Samsun'da 2 Milyon Yıllık Mamut Fosili
Samsun Kültür ve Turizm Müdürü Yüksel Ünal, ilçede özel bir firma tarafından uzun yıllar işletilen ancak son 10 yıldır atıl bekleyen linyit kömürü madeninde 4 yıl önce bazı fosillerin çıkarıldığını söyledi. Bulunan parçaların neye ait olduğunun bulunması için Maden Tetkik Arama (MTA) Tabiat Tarihi Müzesi ile irtibata geçtiklerini belirten Ünal, şöyle konuştu: 'Bilim adamları ilk gözlemlerinde fosillerin Akdeniz Mamutu'na ait olduğunu tespit etti. Bunu da fosiller arasında bulunan ve bu hayvanların karakteristik özelliklerinden birisi olan sağ üst çenedeki son azı dişinden anlamışlardı. Söz konusu fosillerin yaşının tespit edilmesi, yakından incelenmesi gerektiği bize bildirildi. Biz de MTA'yla irtibata geçtik ve fosiller yaklaşık 1 yıl incelendi.' Fosiller Samsun'da sergilenecek Fosilleri MTA Tabiat Tarihi Müzesi Paleontoloji Birim Yöneticisi Ebru Albayrak'ın incelediğini belirten Ünal, şunları kaydetti: 'Ladik ilçesinde bulunan fosillerin 2 milyon yıl önce yaşamış mamut, mamut dişi ve at dişleri olduğu belirlendi. Ladik'in geçmişte erken pleistosen döneminde yaklaşık 2 milyon yıl önce mamut ve atlar için uygun bir iklim ve bitki örtüsüne sahip olduğu tespit edildi. Ayrıca bu fosiller ile gelecekte bu bölgede daha ayrıntılı çalışma yapılması durumunda önemli fosillerin elde edilebileceği belirtildi.' Ünal, fosillerin Samsun'da müzede sergileneceğini sözlerine ekledi.AA
İnsanlık Testosteronun Azalmasıyla İlerledi
ABD'li araştırmacılar tarafından yapılan araştırma, insanların testosteron hormonunun azalması sayesinde gelişime yöneldiğini ve uygarlıkların bu sayede ortaya çıktığını savundu. İnsanları medeniyete götüren yol, testosteron hormonunun azalmasıyla ortaya çıkmış olabilir. Duke, Utah ve Iowa üniversiteleri tarafından yapılan araştırmada, insan vücudundaki testosteron seviyesinin azalması, medeniyetin kalkınmasını sağlayan önemli gelişmelere ve işbirliğine yol açtı. Current Anthropology dergisinde yayımlanan araştırmada, antik ve modern zamanlara ait 1400 kafatası incelendi. Duke Üniversitesi'nden Brian Hare ve Jingzhi Tan; Utah Üniversitesi'nden Robert Cieri ve Iowa Üniversitesi'nden Robert Franciscus'un yer aldığı araştırmada, zamanla testosteron seviyesinin azaldığı ve insan kafatasının 'daha yuvarlak ve yumuşak hale geldiği' ifade edildi. Yaşanan değişim, insanların birbirlerine davranışlarını da yumuşatırken, el aletleri yapma becerisi arttı, sanat ilerledi ve teknoloji alanında gelişmeler başladı. Modern insanın atalarının 200 bin yıl önce, el aletleri yapımının ise sadece 50 bin yıl önce başladığına dikkat çeken araştırmacılar, bu zamanlanın testosteron hormonunun azalmasıyla uyuştuğunu belirtti. Araştırmada, toplu halde yaşamaya başlamak ve işbirliği yapmak uzlaşma yeteneğini artırırken saldırganlığı azalttı. Yaşanan zihinsel ve davranışsal değişimler, vücuda da yansıdı. Özellikle yüz hatları değişti, çıkık kaşlar ortadan kalktı. Birbirimizden öğrenmeye başladık Biyolog Robert Cieri, 'insanların daha işbirlikçi davranış sergilemeye başladıkları dönemlerde teknolojik yeniliğin, sanat ve kültür gelişimlerinin de arttığını' ifade etti. Cieri, 'Eğer tarih öncesi insanlar daha yakın yaşamaya ve teknoloji transferi yapmaya başlamışlarsa, bu birbirlerine anlayışlı olmaları sayesinde gerçekleşti. İnsanlığın başarısı birbirimizden öğrenmemiz ve işbirliği yapabilmemiz' dedi. İncelenen kemiklerde testosteron seviyesinin nasıl değiştiğini anlamanın çok zor olduğunu ifade eden Brian Hare ise şempanze ve cüce şempanze sayesinde bir fikir elde ettiklerini belirtti. Şempanzeler stresli oldukları zaman testosteron salgılarken, cüce şempanzeler kortizol salgılıyor. Hare, 'Cüce şempanzelerde çıkık kaş görmek imkansız' ifadesini kullandı. Al Jazeera
Reis Sarayı 500 Yıldır Ayakta
Cezayir’in Osmanlı Devleti sınırları içinde bulunduğu yıllarda deniz kuvvetlerinin karargâhı olarak Kasbah’ta inşa edilen “Reis Sarayı”, aradan 500 yıl geçmesine rağmen tüm ihtişamıyla ayakta duruyor. Cezayir’in Osmanlı Devleti sınırları içinde yer aldığı yıllarda deniz kuvvetlerinin karargâhı olarak inşa edilen “Reis Sarayı”, aradan yaklaşık 500 yüz yıl geçmesine rağmen bütün ihtişamıyla ayakta duruyor.Yaklaşık 3 yüzyıl boyunca Osmanlı Devleti içinde yaşayan Cezayir’de, kültürel beraberliğin izlerini en fazla taşıyan kentler arasında Kasbah geliyor. Osmanlı Devleti zamanında “Reis Mahallesi” olarak anılan bölgede inşa edilen küçük evlerden birkaçını günümüzde de görmek mümkün. REİS SARAYI’NDAN GÖZETLEME Cezayir Üniversitesi Arkeoloji Profesörü Buraye Latife, Akdeniz’in kıyısında yer alan “Reis Sarayı” hakkında yaptığı açıklamada, “Reis Sarayı”nın, deniz hareketlerini gözetlemek, denizden gelen düşman saldırılarını püskürtmek gibi amaçlarla deniz karargâhı olarak, 1576’da Ramazan Paşa tarafından yaptırıldığını belirterek, şöyle devam etti:“Osmanlı Cihan Devleti, 1500’lerin başlarında Cezayir’i topraklarına kattığı zaman başta İspanyol ve Portekiz olmak üzere Avrupalıların, ülkenin sahil kentlerine yönelik saldırılarını fark etti. Halkın şikâyetlerine kulak veren Ramazan Paşa, denizden gelen düşman saldırılarını püskürtmek amacıyla Kasbah’ta büyük bir kalenin inşa edilmesini emretti” dedi. MAHALLE İLE UYUMLU Reis Sarayı’nın tarihi hakkında araştırma yaptığını dile getire Prof. Latife, şöyle devam etti:“Osmanlı Cihan Devleti zamanında bölge, Reis Mahallesi olarak anılıyordu. Sarayın sırasında konforlu küçük evler inşa edilmişti. Bu evler, mimari olarak birbirini tamamlaması, kendisine has yapısal özelliklerinin bölgeye uyumu için dikkatli bir şekilde yapılmıştı.” Osmanlı mimarisi Reis Sarayı’nın 3 farklı bölümden oluştuğunu belirten Prof. Buraye Latife, yapının iç kısımlarındaki duvarların mermer ve özel bir çini türüyle süslendiğini, sarayın küçük bahçesinde ise bir fıskiyenin yer aldığını kaydetti. Latife, Osmanlı’nın mimariye verdiği ehemmiyete dikkati çekerek, Osmanlı mimari eserlerinin kendisine has sanat ve estetik özellikleri olduğunu dile getirdi.“Osmanlı mimarisinde süsleme sanatı önemli bir yer teşkil ediyor. Sarayın sütun, duvar, kiriş kavisleri başta olmak üzere pek çok yerinde Osmanlı süslemeleri görülebilir. Kavislerde birbirine yakın, zirve noktasında kesilen desenler yer alıyor. Taçlarda ise kireç taşı ve mermer süslemeleri bulunuyor. Tavanlar ise bitkisel desenlerin yer aldığı rengarenk süslenmiş çizimlerle veya oyma işçiliğiyle süsleniyor. Sarayın tepesinde ise toplar hâlâ yerinde duruyor.”
Nişantaşı'nın Adını "Nişan Taşı" Yapan 5 Taş
Nişantaşı, günümüz İstanbul’unun en gözde semtlerinden birisi. Özellikle moda, sanat ve lüks alışveriş’in merkezi konumunda. İstanbul’u hiç görmemiş çoğu insanın bile en azından “Avrupa Yakası” sayesinde kulaktan dolma bilgilerle tanıdığı semt, aslında şehrin gelişimini bizzat özetleyen özel bir tarihe sahip.Bölgeye ilk olarak 1791 yılında III.Selim, bugünkü Teşvikiye Camii’nin bulunduğu yere ilk nişantaşını diktiriyor. Daha sonra Abdülmecid döneminde bölge iskana açılıyor. Teşvikiye Camii ve Harbiye Karakolu inşa ediliyor (Teşvikiye ismi de insanları buraya yerleşmeleri için “teşvik etmek”ten gelmekte). Hanedanın Topkapı Sarayı’ndan Dolmabahçe Sarayı’na ve daha sonradan Yıldız Sarayı’na taşınması sebebiyle, hanedan üyeleri, yüksek devlet görevlileri ve soylu misafirler (Ör: Akaretler, saray konuklarının konaklaması için yapılmış lojmanlardır) tarafından tercih ediliyor. 1920'lerde Konaklar semti olarak anılan Nişantaşı, bundan sonraki dönemde ise şehrin gelişimine paralel olarak hızla apartmanlaşıyor. Ancak bu süreç sırasında belli bir mimari özen ve tertipe bağlı kalınmaya çalışılmış. Çarpık kentleşme süreci sırasında, şık konaklar ve 3-4 katlı lüks apartmanlardan sadece birkaç cadde öteyi mesken edinen çingenelerin kurdukları evlerin, kapattıkları dutlukların çevresine tenekeler dizmesi sebebiyle “tenekeli mahalle” olarak anıldığı da bilinir.Lafı daha fazla uzatmadan Nişantaşı semtinin ismi nereden geliyor, bunu açıklayalım: Efenim eski zamanlarda padişahlar sık sık ava çıkarlarmış. İşte bu avlar veya özel olarak düzenlenen ok atma yarışları sırasında, rekor sayılabilecek uzaklıklara ya da bizzat padişahlar tarafından en uzağa atılan okların düştükleri yerlere anıtsal olarak “nişan taşları” dikilirmiş. Bahsi geçen ok atma yarışlarının ise Okmeydanı’nda yapıldığı söylenir. Okun ta oralardan bu civarlara nasıl atıldığını görmek isterdik...Semtte halen ayakta duran 5 Nişantaşı aşağıdaki gibi:
Sanatın Savaşa Bakış Açısı - Sanat ne Anlatır?
Ortadoğunun kazan gibi kaynadığı sancılı bu günlerde, değerli okuyucularımıza bu kez savaşların sanatçıları nasıl etkilediğinden bahsetmek istiyorum.Romantik dönemin İngiliz temsilcilerinden olan J.M.W Turner hakkında daha önce burada bahsetmiştim (http://onedio.com/haber/sahiplerinin-kariyerlerini-mahveden-buyuk-sanat-eserleri-227723)Bu resimde Turner Alpleri aşan Kartacalı General Hannibal'ı konu almıştır. Bilindiği üzere Hannibal Romalılarla savaşmak için, Alplerin keskin kayalıklarını ve karfırtınalarını aşmaya çalışmış ve bu sırada çok büyük bir askeri zaiyat vermiştir. Tarihin bu gözü kara savaş dehası Generalimiz, Turnerin yapıtında bir kez daha kar fırtınaları ile mucedele vermektedir. Resme dikkatle bakarsanız tam ortada filin üzerinde Hannibal'ı görmek söz konusudur. Bu resim sergilendiği andan itibaren çok büyük bir ilgi görmüştür. Çünkü sadece tarihi bir olayı yansıtmakla kalmıyor aynı zamanda güncel bir olaya gönderme yapıyordu.O dönemde Avrupa Alpleri aşan bir başka güçlü ordunun tehditi altındaydı. Bu Napolyon ordusuydu.Resimi dikkatle incelerseniz burada savaşın kahramanlaştırıldığını değil, aksine ciddi bir biçimde eleştirildiğine tanık olabilirsiniz. Ressam burada 'Savaşı kaybetmekten daha kötü bir şey varsa oda kazanmaktır' der gibidir. Kadınlar büyük bir üzüntü içerisinde eşlerini aramaktadırlar, ortalık bir mahşer yerinden farksızdır.
Kapalıçarşı'da Alarm Zilleri Çalıyor
DÜNYANIN en büyük ve en eski alışveriş merkezi, 553 yıllık Kapalıçarşı alarm veriyor.Geçtiğimiz Cumartesi günü yağan aşırı yağmurda içindeki kemerlerden bazılarında 10 santimetriye aşan çatlaklar oluşan Kapalıçarşı'nın havadan yapılan çekimleri, büyük bir tehlikeyi ortaya çıkardı. 3 bin 600 dükkanın bulunduğu Kapalıçarşının çatısının adeta bir klima ve çanak anten tarlası haline geldiği görüldü. Ayrıca tonlarca su taşıyan onlarca su deposunun da çatıya gelişi güzel yerleştirilmiş, bazıları de bacaların üzerine konulmuş durumda. Tonlarca ağırlıktaki su depoları ile yüzlerce klima ve çanak antenlerin eski olan binaya aşırı yük bindirdiği, bir çökme yaşanması durumunda facia yaşanabileceği belirtildi. ÇATLAKLAR 10 SANTİMETREYİ GEÇTİ, BAZI YERLER DESTEKLE AYAKTA DURUYOR Beyazıt, Nuruosmaniye ve Mercan üçgeninde yer alan 64 cadde ve sokağı , iki bedesteni, 16 hanı ve içindeki 3 bin 600 dükkanı ile dünyanın en eski ve en büyük alışveriş merkezi olan ve 22 kapısı bulunan Kapalıçarşı, geçtiğimiz cumartesi günü İstanbul'da yağan ve pek çok yerde su baskınlarına sebep olan aşırı yağıştan nasibini aldı. Yağan yağmurun ardından Kapalıçarşının tavanında yaklaşık 2 yıl önce oluşan çatlaklar, büyüyerek bazı yerlerde 10 santimetreyi geçti. Çökme tehlikesi geçiren iç tavan kemerlerinden bazıları demirle desteklendi. HAVADAN YAPILAN ÇEKİMLER TEHLİKEYİ ORTAYA ÇIKARDI 110 bin 868 metre kare bir alana sahip olan 45 bin metre kare kapalı alanı bulunan ve her gün 300 ile 500 bin kişinin ziyaret ettiği Kapalıçarşı'nın havadan yapılan çekimlerinde ise büyük bir tehlikeyi ortaya çıktı. Binanın çatısının bir klima ve çanak anten tarlasını benzediği görüldü. Asıl büyük tehlikeye sebep olabilecek tonlarca su alabilen dev plastik su depolarının çatının üzerine gelişi güzel yerleştirilmesi. Bazı bölümlerde su depolarını koyacak yer bulamayan esnafın bunları, binanın bacaları üzerine monte ettiği gözlendi. Arıza yapan klima ve çanak antenleri tamir etmek için hemen hemen her gün dev alışveriş merkezinin çatısına çıkan servis elemanlarının da çatıya zarar verdiği belirtildi. ÇATI JAMES BOND FİLMİYLE GÜNDEME GELMİŞTİ 2012 yılında James Bond serisinin 24. filmi olan Skyfall'ın çekimlerine ev sahipliği yapan Kapalıçarşının çatısının durumu çekimler sırasında gündeme gelmişti. O tarihlerde binanın çatısının ve içinin restarasyonun yapılmasına karar verilirken, binanın tarihi bir yapı olması ve gerekli izinler için başlatılan çalışmalar bürokrasinin çarkları arasında kaybolmuştu. En son 2014 yılının Mart ayında Fatih Belediyesi tarafından yapılan açıklamada Kapalıçarşı'nın aslına uygun olarak sil baştan restore edileceği ve bunun için 200 milyon lira harcanacağı duyrulmuştu. Ancak dün DHA Gökyüzü kamerasıyla yapılan çekimlerde binanın çatısında herhangi bir çalışma olmadığı, sadece bozulan klimaları tamir ettiğini öğrenilen 3 kişinin dolaştığı görüldü. KAPALIÇARŞININ TARİHİ İstanbulaa gelen turistlerin mutlaka uğradığı 110 bin 868 metrekarelik alanı kaplayan ve 45 bin metre kare kapalı alanı bulunan Kapalıçarşının çekirdeğini iki bedesten oluşturuyor. İç Bedesten, yani Cevahir Bedesteni tarihçiler arasında tartışmalı olmakla beraber büyük olasılıkla Bizanstan kalma bir yapı olup 48 m x 36 m ölçülerinde. Yeni Bedesten ise 1461 yılında yaptırılmaya başlanan Kapalıçarşının ikinci önemli yapısıdır ve Sandal Bedesteni olarak anılıyor. Burada bir yolu pamuk , bir yolu ipekten dokunan ve Sandal adı verilen kumaş satıldığı için Sandal Bedesteni ismi verilmiş. Fatih Sultan Mehmetin Kapalıçarşının inşaatına başladığı yıl olan 1461, Kapalıçarşının kuruluş yılı olarak kabul görmüş. Asıl büyük çarşı ise Kanuni Sultan Süleyman tarafından ahşap olarak inşa ettirilmiş. Eski zenginlerin mücevher , kıymetli maden , kürk ve murassa silah gibi değerli eşyalarının yanı sıra devlet hazinesinin büyük kısmı da buralardaki kasalarda muhafaza edilirdi. Evliya Çelebi burayı muazzam güçlü bir kale gibi tanımlamıştı. Ali AKSOYER-İlhan PARÇALI/İSTANBUL,(DHA)
Tarihe Yön Vermiş Adı Bilinmeyen 10 Önemli İnsan
Tarih içinde önemli bir yere sahip ama adını kimselerin bilmediği 10 insanı sizlerle tanıştırmak, onlara içimizden geçenleri söylemek istedik. Çok daha fazlası olduğunu biliyoruz ama bu bir başlangıç olsun.
Görsel Şölen: Tarihi dokusuyla İtalya
Vatikan’dan Pisa Kulesi’ne, Venedik’ten Assisi’ye, tarihi dokusu ve sokaklarıyla İtalya’yı keşfetmek isteyenler için fotoğraflarla İtalya turu;Devamı: http://www.uplifers.com/gorsel-solen-tarihi-dokusuyla-italya/#ixzz38N7GUzKt
İngilizceye Bizden Geçen 30 Kelime
Esasen daha fazlası mevcut ama sizler için bu 30 kelimeyi seçtik. Bu kelimelerden bazılarının Arapça ve Farsça olduğunu düşünebilirsiniz ki öyledir ancak İngilizler bu kelimeleri Osmanlı'dan görüp aldığı için Türkçeden geçmiş olarak kabul ettik. Zira Osmanlı Türkçesi Arapça ve Farsçadan geniş şekilde etkilenmiş bir Türk diliydi.
Hitler'in Kabusu Dev Makineler!
Yerin kat kat altında bulunan, Hitler'in tüm hayallerini yıkan bu dev makineler, göreni şaşırtıyor!A.B.D.'nin New York şehrinde bulunan ' Grand Central Terminal 'in 10 kat altında , neredeyse terminalin kendi kadar büyük bir gizli yer altı odası bulunuyor. Bu odanın içerisinde ise, Nazilerin İkinci Dünya Savaşı'nda yok etmek istedikleri iddia edilen dev makineler var.Odada 9 adet bulunan bu makinelerden her biri 15 ton ağırlığındaki devir hareketli çeviriciler. Bu makineler, 11.000 volt alternatif akımı, doğru akıma çevirerek üzerlerinde bulunan tüm tren hattı için gerekli enerjiyi elde etmektelerdi. Science Channel'ın açıklamasına göre, bu makineler bir dönem, bütün kuzey doğu A.B.D.'nin tren ve metro hattının kalbi konumundalardı.A.B.D. İkinci Dünya Savaşı'na katılma kararı aldığında, Hitler, gizli tutulan bu odayı öğrendi ve önemini fark ederek, odayı yok etmeleri görevi ile Nazi askerlerini oraya gönderdi. Askerlerin bütün yapması gereken, makinelerin üzerlerine kum atmaktı ve böylelikle kuzey doğu A.B.D.'deki asker ve mühimmat aktarımının %80'i duracaktı. Bu durum karşısında da A.B.D. savaşa katılamayacak veya katılması ertelenecekti. Ancak, bu Nazi askerleri görevlerini yerine getirmeyi başaramadılar.Kim bilir, belki de bu askerler başarılı olsa idi, şu anda çok daha farklı bir dünyada yaşıyor olabilirdik.
Göbeklitepe'den Acı Haber
Mısır’daki piramitlerden sonra uygarlık tarihi açısından en önemli arkeolojik bulgu kabul edilen Göbeklitepe’den acı haber geldi. 1995 yılından beri antik çağın yeni harikası olarak anılan Göbeklitepe kazılarının başkanlığını yürüten dünyaca ünlü Alman Arkeolog Prof. Klaus Schmidt, geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. Şanlıurfa sınırları içerisinde yer alan Göbekli Tepe, genel olarak dünya çapında sürdürülen kazıların arasında en heyecan verici ve tarihi olarak en önemli arkeolojik kazı olarak kabul ediliyor. Milattan 9 bin yıl önce inşa edildiğine dikkat çekilen Göbeklitepe için; “Stonehenge veya Piramitlerden iki kattan fazla eski ve metallerin, seramiğin ve tekerleğin bile keşfinden önce kalma” açıklamasını yapan ve yıllarını bu inanılmaz arkeolojik buluşa veren Prof. Schmidt, 61 kalp krizinden dolayı hayatını kaybetti. Klaus Schmidt kimdir? 1953 yılında Almanya‘ da Feuchtwangen şehrinde doğan Klaus Schmidt, Friedrich-Alexander Erlangen-Nürnberg ve Ruprecht-Karls-Heidelberg Üniversiteleri' nde prehistorya, klasik arkeoloji ve jeoloji-paleontoloji eğitimi aldı. 1983 yılında Heidelberg Üniversite’sinde Prof.Dr. Harald Hauptmann danışmanlığında yaptığı ‚'Die lithischen Kleinfunde vom Norşuntepe' başlıklı doktora tezini bitirdi. 1984-1986 yıllarında Alman Arkeoloji Enstitüsü(DAI) seyahat bursunu kazandı. 1986 -1995 yılları arasında Alman Araştırma Vakfı(DFG) araştırma bursunu kazandı ve Heidelberg Üniversitesi‘ nde Prehistorya anabilimdalında araştırmacı olarak çalıştı. 1996-1998 yıllarında Alman Araştırma Vakfı(DFG) doçentlik bursunu kazandı. 1999 yılında ‚ ‚Funktionsanalyse der frühneolithischen Siedlung von Nevalı Çori‘ konulu doçentlik tezini Erlangen-Nürnberg Üniversitesi‘ nde bitirdi ve 2007 yılında aynı Üniversite‘ de Profesor ünvanını aldı. 1998 ve 1999 yıllarında Prof.Dr.Wolfram Schier adına Bamberg Üniversitesi Arkeoloji Bölüm başkanlığı temsilciliği yaptı. 2001 ve 2002 yıllarında Prof.Dr. Hans J. Nissen adına FU Berlin Üniversitesi Arkeoloji Bölüm başkanlığı temsilciliği yaptı. Klaus Schmidt 2001 yılından beri Alman Arkeoloji Enstitüsü‘ nün Berlin‘ de bulunan merkezinde Orient Bölümünde araştırmacı ve Erlangen-Nürnberg Üniversite‘ sinde öğretim görevlisi olarak çalışmaktaydı. Öğrencilik yıllarından itibaren Almanya, Yunanistan, Mısır, Suudi arabistan ve Ürdün‘ de çeşitli arkeoloji projelerinde yer alan Klaus Schmidt, Türkiye‘ deki çalışmalarına 1978 ve 1979 yılında Elazığ Müzesi‘ nde Norşuntepe kazısı malzemesi üzerinde yaptığı ve daha sonra doktora tezi olarak yayınladığı buluntu çalışmaları ile başlamıştı. 1980 yılında Lidar Höyük kazısına, 1983-1991 yılları arasında Nevalı Cori kazısına katılmış, 1992-1994 yıllarında Nevalı Cori buluntuları üzerine çalışmalarını Urfa‘ da gerçekleştirmişti. Klaus Schmidt, 1995 yılında Şanlıurfa Müzesi ve Alman Arkeoloji Enstitüsü ortak projesi olarak başlayan ve 2007 yılından beri Bakanlar Kurulu Kararlı kazı statüsünde gerçekleştirilen Göbekli Tepe kazı ve araştırma projesinin başkanlığını sürdürmekteydi. Schmidt ayrıca, Ürdün‘ de bulunan Aqaba projesinde Ricardo Eichmann ve Lutfi Halil ile birlikte proje başkanlığını yürütüyordu. Tamar Melike Tegün / Milliyet.com.tr
3 Bin Yıllık Tarihe Dinamitli Soygun
Çatalca Dağyenice Köyünde bulunan 3 bin 200 yıllık kült alanı talan edildi. Frigler döneminden kalma olduğu belirlenen dini mabet yeri defineciler tarafından dinamitle patlatıldı. Daha önce Bizans döneminden kalma mezarları kazma ve küreklerle oyan defineciler, taşların içerisinde bulunduğuna inandıkları defineyi almak için bu kez dinamit kullandı. Taşın içinde define aramışlar Çatalca Kültür ve Turizm Dernek Başkanı Ahmet Rasim Yücel, Define avcılarının kültürel anlarda farklı yöntemler uyduladıklarını görmüştük. Böylesine ilk defa şahit olduk. İçinde define bulmak için taşları dinamitle patlatmışlar. Gördüğümüz manzara karşısında şok olduk. Bu kişilerle ilgili defalarca şikayetlerde bulunduk ama maalesef herhangi bir sonuç elde edemedik. Herkes burada define olduğuna inanıyor. Bunun için belediye ve kaymakamlık üzerine büyük görevler düşüyor şeklinde konuştu. Türkiye'deki tek örnekti Erken Demirçağda İstanbul Boğazı Üzerinden Trak / Frig Kavimlerinin Anadoluya Geçişine Ait İlk Bulgular çalışmasında kült alanı şu şekilde anlatılıyor: Çatalcanın Dağyenive Köyüde tespit edilen kült alanı Trak / Frig yapısal özelliği taşıyor. Kör ya da kapalı kapı nişi uygulaması Türkiye Trakyası ve Avrupanın en doğu noktasında böylesi bir alan ilk defa görülmekte. Bulgaristandaki kült alanları da çok benziyor. Oyuncak tabancayla yapmış Ercan ÖZTÜRK | Akşam
Kıbrıs Harekatı'nın 40. Yılında, Daha Önce Hiç Görmediğiniz Fotoğraflar
‘AYŞE tatile çıktı’ parolasıyla başlatılan ve Kıbrıs’taki Türklerin uğradığı baskı ve zulmü ortadan kaldırmak için Türk Silahlı Kuvvetleri’nce gerçekleştirilen Kıbrıs Barış Harekâtı 40’ıncı yılında TSK Foto Film Merkezi Komutanlığı, Kıbrıs Barış Harekâtı’nın bilinmeyen fotoğraflarını Anadolu Ajansı ile paylaştı. İşte o kareler...