Avrupa’nın Poz Vermekten Yorulan 8 Mimarisi

Belki de İtalya’ya adım atar

atmaz ilk görmek isteyeceğiniz yapıdır kendileri. Gece ayrı gündüz ayrı pozlar

verir ve amatöründen profesyoneline her fotoğrafta da güzel çıkmayı başarır.

Kolezyum (Colosseum) kelimesi esasında Latince devasa (heykel) anlamına gelen “colosseus” kelimesinden türemiş.

Büyük amfi tiyatronun 50 bin ila 80 bin kişilik kapasitesi olduğu düşünülüyor.

Kolezyum’un boyutlarını merak edenler için: dış çevre 545 metre, yükseklik 50

metre, uzunluk 189 metre ve genişlik 156 metre. Roma kentinin tam merkezinde

(Piazzale del Colosseo) yer alan Kolezyum, geçmişte gladyatör dövüşleri, vahşi

hayvan gösterileri, tiyatro oyunları, dini törenlere ev sahipliği yapmakla

birlikte deniz savaşları ile çeşitli Roma zaferlerini yeniden canlandırmak ve

sahnelemek için kullanıldı.

İngilizcede “Dancing Building”

olan bu mimari, hem hikayesiyle hem de sıra dışı görüntüsüyle Prag’ın ve tüm

dünyanın en çok fotoğrafı çekilen yapılarından biri. Orijinal adı Tančící dům

olan bu ev, Prag’ın en güzel nehirlerinden olan Vltava manzaralı çok güzel bir

konuma sahip. 1992-1996 yılları arasında inşa edilen Dans Eden Ev’in üst

katında, yani binanın halka açık olan tek kısmında şehrin önde gelen

restoranlarından biri olan Ginger & Fred Restaurant yer alıyor. Bu

restoranda muhteşem Prag manzarası eşliğinde keyifli bir deneyim

yaşayabilirsiniz.

Sahiden Küp Evler’i (Cubic

Houses) bu listeye almasam olmazdı. Bu kübik evlerin fikri aslında 1970'lerde

ortaya çıktı. Küpler eğik ve altıgen biçimli. Küpler, üç ayrı seviyeye ayrılmış

yaşama alanlarını içeriyor. İnternet’te okuduğum yorumlara göre bu küp evlerde

yaşamak biraz garipmiş. Her bir küp evde yaklaşık 1,080 metrekare alan olmasına

rağmen, altıgen köşeleri nedeniyle bu alanın sadece dörtte biri, yani yaklaşık

270 metrekaresi kullanılabiliyor. Daha da kötüsü, bu 270 metrekarelik alan bazı

evlerde daha da az. Benzersiz ve göz alıcı mimarisi ile ünlü Cube House Show Room, küçük bir ücret

karşılığında 11:00 - 17:00 saatleri arasında her gün halka açık bir müze olarak

hizmet veriyor.

Belki de dünyanın en ünlü mimarisi

ve sadece Fransa’nın değil, aynı zamanda tüm dünyanın en bilindik simgelerinden

biri olma unvanına sahip. Bu demir kule, 1889'da onu tasarlayan mühendis

Gustave Eiffel'in adını taşıyor. 324 metre yüksekliğindeki kule, Paris'teki en

yüksek yapı ve 1889'dan 1930'a kadar dünyanın en uzun kulesiydi. Eyfel Kulesi

1889 Paris Fuarı için inşa edilmiş ve ilk başta kalıcı olması amaçlanmamıştı.

Bir diğer ilginç bilgi olarak, Eyfel Kulesi başlangıçta Barcelona şehri için

tasarlanmıştı, ancak proje reddedildi. Ayrıca bu güzel mimariyi dıştan

çekecekseniz elbette ama en üste çıkıp nefes kesen bir Paris manzarasına şahit

olmak için yaklaşık 1665 basamak tırmanmanız gerekiyor.

Resmi adı Elizabeth Kulesi olan

Big Ben, aynı zamanda Londra'nın Westminster Sarayı'ndaki saat zilinin takma

adı. Bir diğer deyişle teknik olarak, Big Ben, saat kulesinde 13 ton ağırlığında

olan devasa çanın adı. Saat kulesi, dört saatli yüzlerin aydınlandığı gecelerde

muhteşem görünüyor. 1858 yılında tamamlanan kule, dünyadaki en uzun 3. serbest

ayaklı saat kulesi. Parlamento'nun bu ikonik saat kulesi, Londra'nın en ünlü

simgelerinden biri. Big Ben’deki sayılar yaklaşık 60 cm uzunluğunda. Her

parlamento oturumunda saatin üstünde bulunan özel bir ışık aydınlanıyor.

St. Basil’e genellikle

yapbozlardan, tablolardan alışığız aslında. Moskova'nın meşhur Kızıl Meydanı’nda

yer alan bu Rus Ortodoks kilisesi, UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde bulunuyor.

Türkçe adıyla Aziz Vasil Katedrali, Başlangıçta 16. yüzyılın ortalarında inşa

edilmiş. Moskova'daki Kremlin'in yakınında büyüleyici bir konuma sahip olan ve

ülke tarihinde sayısız tarihi ve siyasi olaya şahit olan katedral “korkunç”

lakaplı Ivan Grozny’nin emirleriyle yaptırılmış ve inşası 1555 senesinden 1561 yılına

kadar sürmüş.

Bir tarafa istenmedik bir şekilde

eğilmesi nedeniyle dünya çapında bilinen bu çan kulesini sanki kendi itiyormuş

gibi fotoğraf çekilmeyeni İtalya’ya gitmiş saymıyorlarmış. Ortaçağ Avrupa'sının

en dikkat çeken mimari yapılarından biri olan Pisa Kulesi, tarihi İtalyan

kasabası Pisa'da konumlanıyor. Pisa Kulesi esasında 1990 yılına kadar yaklaşık

10 derece açıyla eğiliyordu. Her ne kadar dikey olarak tasarlanmış olsa da

inşaat sırasında eğilmeye başladı. Bunun nedeni ise zemin üzerinde yeteri kadar

yumuşak olmayan bir temel oluşturmasıydı. İnşaat 1173'de başladı ve 1372

yılında tamamlandı. Kule yüksekliği ise 55 metre.

“Bitmeyen Kilise” olarak da

bilinen La Sagrada Familia, şüphesiz İspanya’nın poz vermekten en çok yorulan

mimarisi. Katalonyalı mimar Antoni Gaudí (1852-1926) tarafından tasarlanan bu

yapıt, İspanya'daki büyük bir Roma Katolik kilisesi. İnşaat 1882'de başladı ve

şu ana kadar hala tamamlanmadı. Tamamlanmamış olmasına rağmen bu kilise UNESCO

Dünya Mirası Listesi'nde bulunuyor.

Daha fazla seyahat yazısına ulaşmak için Bi Dünya Yer'i ziyaret edebilirsiniz.