onedio
Mutlu Bir Evlilik İçin Erkeklere Öneriler
Mutlu ve huzurlu bir evlilik yaşamayı kim istemez ki? İşte, Akilat’ın içeriğine göre, mutlu bir evlilik için erkeklerin yapması gerekenler…* Eve gelir gelmez eşinize selam verin ve ona sarılın.* Ona gününün nasıl geçtiğini sorun.* Siz de gününüzün nasıl geçtiğini anlatın fakat kesinlikle üzücü olayları, sinirli ve morali bozuk bir şekilde anlatmayın.* Kendinizi başkalarını dinlemeye ve onlara sorular sormaya alıştırın.* Eşinize hediyeler alın. Özel günlerin dışında ara sıra sürpriz olarak ona çiçek getirin.* Eşinizin yanında asla başka kadınları överek konuşmayın ve başkalarının başarılarını onun yüzüne vurmayın.* Yakınlarına, akrabalarına özellikle anne ve babasına saygı gösterin.* Yakınlarıyla görüşmesini engellemeyin.* İş yerinden arayıp hatırını sorun, heyecan verici bir olayı paylaşın ya da ona, “seni seviyorum” deyin, eşinize her gün bunu söylemelisiniz.* Hiçbir zaman aşağılamaya çalışmayın, özelliklede başkalarının yanında, erkeğin eşine karşı yapmış olduğu saygısızlık ve hakaretler evliliğin bütün güzelliklerini yok edecektir.* Onu sorunlarını çözmeye çalışmak yerine anlayış gösterin.* Kendinizi hiçbir zaman eşinizden üstün görmeyin, ona saygı göstererek görüşlerine önem verin. Evlilikte mutluluğun yolu “ben” ve “sen” kelimeleri yerine “biz” deyip, düşünmektedir.* Sinirlendiğinde ona anlayış gösterin, üzerine gitmeyin ve sakinleştirmeye çalışın.* İltifat edin.* Geç kaldığınız zaman arayıp haber verin.
'İnternette Ne Konuştuğumuzu Bile Görecekler'
Ali Rıza Keleş: Türkiye, İran ve S. Arabistan gibi olacak. Sizin eskiden kimle konuştuğunuzu biliyordu, şimdi kimle ne konuştuğunuzu görebilecek Alternatif Bilişimciler Derneği Başkanı Ali Rıza Keleş , 'sansür' tartışmalarını da beraberinde getiren yeni internet düzenlemesiyle ilgili olarak, 'Hükümetin getireceği internet düzenlemesiyle, Türkiye’nin de interneti, Çin’deki gibi dünyaya kapanacak. Türkiye, İran ve S. Arabistan gibi olacak. Paketin içine baktığında da mahrem alanınıza girmiş oluyor. Sizin eskiden kimle konuştuğunuzu biliyordu, şimdi kimle ne konuştuğunuzu görebilecek' dedi. Hükümet yolsuzluk operasyonuyla başlayan süreçte gelişmeleri kontrol altına almak için çeşitli hamleler yaparken şimdi de gündemde yeni internet düzenlemesi var. Bir torba yasa teklifi içinde gelen ve Meclis'te alt komisyondan geçen bu düzenleme 5651 sayılı internet yasasında önemli değişiklikler öngörüyor. Bilenler bu düzenleme için ¨internetimizi karartacak¨, ¨her adımımız izlenecek¨ diyor ancak hem teknik, hem de çok boyutlu olması nedeniyle mesele sıradan vatandaşlar tarafından tam anlamıyla anlaşılamıyor. Taraf gazetesinden Tuğba Tekerek , Alternatif Bilişim Derneği'nin Başkanı Ali Rıza Keleş’le “sansür” tartışmalarını da beraberinde getiren internet düzenlemesini konuştu. Tuğba Tekerek’in Ali Rıza Keleş ile yaptığı söyleşi şöyle: Diyelim ki ben bir haber sitesindeki içerik yüzünden kişilik haklarımın ihlal edildiğini düşünüyorum. Yeni düzenlemeye göre mahkemeye başvurup 24 saat içinde bu içerik için erişim engelleme kararı aldırtabiliyorum. Bu mağdur açısından harika bir şey değil mi? Harika ama mağdurun gerçekten mağdur olduğunu biliyor muyuz? 24 saat içinde neye göre karar verecek hakim? Bilirkişiye sorması gerekiyorsa sorabilecek mi? Belki de o site boşu boşuna kapalı kalacak. Mesela, erişim engelleme nedenlerinden 'müstehcenlik' başlı başına problem. Kime göre, neye göre müstehcen? Hakaret dediğimiz şey de oldukça muğlak. Başbakan'a ¨faşist¨ demek hakaret mi mesela? İfade özgürlüğü konusunda sicilimiz düşünülürse, bu kadar kısa süre içinde karar vermek hiç de sağlıklı sonuçlar vermeyecek. Bir kişinin internette kendisiyle ilgili yazılmış yüzlerce yazıyı bir anda hakimin önüne koyması da mümkün. O zaman hakim dosyaları ayrı ayrı inceleyip nasıl karar verecek? Diyelim ki karar verdi. Peki 24 saatte üretilecek yeni içerikleri ne yapacak? Onlar için bir daha mı başvuru gerekecek? Çok dinamik bir ortamdan söz ediyorsunuz. Oturup birinin sürekli incelemesi, 'bu iyi bu kötü' demesi gerekecek. Saçmalık! Ayrıca erişimi engellemek mağduriyeti gerçekten gidermiyor da. Peki, ne gideriyor? Bunun için yapılması gereken içeriğin kaldırılması. Hatta içeriği üretip internete koyanı bulup cezalandırmak. Erişim engeli ise sadece göz kapamak. Dünyanın geri kalanı görebiliyorken sadece biz gözlerimizi kapatacağız. 2007'de birkaç Atatürk'e hakaret videosu nedeniyle tüm Youtube'a erişim engellenmişti. Yeni düzenlemede URL temelli engelleme geliyor. Tek tek sayfalar engellenecek. Bu iyi bir düzenleme değil mi? Evet ama erişim sağlayıcıların bunun için çok yetenekli altyapılar kurması gerekiyor. Bu da... Erişim sağlayıcı dediğiniz? Abone olup internet hizmeti aldığınız TTnet, Smileadsl ya da Turkcell, Vodafone gibi şirketler. İnternette trafik o kadar yoğun ki, bu erişim sağlayıcıların URL temelli engelleme için çok yetenekli altyapılara ihtiyacı var. Bir filtre sistemiyle saniyeler içinde bütün sayfalara giriş isteklerin süzüldüğünü ve bir tür 'buna izin var mı yok mu' denetimi yapıldığını düşünün. Bu yetmiyor. Bir de yeni düzenlemeye göre erişim sağlayıcının, kullanıcı alternatif bir yöntem deniyor mu denemiyor mu, onu tespit etmesi gerekiyor. Mesela Fırat Haber Ajansı internette engellenmiş, ben o engeli aşmak için DNS ayarlarımı değiştiriyorum... Bunun gibi yöntemler mi? Evet, erişim sağlayıcı bunu tesbit etmek için altyapının içine derin veri analizi yapan cihazlar yerleştirecek. Bu çok detaylı bir inceleme anlamına geliyor ve buda mahremiyetimizin ihlali... Nasıl bir şey bu veri analizi? İnternet erişimimiz paketler halindedir. Kargo paketi gibi düşünün 'gönderici' ve 'alıcı'yı yazıp gönderirsiniz. Erişim sağlayıcı ¨bu paket ¨Tuğba'dan Facebook'a¨ deyip, bir postacı gibi çalışır. Ama alternatif yol kullanıp kullanmadığınıza karar vermesi için o paketin içini açıp bakması lazım. Paketin içine baktığında da mahrem alanınıza girmiş oluyor. Sizin eskiden kimle konuştuğunuzu biliyordu, şimdi kimle ne konuştuğunuzu görebilecek. Mesela yaptığım chat'i de görecek mi? Görme potansiyeline sahip olacak. Aslında böyle bir potansiyel hep vardı. Şimdi çok sistemli ve kolayca bunu yapabilecek altyapıya sahip olacak. Güvenli protokoller yani verinin şifreli olarak iletildiği trafiklerimiz için durum biraz karmaşık. Mesela Gmail'deki mailleşmeler... Bugünkü teknolojiyle bu tür bir iletişimin izlenmesi pek kolay değil. Ama eğer biz bu izleme mekanizmasına razı gelirsek, yarın bizden şifrelerin anahtarını isteyebilirler ya da bazı teknik ayıplı yöntemler kullanabilirler. Devlet erişim sağlayıcıya 'bu kişinin kimle ne konuştuğunu öğren' diyor mu? Hayır ama kurulacak altyapı buna imkân sağlıyor. Sistem kurulduğunda elde kocaman bir gözetim gücü olacak. Bunun hiç kullanılmayacağını düşünmek saflık olur. O datanın hem ticari hem istihbari değeri çok yüksek. Olağanüstü bir durumda, ya da olağan bir durumda yasadışı yollarla -çünkü devlet yasadışı işler de yapıyor- o bilgiler kullanılabilir ve yurttaşlar çok büyük mağduriyet yaşayabilir. Fişleme hala büyük problem, kimlerin başına nelerin geliyor. Siz sıradan bir yurttaş olarak devlet karşısında çok güçsüzsünüz. Halihazırda erişim sağlayıcılar bizim kayıtlarımızı tutmuyor mu? Tutuyor ama şimdi tutulacak kayıtlar çok daha ayrıntılı ve saklama süresi 1-2 yıla uzatıldı. Bir de kanun koyucu 'kayıtları tut' diyor, ama 'yok et, yok etmezsen şu kadar ceza' demiyor. Yaklaşım ¨onu bir cepte tut, sonra bakarız¨ Diğer ülkelerde tutuluyor mu böyle kayıtlar? Geçenlerde Almanya'yla ilgili bir şey okumuştum. Sadece bizim mevcut sistem gibi ayrıntılı olmayan kayıt tutuluyor. O da IP'nin bir kısmı karartılarak... Sadece yasal bir süreçte ilgili kayda erişim sağlanıyor. Neyin sansürlendiğini bilmeyeceğiz Bu teklif geçerse nasıl bir internetimiz olacak bizim? Herkesin bir derdi var, müstehcenlik, ticari itibar, telif hakkı, dinsel hassasiyet, ulusal hassasiyet, özel hayat... Artık çok kolay olduğu için herkes erişim engelleme kararı aldırtacak. URL temelli engellemeyle kapatılacak sayfaların sayısı çok artacak. Bu kararlar alındıkça biz de dışarıya kapanacağız. Bir-bir buçuk yılın sonunda bize ait bir internetimiz olacak, dünyadan kopartılmış, bir filtrenin arkasındaki bir internet... Çin'de şu anda ¨Çinnet¨ var, 'Onlar internete bağlanmıyor' desek abartmış olmalıyız. Biz de yavaş yavaş onlara benzeyeceğiz. Bir süre sonra neyin sansürlendiğini bilmeyecek noktaya da gelebileceğiz. Nasıl yani? Şu anda engellenmiş bir siteye girmeye çalıştığınızda mahkeme kararı çıkıyor karşınıza. Siz engellenmiş de olsa bir gerçek var, biliyorsunuz ve ona ulaşmak için alternatif yollar deniyorsunuz. Kurulacak altyapıyla sansürlenen sayfaların sansürlendiği görmeyebiliriz bile. URL tabanlı engellemeyi hangi ülkeler yapıyor? Bunu en iyi yapan Çin. İran'da yapılıyor. Bir de Suudi Arabistan'da yapılıyor. Avrupa'da Amerika'da yok mu? Bildiğim kadarıyla yok. Sadece çocuk pornosu gibi çok istisnai durumlarda alan adı veren firmaya gidip çözmeye çalışıyorlar. Blogspot, youtube gibi büyük siteler zaten ırkçılık, çocuk pornosu gibi içerikleri hemen kaldırıyor. Diyelim ki bir seks videosu çıktı bir Avrupa ülkesinde, ne yapıyorlar? Görmezden geliyorlar. Yapılması gereken de bu. Ya da çok gündem olduysa veya suç varsa veri koruma kanunu olduğu için siber suçlarla ilgili uluslararası sözleşmeleri imzalamış oldukları için suçla mücadele edebilmeleri daha kolay. Ama biz ne kendi mevzuatımızı uluslararası hukuka uydurmuşuz, ne yıllardır bekleyen veri koruma kanunu geçirmişiz. Öyle olunca da yurtdışındaki firmadan bilgi istiyorsunuz ama yanıt alamıyorsunuz. Şimdi mevzuatınızı iyileştirmek yerine kuralları katılaştırıyoruz. Bir de Ulaştırma Bakanı ya da TİB Başkanı'nın özel hayatın gizliliğiyle ilgili bir durumda ¨emir verip¨ dört saatte erişim engelletme yetkisi var. Buna ne diyorsunuz? Hakikaten kral gibi. Birilerinin kendisini mahkeme yerine koyması hukuk devletinde kabul edilebilecek birşey değil. Bu yetki muhtemelen malum videoları engellemek için düşünüldü. Ama başka amaçlar için kullanılmayacağının garantisi yok, geniş bir yetki. Önü hiç açılmamalı. Biz bunları hiç konuşmamalıyız. Norveç’e boru döşeyebilirsin Engellenmiş sitelere DNS ayarını değiştirip girebiliyoruz. Yeni düzenlemeyle giremeyecek miyiz? Hayır . Peki engelleri aşmanın bir yolu olmayacak mı? Olacak tabii. Mesela İran VPN cenneti. Türkiye'de de insanlar yurtdışındaki şirketlerden 3-5 dolara VPN hizmeti alıp sitelere girecekler. VPN nedir? VPN hizmeti aldığınızda o hizmeti aldığınız ülkedeymişsiniz gibi bağlanıyorsunuz internete. Burayla hizmeti aldığınız ülke arasında bir boru döşediğinizi düşünün. Erişim sağlayıcınızı sadece bu borudan geçmek için kullanıyorsunuz. Borudan çıkınca, mesela Norveç'tesiniz. Erişim sağlayıcı benim VPN kullandığımı farketmeyecek mi? Farkedecek ama VPN yasal ve aslında başka amaçlarla kullanılan bir servis. İnternette herşey mümkün. Çıtayı yükseltme oyunu gibi bu... Devlet bir adım atıyor, insanlar da bir adım atıp onun üstüne çıkacak. Ben çok fazla insanın bu teknolojiyi kullanacağını düşünüyorum. VPN dışında yollar da var. Peki bu servisleri kullanmanın riskleri var mı? Var tabii. Bazıları güvenli, bazıları güvensiz. O servisleri kullanırken siz kötü niyetli, bilgilerinizi atabilecek servislere çok hassas bilgilerinizi vermiş oluyorsunuz. Devlet yurttaşlarını bunu yapmaya zorlamış oluyor. AİHM'in tersine AİHM'in internetle ilgili Türkiye'yi mahkum eden bir kararı vardı. Bu düzenleme, o karar doğrultusunda mı? Gerekçesinde AİHM kararına atıf yok. Burada herkesin beklentisi yasadan erişim engelinin çıkarılmasıydı. TİB'inre'sen erişim engelleme kararı vermesine neden olan katalog suçların sayısının azalmasıydı. Tam tersi oldu. AİHM kararının da tersine oldu; daha fazla katılaşacak sansür. Sizce internetle ilgili nasıl bir yasa yapmak lazım? Yasakları merkeze alan değil de pozitif bir düzenleme olmalı. Bir kere internet temel hak olarak düzenlemeli. BM raporlarında da bu artık böyle kabul ediliyor. Finlandiya gibi ülkelerde 4 MB'a kadar internet hizmeti ücretsiz. Bizim sayısal uçurum diye bir sorunumuz var. İnternet belli merkezlerde yoğun ama Mecidiyeköy'ün Kadıköy'ün dışına çıktığınızda kullanım hem nicel hem nitel olarak azalıyor. Bazıları web'i Twitter Facebook'tan ibaret sanıyor. Bu tür sorunları çözmeye ihtiyaç var. Bireyin özgürlüğünün merkeze alınacağı, yurttaşın güçlendirileceği, dünyayla daha barışık bir düzenleme şart. Yoksa gittikçe kendimizi dünyadan yalıtacağız. 'Erişim Engelleyiciler Birliği' Erişim Sağlayıcılar Birliği (ESB) diye bir kurum var tasarıda. Bu birlik ne yapacak? Bizim anladığımız tek görevi erişim engeli yapmak. Meslek odası gibi onların haklarını hukuklarını koruyacak bir birlik değil. Tüzükleri BTK onayına bağlı. Firmalar İstanbul'da olmasına rağmen, birliğin merkezi Ankara'da, herhalde TİB'e kolaylık olsun diye. Eskiden TİB bu firmalara tek tek erişim engelleme bildirimleri yapıyordu şimdi ¨Birliğe haber vermek tüm firmalara haber vermektir¨ deniliyor. Devlet kendine böylece engelleme için daha etkin bir sistem kurmuş oluyor.T24
RTÜK'ün Ceza Verdiği 'Duygusuz Seks' Ne Kadar Mümkün?
İnsan ruh sağlığı açısından birine bağlanabilme kabiliyetimiz üzerinde çok çalışılmış konulardan biridir.Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), ‘Arkadaştan Öte’ adlı filmin TV tanıtımlarında kullanılan “Benden seksten başka bir şey istemeyeceğine yemin eder misin?” cümlesini çocuk ve gençlerin ahlakını bozucu olarak değerlendirdi. Böylece seks eylemi bir kez daha kirletici ve insan ahlakını bozucu bir yakınlaşma olarak tescillenmiş oldu. Peki, insan beyni açısından bakarsak içinde duygu barındırmayan bir seks yaşantısı ne kadar mümkün? İnsanlar için cinsel yakınlık anlık ya da mevsimsel bir aktivite değil. 'Libido' adını verdiğimiz cinsel olarak uyarılmışlık enerjisi ile yakınlık arayışı neredeyse gündelik yaşamın bir parçası. İster evrim diyelim, ister yaratılış, görünen o ki cinsellik hem bir başkası ile yakınlaşabilme, hem de bir bağlanabilme deneyimi. Çünkü kişi için akılda kalıcı bir haz deneyimine neden olan cinsel yakınlıklar bağlanma eğilimlerini tetikliyor. İnsan ruh sağlığı açısından birine bağlanabilme kabiliyetimiz üzerinde çok çalışılmış konulardan biridir. Dünyaya yeni gelen bir bebek anneye bağlanabilme kabiliyeti ile doğar. Arno Gruen, doğumdan hemen sonra annenin karnına yüz üstü bırakılan bir bebeğin, ilk beş dakika içinde kollarından aldığı destekle kafasını kaldırıp anne ile göz göze gelme eğiliminde olduğunu söyler. İlk beş dakika içinde kurulan bu ilk temas bebeğin sakinleşebilmesi için çok hayati görünmektedir. Bebek 72 saat sonra artık anneyi tanımış olacaktır, onu diğer kişilerden ayırabilir, onu görünce ya da dokununca sevindiğini gösteren tepkiler verir. İlk temel bağlanma sistemleri, bu temas yaşantıları sırasında oluşacak ve devamında kazanılan deneyimlerin toplam bilgisi, anne dışındaki kişilerle ilişki kurarken kullanılacaktır. Temas ve bağlanmayı bu kadar önemli kılan salgıladığımız hormonlar. Bu hormonlardan bir tanesi; sarılma, şefkat ve bağlılık hormonu olarak bilinen oksitosin. Kadınlarda çok kolaylıkla salgılanan bu hormonun bedendeki önemli etkilerinden biri döllenme ve doğum sırasında rahim yolundaki kasılmalara sebep olması. Böylelikle spermler, asidik ortamı nedeniyle daha kolay öldükleri rahim yolundan alkali bir ortam olan rahme daha hızlı geçebilirler. Oksitosin doğum sırasında da rahmin kasılmasını sağlar. Ve sonunda da anneden süt gelmesine neden olur. Bebeğin süt emerken meme ucunu vakumlaması da bu hormonu tetikler ve bu kez de süt kanalları kasılarak sütün bebeğe ulaşmasını sağlar. Biri ile sarılmak, okşanmak oksitosinin üretilmesini sağladığı için anne tarafından sık sık kucaklanan ve okşanan bebek, dünyaya gelirken en güçlü duyu organı olan teni sayesinde hissettiği duygular aracılığı ile bu hormonu salgılar ve anneye bağlanır. Yeterince ten teması kuramayan bakımhane bebeklerindeki erken bebek ölüm oranı daha yüksektir. Erkekler de birisi ile temas sırasında oksitosin salgılarlar. Orgazm olabilme sürecinde etkin bir rol oynayan oksitosin, orgazm sonrasında hemen bozunmaya başlar. Çünkü erkek gövdesinde etkin olan yüksek düzeyli dişil bir hormon uzun vadede olumsuz etkilere sebep olacaktır. Bu nedenle 'genel olarak', erkekler orgazm olduktan sonra kendi içlerine kapanır, konuşmak ya da temas kurmak istemezler. Oysa 'genel olarak' kadınlar daha çok sarılmak, bağlantıda kalmak isterler çünkü oksitosin dişi hormon sisteminin doğal bir parçasıdır ve bedendeki etkinliği sistem tarafından desteklenir. O halde cinsel ilişkiden sonra partnerinden uzaklaşan ya da çok eşli kadın ve erkeklerin bu eğilimlerini oksitosin seviyeleri ile mi açıklayacağız? Bunu söyleyebilmek için geçerli bir sebebimiz yok. Anımsanmalı ki, örneğin, sarılmak oksitosin salgılanmasına neden oluyor ve oksitosin seviyesi ise bağlılığı sürdürebilme ve pekiştirebilme kabiliyetimizde etkin. Bir döngü ile karşı karşıyayız. Şöyle bir örnekle açıklarsak; komik bir uyarana kahkaha ile yanıt verebilmemiz ne kadar mutlu olduğumuz yani serotonin düzeyimizle çok yakından ilgilidir. Ancak mutluluğu sürebildiğimiz sürece daha fazla serotonin üretiriz ve daha da mutlu olabiliriz. Buradaki döngü, tüm duygusal süreçlerimizde geçerlidir. Bu sistem, baskın bir ruh hali ve davranış değişimine neden olur; Sonunda yüksek sesle güleriz veya ağlarız ya da öfke ile bir şeyi parçalayıp 'sakinleşiriz'. (Aslında organizmalarımız, yaşamı sürdürmeyi amaçlayan denge halini koruma çabasındadır. Çünkü bir günle sınırlı olan zaman ve enerjimizi, olabildiğince doyurucu bir oranla uyumaya, beslenmeye, ilişkide olmaya, yalnız kalmaya, üretmeye ve dinlenmeye ayırmak zorundayız. Bu dengenin bozulması halinde depresyon, psikotik atak, anksiyete bozukluğu gibi tıp tarafından hastalık olarak tanılanmış, yaşam dengemizi bozan durumlar ortaya çıkar.) Temelde birbirine dokunmaya dayanan cinsel yakınlık bu nedenle her iki cinsiyet için de ruh sağlığı üzerinde sabır, hoşgörü ve sakinlik gibi etkileri olan oksitosinin salgılanması için oldukça önemli bir yaşantı. Bu açıdan bakınca 'Benden seksten başka bir şey istemeyeceğine yemin eder misin?' cümlesi, RTÜK gibi sansür kurullarınca değil, günümüz insanlarının neden yakınlaşmayı reddettiklerini ve bu yakınlığın yarattığı hazzı kısa kesmek istediklerini anlamaya çalışan bilim insanlarınca değerlendirilmeli gibi görünüyor.T24Mahmut Şefik Nil
Skandallar Kralı Dennis Rodman!
NBA yıldızı Dennis Rodman, aykırı kişiliğinin yanı sıra sivri diliyle de gündemin tepelerinde yer almaya devam ediyor.Kaynak: AMKSpor
Valilik 6 bilgisayar oyununu yasakladı
Balıkesir valiliği oyunlar için bir komisyon oluşturarak oyunları incelemeye aldı ve aşırı derecede şiddet , argo, cinsellik, uyuşturu vs içerdiğini gerekçe göstererek toplamda 6 oyunu internet cafelerde oynanmasını yasaklayan bir karar çıkardı.Oyunların +18 olduğunu açıklayan Valilik , internet cafelerin yaş ortalamasının genelde 18 yaş ve altı olduğuna dikkat çekerek oyunların bu ortamlarda oynanmasını yasakladı.İşte yasaklanan oyunlar ;- Grand Theft Auto- Hitman- Bloodrayne 1-2- Battlefield Vietnam- The Godfather 1-2- Metin 2
Reklam
Dünya'nın En Eski Aşk Şiiri
Sümer inancına göre Sümer kralı her sene bereket ve aşk tanrıçası İnanna’nın yeryüzündeki temsilcileri kabul edilen rahibelerden bir tanesiyle evlenirdi.Bu şiir Sümer kralı Suşin için seçilmiş bir gelin tarafından tapınakta yapılan düğününde söylenmek için yazılmıştı ve müzik ve dans eşliğinde söyleniliyordu.Yazıtın çevirisi şöyledir :canlar canıey sevgili güvey, canımın içiey güzeller güzeli, ballar balı,canıma can katan arslanım benim,güzellikte bir tane, ballar balı.büyüledin beni, bak titriyorum,güvey, beni yatak odana götür.büyüledin beni, bak titriyorum,al, yatak odana götür arslanım.gel, güvey, koynuma gir sevişelim,baldan tatlıdır benimle sevişmek.dört yanından bal damlayan gerdektegüzelliğinin tadına varayım.arslanım, koynuma gir, sarılalım,baldan tatlıdır benimle sevişmek.sevgili güvey, tadıma vardın ya,anam kuş sütüyle beslesin seni,babam armağanlar yağdırsın sana.ben bilirim gönlün nerede şenlenir,bizde uyu güvey şafağa kadar.bilirim nerede sevinir yüreğin,arslanım bizde uyu sabaha dek.sen seviyorsun beni, yalvarırımsarıl bana, okşa beni, öp beni.benim efendim, koruyucu tanrım!enlil’in yüreğini şenlendirenşusin’im, sarıl bana, okşa beni.yerin baldan tatlı, okşa elinle,güzelim giysileri okşar gibi,elini doldursun cânım dokusu.Bu eşsiz yazıt İstanbul Arkeoloji Müze şark eserleri bölümünde sergilenmektedir.
RTÜK, 'Duygusuz Seks'e İzin Vermedi
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, Arkadaştan Öte filmindeki “Benden seksten başka bir şey istemediğine yemin eder misin?' gibi replikleri uygunsuz buldu T24 TV2'de yayınlanan Arkadaştan Öte filminin tanıtımında karakterlerin, 'sadece seks' yapmak için anlaşması, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'nun (RTÜK) kanala ceza vermesi için neden oluşturdu. RTÜK raporunda, arada aşk olmadan cinsel ilişkinin genel ahlak yapısına ters olduğunu bildirdi. Milliyet gazetesinden Önder Yılmaz 'ın haberine göre, RTÜK, 2014’te yayınlanması planlanan Arkadaştan Öte adlı filmin program tanıtımında, “seksin duygusal ilişki yaşanmaksızın pazarlık konusu edildiği” gerekçesiyle TV2 televizyon kanalına ceza kesti. RTÜK, ‘Arkadaştan Öte’ filminin tanıtımlarında kullanılan “Benden seksten başka bir şey istemediğine yemin eder misin?”, “Sadece seks”, “Mükemmel bir anlaşma” ifadeleriyle yatak odası ve ilişki görüntülerinin yayınlanmasını mevzuat açısından ele aldı. RTÜK uzmanlarının hazırladığı raporda şu ifadeler yer aldı: “Söz konusu filmin program tanıtımında ‘cinsellik’ olgusu, herhangi bir aşk ilişkisi veya duygusal bir birliktelik yaşanmaksızın kurulan arkadaşlığın, ilişkinin başlangıcında bir pazarlık konusu edilmesi ve şart koşulması şeklinde sunulmaktadır. Cinsel ilişki esnasından kimi görüntülerin seyirlik malzeme haline getirildiği ve izleyiciye sunulduğu anlaşılmaktadır. Ülkemizin kendi iç dinamikleri ve ahlaki kodları göz önüne alındığında, filmin öyküsünün ve sunduğu mesajların Türk toplumunun genel ahlak yapısal uygunluk göstermeyen görüntüler içerdiği görülmektedir.” Kurul rapora uyup ceza kesti Raporda, filmin geç saatlerde yayımlanması gerektiği vurgulandı. Üst Kurul ise değerlendirme toplantısında, uzmanların raporu doğrultusunda, TV2 televizyonuna ceza verilmesini kararlaştırdı. Ceza, mevzuatın “çocuk ve gençlerin fiziksel, zihinsel veya ahlaki gelişimine zarar verebilecek türde içerik taşıyan programlar, bunların izleyebileceği zaman dilimlerinde ve koruyucu sembol kullanılmadan yayınlanamaz” hükmüne dayandırıldı. Elbise reklamına ceza RTÜK ayrıca, Elle Style Awards Ödül Töreni’nin canlı yayınlayan CNN Türk televizyonuna sunucular ve törene katılanların giydiği kıyafetlerin markalarını söyledikleri ve kimlerin sponsor olduğunun açık açık belirtildiği gerekçesiyle ceza verdi. RTÜK uzmanlarının raporunda özellikle Buse Terim ’in elbisesi, küpeleri ve ayakkabılarına ilişkin ticari markaları ekrandan söylediğine dikkat çekildi. Üst Kurul, programda “gizli ticari reklam” ve “sponsor firmalar açıklandığı” gerekçesiyle CNN Türk televizyonuna ceza verdi.
Reklam
Twitter'da Tehditler Havada Uçuştu
Sosyal medyada 'Bingöllü Kenan' ismiyle adını duyuran birçok suçtan 10 yıl hapis yatmış 29 yaşındaki Kenan Yayla, Twitter'da Nihat Doğan ile birbirine girdi. Milliyet'in haberine göre, laf dalaşıyla başlayan ikili arasındaki kavga, dün gece sosyal medyaya da gecenin en çok konuşulan konularından biri oldu. Niaht Doğan'ın ' Twitter çıktı ağzı süt kokan bebeler 2 resim koyup kolpacılık yapmaya basladı. Sever misin sabaha mı bırakırsın arkadaş' şeklindeki açıklamasına Bingöllü Kenan 'Şerefin kadar konuş desem ömür boyu susacak insanlar tanıyorum' sözleriyle yanıt verdi. SENİ OTEL ODASINA KİTLERİM Bu sözler sonrası öfkelenen Nihat Doğan 'Benim lafimi bana satme seni otel odasina kitlerim kenooo' şeklinde bir tweet daha attı. Bingöllü Kenan Nihat Doğan'ın bu sözlerine de 'Otel odalarında grup seks yaparken yakalanan biri bana nasıl atarlanıyo anlamıyorum' tweetiyle yanıt verdi. Vatan
Meslekten Kovulan Eşcinsel Polis Anlattı
Osman, 28 yaşında. Geçtiğimiz aylarda, altı senedir yaptığı polislik mesleğinden eşcinsel olduğu için ihraç edildi. Yaşadıklarını Bianet'ten Çiçek Tahaoğlu'na anlattı.Osman, 28 yaşında. Geçtiğimiz aylarda, altı senedir yaptığı polislik mesleğinden eşcinsel olduğu için ihraç edildi. Mesleğe iadesi için dava açtı. Duruşma tarihini bekliyor. Kendini muhafazakar olarak tanımlıyor: “Dinime bağlıyım, namazımı kılarım. Eşcinsel olmam, dinsiz yaşayacağım anlamına gelmiyor. Bir heteroseksüel çift, nasıl toplumsal kalıpların içinde ilişkilerini yaşıyorsa, ben de yaşayabilmeli ve mesleğimi yapabilmeliyim. Devlet de bunu normal karşılamalı.” Osman’la buluşup, meslekten ihracına giden süreci ve sonrasını konuştuk. Neden polislik yapmaya başladınız? Vatanımı ve milletimi gerçekten çok seviyorum ve hep onlara hizmet edecek bir iş yapmak istedim. Çocukluğumdan beri, aslında ya doktor ya da bir hukuk adamı olacağım derdim. Keşke avukat olsaydım da, benim gibi ayrımcılığa uğrayan insanların hakkını savunabilseydim diye düşünüyorum şimdi geriye bakınca. 2006’da polisliğe başladınız. Polisliğe başlamadan kendinize ya da ailenize, arkadaşlarınıza açılmış mıydınız? Ben bu (eşcinsel) ortamı yaşamıyordum. Kendimi biliyordum, içimde farklı bir duygu vardı. Ama hem inançlarım gereği hem de sosyal baskıdan korkarak bunu hep erteledim. Depresyon ilaçları kullanmaya başladım. Ama ilaçlar işe adaptasyonumu ve sosyal yaşantımı etkileyince ilaçları bıraktım. Daha sonra gittiğim şehirde biriyle tanıştım ve bu konuda dertleşmeye başladım. Zaten ortalıkta beraberlik yaşayan biri değilim, Türkiye gibi bir yerde böyle bir lüksümüz de yok zaten. Bu ilişkiyi mi öğrendiler diğer polisler? Evet ama dolaylı olarak. İstihbarat Şube’ye tayinim çıkmıştı. Ancak biri İstihbarat Şube müdürüne “Dikkat edin, o şahsın erkeklere eğilimi var” demiş. Sonra telefonlarım usulsüz olarak dinlemeye alınmış, hatta İstihbarat Şube’deki arkadaşlar, Emniyet’e hakkımda soruşturma açılması için ilişkilerimle ilgili bir mail atmışlar. Bir gece 22.00 gibi telefonum çaldı. Polis arkadaşlar görüşmemiz gerektiğini söyledi. Aşağı indiğimde Emniyet’e gitmemiz gerektiğini söylediler ve nedeniyle ilgili hiçbir açıklama yapmadılar. Saat 23.00’da Asayiş Şube Müdürü’nün kapısında yarım saat beklettiler. Hiç unutmuyorum, içeride Hande Yener’in şarkısı çalıyordu. Beni içeri aldıklarında Teknik Takip’in komiser yardımcısı da oradaydı. “Buraya neden geldiğini biliyor musun? Tahmin edebiliyor musun?” gibi soruların ardından, cinsel yönelimime ilişkin hakaret ve küfürler etmeye başladılar. Ben bunları hak edecek bir şey yapmadım. Mesleğimde de başarılıydım. Bana gey olduğunu düşündükleri 4-5 kişinin isimlerini söylediler. “Bunların isimlerini de ver ifadende” dediler. “Hayır, ben onları bilmiyorum. Herkesin özel hayatı” dedim. Ama kendi cinsel yönelimimin farklı olduğunu da söyledim. Bir arkadaşımı da içeri almışlar. Onun hali de haraptı. Dövmüşler, hakaret etmişler, hakkımda sorular sormuşlar... O da polis miydi? Hayır. Sivil bir vatandaştı. Onu da ailesine her şeyi anlatmakla tehdit etmişler. Bizim cinsel bir beraberliğimiz yoktu. Sadece dertleştiğim bir insandı. Ona nasıl ulaşmışlar? Telefonumu dinlerken konuşmalarımızı duymuşlar. İşyerinden gidip almışlar “hakkında iddialar var” diyerek. Benim ifadem de sabah mesai saatlerinde alınabilecek bir meseleydi. Ama gece, Teknik Takip’in olduğu büroda ifademi aldılar. Usulsüzlüğün daniskası! Avukat istedim, “Hayır, bu rezaleti hiçbir avukat duymayacak” dediler. İfademi verirken hiç duymadığım küfürler işittim. Bunu ispat edemiyorsun, yaşadığınla kalıyorsun. O gece kendime bir şey yapmayayım diye silahıma el koydular. Sabaha karşı 4’te evdeydim. İki gün sonra ifademi alan arkadaş beni aradı, eve geldi. Tutanağı gösterdi; “Şurada bir yanlışlık olmuş” falan dedi . İfadeyi yazan ve alan kişinin ismi ile ifademin alındığı saat tutanakta değişmişti. Çünkü ifademi alan ve yazan kişinin böyle bir işi yok normalde. Teknik Takip sadece takibi yapar ve bürolara verir işleyiş olarak. Tutanakta yapılan değişiklikle Ahlak Masası’ndan bir komiserle normal bir polis memuru, gündüz saatlerinde ifademi almış gibi gösterildi. Ve bana da bunu imzalattılar. 15 gün sonra beni bir ruh ve sinir hastalıkları hastanesine gönderdiler. Orada kurula çıktım. Cinsel yönelimimin farklı olduğunu söyledim. Emniyet Hizmetleri Sağlık Şartları Yönetmeliğinde belirtilen bir hastalık dilimi verildi. Buna göre görevimi yapmamda herhangi bir sakınca yok. Devlet eşcinsel olduğum için “sen hastasın” diyor ama “kişi kendini iş ortamında belli etmeyecek durumdaysa görevine devam eder” diyor. Sonra? Buradan bir şey yapamayınca hakkımda disiplin soruşturması açtılar. İki müfettiş geldi. Eski bir arkadaşımı da ifadeye çağırmışlar. O da benim bir adamla bir otele gittiğimi söylemiş. Ben ne kadar gizli yaşıyorum, kendimle bile yüzleşmekten korkuyorum. Bir adamla otele gittiğimi iddia ediyorlar. Ki gitsem bile kime ne! Ben de müfettişlere anlatmaya başladım: Önce kendim kabul etmedim. İstanbul’da göreve başladığımda iki kız arkadaşım oldu. İlişkilerimde başarılı olamadım. Kendimle çelişiyordum ve mutlu değildim. Çift kişilikli gibi olmaya başlamıştım. Kendime ya bu deveyi güdeceksin, ya bu diyardan gideceksin, dedim ve bu deveyi gütmeye karar verdim. “Ben buyum” dedim. Müfettişler, hizmet dışında resmi sıfatın gerektirdiği saygınlık duygusunu azaltmak suçuyla dosyamı disiplin kuruluna yönlendirdi. Kurulda zaten beni en başından beri araştırıp, ifademi alan kişiler yer alıyordu. 6 ay kıdem tenzili verilmesi gerekirken, kurul yüz kızartıcı suç işlediğimi söyleyerek dosyayı İçişleri Bakanlığı’na gönderiyor. Ancak dosya kapalı gizli ibareli zarfta gelmesi gerekirken, bayrak gibi sallandırılıyor ve bu nedenle olayı duymayan kalmadı. Aslında gizlilik kurallarını ihlal ederek beni istifaya zorladılar, psikolojik baskı uyguladılar. Ama ben yılmadım. Tüm bunlara tek başıma göğüs gerdim. Artık LGBT örgütlerini de tanıyorum. Bu saatten sonra son nefesime kadar bu işin arkasında duracağım. Ben yaşadım, başka devlet memuru arkadaşlar ya da LGBT bireyler bunu yaşamasın. Devlet memurluğundan ihraç edilmeniz nasıl oldu? Dosya İçişleri’ne gittiğinde sözlü savunma vermeye gittim. Müsteşarının bana ilk söylediği şuydu: “Oğlum, ben buna suç demiyorum. Anlat”. Görüşme iyi geçmişti. Ama 2 ay sonra devlet memurluğundan çıkarıldığımı öğrendim. Verilen karar Anayasa’nın 10., AİHS’in 8 ve 14. Maddelerine aykırı. İşin hukukunu da öğrenmişsiniz bu süreçte. Tabii ki. Sonuçta polisler de hukuk insanı. Başıma gelenlerden sonra da çok araştırdım. Bana normalde Emniyet Hizmetleri Disiplin Tüzüğü’ndeki cezalardan verilmesi gerekirken, en ağır ceza verildi. Sicil notlarım 90’dan aşağı değil, daha önce hakkımda hiçbir soruşturma yok. Bu durumda bir alt ceza verilir. Ama bireysel davranıldı, böyle bir şey yaşadım. Ben IPA (Uluslararası Polis Teşkilatı) üyesiydim. IPA’nın, yurtdışındaki eşcinsel polis topluluklarının ve İstanbul Barosu’nun davamı takip etmesini istiyorum. Kimseden yardım istemiyorum ama takip istiyorum. Bir baksınlar, benim hakkım yeniliyor mu yenilmiyor mu? Bu süreçte size destek olanlar oldu mu? Evet, birçok polis arkadaşım da çok destek oldu. “Bugün sana, yarın bizim çocuklarımıza” dediler. Hala arayıp soruyorlar. Hepsi evli, çocuklu, heteroseksüel insanlar. Polis arkadaşlardan darbe yediğim de oldu, destek veren de… Birlikte sohbetlere gittiğimiz, hizmetin içinde olduğum arkadaşların bana destek olmaması, telefonlarıma bile çıkmaması ise beni üzdü. Özellikle çocukluğumdan beri dostum olan bir meslektaşımın aleyhime ifade verip, sonra da bana sırt çevirmesi beni çok kırdı bu süreçte. Hizmet derken? Polis teşkilatında çok net bir ayrım vardır. Onlardan olanlar ve onlardan olmayanlar. Siz bu sohbetlere bu yüzden mi katılıyordunuz? Hayır. İnançlarım gereği gidiyordum. Oraya gittiğimde huzur alıyordum. Böyle bir durumum var ama çok şükür sağlığım yerinde, diyordum. Cinsel yönelimimle ilgili bocalamalarımdan uzaklaşıp huzur buluyordum. Bu yüzden hizmet hareketinin içerisindeydim. Şimdi meslekten ihraç edildiniz. Ne iş yapıyorsunuz? Nasıl sürdürüyorsunuz hayatınızı? Bir esnafın yanında çalışıyorum. Açıkçası hayatımı sürdürmekte çok zorlanıyorum. Ağabeyim ödemelerime yardım ediyor. Aileniz olup bitenlerden haberdar mı? Büyük ağabeyim her şeyi biliyor. Diğerleri hiç bilmiyor, rahatsızlığım nedeniyle bir süre çalışmayacağımı söyledim. Bu konuda bilgili değiller, onları da kaybetmek istemiyorum. Peki tüm bunlardan sonra polisliğe devam mı etmek istiyorsunuz? İleride eder miyim etmez miyim bilmiyorum ama bu hakkın bana verilmesi lazım. Geldiğim yerde benim insanlık onurumu zedelediler. Ben tayinim çıkıp gelirken, utancımdan kimseyle vedalaşamadım. Ben davamı kazanıp, gerekirse kendi onurumla istifa edeyim istiyorum. Ben bunun sınavına girdim, kazandım, bunun eğitimini aldım. Kısacası emek verdim. Anketler, polislerin çoğunun mesleği bırakmak istediğini ya da intiharı düşündüğünü gösteriyor. Siz polislik yaparken hiç böyle düşündünüz mü? Evet, benim de bunu düşündüğüm anlar oldu. Siz hiçbir hobisi olan, bir kursa giden, ya da terapiye giden bir polis gördünüz mü? Hayır. Bakıyorsun, ilişkilerinde sorun yaşıyorlar çünkü 24 saat çalışıyorlar. Amir baskısı haksızlıklar, teşkilat içindeki yapılanmalar… İnsanı o raddeye getiriyor. Polislerin translara sokakta yürürken bile ceza yazdıklarını, LGBT bireylere kötü davrandıklarını biliyoruz. Siz olayın diğer tarafındayken, yani polisken nasıldı durum? Mesleğe ilk başladığımda, kendi yönelimimi kabul etmediğim zamanlarda, karakola bir travesti gelmişti. Ama kolları kan revan içerisinde… Polis arkadaşlar da dalga geçiyor. Çok zoruma gitmişti. Kızı nezarete atacaklardı, hayır, dedim. Onu bizim dinlenme odamıza götürdüm, bir kahve yaptım. Sağlık raporuna da ben götürdüm. Bana dediği tek şey: “İlk defa bir polis tarafından insan muamelesi görüyorum”. Orada çok duygulanmıştım. Burada yine devletin bir sorunu var. Devlet bu insanlara bir iş imkanı açarsa, kurum olarak “gel, çalış” derse, zaten kimse gidip o işi yapmayacak. Kimse o hayattan memnun değil. Bazı şeylerin önünü açacaksın. Kim olursa olsun, din, dil, ırk, cinsel yönelim, kimse hor görülmeyi hak etmiyor. Çiçek Tahaoğlu | Bianet
Fersah Fersah Kaçılması Gereken 10 Arkadaş Profili
Belirtelim ki arkadaşlar hayatımızı çekilebilir, hareketli ve keyifli kılan varlıklar listesinde ilk sıralardadır. Seçme şansının bize verildiği aile bireyleri gibidirler çoğu kez. Gerçekten şanslıysak, birbirimize kızsak da kırılsak da asla yalnız kalmayacağımızı biliriz hayatta. Tabi eğer seçimlerimizi doğru yaptıysak. Zira fersah fersah kaçmak gereken arkadaş profilleri de mevcut, birkaçını aşağıda sıraladık;
Reklam
Kanser Olan Eşini Kaybettikten Sonra Düğün Fotoğraflarını Kızıyla Tekrar Canlandıran Baba
Ben Nunery, karısını akciğer kanserinden kaybettikten 2 yıl sonra, küçük kızıyla birlikte yaşadıkları evden taşınmaya karar vermişler. Evdeki tüm eşyalar kaldırıldığı zaman Ben, evin eşiyle birlikte evlendikten hemen sonra taşındıkları halde yani bomboş olduğunu görünce kızıyla birlikte düğün fotoğraflarını tekrar canlandırmaya karar vermiş.İşte yürek burkan çalışma