Yazmak En iyi Terapidir

Dünyaya gözümüzü açtığımız andan itibaren yazılmış bir senaryonun içinde buluruz kendimizi. Kader dediğimiz bu yazgı bizimle şekillenir. Bizi, bizden daha iyi bilen Yaratıcı, her şeyi evvelinden dökmüştür önümüze. Ne yaparsak odur bizim kaderimiz!

İşte, insan aslında belli olan ama kendi yazdığı kaderi sürecinde asla tahmin edemeyeceği yerlerde bulunup hiç ummadığı ilişkilere girebilir. Bir sonraki günün bize ne getireceğini kimse, asla bilemez! Zaman zaman iyi olaylarla karşılaşırken, çoğu zaman ise memnun olmayacağımız durumlar çıkar önümüze. Çünkü her anlamıyla doyuma ulaşmak, rahata ermek insan fıtratına aykırıdır. Hep daha iyisi, daha fazlası istenir. Asla memnun olmayan bu yapı için, otokontrol adını verdiğimiz frenleme sistemi hayati öneme sahiptir haliyle. Bunu gözardı ettiğimiz an hiçbir şeyden keyif almamaya başlarız. Halihazırda elimizde bulunan imkânlarımız yeterli gelmez. Daha fazlasına sahip olmayı hedeflerken elimizdeki avcumuzdaki de uçuverir, bilemeyiz. Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan da olmak atasözünde olduğu gibi. Hayatta herkesin için, her anımızda böyledir bu. Öyleyse değişmesi gereken şey, kendi, şahsi algılarımız. Rahatlatıcı arayışlarımız olmalıdır. Daraldığımız her an için tercih edeceğimiz o kadar fazla rahatlama yöntemi vardır ki,bunlardan birkaç tanesini bile düzenli olarak hayatımıza soktuğumuz an rotamızı bulmamız ve rüzgarı arkaya almamız kaçınılmazdır!