Kitap mı Filmi mi! Okumak ve İzlemek Beynimizi Farklı Biçimlerde Nasıl Etkiliyor?
İnsanlar arasında en sık yaşanan tartışmalardan biri kitap mı film mi ikilemidir. Çoğunluk kitap okumanın daha önemli olduğunu savunur, bir kısım ise bunu gereksiz bulur. Peki okumak ve izlemek beynimizi nasıl etkiliyor?
2013 yılında Japonya’daki Tohoku Üniversitesi’nde bir araştırma yapıldı.
Araştırmacı Takeuchi, çocuklar ne kadar çok televizyon izlerlerse beyinlerinin aşırı uyarılma ve saldırganlıkla ilgili bölümlerinin de o kadar kalınlaştığını keşfetti.
Aynı yıl başka bir çalışmada roman okumanın beyin üzerindeki etkileri araştırıldı.
Emory Üniversitesi’nden Gregory Burns ve meslektaşları manyetik rezonans (MR) sonuçlarına dayanarak okumanın etkilerini öncesi ve sonrası olarak görmek istediler.
Üniversite öğrencilerinden, Robert Harris’in İtalya’daki Vezüv Yanardağı patlaması konulu gerilim romanı Pompei‘i okumaları istendi. Bu kitabın seçilmesinin sebebi güçlü bir anlatıma sahip olması ve gerçek olaylara dayanan etkileyici bir konuyu işlemesiydi.
Romanı okuduktan sonra, öğrencilerin beyinlerinde dil ile ilgili bölümlerdeki bağlantılar arttı.
Beynin duyusal motor bölgesinde de hareketlenme meydana geldi, bu da okuyucuların kitaptaki karakterlere benzer hisler yaşadığını gösteriyordu.
Bunların yanı sıra kitap okumanın uzun vadeli etkileri de mevcut.
Okumak, beyninizi uyarır ve yaşlı insanlarda bilişsel zayıflamayı erteler. Araştırmalar, televizyon izlemenin Alzheimer için bir risk faktörü oluşturmasına karşın düzenli kitap okuyan yaşlı kişilerde Alzheimer görülme ihtimalinin iki buçuk kat azaldığını buldu.
Sussex Üniversitesi araştırmacılarına göre altı dakika kitap okumak stres seviyelerini yüzde 68 oranında azaltabilir. Okumak bu konuda, müzik dinlemek (yüzde 61), çay ya da kahve içmek (yüzde 54) ve yürüyüş yapmak (yüzde 42) gibi diğer tüm rahatlatıcı aktiviteleri geride bırakıyor.
Bu aktivitelerin üzerimizde farklı etkilere sahip olmasının sebebi ne?
Bu bilgilerden yola çıkarak, televizyona kıyasla kitap okumanın oldukça iyi bir aktivite gibi göründüğünü söyleyebiliriz. Sinirleri yatıştırdığını, dil ve akıl yürütme becerilerini geliştirdiğini ve hatta biz yaşlandıkça beynimizi uyarmaya devam ettiğini görüyoruz. Öte yandan televizyon tam tersi etkilere sahip. Ancak durumun neden böyle olduğundan hala bahsetmedik.
İlk olarak, yeni yürümeye başlayan ve okul öncesi çocukların iki farklı durumda anneleriyle nasıl etkileşime geçtiklerini inceleyen bir araştırmayla başlayalım. Birinde beraber kitap okurken diğerinde televizyon izlediler.
İlk olarak, yeni yürümeye başlayan ve okul öncesi çocukların iki farklı durumda anneleriyle nasıl etkileşime geçtiklerini inceleyen bir araştırmayla başlayalım.
Birinde beraber kitap okurken diğerinde televizyon izlediler.
Sonuçlar, televizyon izlemenin anne ile çocuk arasında düşük oranda ve kalitede iletişime yol açtığını gösteriyor. Eğitici bir televizyon programı sırasında anneler çocuklarına yalnızca birkaç yorum yaptılar ve bu yorumlar da çocukların söyledikleriyle alakasızdı.
Diğer yandan, beraber kitap okumak iletişim seviyesini ve kalitesini artırdı.
Annelerin çocuklarına soru sorma, onların fikirlerine ve sorularına cevap verme ve kavramları daha detaylıca açıklama ihtimalleri daha yüksekti.
Anne ve çocuk arasındaki iletişimden de öte, sorun kitabın ya da televizyon programının ne kadar kaliteli olduğu değil. Görünen o ki, aradaki farklılığa sebep olan şey bu aktivitelerin doğaları.
Televizyon, sizin pasif olacağınız bir şekilde tasarlanmıştır.
İstediğiniz programı açtıktan sonra geriye yaslanabilir ve hiç çaba sarf etmeden olayların gelişimini izleyebilirsiniz. Bu şekilde, olup bitenler üzerine düşünme ihtimaliniz azalır.
Televizyon ayrıca, fikirleri ve karakterleri yüzeysel bir şekilde sunar. Dizilerin olayları ayrıntılı olarak betimleme ve açıklama lüksü yoktur, çünkü seyirciyi görsel olarak eğlendirmekle yükümlüdürler. Televizyon programları, insanlar kanalı değiştirmesin diye hızlı olmak zorundadır.
Öte yandan kitaplar, eğlencenin ve öğrenmenin daha proaktif bir türüdür.
Okuyucunun söylenenler üzerine yoğunlaşması ve kitaptaki fikirler üzerine düşünmesi gerekir. Okurken, boşlukları doldurmak için hayal gücümüzü kullanmaya zorlanırız.
Kitaplar aynı zamanda, her şeyi daha detaylıca açıklayabilme avantajına sahip. Televizyon programları çoğunlukla karakterler arası diyaloglardan oluşurken, kitaplar, okuyucuları sahnelerin ve karakterlerin düşüncelerinin içine sokabilir ve okuyucunun yorum yapmasına olanak sağlar.
Yorum Yazın