Her Dakika Gerilimin Dozunu Artırarak Seyirciyi Rahatsız Eden "Speak No Evil" Filmini İnceliyoruz
Psikolojik gerilim sevenler 'Speak No Evil' filmini mutlaka izlemişsinizdir. Bu yazıda size filmin incelemesini ve eleştirisini yapıyorum. Eklemek istedikleriniz olursa yorum olarak yazabilirsiniz.
⚠⚠⚠ Not: İzlemeyenler için bol spoiler içerir. ⚠⚠⚠
İyi okumalar dilerim.
Psikolojik drama sevenleri buraya alalım: Speak No Evil
Danimarkalı yönetmen Christian Tafdrup tarafından yönetilen Speak No Evil, merak ve korku ögelerini içerisinde barındıran ve psikolojik gerilim sahneleriyle seyirciyi oldukça rahatsız eden filmlerden biri. Film, 2022 yılının Ocak ayında 38. Sundance Film Festivali'nde gösterildi ve 17 Mart 2022'de de Danimarka'da sinemalarda gösterime girdi.
Her şey Danimarkalı çiftin tatile gitmesiyle başlar.
Filmde Danimarkalı bir aile yaz tatili için İtalya'dadır. Bjørn ve Louise çiftinin Agnes adında bir kızları vardır. İtalya'da bir villada kalırken kendileri gibi tek çocuklu Hollandalı çiftle tanışırlar ve arkadaş olurlar. Bu aile bir süre sonra Danimarkalı aileye bir posta yollar ve onları haftasonu tatilini geçirmek için Hollanda kırsalındaki evine davet eder.
Haftasonu davetini kabul ederler.
Başlarda gitmeyi düşünmeseler de bunun iyi bir fikir olduğunu düşünürler ve davetlerini kabul ederler. Hollandalı çiftin Abel adında içine kapanık bir oğlu vardır ve doğuştan dili yoktur, konuşamaz. Danimarkalı aile Hollanda'ya gittikleri andan bu yana kendilerini tuhaf durumların içerisinde buluyorlar.
Etrafta kimsenin olmadığı evde işler değişir.
Patrick ve Karin çifti oldukça tuhaftır. Çocuklarına iyi davranmaz, çalışmaz ve güvenilmeyen hareketlerde bulunurlar. Evlerine çağırdıkları Danimarkalı çifti rahatsız edecek pek çok davranışta bulunurlar. Louise vejetaryen olduğu halde zorla et yedirmeye çalışmaları, restorandaki hesabı Bjørn'e ödetmeleri, onların gözü önünde uygunsuz davranmaları Danimarkalı aileyi çok rahatsız eder.
Hollandalı aile normali oynar ama aslında her yaptıklarıyla misafirlerini germeyi başarır.
Louise duştayken Patrick'in umursamadan banyoya girmesi, çiftin kızlarının Patrick çıplakken eşiyle onun arasında yatması giderek onları deliye çevirir. Birkaç defa ev sahipleri uyurken evi terk ederler ama her seferinde aksilikler yakalarını bırakmaz ve o eve geri dönerler.
Patrick filmde bütün kontrolü eline alır.
İlk geri dönüşlerinde Patrick ve eşi, onları memnun etmek için ellerinden geleni yapar. Yeniden samimi ve dostça yaklaşırlar. Hatta Bjørn, Patrick'e kendi sıkılmışlığından ve nasıl bir adam olduğundan bahseder. İkili sıkı bir dostmuşçasına vakit geçirirler. Bjørn'u yine kendine bağlar.
Danimarkalı aile politik olayım derken rahatsız oldukları ne varsa sineye çekerler.
Bjørn ve Louise her aile gibi normaldir. Bjørn eşiyle ve çocuğuyla ilgilenen bir babadır. Ancak güçlü bir karakter değildir. Olaylar karşısında kesin kararlar alamaz. Louise ise çocuğuyla ilgili bir annedir ancak ikisi de rahatsız oldukları şeyler karşısında işler son raddeye gelene kadar suskundur. Olaylara anında tepki veremezler. Sadece rahatsız olmakla kalırlar. Bütün bir film boyunca çiftin içine düştükleri durumdan rahatsız olduğunu ancak bir şey yap(a)madığını izleriz.
Bjørn bu garip ailenin geçmişini öğrenir ve tabii tehlike içinde olduklarını da...
Bjørn ikinci gece herkes uyurken Patrick'in çalışma ortamına sessizce girer. Gördükleri karşısında donakalır. Duvarlarda Patrick ve Karin'in tatil fotoğrafları vardır. Her fotoğrafta yanlarında onlar gibi çocuklu bir aile vardır. Ancak çocukları her fotoğrafta başkadır. Filmin bu sahnesinde Hollandalı çiftin tatilde dost oldukları ailelerin çocuklarını kaçırdıklarını ve kendi çocukları gibi gösterdiklerini fark ederiz. Bjørn sonrasında ise gündüz Patrick ile yüzdükleri havuzda şimdi Abel'in cesedini bulur ve ailesini uyandırıp hemen arabaya atlayıp evi terk ederler.
Yine kaçmayı denerler ama başarılı olamazlar.
Kaçarlarken arabaları yola saplanır ve hareket edemezler. Karısı ve çocuğunu arabada bırakan Bjørn yakında ışığı yanan bir eve yardım istemek için gider. Ancak o esnada Patrick, ailenin arabasını bulur ve Agnes ile annesi Louise'i alır. Deliye dönen Bjørn onları ararken karşısına çıkar. Patrick, Bjørn'u da zorla arabaya bindirir. Arabada Patrick'in eşi de vardır ve bilinmeyen bir yola giderler.
Filmin gerilimi bu sahnelerde yükselir.
Bjørn, Patrick'ten ailesine zarar vermemesi için yalvarır ama artık çok geçtir. Başlarda Louise her şey yolunda zannederken arabanın kilitli olmasıyla çılgına döner, korkan kızını korumaya çalışır. Bilinmeyen yola giden arabayı önceki sahnelerde çocuklara bakıcılık yapan Muhajid karşılar. O da aileyle işbirliği içindedir. Muhajid, Agnes'i zorla annesinden ayırıp kaçırmaya çalışır. O sırada Karin, bahçe makasıyla küçük kızın dilini keser. Filmin en kötü sahneleri buradan itibaren başlar. Filmin son 20 dakikasında azar azar artan gerilim yükselmiştir.
Bjørn eline çok fırsat geçse de ailesini koruyamaz.
Bjørn olanlar karşısında hiçbir şey yapamaz. Patrick ondan daha güçlüdür. Danimarkalı aile dili kesilen ve kaçırılan çocukları karşısında çaresiz kalır. Son sahnede Patrick ve eşi, Bjørn ve eşini taşlık bir alana götürür ve onlardan soyunmalarını ister. Çift artık hiçbir şeye karşı koyamaz, tepki gösteremez. Onlara ne söylenirse onu yaparlar. Seyircinin cevabını çok merat ettiği soruyu Bjørn, Patrick'e sorar: Bunu neden yapıyorsun? Filmin en vurucu sözü de burada gelir, 'Sen izin verdiğin için yapabiliyorum.'
Danimarkalı aile kaderine sessizce boyun eğer.
Filmin son sahnesinde zaten çocuklarını koruyamayan aile kendilerini de korumak için hiçbir çabaya girmezler. Seyirci, filmde son dakikaya kadar kendilerini kurtarabileceklerini düşünse de onlar bunu yapmaz. Patrick ve eşi, Danimarkalı çifti onlar çıplak bir haldeyken taşa tutar. Bu sahne adeta İslam'daki recm uygulamasıdır. Çift, aldığı taş darbeleriyle hayatını kaybeder.
Hollandalı çift tekrar çocuklu turist avına çıkar.
Filmin sonunda Agnes'i görürüz. Elinde hiç bırakmadığı tavşan oyuncağı vardır ve hep neşeli olan yüzü artık buz gibidir. Patrick ve Karin, psikopat geleneklerine devam etmek ve yine çocuklu turist aileleri avlamak için tatil yoluna çıkar. Abel gibi Agnes'in de sonu bellidir aslında.
Danimarkalı ailenin 'başımıza ne gelebilir ki?' diye yola çıktıkları film boyunca seyirci olarak boşuna umut besliyoruz. Dahası olamaz dedikçe kötüsü oluyor. Aile politik doğrucu ama çevrelerinde olup biten onca şeyi görmelerine rağmen tehlikeye gözlerini kapatmışlar. Bize bir şey olmaz havasındalar. Patrick arabanın üstünde anahtarı bilerek bırakıp gitmesine rağmen Bjørn ailesini korumak adına tek bir hamle dahi yapamıyor. Sosyal korku temelli film seyirciye modern düzenin insanları tepkisizleştirdiğini, olaylar ne kadar uç noktaya ulaşırsa ulaşsın bir şekilde kabullendiklerini gösteriyor.
🗪
Filmi izlediğinizde tepkiniz ne oldu? Yorumlarda bululaşım.
Yorum Yazın
Bu filmin senaristi tam hasta psikolojik rahatsızlıkları var galiba az önce bitirdim, ya danimarka'lı aile kendini kaç defa fırsat olduğu hâlde hiç savunmadı... Devamını Gör
Modernlikten değil de yetiştirilme tarzından dolayı tepkisizlik oluşuyor bence
demekki devamı gelecek bu filmin serinin ilk filmi bu
Seri film değil bu çok beklersin! ;)