. Üniversitelerimizin başarılarıyla gurur duymak istiyoruz.SULTANAHMET'TEKİ SALDIRI-Elinde taşla üniversitelere giden bir genç istemiyoruz.-İşte dün Sultanahmet'te bir canlı bomba kadın gitti intihar saldırısı yaptı. Şehit polis Kenan kardeşime Allah'tan rahmet yaralı polisimize de acil şifalar diliyorum. O kadın için hiçbir şey demiyorum.-Acaba bu eylemi yaptın da ne oldu. Nasıl yetiştirildin? Bu saldırılarla ideolojilerinizin egemen olacağınızı mı sanıyorsunuz?
Efkan Ala 17 Aralık'ı Anlattı: 'Aklı Dışarıda, Eli İçeride Olan Şizofrenik Bir Darbe...'
İçişleri Bakanı Efkan Ala, 17 Aralık soruşturma sürecini, ''Aklı dışarıda, eli içeride olan şizofrenik bir darbe...'' diye tanımladı. 17- 25 Aralık sürecine ilişkin değerlendirmelerde bulunan bakan Ala, ''üst akıl Türkiye'yi Irak ve Suriye yapmak istiyor. Ama anlaşılan 'Paraleli' fazla ciddiye almışlar'' dedi.İçişleri Bakanı Efkan Ala, tam bir yıl önce ortaya çıkan 17 Aralık soruşturma sürecini Sabah Gazetesi'ne değerlendirdi. Ala, ''Her şey İsrail'e 'One Minute' denilmesiyle başladı. Bu aklı dışarıda, eli içeride olan bir darbe girişimi' dedi.Paralel yapının 20 Ocak 2009'da ''One Minute'' olayının ardından aldığı talimatla yasadışı belge ve bilgi toplamaya, telefon dinlemeye başladığını açıklayan Ala, aynı yıl içinde demokratik açılım, Habur'dan girişler ve Mavi Marmara olaylarının da yaşandığını anımsattı. Bakan Ala, 'Sonra İzmir casusluk soruşturması ortaya çıkıyor. Tasfiye etmek istedikleri herkesi bu sepetin içine koyuyorlar' ifadesini kullandı.17-25 Aralık sürecini 'şizofrenik bir darbe' olarak niteleyen bakan Ala, 'Herkesi toplayacaklardı. Başbakan'ın kim olacağı bile belirlenmişti' dedi. Kaos çıkaracak bir sürecin siyasi iradenin girişimiyle engellendiğini savundu.
Reklam