Diyet Sürecinde Doğru Sanarak Uyguladığımız Ancak Aslında Son Derece Yanlış Olan Uygulamalar
Konu kilo vermek olunca ortalıkta çok fazla bilgi ve yöntem dolanıyor biliyorsunuz ki. Bir çok insan da mantıklı geldiği için bu yöntemleri uygulasa da esasında bu yöntemlerin etkisi ve başarısı oldukça tartışmalı. Pek çok kişinin uyguladığı bu yanlış yöntemlere gelin birlikte bakalım. 👇
Uyarı: Tetikleyici maddeler içerebilir. Tıbbi öneri değildir, hekiminize danışmayı unutmayın.
1. Makro hesaplaması yapmak.
Öncelikle makro besinin ne olduğunu açıklayarak başlayalım. Makro besinler, vücuda enerji sağlayan üç ana besin grubu olan karbonhidratlar, yağlar ve proteinlerdir. Makro hesaplamak ise her ne kadar faydalı bir yöntem olsa da sayılar konusunda bu kadar katı olmak pek kolay değildir. Vücudumuza ve metabolizmamıza göre en iyi makro bileşimi belirlemek ise hiç basit değildir ve yaptığımız hesaplama yalnızca bir tahmindir aslında.
Kilo kaybı, hangi makro gruptan olursa olsun, gerekli miktarda kalori alma sayesinde gerçekleşir.
Saf yağlar yiyerek günlük 1200 kalori alımınızı gerçekleştirebilirsiniz ancak buradaki sorun, yediğiniz yiyeceklerin her birinin daha tok hissetmek ve dolayısıyla daha az kalori tüketmek söz konusu olduğunda farklı şekilde çalışmasıdır. Örneğin brokoli gibi lif kaynağı besinler tüketmek sizi tok tutar ve iştahınızı azaltır. Yani makrolar önemlidir ama karbonhidrat, yağ ve protein miktarı konusunda katı olmak, kilo kaybı ve sağlık için o kadar tatmin edici değildir. Önemli olan, beslenmenizi hedeflerinize göre dengelemektir.
2. Yediklerinizin kalorisini saymak.
Eskiden kalori saymak mantıklı bir yöntem gibi görünüyordu çünkü alınan kalorinin verilen kiloyu yönettiği düşünülüyordu ancak işler bu kadar basit yürümüyor ne yazık ki. Kalorilere odaklanmak, yediğimiz yiyecekleri düşünmek yerine sayılara odaklanmamıza neden olur. Yani lif, yağ ve protein gibi düşük besin değerli yiyecekleri daha fazla yiyerek daha az kalori alıyor olabilirsiniz ancak emin olun iştahınız tavan yapacaktır. Yani sürekli hesap yaparak veya bir tür besinden kısmak pek de mantıklı değildir. Her tür besinden yeteri kadar almayı hedefleyin ve hesaplamayı bir kenara bırakın. Böylece üzerinizdeki baskı da azalmış olur ve özgürce beslenirken kilo vermeye de devam edebilirsiniz.
3. Düşük karbonhidratlı yaşam tarzı.
Karbonhidratı kısıtlamak tokluk seviyemizi etkileyebiliyor. Düşük karbonhidratlı ve yüksek karbonhidratlı diyetler uygulayan katılımcıların üzerinde bir çalışma yapıldı ve araştırmacılar her iki gruba da istedikleri kadar yemelerini söyledi. Araştırma sonucunda yüksek karbonhidratlı beslenenler daha fazla kilo vermişti ve daha fazla yemek yeme ihtiyacı hissetmiyorlardı.
Karbonhidratlar, lifli besinler ile desteklendiğinde sağlık açısından en fazla faydayı sağlar.
Yulaf, meyveler, sebzeler, kabuklu yemişler, fasulye ve tohumlar gezegendeki en faydalı yiyeceklerden bazılarıdır. Glikoz, karbonhidrattaki şeker olmasına rağmen, vücudumuzun yakıt olarak kullandığı şeydir. Sonuç olarak sadece sağlıklı karbonhidratları yemeye özen gösterin. Karbonhidrat yediğiniz halde kilo verdiğinizi fark edeceksiniz.
4. Sürekli meyve ve sebze suları tüketmek.
Dışardan alınan bu tür sular, içinde posa olmadığı için lif bakımından oldukça zayıftır. Aynı zamanda vücuttaki tüm toksinlerden arındırdığı ve de kilo verme konusunda çok başarılı bir yöntem olduğu iddia edilse de bu tür içeceklerin etkinliği konusunda çalışmalar hala sürdürülüyor.
Meyve ve sebze suları ile daha az kalori alabilir ve biraz da vücudunuzdaki sudan kilo verebilirsiniz ama normal besinler yemeye başladığınızda tüm kilolar geri gelecektir.
Ayrıca meyve suyunun etkinliği içeriğinde yatmaktadır. Tüm posa gittiği için tükettiğiniz tek şey meyvenin içindeki şekerdir. Artı olarak besin değeri çok düşüktür ve kendinizi aç hissetmenize neden olur. Eğer yine de bu tür sulardan vazgeçemiyorsanız posasını da tüketin ve muz ve kırmızı meyveler gibi anktioksidan açısından zengin meyveleri tercih edin.
Yorum Yazın