Kalemiyle Ölümsüzlüğün Kapısını Aralamayı Başarmış Bir Deha: Dostoyevski
Son nefesinizin üzerinden 135 yıl geçmesine rağmen hala dünyanın değişilmez bir ortak değeri olarak görülüyorsanız; fikirleriniz ve eserleriniz dil, düşünce ve coğrafya ayırt etmeksizin pek çokları tarafından kabul görüyorsa, başardığınız şeyin sınırlarını yalnızca yazın anlamında ele almak haksızlık olur, öyle değil mi?
Dostoyevski’nin başardığı şey tam olarak buydu. O edebiyatın sınırlarını farklı bir noktaya taşımış; psikoloji, din, siyaset bilimi gibi konularda da zamanın ruhu haline gelmeyi başarmıştı. Açlıklar, zaferler, çöküşlerle dolu kısa hayatına (59 yaşında ölmüştür) sığdırdıklarıyla, daha bir kaç yüzyıl oturduğu yerden insanlığı bulutlu gözleriyle izlemeyi sürdürecektir şüphesiz.
Yıllar boyunca vitrinler Suç ve Ceza’nın heybeti ve süksesiyle donandığı bir gerçek. Fakat pek çok otorite Dostoyevski’nin en büyük ve önemli romanını Karamazov Kardeşler olarak görüyor. Şimdi Dostoyevski’nin tam bir kumarbaz olduğu, sürgünlerde yıllarını geçirdiği gibi alelade bilgileri bir kenara bırakalım ve Karamazov Kardeşler’e ve yazıldığı ilginç döneme ışık tutmaya çalışalım.
Yorum Yazın