Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Ünal Güner Yazio: Neden Buradayım?
Bu soru, her birimizin zaman zaman kendimize sorduğu bir sorudur.
Ben de çocukluğumda yaz akşamları dışarıda yatıp, yıldızları seyrederken bazen sorardım:
Neden buradayım?
Öncelikle bir bedenin idaresindeyim. Duygu ve düşünce enstrümanlarını ve bu fizik bedeni yöneten bir avatarım. Varlığımla…
Ama varlığım, bedenim, duygu ve düşüncelerimden de içerisi var. Hani Yunus’un “Bir ben var, benden içeri…” dediği gibi.
O, benim Öz’üm.
Özümden gelenin ya da kaynağından akanın, buraları besleyip şekillendirmesi ve yönetmesinin seyrindeyim.
Burada gördüğüm, seyrettiğim her şey, yine benim potansiyelimin, duygu, düşünce frekanslarımın bir nevi dışarıya yansıttıkları.
Yani aslında dışarıda seyrettiğim, kainat dediğim, dünya, evren dediğim, parçacıklar dediğim, atom, madde, eşya dediğim her şey içeride olanın dışarıya yansıması…
Çünkü ben O’nun suretinde yaratılmış, O’nun halifesi olarak birden bir parça ve bir zerreyim. Kendi merkezimde, bulunduğum yerden etrafa holografik olarak yansıttığım bir simülasyonun içerisindeyim. Ve gördüğüm her şey ya da var olduğunu zannettiğim her şey de önce bende oluşup, benim projeksiyon sistemimden hayat aynasına her an yansıtılıyor.
Düşünebiliyor musunuz, her birimiz bir projeksiyonla hayat aynasına bir görüntü yansıtıyoruz ve bu görüntülerin hiçbir tanesinin kuyruğu birbirine değmiyor.
Hiçbir tanesi birbiri ile çakışmadan, her birinin ortak buluşma yerinin adı da; dünya. Ve her birimiz, kendi hayatını ve kaderini oluşturabilme yetkisiyle, kendi potansiyelimizden aldığımızı, bir taraftan yazarak, yönetmenliğini, kameramanlığını, ışıkçılığını yaparak, bir taraftan da başrolleri ve figüranları oynayarak sergilemekteyiz.
Fakat bunun daha derininde olan özümüz ve onunla bağlantılı olarak aslında bizim ilahi yaradılış mekanizmamız tüm bu kurguyu belki de çoktan yapıp bitirmiş ve seyreden olarak bizi sinemasına davet ediyor, “Gel Ünal, protokol koltuğunda ve bu dünya kainat sinemasının galasında sana yer ayırdım. Benim yanımda otur, bunu seyret.” diyor.
Ve bu muhteşem galanın içerisinde, her birimiz onun yanında, onunla birlikte dünyayı, hayatı seyretmeye başlıyoruz. Ve bu hayat denilen şeyi seyrederken aslında bir taraftan bütünün yansımasını, bir taraftan da bütünün bir parçası olarak aynı anda kendimizden yansıyanı seyrediyoruz. Ve ne zaman ki buna şahitlik yerine, olana müdahaleler, yorumlar yapmaya, olanı yargılamaya başlıyoruz, işte o zaman yeni kaderler yaratıyoruz.
Ve kim ki başkalarına kaderler yaratıyor, yarattığı kaderi sorumluluk ve yükümlülük olarak kendi hayatına da çekiyor.
Öyleyse her birimiz kendi hayatımızın bir taraftan efendisi, bir taraftan yaratım anı içerisinde yaratıcısı, yarattım anının sonrasında ise, o yaratılanın kulu oluyoruz.
Seyredilen bu mükemmel sinema, bu hayat sineması bize buranın tadını almak için mükemmel bir hediye.
Fakat bu hediyeyi almak yerine; yargılayan, sistemi eleştiren, öteleyen ya da çeşitli şekillerde kendisini bunun çok üzerinde ya da çok altında görenler için ise bambaşka bir sistem başlıyor. Bu sefer o cennet gibi olan hayat, verilen o Yaradan'ın ışığı, kimisini yakmaya, cehennem ateşinin içine almaya başlıyor.
Yani aslında insanın kendi seçimi, bir bakıyor ki cennetini ve cehennemini, pozitifini ve negatifini oluşturuyor.
Öyleyse insan, hem kendi cennetini ve cehennemini seçebilme hakkına sahip, hem de olanı seyredebildiği ölçüde, olanın şahitliğindeyken de mükemmel bir hayatı oluşturabilecek durumda.
İnsan sadece olanla birlikte akabilmenin şuuruyla, aslında “Buradayım!” dediği anda, o bir an içerisinde, birçok yerde var olabiliyor. Bu yüzden, özellikle bugünkü kuantum fiziği ve sicim teorileriyle de biraz olsun anlatılmaya çalışılan şu:
Bir şeyin sadece bir yerde değil aynı anda birçok yerde olabilme durumları bize gösteriyor ki, biz burada sadece bir halimizle varız.
Evet bir halimizle buradayız ama aynı anda çok yerdeyiz.
Buradaki halimize tam olarak odaklanmamız ve ayaklarımızı yere sağlam basmamız çok önemli ki; bu pergelin merkezi...
Ama pergellerimizin diğer tarafı ile dünya ve kainatın birçok yerine dokunup birçok yerinde eyleme geçebilir, fayda verebilir ve farkındalığımızı arttırabiliriz.
Eğer gerçekten tam buradaysak, diğer mekanlardaki ve zamanlardaki parçalarımızla da şuurumuz ve idrakimiz ölçüsünde bağlantıya geçebiliriz.
Yani burada olmak demek, çok yerde olmak demek.
Öyleyse, gerçekten burada olmanın hakkını vermek için buradayım... Ve burada olmanın hakkını verdiğim an ise, artık yollar ve kapılar açılarak birçok yerde parçalarımla mevcudum…
Sevgilerimle...
Yorum Yazın