onedio
Görüş Bildir
article/comments
article/share
Haberler
Cenevre de Bir Gün ( Günce )

Cenevre de Bir Gün ( Günce )

Uçak Bileti
03.05.2015 - 15:49 Son Güncelleme: 06.05.2015 - 16:28

Cenevre de Bir Gün ( Günce )

Geçen akşam evde oturmuş yeni bir rota ve yeni bir maceranın planlarını yapıyordum ki, dayım gibi kendisi de saat koleksiyoneri olan yakın arkadaşı telefon etti. Aslında ikisinin gitmeyi planladıkları Cenevre yolculuğunu işleri gereği ertelemek zorunda kaldıklarından, ancak muhakkak, çok değer verdiği Vacheron Constantin marka saatini Cenevre'deki merkez binada bulunan saat ustalarına götürmek zorunda olduğundan bahsetti. Ben de heyecan içinde cümlenin sonu nereye bağlanacak diye düşünüyordum ki ' Yeni rotanı bu kez de biz belirledik, çantanı hazırla çünkü Cenevre'ye uçuyorsun.' dedi. Bundan daha güzel bir hediye olabilir mi diyerek hemen harekete geçtim tabii. İşin güzel tarafı, bana bu yolculuğumda sponsor olduklarından, kalacağım oteli de ayarlamışlar.Uçak Bileti satın alma konusundaki uzmanlığımı göz ardı etmediklerinden, bana sadece biletimi organize etmek kaldı. Hemen Smart'ın müşteri hizmetlerine telefon açtım ve 69.99 Euro olan uçak biletimi satın aldım. 

Ertesi gün havaalanında oldukça heyecanlıydım, çünkü Cenevre'yi gerçekten de merak ediyordum, üstelik havaalanına indiğimde konaklayacağım otel ve transfer işlemleri dahil herşeyi organize ettikleri için de keyfim oldukça yerindeydi. Sürprizi bozulmasın diye de internetten hiç bir araştırma yapmadım. Hafif şekerleme yaparak tamamladığım uçuşumun ardından serin bir bahar sabahında Cenevre'ye vardım. Kapıda beni bekleyen aracımı buldum ve otelime doğru yola koyuldum. Yol boyu tarihi dokusuyla göz dolduran bu kent şimdiden beni içine aldı. Büyüklü küçüklü binalar derken şehrin ortasından geçen Rhône nehrini fark ettim. Nehrin yanında sıralanmış rengarenk bisikletler adeta görsel şov yaparken trafik de yavaş yavaş ilerlemeye, hatta tıkanmaya başladı. İstanbul'dan yolu geçmiş olan herkes bilir ki trafik korkulu rüyamız haline geldiğinden endişelenmeye başlıyordum ki araç sol tarafta park etti ve beni devasa bir otelin önünde indirdi. Dayımların hakkını vermek lazım! Bana konaklamam için Cenevre'nin en pahalı otellerinden biri olan Mandarin Hotel du Rhône'u ayarlamışlar. Açıkcası bir gezgin olarak rüzgar nereden eserse oraya sürüklendiğimden, ben daha çok ucuz yolculukları, konaklamaları ve yemekleri tercih ediyorum. Ama bu kez tuzum kuru, öyleyse tadını doyasıya çıkarmaya devam...

Önce odama çıktım, pencerem Rhône nehrine bakıyordu, hemen karşı kıyıdaki binalardan birinin üzerinde Vacheron Constantin markasına gözüm takıldı ve gitmem gereken binanın tam da karşısında olduğumu fark ettim. Önce şu saat işlemini halledip ardından keşfe başlamak  istiyordum.

Bilmeyenler için söylemeliyim ki bu marka, 1755 yılından bugüne yaptığı tasarımlarla her zaman saat tutkunlarının favorisi olmuş, el emeği göz nuru mekanik saatlerin başında gelen isimlerden biri. Binaya girdiğinizde koleksiyon modellerin müze edasında sergilendiği bölümü gezerken bunu daha da iyi anlıyorsunuz. Özellikle markanın 2005 yılında 250. yılı şerefine tasarladığı modeller var ki benim favorim onlar oldu. Kısa kısa bilgi vermek gerekirse, beş parçadan oluşan bu koleksiyon L'Esprit des Cabinotiers, Tour de L'lle, Jubile 1755, St.Gervais ve Metier d'Art isimlerinden oluşuyor. Limitli üretimle sınırlandırılmış bu tasarımların her birinin adedi, firmanın kuruluşu olan 1755 tarihinden yola çıkılarak belirlenmiş. Hepsi bir sanat eseri özelliğine sahip modellerden kendime seçtiğim favori ise Metier d'Art oldu. Değişik mine tekniklerinin oyma sanatı ile birleştirilmesiyle muhteşem bir eser ortaya çıkmış. Dört mevsimi ele aldığından farklı tonlamalar sağlanarak, model kendi içinde de dört gruba ayrılmış. Güneş'in renklerini yansıtan sarı altın kadranlı olan Yaz'ı, beyaz altın kadranlı olan İlkbahar'ı temsil ediyor. Güneş'in batışını andıran pembe altın kadranlı olanı Sonbahar'a geçişi temsil ederken, kar tanelerini sembolize eden pırlantalar ile bezenmiş platin kadran ise Kış'ın habercisi!

Bu kadar saat bilgisinin ardından gelelim Cenevre turuma. Şöyle nehrin kıyısından yavaş yavaş yürüyerek her bir noktasını keşfedebilirim kararı ile başladım dolanmaya, yeşillik alanları takiben müzelerin bulunduğu tarihi binaların olduğu noktaya ulaştım. Ardından yoluma kıyın kıyın devam ederken, bir çok markanın yer aldığı en büyük caddesine vardım. Doyasıya gezdim ama ne yazık ki açsanız bedeninizi daha fazla bir yerden bir yere taşıyamıyorsunuz. Cenevre her açıdan pahalı bir şehir! Ancak sık sık seyahat edenlerin çok iyi bildiği gibi eğer kısıtlı bir bütçeye sahipseniz McDonald's her daim kurtarıcınız olabilir, keza ben de öyle yaptım. Üstelik her yer belirli bir saatten sonra kepenkleri indirse de, O gece yarılarına kadar kapılarını kapatmıyor. Yemekten sonra kendimi sokaklara yeniden attığımda havanın kararmış olduğunu fark etmek pek de güzel olmadı doğrusu. İnanın nerede olduğum ve ne tarafa gitmem gerektiği hakkında hiçbir fikrim yoktu. Evet bir şekilde nehrin kenarında yürüyordum ama, otelimin etrafını kaplayan büyük binalar, o ışıltılı köprü hiçbir yerden gözükmüyordu. Derken otomobilini park eden genç bir kadına rastladım. Bir umutla çantama attığım otelin broşürünü gösterdim. Kesinlikle yanlış anlamadınız, evet broşürü gösterdim, çünkü burada kimse İngilizce konuşmuyor. Hatta girdiğiniz mekanlarda da İngilizce konuşulmuyor. Cenevre'de beğenmediğim tek detay bu oldu, yoksa şehir dillere destan! Bu nedenle buraya gelecekseniz ve Fransızca bilmiyorsanız size tavsiyem Fransızca Sözlüğü çantanızdan ayırmamanız! Yoksa benim gibi sıkıntı yaşamanız olası... 

Kaybolmama gelince, neredeyse yaşıtım olan o kadınla vücut dili kullanarak bir şekilde anlaştık ve otelime vardım. Meğer otelim bir dönemecin ardında bekliyormuş beni. Kadından uzaklaşırken kendi ülkemizi düşünüyordum, yahu ne vardı yani otomobiliyle beni bir sokak öteye bıraksaydı. Biz olsaydık bir de çay tutuşturmuştuk turistin eline...

Yorgun ve keyifli Cenevre maceram işte tam da böyle sonlandı. Biliyorum İsviçre gezilerim her ne kadar saat bahanesi ile gerçekleşse de bundan hiç şikayetçi değilim! Bir sonraki ucuz uçuş maceram beni nereye taşıyacak bilmiyorum ama, Fransızca konuşulmayan bir yer olacağı kesin! 'Deniko'

Kaynak: https://www.smartucak.com
İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
0
0
0
0
0
0
0
Yorumlar Aşağıda
Reklam