Bilim Dünyası 200 Yıldır Tartışılan Hipnoz Konusunda Ciddi Kanıtlar Elde Etmiş Olabilir!
Hipnoz kavramı, bilim dünyasının kafasını 1800'lerden beri meşgul eden bir konu. Peki hipnozun bilimsel kanıtları var mı, yoksa sadece uydurma bir şeyden mi ibaret?
Ortaya çıkış şekli düşünüldüğünde, hipnoz kavramının uzun yıllar bilimsellikten uzak görülmüş olması bir hayli normal karşılanabilir.
Bu iddialarıyla dönemin ünlü isimlerinin ilgisini çeken Mesmer, bu alanda dünyanın ilk klinik denemesinin de baş aktörü oluyordu.
Belki öyle, belki değil... Bildiğimiz şeyse, bilime göre hipnozun gerçekten de bir şekilde etkili olduğu gerçeği.
Bilindiği üzere hipnoz, fobiler ve yeme bozuklukları gibi psikolojik temelli bir takım problemlere karşı gayet efektif bir çözüm durumunda.
Bunun da ötesinde, hipnozun akut ve kronik ağrılar gibi fiziksel problemler karşısında da etkili olabildiği saptanmış durumda. Hem psikologlar, hem de doktorlar bu etkileri onlarca yıldır doğruluyor. Son yıllarda beyin görüntüleme konusundaki gelişmeler de bilim insanlarının bu konudaki gözlemlerini kanıtlıyor.
1990'larda ünlü "Science" dergisinde yayınlanan bir makale, hipnozla beynin bilinç halinin nasıl değiştiğini çarpıcı şekilde gözler önüne sermişti.
Montreal Üniversitesi araştırmacılarının imza attığı o deneyde, hipnoz halindeki insanlara sol ellerini 50 derece sıcaklığındaki bir suya sokmaları istenmişti. Aynı insanlara, suyun sıcaklığından ötürü bir acı hissedecekleri ama bu acının sandıkları kadar çok olmayacağı söylenmişti (normalde 10 üzerinden 8 birim acı hissedeceklerken, 4 birim acı hissedecekleri belirtilmişti).
Tüm denekler ellerini 50 derecelik suya sokup beklettiği anda, hepsine beyin taramaları yapılmıştı.
Sonuçlar tartışmaya mahal vermeyecek kadar netti: Acının daha az olacağı söylenen deneklerin beyin aktiviteleri diğerlerine kıyasla oldukça durgundu, özellikle de beynin acıyı işleyen bölgesinde. Bu da, hipnozun gerçekten de beyin üzerinde bir etki kurduğunu ve beyinde bir değişim yarattığını gösteriyordu.
90'lardan bu yana konuyla ilgili yapılan tüm tekrar deneyleri, her zaman aynı sonuçları veriyordu.
Hatta yine ünlü bir deneyde, hipnoz halindeki insanlara, Piet Mondrian tarafından çizilen resimlerde kullanılan renklerin aslında sadece grinin farklı tonları olduğu söylenmişti. Daha sonra hala hipnoz altındayken resimlerin gösterildiği bu insanların beyinlerindeki renk işleme merkezinin çalışmasının farklılaştığı gözlemlenmişti.
Hipnozun etkili olmasının nedenlerinden biri, hipnoz altında alınan emirlerin beyinde kendi kendinize almışsınız gibi işlenmesi.
Böylece beyninizde, duyduğunuz şeyler sanki gerçekmiş gibi bir algı oluşuyor. Örneğin korktuğunuz söylendiğinde, panikliyor ve terlemeye başlıyorsunuz. Milkshake içtiğiniz söylendiğinde, ağzınızda ve boğazınızda gerçekten de bir serinleme hissediyorsunuz. Tüm bu süreç boyunca her şeyin hayal olduğunu bilseniz bile, farkında olmadan bir nevi rol yapma oyunu oynuyorsunuz; tek farkı bu oyunu çok derin bir seviyede oynuyor olmanız.
Bu noktada, herkesin hipnoz altına alınamayacağını belirteyim.
Hipnoz altına girme, kişiden kişiye değişen bir durum. Örneğin bazı insanları hipnoz etmek mümkün bile olmuyorken, bazı insanları hipnoz altına almak ise oldukça kolay. Hipnoz altına girebilme konusundaki en büyük etkenlerden birinin yeni deneyimlere açık olma özelliği olduğu düşünülüyor.
Bunun dışında, herhangi bir insanın nasıl hipnoz altına alınabildiği ise hala tam olarak anlaşılabilmiş değil.
Evet, hipnoz edilebiliyoruz. Evet, hipnoz işe de yarayabiliyor. Peki ama nasıl hipnoz ediliyoruz? Bilim bu sorunun cevabını aramaya devam ediyor. Bazı araştırmacılar hipnozun, normalde istemli olarak etkileyemediğimiz fiziksel sistemleri etkileyebilmek için otonomik sinir sistemine geçiş yapabilmemizi sağladığı düşünüyor. Durumun gerçekten de böyle olabileceğini göstermiş bazı araştırmalar bile bulunuyor.
Hipnoz hakkındaki en bilinen ve en kuvvetli teori, hipnoz edilen kişinin bilinçaltına direkt olarak erişildiği.
Normal şartlarda hepimiz, yalnızca bilincimizdeki düşünce sürecimiz hakkında bilgiye sahibiz. Karşımıza çıkan sorunlar hakkında bilinçli düşünüyor, biriyle konuşurken kullanacağımız kelimeleri bilinçli seçiyor ve bilinçli olarak ocağın altını söndürüp söndürmediğimizi düşünüyoruz.
Bilinmesi gerekense, tüm bu süreçte bilincimizin bilinçaltımız ile koordine şekilde çalıştığı. Öyle ki; bilinçaltı, problemleri çözmemiz için gereken engin bilgi rezervelerini analiz ediyor ve biz daha kararımızı vermeden önce ne yapacağımızı belirlemiş oluyor.
Bunun dışında, otomatik olarak yaptığımız tüm eylemlerde de bilinçaltı başrolde oynuyor.
Örneğin nefes alıp verme hakkında her saniye durup düşünmüyoruz, bilinçaltımız bu işi otomatik pilotta götürüyor. Özetle, bilinçaltı pek çok eylemin arkasındaki gerçek 'beyni' oluşturuyor. Düşünmeyi yapıyor, kararları alıyor, işleri yürütüyor. Özellikle uyurken, bilinç tamamen devre dışı kalıyor ve bilinçaltımız tamamen aktif güç haline geliyor.
Hipnozda da aynı durumun gerçekleştiği, derin rahatlama ve odaklanma sonucu bilincimizin pasif hale gelerek meydanı bilinçaltına bıraktığı düşünülüyor. Bu durumdayken hala neler olup bittiğinin farkında olmanıza rağmen, arka plana geçen bilinciniz nedeniyle hareketleriniz üzerinde kontrol sahibi olamıyorsunuz. Yani bir nevi, hipnoz ile beyninizin kontrol paneli tamamen açık hale geliyor.
Hipnoz halindeki kişilerin oyun oynamaya açık ve sınır tanımayan halleri de bu durumu doğruluyor.
Bilinç, bilinçaltınızdan çıkan bazı kararları sekteye uğratmanıza neden oluyor. Kontrol tamamen bilinçaltına verildiğinde ise, hipnozda olduğu gibi daha özgür, daha az çekingen hissediyorsunuz. En saçma şeyleri bile istekli bir şekilde yapıyorsunuz, çünkü emir sanki kendi bilinçaltınızdan gelmiş gibi düşünüyorsunuz.
Peki hipnoz halinde her şeyi yapar mıyız? Hayır. Çünkü bilinçaltında etkili olan oldukça kuvvetli bir hayatta kalma içgüdüsü ve kendimize ait kırmızı çizgilerimiz var; buna ters düşen şeyleri hipnoz halinde bile kesinlikle yapmıyoruz.
Hipnoz sırasında çocukluğa inilebilme nedeni de, anılarımızın bilinçaltımızda tutuluyor olması.
Bilinçaltına direkt erişim sağlandığı için de, bu anılara ulaşılabiliyor. Tamamen unuttuğunuz şeyleri bile oldukça net şekilde anımsayabiliyorsunuz. Hatta bu anılarınız hipnoz halindeyken değiştirilebilir, hiç olmayan bir anınız sanki varmış gibi bilinçaltınıza kaydedilebilir. Bu nedenle hipnoz yapan uzmanın bir hayli dikkatli olması gerekmekte.
Özetle hipnoz, bilim dünyası tarafından giderek daha da sağlam temellere oturtulmaya başlanan bir kavram olmaya başladı.
Gerçekliği hakkında kuşkularınız vardıysa, artık bilim tarafından da bu kuşkularınızı bırakmanız yönünde deliller sunulmaya başlanmış durumda. Dolayısıyla hipnozun büyülü aleminde daha keşfedeceğimiz çok şeyler olabilir...
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Yorum Yazın
Kaynakkkkkk?????
eyw galeri güzel de o gifler yüzünden tamamını okuyamadım. beynim aktı