Görüş Bildir

Şaban Arslan Haberleri

Şaban Arslan ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Şaban Arslan ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

Popüler İçerikler

"Evet, Bize Kumpas Kurdular"
İlker Başbuğ, Silivri Cezaevi'nde sesisizliğini bozdu: Gizli tanıklarla, ayarlanmış hâkimlerle kumpas kuruldu. Amaç orduyu tasfiye etmekti. Bizi bu noktaya TSK'ya karşı nefret ve intikam duyguları içinde olanlar getirdiEski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Silivri Cezaevi'nde Sabah'tan Mehmet Barlas ve Şaban Arslan'a son günlerdeki tartışma konularıyla ilgili çarpıcı açıklamalar yaptı. Başbakan Erdoğan ile danışmanı Yalçın Akdoğan'ın 'Orduya kumpas kuruldu' iddialarını değerlendiren Başbuğ, 'Evet, gizli tanıklarla, ayarlanmış hâkim ve savcılarla bize kumpas kuruldu' dedi. 'DIŞARIDA' TEKRAR GÖRÜŞMEK ÜZERE Hükümeti devirmeye tam teşebbüs suçundan müebbet hapisle cezalandırılan emekli Orgeneral İlker Başbuğ, 26 aydır Silivri Cezaevi'nde yatıyor. İlker Başbuğ'u, Adalet Bakanlığı'nın izniyle ziyaret ettik. Sabah Başyazarı Mehmet Barlas'la birlikte, dün sabah saat 10.00'da cezaevine gittik. Görevli infaz memurları, ısrarla üzerimizdeki metal eşyaları bırakmamızı, aksi halde son arama noktasında üzerimizden metal eşya çıkarsa suç unsuru kabul edileceğini söyledi. Dijital göz tarama noktasından geçtikten sonra, İlker Başbuğ'un cezasını çektiği 5 No'lu L Tipi İnfaz Kurumu koğuşlarının bulunduğu bölümde, son kontrol noktasından da sorunsuz geçtik. Başbuğ, lokal gibi geniş bir salonda gerçekleşen görüşmemize gecikmesiz olarak geldi. Biraz kilo verdiği ancak kafasının son derece dingin olduğu belli olan Başbuğ'un, sorularımızı, akademik bir üslupla, sözlerini tane tane seçerek cevaplaması dikkat çekiciydi. Bugüne kadar, Başbuğ'un cezaevinde çekilen hiçbir fotoğrafı yayımlanmamış. Hatta cezaevinde yazdığı kitap için yayıncının talep ettiği fotoğrafı bile vermemiş. Biz de Başbuğ'un fotoğraf çektirmeme konusundaki hassasiyetine saygı gösterdik. Açık görüşler en fazla bir saat sürüyor. Ancak infaz koruma memurlarının hoşgörüsüyle, görüşmemiz yaklaşık iki saat sürdü. Ayrılırken de kendisine, 'En kısa sürede dışarıda tekrar görüşmek üzere' dileklerimizi ilettik. Hükümeti devirmeye kalkışmak suçundan müebbet hapse çarptırılan İlker Başbuğ, askeri müdahalelere karşı olduğunu belirterek, 'Çünkü askeri müdahaleler Türkiye'ye zarar vermiş, hiç bir şey kazandırmamıştır' diye konuştu. Çeşitli isimlerle anılan darbe davalarında yargılanan ya da hüküm giyen Silahlı Kuvvetler mensuplarına iftira atıldığını ifade eden Başbuğ, 'Amaç, Türk Silahlı Kuvvetleri'nde geniş çaplı bir tasfiye yapmaktı ama başaramadılar' dedi. İşte emekli Orgeneral Başbuğ'un Mehmet Barlas ve Şaban Arslan'a yaptığı o çarpıcı açıklamalar: DOĞRULARI SÖYLEDİĞİM KANITLANDI 14 Nisan 2009'daki konuşmamda, 'Cemaatler, sosyal gruplaşmaya, ekonomik olarak güç kazanıp sosyo-politik yaşamı biçimlendirmeye çalışıyorlar' dedim. Din çok yüksek bir değer. Din siyaset ekonomi konusu yeni değil. Önlemek çok zor. Bu sorunları, güçlü bir burjuvazi ve orta sınıfımız olmadığı için kolay aşamıyoruz. 2009 bizim için çok kritik bir yıldı. Genelkurmay başkanıyım, Silahlı Kuvvetler'le ilgili çok önemli projelerim var. Ancak çoğunu yapamadım. Yaptığım konuşmalarda doğruları söylediğim, bugün gelinen noktada daha iyi anlaşılıyor. İMZA TAKLİT EDİLMİŞ Kumpası soruyorsunuz. Evet, gizli tanıklarla, ayarlanmış hâkim ve savcılarla kumpas kuruldu bize… Bana niye bunu açıklamadınız diye soruyorsunuz. Hâlâ kimse tam olarak açıklayamıyor ki bugün bile. Kesinlikle kumpas kuruldu. Aksini söylemek, eşyanın tabiatına aykırı. Somut olaylarla gidelim… Erzincan olayı örneğin... Savcı kim; İlhan Cihaner. 2007'de bir soruşturma açıyor. Odakta İsmailağa cemaati var. 2 Şubat'ta 26 kişi gözaltına alınıyor, 9'u tutuklanıyor. Sonra soruşturmanın çerçevesi genişletiliyor. Gülen cemaati işin içine katılıyor. Sonra Kayseri'deki olayla birleştiriliyor soruşturma. Kayseri'de, Hava Kuvvetleri Komutanlığı'nda sahte bir emrin yazılması var. İmza taklit edilmiş. İşin içinde 3 astsubay, 5 sivil var. Dijital veriler hazırlamışlar, karargâhın bilgisayarlarına yerleştirmişler. Astsubaylardan biri, 'Ben Işık Evlerindenim' demiş. Konu cemaate doğru yönelince, Erzurum'daki savcılığa intikal etti. Ancak bütün araştırmalara, soruşturmalara rağmen olayda adı geçen bu 5 sivil bir türlü bulunamadı. Bahsi geçen askeri personelin tamamı ise tutuklandı. PARMAK İZİ OLAN 14 KİŞİ KİM? 25-26 Haziran… Meclis'ten gece yarısı, 20 dakikada yasa çıkıyor. Kayseri'deki 5 sivili kurtarmak için. Bu yasayla, sivillerin askeri mahkemelerde yargılanmasının önüne geçiliyor. Genelkurmay'dan görüş alınmadan... Milli Savunma Bakanı'nın haberi yok. Askerler kendi alanlarında bile suç işleseler sivil mahkemelerde yargılanacaklar. 8 Nisan 2009'da, İrtica Eylem Planı diye, fotokopi bir belge sundular mahkemeye biliyorsunuz. Türkiye'nin gündemine oturdu. Ben 'Kâğıt parçası' diyorum, aman Allahım, kıyametler kopuyor. Fotokopi çünkü, kâğıt parçası değil mi? İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 'Bu belge kim tarafından hazırlandı' diye soruyor, yetkisizlik kararı alıyor, Ankara Başsavcılığı'na yazı yazıyor. Bakırköy Başsavcılığı 'Belgeyi kim basına sızdırdı' diye soruşturma açıyor. İhbar mektupları ortaya çıkıyor. Mektubu yazan bir subay... Zekeriya Öz (Savcı) belgeyi Adli Tıp'a veriyor. 3.5 ay sonra rapor geliyor. 'Islak imza' diyor. Islak imza madem, kâğıdın üzerinde 14 kişinin parmak izi var, bir tek ıslak imzanın sahibi Dursun Çiçek'in parmak izi yok. O kadar ısrar edildi ama o 14 kişinin kimler olduğu araştırılmadı. ASIL AMAÇ TSK'YI TASFİYE ETMEKTİ Asıl niyetleri, Erzincan'da startı verilen, Kayseri'yle birleştirilen bu planı çok geniş bir alana yayarak, TSK'nın bütün birimlerinde komple bir tasfiye yapmaktı. Bunu iki nedenden yapamadılar. Biri dosyayı Yargıtay'ın devralması, diğeri de Saldıray Berk'in ifade vermeye gitmemesidir. Geç kaldıkları için geri adım atmak zorunda kaldılar. Bundan bir şey çıkaramayınca bu sefer, internet andıcı diye bir şey çıkardılar. 'irtica.org' sitesini kapatan benim. 4 aydır güncelleme yapılmamış. O siteden, AK Parti'nin kapatılma davasına belge sağlandığı iddiası var. Halbuki o davaya bu siteden sadece bir tane haber girmiş. Yurtdışındayım… Kara Kuvvetleri Komutanım Işık Koşaner beni arıyor. İrtica ile Mücadele Mücadele Yasası kapsamında soruşturma açılması konusunu bana haber veriyor. Ahlaksız herifler... Bu görüşmemizi, terör örgütü faaliyeti olarak lanse ediyorlar. Neymiş, müzedeki denizaltı gemisine bomba yerleştirilmiş. Patlatılacakmış, çocuklar öldürülecekmiş. Hangi subay, kim böyle vahşice bir şey yapabilir ki?.. 'ARINÇ'A SUİKASTLA SUÇLANACAKTIM' Kozmik Oda'ya girmelerine izin vermek, hayatımda verdiğim en doğru karardır. 19 Aralık 2009'da bir ihbar geliyor. İhbar Amerika'dan, Ankara Terörle Mücadele Şubesi'nin özel telefon numarasına yapılıyor. İhbarı yapan, 06 BE 9712 ve 06 LJY 48 plakalı araçların içindeki kişilerin Arınç'a suikast düzenleyebileceğini belirtiyor. Kozmik Oda'da, Bülent Arınç'a suikast delilleri arayacaklar. Başbakan'la görüştüm, 'Bırakın arasınlar' dedi. 31 Aralık günü arama yapıldı. Kozmik Oda'da çok önemli şeyler çıktığını da sanmayın. Kozmik Oda'ya giriş izni vermeseydim, beni Arınç'a suikast azmettiricisi bile yapabilirlerdi. Türk Silahlı Kuvvetleri töhmet altında kalacaktı. Hurşit Tolon Malatya'ya konferans için gittiği gün, orada Zirve Yayınevi'nde vahşice cinayetler işleniyor. Burada da bir gizli tanık var. Silahlı Kuvvetler'den atılmış, ahlaksız bir uzman çavuş. Onun suçlamaları... Bunlar ne kadar ağır iftiralar. Bizi buraya, Türk Silahlı Kuvvetleri'ne nefret ve intikam duyguları içinde olanlar getirdi.Meclis İnsan Hakları Komisyonu'ndan geldiler, onlara da söyledim. 7 Şubat 2012 (MİT'e baskın) ve 17 Aralık 2013… Bu konuda iki önemli kırılma noktası var. Bu iki olay olmasaydı, bu konu buralara kadar gelmezdi (Paralel yapı bu kadar deşifre olmazdı demek istiyor).Star
Melih Gökçek Erdoğan'dan Özür Diledi
Ankara'da seçimden zaferle çıkan Melih Gökçek, Gezi sürecinin aksine 17 Aralık'ta sessiz kaldığı eleştirilerine hak verdi. Fethullah Gülen örgütünün 17 Aralık sürecinde sessiz kalmakla suçlanan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, 'Başbakanımızı yalnız bıraktık. Kendisinden özür diliyorum' dedi. Gökçek, Gezi olayları sırasında gerek Twitter'dan, gerekse basına yaptığı açıklamalarla, Başbakan Tayyip Erdoğan'a destek veren isimlerin başında gelmişti. Ancak Hükümet'e ve Başbakan'a yönelik 17 Aralık operasyonu sonrası tepki göstermemekle suçlandı. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini kıl payı kazanan Gökçek, Sabah gazetesinden Şaban Arslan'a konuştu. Paralel yapıyla ilk irtibatınız ne zaman oldu? Yeni diyemem. Keçiören Belediye Başkanı olduğum dönemde de vardı. O sıra çok sınırlıydı. Büyükşehir'de de vardı. Son 5 yılda çok ilerlemişti. Ne tür yardımlarınız oldu? Bizden zaman zaman yer talepleri oluyordu. Planlarımızda yurt yerleriyse yasal yollarla ihalelere girip alıyorlardı. Bunları almak da çok önemli. Başka da bir hesap tutmadım. 'İNSANLAR CEMAATTEN KORKUYOR' 'Paralel yapı' dediğimiz Gülen örgütü gelirlerinin büyük kısmını belediyelerden sağlıyor. Siz bir süreç başlattınız. Belediye kadrolarında operasyon yapıyorsunuz, verdiğiniz gayrımenkulleri geri almak için işlem başlattığınızı duyuyorum. Diğer başkanlara ne önerirsiniz, nasıl davransınlar? İnsanlar paralel yapıdan korkuyorlar. Çünkü paralel yapının söylediklerini yapmayan insanların, poliste tutulan zabıtlar ve yargıda alınan kararlarla çok kısa sürede mahkûm edilerek hapse atıldığını görüyoruz. Acımazsız davrandıkları çok net olarak ortada. İnsanlar 'Acaba bu polisler bize de böyle şeyler yaparlar mı' diye çok büyük endişe duyuyor. Bunun için de bir çok şeyi söylemekten çekiniyorlar. Özellikle polisin ve yargının içinde de Hizmet ehli olan, sırf inançlarına hizmet merakında olanlar var. Onların adaletli davranmamaları halinde ahirette büyük hesap vereceklerine inanıyorum. İnsanların bu korkularını yenmeleri ve birlikte bu işi aşmamız gerekiyor. Bir zamanlar Türkiye'de askerlerden çekinirdik. Benim başıma sayısız olay gelmiştir. Sabrettik ve bu sorunu aştık. İnanıyorum ki zamanla bu işlerin de üstesinden geleceğiz. Bir takım sıkıntıların içine bazılarımız düşecek belki ama arkadan gelenler mutlaka bu yanlışları temizleyecek. Türkiye hem güvenlik hem de yargı açısından, güvenilebilir bir ülke haline gelecek. Aksi takdirde her gün endişeyle yaşarsak bu ülke, polis ve yargı devleti olursa o zaman demokrasi ortadan kalkar. Asker korkusuyla paralel yapı korkusunu kıyaslıyorsunuz. İkisini eşdeğer mi görüyorsunuz? Paralel yapıyı daha tehlikeli görüyorum. Asker bağırır çağırırdı ama kolundan tutup içeri atmazdı. Ancak darbelerde insanlar hapse atılırdı. Şimdi darbe olmadan, insanlara bazı suçlamalar yükleniyor ve hapse giriveriyorlar. Siz bunu yeni mi fark ettiniz yoksa uzun süredir bu endişeleri taşıyor muydunuz? Açıkçası, bu dershanelerle ilgili olaylar ortaya çıkana kadar, ben bunların hiçbirini düşünmüyordum. 17 Aralık olayı bizim gözümüzü açtı. O güne kadar bu arkadaşların kesinlikle yanlış yapacağını düşünmüyordum. Mesela Gezi'de böyle bir şey düşünmedim. Gezi olaylarında da bu yapının parmağı olduğunu mu düşünüyorsunuz? Belki ileride daha rahat değerlendirebilirim. Bilmediğin, görmediğin bir olayda insanları suçlarsan bunun Allah katında büyük vebali var. Gezi olaylarını düzenleyenler kim? Uluslararası güçler... TWITTER'DA NİYE SESSİZ KALDI? Gezi sürecinde Twitter'ı en aktif kullanan insanlardan biriydiniz. Ancak 17 Aralık sonrasında Twitter'la ilginiz birden kesildi. Gezi'de gösterdiğiniz tavrı göstermediniz. Bu yönde eleştiriyorlar belli çevreler sizi. Size şantaj mı yaptılar? Tehdit mi edildiniz? Haklılar... Seçim atmosferine girdiğimiz için eskisi gibi zaman bulamıyordum. Bu seçimlerde Twitter'ı stratejik olarak kullanmayı düşünüyordum. Bir hayli de kullandım. Propagandamı da çok ciddi anlamda yaptım. Twitter da son günlerde yasaklandı zaten. Şimdi de pek vakit bulamıyorum Twitter'a. Çok yoğunum. Eskiden arabada bile giderken twit atardım ama şimdi o vakti bile bulamıyorum. Ama icap ettiği zaman bir laf atıyoruz. Gündemi değiştiriyoruz. Bir şeylerden mi çekindiniz? 17 Aralık'tan sonra 30 Mart'a kadar bir şey söylemediniz. Seçimi mi beklediniz konuşmak için? Biraz öyle oldu. Bu konuda geç kaldığımız için Başbakanımız'dan da özür diledim. Başbakan Erdoğan'ın yalnız bırakıldığı görüşüne katılıyor musunuz? Size kırgınlığı var mı? Yüzde 100 doğru. Başbakanımız tek başına bırakılmıştır. Kırgınlığı olmaması mümkün değil. Ben de biraz geriden geldim. Ondan dolayı da Başbakanım'dan özür diliyorum. KEHANET DEĞİL ANALİZ... 'Seçimi sabote edecekler, suikastlar işlenecek' dediniz? Bugüne kadar CHP'yle ilgili yaptığım tahminler hep tuttu. Ben kâhin miyim? Haşa. Özel bir istihbarat bilgim mi var? Hayır. Ben olayları iyi analiz ettiğimi düşünüyorum. Basına yansıyan olayları ve uluslararası gelişmeleri yan yana koyup iyi analiz ettiğiniz zaman, belli sonuçları yakalarsınız. Mesela 'Gezi olaylarının ardından üniversite olayları başlayacak' dedim. ODTÜ olayları patladı. Onda da başarılı olmadılar. Bazı konsoloslar ve büyükelçilerin ağzından birtakım şeyler duyuyorduk. 'Kasım, aralıkta Tayyip Erdoğan'ın itibarı yerle bir edilecek. Arkasından mutlaka kaset ve montaj çıkacak' dedi birisi. Türkiye'de taktik olarak önce basın ve kamuoyuna sufle veriyorlar. Arkasından olayı patlatıyorlar. Hiçbirinde başarılı olamayınca Türkiye'yi kaosa sokmanın yolu suikastlardan geçer. Peki, kim öldürülür? Bazen o ülkede lider konumunda insanlar öldürülür. Ama sadece bizim partiyi hedef almaları gerekmiyor. Mesela muhalefet liderleri... Veya o sırada ön planda olan İstanbul ve Ankara adayları. Kılıçdaroğlu'na bir saldırı oldu. Vay efendim 'Melih Gökçek bunu nereden biliyordu' Bilmek suç sanki. Hem tedbir almıyorsun, hem başına iş geliyor. Şu anda CHP'li bir heyet Amerika'da. Orada ne yaptıklarına dair bilginiz var mı? Medya bilgileri dışında bir şeye sahip değilim. Kılıçdaroğlu'nun gidip orada neler yaptığı ortada. Türkiye'de bir siyasetçi ve ABD'li politikacı bir araya geldiğinde boş konuşmazlar. Bunu bilmek kafi... Bir önceki seçimde cemaatin size destek verdiği doğru mu? Doğru... Bu seçimlerden önce bana gelip 'Bizim Sayın Başbakan'a gidip tekrar aday gösterilmesini istediğimiz tek aday sensin' dediler. Sonra da ne benim hırsızlığım kaldı ne başka birşey. Ben de soruyorum. 'Size ne yaptım da bana böyle yaptınız? Ne istediniz de yapmadım? Kendimden ayrı tutmazdım, kardeş olarak görürdüm?' 'ALDATILMIŞ HİSSEDİYORUM' Bu yapıya yurtlar yaptınız, arsalar verdiniz. Belediye imkânlarından yararlandırdınız. Bu insanların sonra size yaptıkları karşısında neler hissetiniz? Kendimi aldatılmış hissediyorum. Çok kırgınım. Aldatıldığımı 17 Aralık'tan sonra çok daha iyi anladım. Bir de insanların şunu anlaması lazım. Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı'na (TÜRGEV) suçlama yapıyorsun. TÜRGEV'e yapılan bütün yardımlar... Hepsi makbuzlu ama diğer yardımlara bakıyorsun, makbuz yok. Kendi makbuzsuz yaptığı hizmetleri hayır olarak görüyorsun da TÜRGEV'in makbuzlu yardımlarını hayır olarak kabul etmiyorsun. Bunlar TÜRGEV'i rakip olarak gördüler. Mazbatanızı aldınız. Sonra, bu insanlarla yüzleştiniz mi? 'Neden bunları yaptınız' diye sordunuz mu? 'Bana bunu nasıl izah ediyorsunuz' diye sorduğumda, başlarını şu şekilde (Başını öne eğiyor) öne eğdiler ve 'Evet başkanım, haklısınız. Diyecek bir şeyimiz yok' dediler. En yakınınızdaki insanların bu işin içinde olduğunu gördünüz mü? Ben samimi olduğum insanlarla yaptığım görüşmede, en yakınımdaki insanların bu işten memnun olmadıklarını görüyorum. Bunu açıkça görüyorum, gizlemiyorlar. İçlerinde samimi olanlar var ama belli bir süre içlerinde kaldıkları için hâlâ etkisindeler bu yapının.Milliyet
Sabah: 'Gezi'de Çadırları Yakın Emrini Veren Polis Paralelci Çıktı'
Sabah gazetesinde yer alan bir haberde, Gez Parkı olayları sırasında parktaki çadırların yakılması talimatı veren ismin, eski Emniyet Müdür Yardımcısı Ramazan Emekli olduğu öne sürüldü. Şaban Arslan imzalı haberde, Ramazan Emekli’nin, Başbakan Tayyip Erdoğan ’ın “paralel yapı” dediği Gülen cemaatine yakınlığıyla bilindiği öne sürüldü. Sabah gazetesinin bugünkü (9 Haziran 2014) nüshasında yayımlanan, “O çadırların hepsini yakın” başlıklı haber şöyle: Gezi'yi tırmandıran çadır yakma olayının altından Paralel Yapı'ya yakınlığıyla bilinen Emniyet Müdür Yardımcısı Ramazan Emekli çıktı. Zabıta memurlarının ifadelerine göre çadırların yakılması talimatı, 17 Aralık sonrası görevden alınan Emekli tarafından verildi. İçişleri Bakanlığı Mülkiye başmüfettişleri Kamil İlhan, Anıl Cengiz Üzgün ve İlyas Burunak ile polis başmüfettişi İlhan Kara, 28-31 Mayıs 2013 tarihleri arasında Taksim Gezi Parkı'nda görev yapan zabıta personelinin ifadesine başvurdu. Müfettişler, 14 Haziran Cuma günü, İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde, zabıtaların yeminli ifadelerini aldı. 12 zabıta personelini dinleyen müfettişler, 'Gezi Parkı'nda olayların tırmanmasına neden olan çadırların yakılması talimatını kim verdi' ve 'Çadırları kim niye yaktı' sorularına cevap aradı. Müfettişler, çadırları yakma talimatının Emniyet Müdür Yardımcısı Ramazan Emekli tarafından verildiğini rapor etti. Tutanaklarda, kamera görüntülerine göre, zabıtaların Emekli'nin talimatıyla çadırları tutuşturup yaktığı tespiti yer aldı. Müfettişlerin tutanağında, Gezi olaylarını tırmandıran çadır yakma olayının sorumlusu olarak gösterilen zabıta ekiplerini yöneten kişinin, Avrupa Yakası Merkez Zabıta Amirliği'nde görevli zabıta komiseri Murat Sarı (39) olduğu belirtildi. Sarı ifadesinde, eylemcilerin çadırlarını toplamak üzere, 30 Mayıs sabahı 05.00 sularında Taksim Gezi Parkı'na gittiğini söyledi. Polislerle kısa süreli durum değerlendirmesi yaptıklarını kaydeden Sarı, sonrasında yaşananları şöyle anlattı: Ramazan isimli İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı, 'Biz birazdan eylemcilere müdahale edeceğiz. Siz de müdahaleden sonra çadırları toplayın' dedi. 05.00 sularında polis müdahaleye başladı. Kuvvetli direniş olduğu için gazla müdahale edildi. Sonra biz 20-25 kişilik zabıta ekibiyle çadırları toplamaya başladık. Bu sırada eylemciler yanımıza kadar sokulup bize taş ve şişe atıyordu. Gezi Parkı'nın sonuna doğru geldiğimizde Emniyet Müdür Yardımcısı'nın, 'Toplamayı bırakın, çadırları yakın' talimatını yanımda bulunan personelim Murat Yüce ve Tolga Kurul da duymuştur. Bana kamera görüntülerini izlettiğiniz kişilerden Osman Çeküç , Murat Yüce ve Hasan Hüseyin Yılmaz 'ı teşhis ettim. Ancak yanan çadırların yanında duran maskeli iki kişiyi teşhis edemedim. Görüntüler dikkatlice izlenirse yanan çadırların üzerine polis arkadaşların da çadır attıkları görülecektir. Biz çadırlardan bir bölümünü nizami şekilde topladık ve Edirnekapı'daki depomuza tutanakla teslim ettik. Diğer zabıtaların ifadeleri şöyle: Zabıta komiseri Hüseyin Aladağ (43): Ali Rıza komiserimizle Murat Sarı komiserimiz, Emniyet Müdürü Ramazan Bey'le görüştüler. Aralarında geçen konuşmayı duymadım. Sonra bizi yanlarına çağırdılar ve 'Çadırları alın, yukarı götürün' dediler. Çadırları yukarı götürüp döndüğümde bazı çadırların yandığını gördüm. Kim tarafından yakıldığını görmedim. 'Neden yakıyorsunuz' diye sordum, cevap alamadım. Zabıta memuru Rıza Tepe (44): Amirlerimiz çadırları toplayıp girişteki şantiye binasına götürmemiz talimatını verdi. Çadır toplama işini bitirdikten sonra yanan çadırların yanına gittiğimde TOMA yangını söndürmüştü. Sözleşmeli zabıta personeli Tolga Kurul (35): Çadırların kalanını orta kısımda topladık. Sonra bir polis gelip Ramazan müdürün bizi çağırdığını söyledi. Murat Sarı komiserimle beraber yanına gittik. Ramazan Bey bize 'Götürmekle uğraşmayın, çadırları olduğu yerde yakın' dedi. Bana gösterdiğiniz görüntülerdeki kırmızı kravatlı, takım elbiseli kişi, emniyet müdürü Ramazan Bey'e benziyor. Sözleşmeli zabıta personeli Hasan Hüseyin Yılmaz (30): Ben çadırları toplarken, ortadaki çadırların yandığını gördüm. Murat Sarı amirim, 'Çadırları yakın' talimatı geldiğini söyleyince, çadırları atmaya başladım. Birkaç çevik kuvvet polisinin de ateşe çadır attığını gördüm. Zabıta amiri Ali Rıza Tarğay (50): 19 kişilik ekibimle olay yerine gittim. Ramazan Emekli, Beyoğlu Emniyet Müdürü ve Çevik Kuvvet'in başındakilerle küçük bir ekiple toplantı yaptık. Bizim ekipteki Murat ve Hüseyin komiserlerle emniyet müdürleri, çadırların bulunduğu alana gitti. Ben sadece çadırların yandığını gördüm, olaya dahlim olmadı. Görüntülerdeki zabıta yelekli sivil şahısların hepsi zabıta hizmet personelidir. Emekli, ikinci sınıf emniyet müdürü. İstihbarat kökenli. Uzun süre İstanbul Emniyeti İstihbarat Şube'de teknik takip birimlerinde çalıştı. Celallettin Cerrah döneminde Narkotik ve İstihbarat'tan sorumlu Şammaz Demirtaş tarafından emniyet amiri rütbesiyle Narkotik Şube kadrosuna alındı. Rize Emniyet Müdürlüğü'ne atanan Demirtaş, Emekli'yi Rize Emniyeti İstihbarat Şube Müdürü yaptı. 2010'da İstanbul'a döndü. Sarıyer İlçe Emniyet Müdürü oldu. 2011'de EGM Personel ve 2012'de EGM Haberleşme Dairesi Başkanlığı yaptı. Aynı yıl Beyoğlu, Şişli ve Kağıthane'den Sorumlu İl Emniyet Müdür Yardımcılığı görevine atandı. 17 Aralık sonrası Paralel Yapı bağlantısı nedeniyle görevden el çektirilen Coşkun Çakar 'ın eniştesi olan Emekli, 17 Aralık sonrası görevden alınıp İstanbul Emniyet Müdürlüğü kadrosundan çıkarıldı ve Adile Mermerci Polis Okulu'na tayin edildi. Emekli, İstanbul Emniyeti İstihbarat Şube'de görev yaptığı dönemde, paralel yapının medya temsilcileriyle samimi ilişkileriyle de biliniyordu. Sözleşmeli zabıta personeli Murat Yüce (36): Göstericiler müdahaleyle dağılınca biz de çadırları toplamak için girdik. Dördüncü seferimi yaparken, emniyet müdür yardımcısı Ramazan Bey'in, amirimiz Murat Sarı'ya, 'Arkadaşların uğraşmasına gerek yok. Yakın gitsin' dediğini duydum. Bunun üzerine biz de polislerle birlikte, çadırları ateşe atmaya başladık. Çadırların yakıldığı Gezi Parkı'nda, olayın perde arkası ifadelere yansıdı. Zabıta mumurları, 'Biz çadırları taşıyorduk. Emniyet Müdür Yardımcısı Ramazan Emekli, 'Taşımanıza gerek yok. Çadırları yakın' talimatını verdi' dediler. Talimatı veren Emekli'nin ise, 17 Aralık sonrası Emniyet Müdürlüğü kadrosundan çıkarıldığı ortaya çıktı.T24
Sabah: Zekeriya Öz, İki Yılda 18 Defa Yurt Dışına Uçtu
Turkuaz Medya grubuna bağlı Sabah ve Takvim gazeteleri, savcı Zekeriya Öz'ün THY kayıtlarına göre iki yılda, 18'i yurt dışı olmak üzere 36 uçuş yaptığını haberleştirdi Sabah ve Takvim gazeteleri, İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Zekeriya Öz 'ün son iki yılda Türk Hava Yolları(THY) ile yaptığı sayahatlerin dökümünü yayınladı. Sabah gazetesinden Şaban Arslan 'ın haberinde yer alan iddiaya göre, Zekeriya Öz, iki senede 18 kere yurtdışına, 18 kere de Türkiye içine THY ile uçuş yaptı. Sabah gazetesiyle aynı medya grubuna bağlı olan Takvim gazetesi de aynı iddiayı manşetine taşıdı. Takvim gazetesinde imzasız çıkan '1 numara Zekeriya' başlıklı haberde, savcı Öz'ün her zaman Business Class'ın 1 numaralı koltuğunu tercih ettiği yazıldı. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın 'Bir yargı mensubu yılda 20-22 defa turist olarak yurtdışına gider mi? Kayak, kumsal, tenis... Bunun geliri nedir?' sözlerinin ardından, savcı Zekeriya Öz'ün yaptığı tatiller Türkiye gündemini meşgul ediyor. İki gün önce Sabah ve Takvim gazetelerinin ortaya attığı iddiaya göre, Zekeriya Öz'ün Dubai tatilini Ali Ağaoğlu'nun inşaat şirketi karşılamıştı. İddiayı Ali Ağaoğlu doğrularken, Zekeriya Öz ise yalanlamıştı. Son üç gündür manşetlerini 'savcı Öz'ün tatilini Ali Ağaoğlu'na ödettiği' iddiasına ayıran Sabah ve Takvim gazeteleri bugün de, Başbakan Erdoğan'ın '20-22 defa turist olarak yurtdışına gider mi?' sözleriyle vurguladığı Zekeriya Öz'ün seyahatlerini haberleştirdi. Gazetelerin haberlerinde Zekeriya Öz'ün son 2 yılda, sadece THY ile 18'si yurtdışı olmak üzere 36 seyahat yaptığına yer verildi. Haberlere göre, Öz'ün, 18'si yurtdışı, 18'u da yurtiçi olmak üzere, toplam 36 seyahati THY kayıtlarına geçti. Dubai'ye iki kez giden ve 11 gün kalan Savcı Öz'ün seyahat ettiği yerler arasında, Paris, Madrid, Münih, Amsterdam, Saraybosna, Tunus ve Bükreş (3 kez) de bulunuyor. Zekeriya Öz'ün 36 seyahati 9 Kasım 2011 ile 24 Kasım 2013 arasında gerçekleşmiş. T24
Sabah: Savcı Öz, Ali Ağaoğlu'ndan 'Sahte' Belge İstedi
Sabah ve Takvim gazeteleri, savcı Zekeriya Öz'ün üç arkadaşını Ali Ağaoğlu'na göndererek geçmiş tarihli makbuz istediğini öne sürdü Sabah ve Takvim gazeteleri Bakırköy Başsavı Vekilliği'ne atanan Zekeriya Öz ile ilgili bir iddia daha ortaya attı. Turkuaz Medya grubuna bağlı gazetelerin haberinde, Zekeriya Öz'ün üç yakın arkadaşını iş insanı Ali Ağaoğlu 'na gönderdiği ifade edildi. İddiaya göre, Öz'ün arkadaşları, savcının Dubai tatilini ödediğini iddia eden Ağaoğlu'na 'Zekeriya Bey, Dubai gezisi yüzünden zor durumda kaldı. Parayı size ödemiş olsun. Siz ona geçmiş tarihli bir makbuz verin' dedi. Sabah gazetesinin Şaban Arslan imzasıyla, Takvim gazetesinin imzasız olarak manşetlerinden verdikleri haberde, Zekeriya Öz'ün yakın dostu oldukları öne sürülen 17 Aralık'ta gözaltına alınıp serbest bırakılan Yorum İnşaat'ın sahibi Osman Ağca , Yeditepe İnşaat'ın sahibi ve Avukat Tayfun Aktaş , 7 Ocak Salı günü İstanbul'da bir araya geldi. Haberde yer alan iddialara göre, Ağca, Ocaklı ve Aktaş, Zekeriya Öz'ün 'Bana Dubai gezisini ayarladı' dediği Halil İbrahim Demirhan 'a ulaştı. Grup daha sonra, Demirhan'ın kardeşi olan ve Ali Ağaoğlu'nun avukatlığını yapan Ali Demirhan 'ın da bulunduğu toplantıda, 'Zekeriya Bey'in Dubai tatili için geriye dönük tarihli 4 bin 250 dolarlık elden ödeme makbuzu' istedi. Demirhan kardeşler ise 'Bizim buna yetkimiz yok. Gelin sizi Ali Ağaoğlu ile görüştürelim' teklifinde bulundu. Grup, aynı gün Ağaoğlu'nun Ataşehir'deki merkez binasını ziyaret etti. İddiaya göre, konuklar Ağaoğlu'na 'Zekeriya Bey, Dubai gezisi yüzünden zor durumda kaldı. Parayı size ödemiş olsun. Siz ona geçmiş tarihli bir makbuz verin' ricasına bulundu. Ali Ağaoğlu'nun grubun talebine 'Ben ağabeyinizi bir hafta yedirdim, içirdim, gezdirdim. Parasını da ödedim. Şimdi kalkmış bir de fatura mı istiyorsunuz' sözleriyle cevap verdiği iddia edildi. Ağaoğlu'nun ayrıca bu isteğe çok sinirlendiği ve üç arkadaşı şirketinden kovduğu da öne sürüldü.T24
Gazeteci Şaban Arslan Hayatını Kaybetti: Şaban Arslan Kimdir, Nerelerde Çalıştı, Neden Öldü?
Sabah gazetesi yazarı Şaban Arslan, geçtiğimiz günlerde hayatını kaybetti. Yaptığı haberlerle ve yazılarıyla sık sık gündeme gelen gazetecinin ölümü sevenlerini üzdü. Kariyeri boyunca pek çok gazetede çalışan Arslan'ın hayatı ve biyografisi ise merak ediliyor. Peki Şaban Arslan kimdir, kaç yaşında, nereli? Şaban Arslan neden öldü? Detaylar içeriğimizde...