Davutoğlu: 'İstihbarat Reformunda Hiçbir Fedakarlıktan Kaçınılmayacak'
Davutoğlu, Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığında aldığı brifingin ardından gazetecilere açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.
Türkiye'nin siyasal ve ekonomik olarak yükselen bir güç olduğuna işaret eden Davutoğlu, bu durumda Türkiye'nin istihbarat anlayışının da zihniyet ve hedef olarak farklı olması gerektiğini vurguladı.
Reaktif ve defansif denilecek istihbarat anlayışının daha çok statik ve konjonktüre hitap eden istihbarat anlayışı olduğunu ve bu anlayışın statik ortamlarda geçerli olacağını belirten Davutoğlu, şöyle devam etti:
'Yani mukabil aktörlerin devlet olduğu durumlarda söz konusuyken bugünkü riskler devlet yapılanmasının zayıflaması sonrası ortaya çıkan terör, aşırı gruplar ve istikrarsızlıktan beslenen etnik ve mezhebi radikal unsurlar dahil olmak üzere çok daha farklı bir alana yayıldı. İstihbaratın tehdit analizleri ve bu tehditlere karşı alacağı tedbirlerin de istihbari yapılanmanın da değişmesi gerekiyor.
Teknolojik istihbarat, siber güvenlik bağlamındaki istihbarat ve diğer alanlardaki istihbarat yapılanmaları da dahil olmak üzere yükselen bir güç olarak Türkiye'nin ihtiyaçlarına tekabül eden yapısal, işlevsel bütün reformlarına destek veren istihbarat, 21. yüzyılda en değerli araçtır. Ne kadar çok bilgiye sahipseniz, ne kadar bu bilgi çeşitlenmiş ve farklı alanlara sirayet etmişse karar alıcılar o kadar doğru kararlar alırlar, o kadar resmi doğru görürler. İstihbarat eksikliğinin olduğu ortamlarda alınan kararlar siyasi riskleri beraberinde getirir, askeri güvenlik riskleri beraberinde getirir. O zaman bizim yeni konjonktüre hitap edecek şekilde bir yapı değişikliğe gitmek ihtiyacımız vardır. Son dönemde bu değişim büyük ölçüde yaşandı. Gerek terör tehdidi karşısında iç ve dış istihbaratın koordine edilmesi gerekse dış istihbarat bağlamında Türkiye'ye dönük risklerin minimize edilmesi yanında Türkiye'nin birçok önemli inisiyatiflerinde ciddi kaynak teşkil eden bilgi ihtiyacının karşılanması anlamında yepyeni bir döneme giriyoruz.'
Başbakan Davutoğlu, 21. yüzyılın yükselen gücü olarak Türkiye'nin istihbaratta da kendini yenilemeye ihtiyacı bulunduğunu ve bu yenilenme için gereken her türlü altyapı çalışmalarının yapılmış olduğunu görmekten memnun olduğunu dile getirerek MİT'in özellikle teknolojik imkanlar bağlamında çağdaş ve şartlara intibak etme kabiliyetinin yüksek olduğunu gördüğünü söyledi. Davutoğlu, yapılan yapısal ve yasal çalışmaların MİT'in gelecek 10 yıllara ve 100 yıllara hazırlanmasında ciddi birer temel teşkil ettiğini anlattı.
Başbakan Davutoğlu, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve ekibine, sahada çalışan ve 'isimsiz kahramanlar' olarak adlandırdığı görevlilere başarılar dileyerek, 'Devlet istihbaratı içinde kurumlar arasında işbirliği ve koordinasyon da son derece büyük bir önem taşıyor. Yükselen bir güç olarak Türkiye'nin önümüzdeki dönemde de bütün diğer kurumları gibi istihbarat yapılanmasında kendini yenilemesi ve reforme etmesi yönünden hükümetimizin tam bir kararlılığı vardır, bu konuda hiçbir fedakarlıktan kaçınılmayacaktır. Çevre ülkelerdeki şartların ortaya çıkardığı ihtiyaç son derece açıktır, her zaman yeniden yapılanma çalışmalarına gerekli desteği vereceğiz' diye konuştu.
'Türkiye Filistinli kardeşlerimizin yanında oldu'
Başbakan Davutoğlu, İsrail askerlerinin Mescidi Aksa'ya yaptıkları baskına ilişkin bir soruyu şöyle yanıtladı:
'Bu ayrıca bir değerlendirmeye ihtiyaç bile hissetmeden tam bir barbarlıktır. Dünyanın her yerinde kutsal mekanlar, hele hele Mescid-i Aksa gibi bütün Müslümanların ilk kıblesi olma niteliği yanında bütün dinler açısından da kutsal olan ve insanlığın en kutsi mekanlarından birine yapılan bu saldırı, küstahlık en şiddetli şekilde mukabele görmesi gereken bir tutumdur. Türkiye her zaman Filistin davasında Filistinli kardeşlerimizin yanında oldu. Her zaman Kudüs davasının ve Mescid-i Aksa davasının Türkiye'nin Ortadoğu politikasındaki en temel prensiplerinden, ilkelerinden biri olduğunu vurguladık.
Kudüs bir barış kenti olması gerekirken İsrail'in bu tutumu sebebiyle çatışmaların, zulümlerin, barbarlığın sergilendiği bir şehir haline dönüşmüştür. Mescid-i Aksa'ya bütün dünyanın, Müslümanların, bütün insanlığa Mescid-i Aksa ve Kudüs'e sahip çıkma çağrısında bulunuyorum. Kudüs tek bir dinin hakimiyet alanı haline dönüşüp, diğer kutsal mekanlar böylesine barbarca bir tutumla ayaklar altına alınırsa Ortadoğu'da barışı temin etmek, tesis etmek mümkün olmaz.'
Başbakan Davutoğlu, İsrail'in bölgedeki gelişmelerden fırsat bulup böyle bir olayı gerçekleştirdiğini belirterek 'Burada ciddi bir fırsatçılık var. Dikkatlerin Suriye'ye, Suriye'de de Halep'deki olaylara değil, sadece Kobani'ye çevrildiği bir dönemde ve herkesin böylesine yönlendirildiği bir dönemde İsrail'in yaptığı dikkatlerin dağılması sebebiyle Kudüs'te sürdüregeldiği asimilasyon ve Kudüs'ün kimliğini değiştirme politikasında yeni bir adımdır' dedi.
Davutoğlu, İsrail'in tutumunu şiddetle kınadıklarını, uluslararası alanda gereken her türlü inisiyatifi alarak İsrail'in bu tutumu karşısında uluslararası toplumun en aktif cevabı vermesi için de gerekli çalışmalarda bulunacaklarını bildirdi.
'İmralı ile görüşmelerde aksama olup olmadığı ve HDP'nin bu görüşmelerle ilgili yaptığı başvuruya' ilişkin bir soru üzerine, HDP'nin son dönemlerde dikkatleri dağıtan açıklamalarda bulunduğunu, Türkiye'nin Çözüm Süreci'yle başka hiçbir ülkenin cesaret edemeyeceği ölçekte bir adım attığını ifade eden Davutoğlu, bunun Ortadoğu'da yaşanan çatışma ortamında tek başarı hikayesi olduğunu, katkıda bulunabilecek herkese bunun için ellerinden geleni yapmaları için çağrıda bulunduklarını söyledi.
Davutoğlu, hükümeti kurar kurmaz bunu Çözüm Süreci'yle mekanizmasıyla bir yapıya kavuşturduklarını, çerçeveye oturttuklarını anımsatarak, daha sonra İmralı'ya gidiş gelişler ve yol haritası konusunda paylaşımlar olduğuna dikkati çekti.
Aldıkları cevabın, 6-7 Ekim olaylarında şiddete yapılan çağrı olduğunu vurgulayan Davutoğlu, kendisinin yaptığı görüşmede bunları çok açık ifade ettiğini, ne yapılması gerektiğini dile getirdiğini anımsattı.
Davutoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
'HDP sürekli hükümete ev ödevi çıkarmaya kalkmamalı kendi ev ödevini dürüstçe yapmalı. Nedir o ev ödevi? Daha geçen sene 2013 Mayıs'ında silahlarını terk ederek Türkiye'den çıkması beklenen silahlı grupların, unsurların ve daha sonra da silahsızlanmanın, silahı bırakma anlamında bir aşamaya gelmesi lazım. Neredeyse 1,5 yıl geçti. Bunun yerine eğer o silahlı unsurlar şehirlerimizin üzerinde bir baskı unsuru haline dönüşecekse o zaman bir niyet tazelenmesine ihtiyaç vardır. Çok açık söylüyorum: Çözüm Süreci için atılması gereken her adımı atmaya, her kararlı tutumu de sergilemeye hazırız. Ama sürekli oyalamalarla, yurt dışındaki olayları bahane ederek Türkiye içinde bu süreci zamana oynama tarzında, ziyaretler, gidiş gelişlerle bir taraftan onları yapacaksınız, diğer taraftan alanda Çözüm Süreci'nin doğasına aykırı eylemlerde bulunacaksınız, bunun ikisinin bir arada sündürülmesi çok güç bunu ifade ettik.'
Çözüm Süreci'ne katkı yapacak her türlü faaliyete izin vereceklerini ve her türlü çabayı göstereceklerini yineleyen Başbakan Davutoğlu, 'Ama Çözüm Süreci görüntüsü adı altında eğer kamu düzenine zarar veren faaliyetlere devam edilirse o zaman oturup yeniden değerlendirme ihtiyacı doğar' diye konuştu.
Bu temasların sürdüğünün bilindiğini, yakın dönemde gidildiğini, görüşüldüğünü, HDP heyetinin de görüştüğünü, hatta 6-7 Ekim'den sonra da görüştüklerini anımsatan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Ama görmek istediğimiz üzerinde mutabık kalınacak şekilde bütün illegal faaliyetlerin durdurulmasıdır. Somut adımlardır. Bize ne yapacağımızı sormadan önce ne zaman silahlı grupların Türkiye'yi terk edeceği, ne zaman silahların bırakılacağı sorusuna da cevap vermelidirler. Kobani'de çatışmalar sürüyor diye bu çatışmaları Türkiye'ye yansıtmaya kalktığınızda o zaman yol haritası diye açık bir şekilde üzerinde mutabık kalınan unsurların dışına çıkmış olunur. O bakımdan bütün bu süreçte açık yüreklilikle her adım atılır. Ama kararlı bir tutum görmek istiyoruz, tutarlı bir tutum görmek istiyoruz. Bu ülkenin vatandaşlarının insan haklarına, hukukuna, ekonomik faaliyet yapma özgürlüğüne, siyasi faaliyet yapma özgürlüğüne saygı bekliyoruz. 'Şu bölgede bir tek benim istediğim ekonomik faaliyet yapar, şu şehirde, kasabada ya da siyasi faaliyet yapar, yoksa saldırıya uğrar, baskı görür' dediğiniz anda bu ziyaretler anlamını kaybeder.'
Başbakan Davutoğlu, olumlu bir atmosferin oluşması için her türlü adımı atmaya hazır olduklarını, herkesten de bunun gerektirdiği adımları beklediklerini söyledi.
AA