Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
"Feminist Barbie" Bahane, Rekabet Şahane!
Barbie filmi hakkında yazmak için geç kaldığımı düşünebilirsiniz ancak bunun bilinçli bir seçim olduğunu söylemeliyim. Pazarlaması aşırıya kaçınca üründen soğuyan tüketicilerden olmama karşın, popüler olanı merak eder ve milyonlarca insanı buluşturan ortak paydayı bulmak isterim. Filmi nihayet dün izledim -halen gösterildiği sinemalar var- ve samimiyetle itiraf edeyim; bu yazıyı yazma fikri gelişmesiydi yarısında bırakırdım. Bana göre tek etkileyici sahne, Barbie’nin yaratıcısı Ruth Handler ile sohbet etmesi.
Bunun dışında film özetim şöyle: “İnsanlığın yükselen değerlerini alıp, feminizm sosuna bulayıp, kadınların aklıyla kadınları avlamayı amaçlayan müthiş bir pazarlama harikası.”
Filme dair söyleyebileceğim olumlu sözler ise şöyle: Barbie’yi canlandıran Margot Robbie’nin güzelliği ve sevimliliği, Ryan Gosling’in Ken rolünü üstlenme cesareti.
Film sıkıcı ama arkasındaki gerçekler çok heyecan verici! Lütfen okumaya devam edin, sadece izlenimlerimi değil, ilginç bilgiler de paylaşacağım.
Güzel Barbie neden Lego’yu hatırlatıyor ki?
Rekabetin dozu ‘CEO transferi’ ile açığa çıkıyor
Filmin ilerleyen dakikalarında ünlü aktör Will Ferrel ile karşılaşınca önce bir şaşkınlık yaşadım, sonra taşlar yerine oturmaya başladı. Will Ferrel, Barbie filminde bebeklerin üreticisi Mattel şirketinin üst düzey yöneticisi. Yani Mattel, filmdeki CEO’sunu Lego’dan transfer etmiş! Çünkü aynı Will Ferrel, 2014 yapımı Lego Filmi’nde “President Business” karakterini canlandırmıştı. Lego dünyasını kontrol etmek ve herkesin kalıplara uygun davranmasını sağlamak amacıyla “kragle” denilen tutkalla parçaları sabitlemek isteyen CEO’muz, yeni filmde de aynı “diktatör arketipi” ile Barbie’yi oyuncak kutusuna geri sokmaya ve değişime engel olmaya çalışıyor.
Bu, rakiple alenen dalga geçmek değil de, nedir? Tek bir hamle, şah mat!
CEO’su üzerinden Oppenheimer’a da taş atılmış!
Bu arada Barbie cephesi Lego’ya meydan okumakla kalmıyor, CEO karakteriyle kendisiyle aynı gün vizyona giren Oppenheimer filmine sataşmaktan da geri durmuyor. Bu konudaki en büyük kanıtım; Mattel CEO’sunun odasının kapısında yazan ismin “Dr. Strangelove” olması ve mekanlar arasındaki benzerlik!
Stanley Kubrick’in kara komedisi Dr. Strangelove Veya: Nasıl Kaygılanmayı Bırakıp Bombayı Sevmeyi Öğrendim (1964) filminde, bu karakter Alman bir bilim insanı ve kırmızı tuşa basarak nükleer saldırıya neden oluyor. Peter Sellers’ın canlandığı bu karakterin adının Barbie filminde Mattel CEO’suna verilmesi, elbette tesadüf olamaz!
“Atom bombasının babası” olarak anılsa da J. Robert Oppenheimer ile bir Barbie filmi üzerinden dalga geçmek çok acımasız görünüyor. Ancak kapitalizmin ulaştığı mertebe, bu akıl oyununa şapka çıkarmamızı gerektiriyor.
Gerçek dünyada rekabet nasıl sürüyor?
Savaşın arkasındaki ‘gizli güçler’ değişti!
Biliriz ki savaşlarda aslında çarpışanlar değil de, başkaları kazanır; mesela silah tüccarları. Oyuncaklar arasındaki bu savaşın kime yaradığına bakarsak, asıl kazananın Warner Bross olduğunu görürüz. Şu ana kadar.
Bu noktada Lego serisinin film haklarının 2020 yılı itibariyle Warner Bros.’tan, Universal Studios’un eline geçtiğini hatırlatmam lazım. Savaşın sınırlarının Lego ve Mattel’i de aşıp Warner Bross ile Universal’e ulaşması, rekabetin boyutlarının ne kadar büyüdüğünün işareti. Zannımca, Universal sadece yeni bir Lego filmi çekmekle kalmaz, dijital medyanın gücünü arkasına alıp iyi bir PR çalışması yaparsa Emmet da, Barbie gibi fenomene dönüşebilir. Karşı atak olarak Barbie 2 filmi gelir. Sonra… Bu rekabet böyle sürer gider.
Umarım, izleyiciye seyir keyfi veren filmler ortaya çıkar. Barbie öyle bir film değildi, bana göre. Mesajların ve göndermelerin peşinde koşmasam daha da sıkılırdım. Yönetmen Greta Gerwig’in emeklerine saygısızlık etmek istemem ancak, Noah Baumbach ile birlikte ele aldığı senaryonun pek güçlü olmadığı görüşündeyim. Aksini savunanları dinlemek isterim. Barbie; oraya buraya gönderme yapmaktan, izleyicisine ders vermekten senaryosuna odaklanamayan bu film olmuş. Barbie’yi gerçek dünyada jinekoloğa göndererek mutlu sona ulaşan filmin, ana çatışmaları zayıf ve yan hikayelerin neredeyse hepsi yarım kalmış. Mesela; Mattel CEO’su Barbie’yi kutuya koysa ne olacaktı? Belki de tüm sorularımızın yanıtını Barbie 2’de alırız.
Nilgün KARATAŞ
Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio
Yorum Yazın
Bir sahnede oyuncak bebek sektöründe en büyük rakiplerinden Bratz bebeklerine de bir göndermesi vardı 4 küçük kızla tartıştığı ve sonra onlar tarafindan agla... Devamını Gör