Mevlana Hakkındaki Doğruları Okurken Kendinize Şöyle Soracaksınız: Bize Yanlış mı Öğretildi?
Tasavvuf bir Anadolu düşüncesi, hatta bu düşünceye mistik bir felsefe desek pek de yanılmış olmayız. Ancak hiç düşündünüz mü, Hacı Bektaş, Hoca Ahmed Yesevi, Yunus Emre gibi büyük Türk mutasavvıflar varken biz niye her sene Mevlana için tören düzenleriz?
Kaynak Ümit Doğan
"Gel, ne olursan ol yine gel." sözü Mevlana'ya ait değildir. Bu söz kendisinden 2 asır önce yaşamış Ebu Said Ebu-l Hayr'a aittir.
Ayrıca bu sözler de Mevlana'nın değil:
Yine gel, yine gel; ne olursan ol, yine gel.
Kâfir, ateşperest putperest olsan da yine gel.
Bizim dergahımız değildir ümitsizlik dergahı
Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel.
Mevlana, Türk değildir. Afganistan, Belh'te doğmuş ve sonrasında Anadolu'ya gelmiştir. Anadili Farsçadır ve Türkçe bilmemektedir.
Eserlerini Farsça yazar, aile arasında Farsça konuşulur. Ayrıca oğlu Sultan Veled de Türkçe bilmez. Kendisi bir rubaisinde 'Hintçe konuşsam da aslım Türk'tür.' der. Ancak bu Türk olmak için yeterli midir?
Mevlana'ya göre "Mesnevi, dinin aslının, aslının, aslıdır." Yani eserini bir nevi Kur'an-ı Kerim gibi görür.
Hatta Mesnevi ona göre Tanrı'dan inmiştir:
Ve yine bu sayfada Kur'an'daki 3 ayeti doğrudan Mesnevi için söyler, Ayetler şöyle: Vakıa-79, Vakıa-80, Fussilet-42
Mevlana sanılanın aksine bir "ahlak timsali" de olmayabilir. Oğlu Sultan Veled'e Kur'an ile Mesnevi'yi karşılaştırırken şöyle kızıyor:
Mesnevi 7 değil, 6 cilttir. Ancak yazıldıktan birkaç yüzyıl sonra İsmail Ankaravi, Mesnevi'nin yedinci cildine rastladığını düşünür ve onun şerhini yapar.
1035/1625 tarihinde ortaya çıkan bu yedinci cildin Hz. Mevlana'ya ait olmadığı birçok bilim ve ilim insanı tarafından ortaya konur.
Zaman zaman sansürlenen veya 7. ciltte olduğu iddia edilen "ahlaksız" hikayeler gerçekten Mesnevi'nin ilk 6 cildinde geçer.
Mesela bu eşek ile ilişkiye giren kadınların meşhur 'kabak' hikayesinin bir parçası. Tamamını okumak için tıklayın.
Bunlar da yine Mesnevi'den hikayeler:
Son olarak Mevlana'nın Moğollarla işbirliği yaparak Ahi Evran ile kendi oğlunu öldürttüğünü ve Moğollara karşı gelmesinden ötürü oğlu Alaüddin Çelebi'nin cenaze namazını kıldırmadığını daha önce yazmıştık.
İşte dostlar... Bize anlatılan "hoşgörü timsali" Mevlana pek de böyle değildi, di mi? Hatta öyle ki kendisi Hacı Bektaş'tan "Şeytanın kardeşi" diye bahseder.
Buna karşın Bektaş 2 ayrı mektubunda şöyle sorar Mevlana'ya:
“Ne iştesin, ne istiyorsun? Dünyada kopardığın bu kıyamet nedir?
“Eğer aradığını buldunsa sus, bulmadınsa saldığın bu gürültü nedir? Kendini insanoğullarının manzuru yaptın. Halkın bu kadar hanümanını (evini barkını) yıktın. Nedir bu hal?”
Bu içerikler de ilginizi çekebilir:
Bir Efsanenin Sonu: Mimar Sinan Yapıtlarına Baykuş Figürü mü Gizlemişti?
